Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/1872 E. 2018/127 K. 02.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/1872
KARAR NO : 2018/127
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2017
NUMARASI : 2016/107 E – 2017/503 K
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 02/02/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalının abonesi olduğunu, davalı elektrik enerjisi şirketinin düzenlemiş olduğu faturalar ile müvekkilinden kayıp kaçak, iletim, dağıtım vb. adı altında haksız bedeller tahsil ettiğini bildirmek suretiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 8.346,06TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; kayıp kaçak bedellerin ilgili mevzuat çerçevesinde abonelere yansıtıldığını ve uygulamanın yasal bir zorunluluk olduğunu bildirmek suretiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 17. maddesine 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile konusuz kalan dava hakkında eklenen 10. fıkra hükmü ve 6719 sayılı Kanunla eklenen geçici 20. madde hükmü esas olmak üzere karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hükme karşı davacı ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinafa başvurulmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin Yargıtay kararlarında kayıp kaçak bedelinin abonelere yansıtılmasının hukuka aykırı olduğunun belirlendiğini, bu nedenle 6719 sayılı yasanın olaya uygulanmaması ve hakkaniyete uygun olarak, tahkikat yapılması ve davanın kabulü gerektiğini, bunun yanı sıra kabule göre de davacı şirket lehine maktu değil, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini bildirmek suretiyle ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … AŞ. vekili istinaf dilekçesinde özetle; 6446 sayılı Kanunun 17. maddesinde değişiklik yapan 6719 sayılı Kanunun, mevzuatın yargı mercileri tarafından yanlış yorumlanması nedeniyle ortaya çıktığını, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin daha önce müvekkil şirketin tahsil ettiği bedeller yasaya uygun değilmiş gibi yeni yasal düzenleme sonrasında davanın reddine karar vererek davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği halde, davacı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderinin tahsiline karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirmek suretiyle mahkeme kararının bu yönden kaldırılmasını, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacının istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ilk derece mahkeme kararının incelemesiyle; 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır,” hükmünü içermektedir. Hal böyle olunca, dava tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişiklikleri, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalarda) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. geçici 19. ile 20. maddeleri, iptal edilmedikleri veya yürürlükten kaldırılmadıkları sürece uygulanacaktır. O halde, davalı dağıtıcı şirket, mevcut yasal düzenleme ile dava konusu bedelleri abonelerinden tahsil edebileceğinden, mahkeme kararının dayandığı deliller ve bu doğrultuda 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen maddelerin olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, nihayetinde somut olayda; davacı taraf dava açıldığı tarihinde yürürlükte olan mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği nedeniyle, davanın konusunun kalmadığı açıktır. Şöyle ki, ilke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır. Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir durum nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilebilmesi için tarafların hukuki menfaati kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilecektir. Dolayısıyla, davada, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle dava konusunun talep edilebilirliği kendiliğinden ortadan kalktığı için, mahkemece bu durum gözetilerek talebin konusuz kalması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacının esasa yönelik istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davada; dava tarihinden sonra yürürlüğe giren ve devam eden davalarda geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalarda) uygulanması gereken hükümler içeren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20.maddeleri gereğince faturaların EPDK düzenlenmelerine uygunluğunun denetlenmesine yönelik davacının talebinin bulunmadığı gözetilerek yerel mahkemece, HMK’nun 24. maddesi kapsamında taleple bağlılık ilkesi gereğince faturalarda yerindelik denetiminin yapılmamasının isabetli olduğu anlaşılmıştır.
Davacının vekalet ücretine yönelik istinaf sebeplerine gelince; yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Eş söyleyişle, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ). Ancak bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği de kuşkusuzdur. Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E. – 2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir). Dava tarihi itibariyle davacı dava açmakta haklı olsa da, lehine nispi vekalet ücreti değil, maktu vekalet ücreti takdir edilmesi usul ve yasaya uygun olmakla, davacının vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusunun da reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının vekalet ücreti ve yargılama giderine yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesine gelince, davalı istinaf sebebi olarak, 6446 sayılı Kanunun 17. maddesinde değişiklik yapan 6719 sayılı Kanunun, mevzuatın yargı mercileri tarafından yanlış yorumlanması sonucu, dayanaksız karar verildiğini, davanın başından itibaren haksız olduğunu, bu nedenle mahkemece yasa değişikliği nedeniyle konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de, yukarıda izah edildiği üzere Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E – 2014/679 K. sayılı kararları ve mevcut içtihatların aksine, kayıp kaçak ve diğer bedelleri tahsil eden davalının, dava açılmasına sebebiyet verdiği açıktır. Dolayısıyla, mahkemece, davacının dava açıldığı tarihte dava açmakta haklı olduğu, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği nedeniyle davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına ve HMK 331/1 maddesi gereğince dava tarihi itibariyle dava açılmasına sebebiyet veren davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmemesi ve aynı gerekçelerle davacı lehine takdir edilmesi isabetli olduğundan davalının tüm istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı ve davalının istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı REDDİNE,
Alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL’nin istinaf eden taraflardan ayrı ayrı alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa talep halinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
İstinaf eden tarafların yapmış oldukları yargılama giderinin tarafların üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 01.02.2018