Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/1774 E. 2018/500 K. 02.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/1774
KARAR NO : 2018/500
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2017
NUMARASI : 2016/275 E- 2017/717K
DAVANIN KONUSU : İstirdat
KARAR TARİHİ :02/05/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı ile 19/01/2010 tarihinde Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi imzaladığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 30/06/2012 tarihinde sona erdiğini, sözleşme süresince davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilen kayıp kaçak elektrik bedeli, enerji bedeli, iletim bedeli, dağıtım sistemi kullanma bedeli, sayaç okuma bedeli, enerji fonu bedelinden şimdilik 100.000,-TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davalı şirketin elektrik satmak üzere kurulmuş özel bir tüzel kişilik olduğunu, elektrik bedeli ile birlikte elektrik tüketicisinden toplanması mevzuat gereği olan bir tutarın sadece tahsilatçısı konumunda olduğunu, mevzuat gereği bu bedellerin Bedaş adına toplandığını ve bu kuruma intikal ettirildiğini beyanla haksız ve dayanaktan yoksun davanın reddine kaar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda , yargılamada alınan bilirkişi kurulu raporu ile dava konusu yapılan kesintilerin Enerji Piyasası Kurumu tarafından tayin edilmiş oranlara uygun olarak yapıldığının tespit edildiği ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 6446 sayılı Kanunun 6719 sayılı Kanunla değişik 17. maddesi 10. fıkra hükmü ve geçici 20. maddesi doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Söz konusu kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı taraf, dava konusu bedellerin hukuka aykırı olarak tahsil edildiğini, tahsilat tarihinde bu bedellerin tahsilinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarına, içtihatlara aykırı olduğunu, yasal dayanağının bulunmadığını, mahkemenin yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili olarak yapılan başvuruların sonuçlanmasının beklenmediği, bu yasanın getirdiği düzenlemenin kanunların geriye yürümezliği şeklindeki Anayasal ilkeyi de ihlal ettiğini, bu tahsilatların EPDK kararlarına uygun olup olmadığının da denetlenmesi gerektiği,bilirkişi raporu ile tesbit edilmesine rağmen , haksız ve hukuka aykırı fazladan tahsil edilen toplam 4.889,40 TL hususunda bir karar oluşturmadığı ,kararın bu yönüyle de eksik ve usule aykırı olduğu, davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesinin, bu hususlarda davalı lehine hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
HMK.nun 355. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, iletim bedeli ve diğer bir kısım bedellerinin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.
Diğer yandan ,anılan yasanın bazı maddelerinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurularının bekletici mesele yapılmamasına ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde , dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın yürürlük tarihi gözetildiğinde çok sayıda mahkemenin Anayasaya aykırılık başvurularının, istinafa konu kararın karar tarihi itibariyle yasal karara bağlama süresinin geçtiği ve henüz sonuçlanmadığı, bazı mahkemelerinin başvurularının da usulden reddedildiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar( Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2). Aksi halde, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırabilir. Dolayısıyla, mahkemenin, Anayasanın m. 152,III; Any. Mah.Kuruluş Kn m. 28,IV c,2 gereğince, Anayasa Mahkemesine başvurunun esastan incelenmesini beklemeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre somut olayı sonuçlandırılması ve Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruları bekletici mesele yapmaması hukuka aykırı bulunmamıştır.Bu sebeple ,davacı tarafın bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir
Davacının diğer istinaf sebeplerine gelince ,davada talep konusu aktif enerji bedeli dışındaki, kayıp kaçak bedeli,iletim bedeli,dağıtım sistemi kullanma bedeli ,sayaç okuma bedeli ,enerji fonu bedeli kalemlerinin alınmasının yerinde olmadığı ileri sürülmüştür. 6719 Sayılı Yasa gereği, bunların alınabilir hale geldiği açıktır. Kaldı ki, bilirkişi raporu alınmış, onda da, EPDK’nın belirlediği hedef kayıp-kaçak oranlarının üzerinde bir faturalandırma olmadığı belirlenmiştir.Hernekadar raporda Dağıtım Sistem Kullanım Bedeli Fark Tutarı olarak yansıtılan 4.889,40 TL nin ,dağıtım sistem kullanım bedeli adı altında yansıtılan bir bedel varken,bir de fark tutar olarak yansıtılmasının doğru olmadığı belirtilmiş ise de ; 6446 sayılı EPK ‘ da , (geçici md.1’de ) faturaların tanzim tarihi itibarıyla dağıtım bölgeleri arasındaki maliyet farklılıkları nedeniyle (31.12.2015’deki uygulanacağından ) fiyat eşitleme mekanizmasının uygulanması gerekliliği, buna bağlı fark faturlarının tanziminin de, fatura tanzim tarihi itibarıyla yerinde ve yasa kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle , 4889,40 TL’ lik dağıtım sistemi kullanım fark bedelinin de alınabilmesinde, yasal düzenlemeye aykırılık görülmediğinden, buna dair davacı istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Davacı red kararını konusuz kalmaya çevrilmesi gerektiği yönünde istinafa getirmemiş, esasa ilişkin istinaf sebeplerini ve vekalet ücreti/yargılama gideri takdir edilmemesini istinafa getirmiştir. O halde, istinaf sebepleriyle sınırlı inceleme yapılacaktır.
Somut olayda; davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. Dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, mahkemece, yasa değişikliği nedeniyle,konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken red kararı verilmesi yasaya uygun değilse de;bu husus davacı tarafça istinaf konusu yapılmadığından, inceleme dışı tutulmuştur.
Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır.Davacının ,lehine vekalet ücreti/yargılama gideri takdiri gerektiği yolundaki istinafları yönünden yapılan incelemeye göre ise; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 gün, 2009/18-421 E., 2009/526 K. sayılı ilamında belirttiği üzere, “Dava tarihinde davasında haklı olan davacının sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine masraf ve vekalet ücretine” hükmedilmesi gerekir. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesinin 2017-382 E.sayılı bu konudaki istinafla sınırlı yaptığı inceleme sonucu, red kararını, muhafaza ederek sadece vekalet ücreti ve yargılama giderini düzelterek verdiği kararının Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2017/13884 E.sayılı onaması da emsal alınarak , somut davada; dava açıldığı tarihte davacının, dava açmakta haklı olduğu, yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında, dava tarihindeki haklılık durumu sebebiyle (davacının istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak inceleme yapıldığından) davacı lehine maktu vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmemesi ise usul ve hukuka aykırı olduğundan, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile, karar HMK 353/1-b-2 maddesi gereği düzeltilerek, bu konuda yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, yeniden esas hakkında aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf talebinin kısmen kabulüne,karar HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek ,yeniden esas hakkında;
1- Davanın REDDİNE ,
2-Alınması gereken 31,40 TL harcın peşin alınanın mahsubu ile bakiye 1.676,35 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacıdan alınan 31,40 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan toplam 766,10 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı vekille temsil edildiğinden, davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir edilen 1.980,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Karar şekline göre davalı yararına vekalet ücretine yer olmadığına ve yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Tarafların yatırmış olduğu gider/delil avansından varsa kullanılmayan kısmının, kararın kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine,
Davacının diğer istinaf taleplerinin reddine ,
Peşin alınan istinaf karar harcının, davacı tarafa isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
Davacı tarafça istinaf sebebiye yapılan toplam 40,80 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02/05/2018