Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/2083 E. 2018/1396 K. 22.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/2083
KARAR NO : 2018/1396
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2017
NUMARASI : 2016/33 E – 2017/393 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 22/10/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 06/01/2016 tarihli dilekçesi ile özetle; müvekkilinin 15/09/2008 tarihinden 2014 yılının ocak ayına kadar …’ın dağıtım sistemi kullanıcısı ve diğer davalı …A.Ş’nin de dönemsel ve müteakip elektrik abonesi olduğunu, dava tarihinden itibaren geçmişe dönük 10 yıl önceye kadar elektrik tüketim dönemlerinde düzenlenen faturalarda Kayıp Kaçak Bedeli, İletim Bedeli, Dağıtım Bedeli, PSH Bedeli, Sayaç Okuma Bedeli yansıtılıp tahsil edildiğini, Yargıtay Dairelerinin de tahsil edilen söz konusu tutarların iadesine ilişkin kararlarının olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere öncelikle 15/09/2008 tarihinden 2014 yılına kadar davalılar tarafından tahakkuk edilen ve davacıdan haksız ve hukuka aykırı şekilde tahsil edilen bedellerin tespitini, … tarafından tahakkuk ve tahsil edilip …’a aktarılan 500,00 TL’nin bu davalıdan, diğer davalı …’tan ise 7.500,00 olmak üzere toplam 8.000,00 TL’nin tahsil tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, 6719 sayılı Kanunla 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununda yapılan değişiklikle davanın dayanaksız kaldığını, bu bedellerin tahsilinin yasal bir yükümlülük olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6446 sayılı Kanunun 6719 sayılı Kanunla değişik 17. maddesi 10 fıkra hükmü ve geçici 20. maddesi doğrultusunda talebin yasal dayanağı bulunmadığı gerekçesi ile ,davanın reddine karar verilmiştir.
Sözkonusu kararı ,davacı vekili ile katılma yolu ile davalı … vekili istinaf etmiştir. Davacı taraf, dava konusu bedellerin hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, tahsilat tarihinde bu bedellerin tahsilinin Yargıtay HGK kararlarına, içtihatlara aykırı olduğunu, yasal dayanağının bulunmadığını, mahkemenin yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili olarak yapılan başvuruların sonuçlanmasının beklenmediğini, bu yasanın getirdiği düzenlemenin kanunların geriye yürümezliği şeklindeki Anayasal ilkeyi de ihlal ettiğini, kararda taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, taraflarca yapılan giderlerin de üzerinde bırakılmasına karar verdiğini ,bu şekildeki kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ,yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı vekili katılma yolu ile verdiği istinaf dilekçesinde, mahkeme kararının, 4628, 6446 sayılı ve 6719 sayılı Kanun’a aykırı olduğunu, davacının davanın açıldığı sırada haklılığından bahsedilemeyeceğini, 6719 sayılı Kanun’un daha önceden de maliyet kalemleri olan davaya konu fatura bileşenlerin Yargıtay tarafından, vergi ve benzeri mali yükümlülük olarak adlandırılmasından kaynaklanan tereddütün giderilmesi amacıyla çıkarıldığının genel gerekçesinde açıkladığını, mahkemece açık kanun hükmü uygulanarak davanın reddine karar verilmesi hukuka uygun olmasına rağmen, davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürmüştür.
Davacı tarafça dava açılarken davalı olarak … ve …… davalılar olarak gösterilmiş olup,mahkemece yalnızca davalılardan … hakkında yargılama yapılarak ,bu davalıya yönelik olarak hüküm kurulmuş olduğu tespit edilmiş ise de, davacı tarafça aleyhinde dava açtığı diğer davalı hakkında hüküm kurulmaması istinaf sebebi olarak gösterilmediğinden, mahkemece davalı gösterilen …… hakkında hukuki sonuç doğuracak bir hüküm de verilmediğinden, bu sebeple HMK 355. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda; dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin istirdatı istemine ilişkindir.Yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür. Anılan yasanın bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının bekletici mesele yapılmamasına ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi gözetildiğinde çok sayıda mahkemenin Anayasaya aykırılık başvurularının, istinafa konu kararın karar tarihi itibariyle yasal karara bağlama süresinin geçtiği ve henüz sonuçlanmadığı, bazı mahkemelerinin başvurularının da usulden reddedildiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. (Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2) Aksi halde, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırabilir. Dolayısıyla, mahkemenin, Anayasanın m. 152,III; Any. Mah.Kuruluş Kn m. 28,IV c,2 gereğince, Anayasa Mahkemesine başvurunun esastan incelenmesini beklemeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması ve Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruları bekletici mesele yapmaması hukuka aykırı bulunmamıştır.Kaldı ki, Anayasa Mahkemesince 28/12/2017 tarihli kararı ile bu husustaki iptal başvurusunun reddine karar verilmiştir.Diğer istinaf sebeplerinin incelenmesiyle , yukarıda açıklandığı üzere yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Ancak, davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu sebeple; ilk derece mahkemesince, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve HMK 331/1 maddesi uyarınca, dava açıldığı tarihte davacı tarafın haklı olması sebebiyle, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve hukuka aykırı olduğu ve bu hususta yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, red kararının kabulü göre konusuz kalmadan dolayı “esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı”na çevrilmesi talebi bulunmadığından, istinaf sebepleriyle sınırlı yapılan inceleme sonucu red kararı muhafaza edilerek, HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca karar davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdiri yapılmak suretiyle düzeltilerek, yeniden esas hakkında aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi gerekmiştir. Davalının istinaf taleplerinin incelenmesiyle, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E 2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Bu itibarla, davanın yasa değişikliği sebebiyle reddine karar verildiği de gözetilerek,davalı taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığından, davalı tarafın buna dair istinaf talebi yerinde olmadığından, HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-Davalının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,
B-Davacının istinaf talebinin kısmen kabulü ile, HMK 353/1-b-2 ve 355. maddeleri uyarınca kararın 2., 3. ve 4. bentleri düzeltilerek yeniden esas hakkında;
1-Davanın reddine,
2-Peşin alınan 29,20 TL’nin alınması gereken 31,10 TL karar harcından mahsubu ile bakiye 2,20 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacının yapmış olduğu 29,20 TL peşin harç ve 75,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı lehine AAÜT uyarınca takdir edilen 1.980,00 TL maktu velaket ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Karar şekli ve gerekçesine göre davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Gider avansının harcanmayan bölümünün karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Sair istinaf taleplerinin reddine,
Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 35,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL nin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf eden davacının isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
Davacının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 50,00 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/10/2018