Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/1901 E. 2018/315 K. 22.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/1901
KARAR NO : 2018/315
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2017
NUMARASI : 2016/598 E – 2017/136 K
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Acentalık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/03/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/03/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafça imzalanan sözleşme gereği, 23 adet hattın aktif hale getirildiğini, davalının 36 ay taahhütte bulunduğunu, süresinden önce taahhüdün davalı tarafça iptal edildiğini, fatura bedeli ile cezai şart alacağı, ayrıca davalıya teslim edilen cihazlar ve indirim çeki kapsamında alacakların tahsili yönünde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün 2013/5406 sayılı dosya ile yapılan takibe davalı tarafça itiraz edildiğinden, itirazın iptali ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile aralarında sözleşme ve taahhüt bulunmadığını, takibe itiraz ettiklerini, itiraz dilekçesi davacıya tebliğe çıkmamasına rağmen, alacaklı vekilinin bu itirazdan sonra 15/11/2014 tarihinde icra müdürlüğüne başvuruda bulunarak müzekkere yazılması talebinde bulunduğu gözetilerek, davalının takibe itirazından bu tarihte haberdar olduğu, bu nedenle itirazın öğrenildiği 15/11/2014 tarihinden itibaren 1 yıldan fazla zaman geçtikten sonra itirazın iptali davasının açıldığı gözetilerek, bu davalar için öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini beyanla, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme, “itirazın iptali davası için 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine” karar vermiştir.
Mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili süresinde ve harcını yatırarak istinaf talebinde bulunmuştur. İstinaf dilekçeside; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi gereğince 23 adet hattın aktivasyonuna ilişkin tarife bilgileri ile davalıya verildiği belirtilen cihazlara ilişkin cihaz bilgilerini yeniden belirterek, takibe konu Kasım 2012 dönem faturasına ilişkin kullanım ve detay bilgileri ile davalının süresinden önce taahhüdü iptal beyanları çerçevesinde cezai şart ve diğer fatura alacaklarına yönelik yaptıkları takipte alacaklı olduklarını, davalının kendi onayı ile ilgili hatları abonelik sözleşmesi gereğince satın aldığını, abonelik sözleşmelerinin BTK tarafından onaylandığını, davacının bu sözleşmelere ekleme ve çıkarma yapma hakkının bulunmadığını, sözleşme gereğince faturaların tebliğ gerekmeden ödeme yapılmasının mümkün olduğunu, ücretlerin sözleşme gereğince belirlendiğini, davacı ile davalı arasındaki abonelik sözleşmelerinin BTK’nın denetim ve onayından sonra imzaya sunulduğunu, davalının sözleşmeyi imzalamak suretiyle kabul ettiğini belirterek, haksız itirazının iptali gerekirken, aksi yönde verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Emsal, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2015/36429 E., 2017/6091 K. sayılı kararında; “Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında, davacı tüketici kredisi borcunun ödenmemesi nedeniyle başlattığı icra takibine vaki itirazın iptali isteminde bulunmuş, davalılar davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacı alacaklının, 20.07.2012 tarihinde icra dosyasına dilekçe vererek işlem yaptığı ve itirazın da en geç bu tarihte öğrenildiği kabul edilmek suretiyle davanın bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
İİK 67/1 maddesi “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağın varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” düzenlemesini getirmiştir. Bu yasal düzenleme doğrultusunda yapılan icra takibine borçlunun itiraz etmesi halinde davanın bir yıllık süre içinde açılması zorunludur. Bu süre, sukutu hak süresidir. Ne var ki, bu sürenin başlaması için itirazın alacaklıya tebliği zorunludur. Yasada bu sürenin itirazın alacaklıya tebliğinden başlayacağı açıkça vurgulanmıştır. Yasa koyucu bu sürenin sukutu hak süresi olması, bu bağlamda hakkı söndüren bir süre olması nedeniyle alacaklının borçlunun itirazlarına tam olarak muttali olması, bunun da ancak itirazın tebliği yoluyla olacağını öngördüğünden sürenin tebligatla başlayacağını kabul etmiştir. Davacının yaptığı icra takibine itiraz edildiğini öğrenmesi itirazın içeriğini tam olarak öğrendiğini göstermez. Bu nedenle sürenin başlaması için itiraz edildiğini öğrenme yeterli değildir. Somut adaletin gerçekleşmesi hakkın özünün ziyana uğramaması için de süreyi yasada açıkça belirtildiği gibi itirazın tebliğinden başlatmak adil sonuç doğurur. Takibe konu Trabzon … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının incelenmesinden davalılar takibe her ne kadar 02.07.2012 tarihinde itiraz etmiş iseler de, bu itiraz dilekçeleri icra takip alacaklısı olarak gözüken davacıya tebliğ edilmemiştir. Hal böyle olunca, az yukarıda açıklanan yasal düzenleme karşısında işin esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir” denilmiştir.
Takip dosyasının incelenmesinde; borçlunun takibe itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğ edilmediği, ancak alacaklı vekilinin 15/11/2014 tarihinde borçlunun güncel telefonlarının Turkcell’den tespiti için müzekkere yazılması talebinin bulunduğu, icra dosyasında icra müdürlüğüne hitaben yapılan bu talep çerçevesinde, alacaklı vekilinin borçlunun takibe itirazından 15/11/2014 tarihinde haberdar olduğu belirlenmiştir. İİK 67. madde gereğince itirazın iptali davasının hak düşürücü süre, itirazın tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl olarak belirlenmekle, bu sürenin başlaması için itirazın alacaklıya tebliği zorunludur. Yasada bu sürenin itirazın alacaklıya tebliğinden başlayacağı açıkça vurgulanmıştır. Yasa koyucu bu sürenin sukutu hak süresi olması, bu bağlamda hakkı söndüren bir süre olması nedeniyle alacaklının borçlunun itirazlarına tam olarak muttali olması, bunun da ancak itirazın tebliği yoluyla olacağını öngördüğünden, sürenin tebligatla başlayacağını kabul etmiştir. Davacının yaptığı icra takibine itiraz edildiğini öğrenmesi, itirazın içeriğini tam olarak öğrendiğini göstermez.
Sürenin başlaması için itiraz edildiğini öğrenme yeterli değildir. Bu nedenle, davalı borçlunun takibe itirazının, alacaklı vekilince işlem tarihi olan 15/11/2014 tarihinde öğrenildiğini kabul etmek mümkün değildir. O halde; itirazın iptali davasında dava süresi borçlunun itirazının alacaklıya tebliği tarihinden itibaren 1 yıllık süreye tabi olması nedeniyle, itiraz alacaklıya tebliğ edilmediğinden, davacının itirazın iptali davası süresindedir.
Mahkemenin davanın hakdüşürücü süre nedeniyle reddine dair kararı usul ve hukuka uygun değildir. Davacının istinaf başvurusu yerinde olmakla, mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf talebinin kabulüne, kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılarak, yeniden esas hakkında yargılama yapılmasını teminen dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine,
Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/03/2018