Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/1905 E. 2018/130 K. 02.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/1905
KARAR NO : 2018/130
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/03/2017
NUMARASI : 2016/565 E – 2017/213 K
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 02/02/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının kayıp kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmetleri bedeli, TRT payı, enerji fonu, dağıtım bedeli, KDV gibi adlar altında faturalara yansıtılan sözleşmelere ve kanuna aykırı olarak tahakkuk ettirilerek, tahsil edilen bedellerin haksız olduğunu bildirmek suretiyle belirsiz alacak davası olarak 30.000,00 TL’nin davalıdan ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte tahsil edilerek, davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesende özetle; EPDK mevzuatı ve kurul kararları gereği tespit edilen tarifelere göre faturaların tahakkuk ettirildiğini, 6446 SK nun 17/1.maddesi ve 4628 SK nun 27/6. maddesi ile EPDK Kararları ve Elektrik Piyasası Mevzuatı gereğince düzenlenen faturalar elektrik maliyetinin bir unsuru olduğunu, söz konusu bedellere ilişkin kurul kararı yürürlükte ve mevzuatın bir parçası olduğundan bu bedellerin tahsil edilmesinde hukuka bir aykırılık olmadığını bildirmek suretiyle davanın esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 17. maddesine 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile eklenen 10. fıkra hükmü ve 6719 sayılı Kanunla eklenen geçici 20. madde hükmü esas olmak üzere davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istinafa başvurulmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince Yargıtay kararlarında kayıp kaçak bedelinin abonelere yansıtılmasının hukuka aykırı olduğunun belirlendiğini, bu nedenle 6719 sayılı yasanın olaya uygulanmaması gerektiğini, söz konusu yasanın Anayasaya aykırı olduğunu, Anayasa Mahkemesine başvurunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, aksi takdirde de davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi ve davacı yararına vekalet ücreti takdiri ile müvekkilin yapmış olduğu yargılama giderinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekiğini bildirmek suretiyle ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın Anayasa Mahkemesine başvurucu sonucunu başvuru mesele yapmasını, aksi kanaat halinde davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 6446 sayılı Kanunun 17. maddesinde değişiklik yapan 6719 sayılı Kanunun, mevzuatın, yargı mercileri tarafından yanlış yorumlanması nedeniyle ortaya çıktığını, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin daha önce müvekkil şirketin tahsil ettiği bedeller yasaya uygun değilmiş gibi yeni yasal düzenleme sonrasında müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin yasal dayanağının olmadığını bildirmek suretiyle mahkeme kararının bu yönden kaldırılmasını, davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderin hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacının istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ilk derece mahkeme kararının incelemesiyle; 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır,” hükmünü içermektedir. Hal böyle olunca, dava tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişiklikleri, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalarda) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. geçici 19. ile 20. maddeleri, iptal edilmedikleri veya yürürlükten kaldırılmadıkları sürece uygulanacaktır. Bu nedenle, davalı dağıtıcı şirket, mevcut yasal düzenleme ile dava konusu bedelleri abonelerinden tahsil edebileceği anlaşılmaktadır.
6719 sayılı Kanunun yürürlük tarihi 17.06.2016 tarihinden önce kayıp-kaçak bedeline dayalı açılan davalarda, çok sayıda mahkeme, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 5., 10., 35. ve 36. maddelerine aykırılık iddialarını ciddi bularak, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin (1) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 04.06.2016 yürürlük tarihi gözetildiğinde çok sayıda mahkemenin Anayasaya aykırılık başvurularının, karar tarihi itibariyle yasal karara bağlama süresinin geçtiği ve henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar (Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2). Aksi halde, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırabilir. Dolayısıyla, mahkemenin, Anayasanın m. 152,III; Any. Mah.Kuruluş Kn m. 28,IV c,2 gereğince, Anayasa Mahkemesine başvurunun esastan incelenmesini beklemeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması ve Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruları bekletici mesele yapmaması hukuka aykırı bulunmamıştır. Bu nedenle, mahkeme kararının dayandığı deliller ve bu doğrultuda 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen maddelerin olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmemesine göre, kararın bu yönden usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının Anayasa Mahkemesine başvurusunun bekletici mesele yapılmasına yönelik istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir
Davacının kararın şekli, vekalet ücreti ve yargılama giderine yönelik istinaf sebeplerine gelince; yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Eş söyleyişle, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ). Ancak bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği de kuşkusuzdur. Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.).
Somut olayda; davacı taraf dava açıldığı tarihinde yürürlükte olan mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği nedeniyle, davanın konusunun kalmadığı açıktır. Şöyle ki, ilke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır. Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir durum nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilebilmesi için tarafların hukuki menfaati kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilecektir. Dolayısıyla, davada, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle dava konusunun talep edilebilirliği kendiliğinden ortadan kalktığı için, yerel mahkemece bu durum gözetilerek talebin konusuz kalması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Davada, her ne kadar davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekse de, HMK 331/1. maddesi gereğince davacı tarafın dava tarihi itibariyle uygulamanın haksız olduğu iddiası ile açmış olduğu ve haksız tahsil edilen kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, davaya konu bedelleri tahsil eden davalının, davanın açılmasına sebebiyet verdiği ve bu nedenle davacının dava açmasında haksız sayılmayacağı gözetilerek, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Davada; dava tarihinden sonra yürürlüğe giren ve devam eden davalarda geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalarda) uygulanması gereken hükümler içeren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20.maddeleri gereğince faturaların EPDK düzenlenmelerine uygunluğunun denetlenmesine yönelik davacının talebinin bulunmadığı gözetilerek yerel mahkemece, HMK’ ın 24 uncu maddesi kapsamında taleple bağlılık ilkesi gereğince faturalarda yerindelik denetiminin yapılmamasının isabetli olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda izah edildiği üzere davacı tarafından, davalıdan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin tahsilinin talep edildiği davada, “konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olsa da, bu yanlışlığını düzeltilmesi yeniden yargılama gerektirmediğinden davacının bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına ve davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu yargılama giderinin davalıdan tahsiline karar verilmek suretiyle mahkeme kararı düzeltilerek, yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
Davalının vekalet ücreti ve yargılama giderine yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesiyle; davalı vekili istinaf sebebinde, yargı mercileri tarafından 6446 sayılı Kanunun 17. maddesinde değişiklik yapan 6719 sayılı Kanunun, mevzuatın yargı mercileri tarafından yanlış yorumlanması sonucu, dayanaksız karar verildiğini, davanın başından itibaren haksız olduğunu, bu nedenle mahkemenin yasa değişikliği nedeniyle ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de, Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararları ve buna göre mevcut içtihatların aksine, kayıp kaçak ve diğer bedelleri tahsil eden davalının, dava açılmasına sebebiyet verdiği açıktır. Davacının dava açıldığı tarihte dava açmakta haklı olduğu, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği nedeniyle davanın konusu kalmadığı, yukarıdaki bölümde belirtildiği üzere ret kararının, konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair düzeltildiği ve HMK 331/1 maddesi gereğince dava tarihi itibariyle dava açılmasına sebebiyet veren davalı yararına, yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilemeyeceği anlaşıldığından davalının tüm istinaf başvurularının reddine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalının istinaf başvurusunun HMK353/1-b-1 maddesi gereğince REDDİNE,
Davacının,Anayasa Mahkemesi karar sonucunun beklenmesine dair, istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince REDDİNE,
Davacının, ilk derece mahkemesinin karar şekli lehine , vekalet ücreti ve yargılama gideri verilmesine yönelik istinaf başvurusunun HMK353/1/b-2 maddesi gereğince kabulü ile; istinafa konu ilk derece mahkeme kararı yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından düzeltilerek yeniden esas hakkında;
1-Davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 31,40 TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 512,33 TL harçtan mahsubu ile, 480,93 TL bakiye harcın davacıya iadesine,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’ sine göre, 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek, davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu 140,25 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek, davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avansından artan kısmın,HMK’nın 333. maddesi uyarınca, kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
Peşin alınan 31,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, istinaf eden davacıya iadesine,
Davalıdan alınması gereken 35,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile,bakiye 4,50 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsil edilerek, hazineye irat kaydına,
Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama gideri olmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Davalının yapmış olduğu yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf eden taraflara ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02.02.2018