Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/1651
KARAR NO : 2018/1174
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/04/2017
NUMARASI : 2014/308 E – 2017/402 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/09/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; kardeş olan davalılar arasında ilk olarak … Ticaret Ltd. Şti’nin kurulduğunu, bu şirketin iflası üzerine bu kez … – … isimli firma adıyla faliyette bulunarak kardeşlerin ortak olduğunu ancak firmanın … adına isimlendirildiğini,çalışma sonrası kazançlardan alınan taşınmazların da davalı … adına tapuda tescil edildiğini, şirket olan … Ltd Şti’nin 1998’de 4 kardeş tarafından ortaklaşa kurulmasına rağmen %70 … ve %30 … adına hisse gösterildiğini, 1994 yılı sonuna kadar sadece laminasyon işi yapıldığını, 2000-2001-2002 yıllarında ise iyi seviyede ayakkabı üretimi yaptıklarının, hatta ortak dört kardeşlerin baş harflerinden oluşan … markasının tescil edildiğini, bilahare … ve …’ın resmiyette şirket hissedarı görünmemelerine rağmen, şirket hissedarı …ve… tarafından kötü idare sonrası davalı …’in sermayeyi daraltarak, resmiyette şirket üzerinde görülüne hesapların gayri resmi olarak … ve …’in şahsi banka hesaplarında yada diğer varlıklarında gösterildiğini, davalı …’ünde aynı haksızlığa uğramasına rağmen şirkette çalışmaya devam ettiğini, zorulu olarak davalı …’ın da bu davada taraf gösterildiğini,iki ayrı hesap tututlduğunun tespitinin delil tespiti yoluyla istenildiğini, bilirkişi tarafından hem resmi muhasebe kaydının hem de resmi olmayan muhasebe kaydının bilgisayar ortamındaki kopyası ayrı ayrı kopyalanarak alındığı halde, bilgisayar bilirkişisi tarafından “kopyalanan bilgisayar kayıtlarını açamadığının” belirtildiğini, mali müşavir tarafından ise “resmi defterlerden göründüğü kadarıyla” 28.06.2010 bilirkişi raporunun sunulduğunu,ticaretin yaklaşık % 10’u resmi gösterilip, esas % 90’ı kayıt dışı olduğu, bunu ispata yarar CD kayıtlarının bilirkişi tarafından mahkemeye teslim edilemediği,davacı …’ın fiilen ortaklıktan uzaklaştırıldığı, ortaklığın haklı feshi ve tasfiyesi gerçekleşmediğini, hukuken halen ortaklık ilişkisinin devam ettitiğini belirterek tasfiyeye esas değer olarak, davalı “…. Ltd.Şti.” adına kayıtlı taşınır, taşınmaz ve ortaklık süreci içinde edinilmiş her türlü hakların ve reel değerinin tespiti gerektiğini, ortaklık ilişkisi üzerine süreç içinde elde edilmiş tüm ortak gelirlerle şirket tüzelkişiliği adına değil de, davalı şahıslar ya da yakınları adına geçirilen taşınmaz , taşınır ve haklann ve reel değerlerinin de tespiti gerektiği,ortaklık ilişkisinin yürütüldüğü davalı şirketin resmi ticari kayıtları ile gayrı resmi kayıtların birbirini tutmadığını, gerçekte % 10 kadar resmi gösterilip, % 90 oranının kayıt dışı olduğunu,bunu ispata yatar kayıt dışı muhasebe kayıtları delil tespitinde bilirkişi tarafından kopyalandığı halde, şüpheli şekilde yok edildiğini, HMK md.392/1, 2.cümle hükmü uyarınca davalılar adına kayıtlı bildirilen taşınmaz ve araçların üçüncü kişilere kısmen ve tamamen devir ve temlikini önlemek için ihtiyati tedbir konulmasına,gizli adi ortaklık ilişkisinin tespitine ve adi ortaklık ilişkisinin “haklı nedenle” feshedildiğinin tespitine,gizli ortaklık ilişkisinden dolayı oluşan hakkın tasfiyesine ve tahsiline esas oluşturan tüm doğrudan ve dolaylı değerlerin dava ve tespit tarihleri itibariyle tespiti ile davacının hakkına karşılık şimdilik 50.000,00 TL’nin 3095 sayılı yasanın 2/2 hükmü uyarınca ticari avans faizi ile birlikte, … dışındaki diğer davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından dava değeri 295.000,00 TL’ye çıkararak, tamamlama harcı 01/03/2013 tarihinde yatırılmıştır.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; bu davada davalılar …, … ve …’ün taraf sıfatının olmadığını, davanın o …. Tic Ltd Şti.’ne karşı yöneltilebileceğini, davacının …, … ve … ile ilk kurulan ve iflas eden şirket olan … Tic. Ltd. Şti. dışında hiçbir dönem resmi veya adi ortaklık ilişkisi olmadığını,davacının diğer davalı …’la beraber şirket çalışanı konumunda olduklarını,davacı ve davalı …’ın işçilik haklarına ilişkin açtıkları dava ve dinlenen tank beyanlarında bu hususun belirlendiğini, davalı …’ün zaten şirket çalışanı olduğundan ortak bile olmadığını,adi ortaklık bulunduğu iddiasının ve gizli ortalık ilişkisinin varlığının sadece yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, davacının bu hususları yazılı delille ispat edemediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı tarafın limited şirketin ve diğer davalıların adi ortağı olduğuna ilişkin taleplerinin değerlendirilmesinde; taraflar arasındaki ihtilafta temel noktanın limited şirkete ortak olunduğuna dair hususta düğümlendiği, ispat hukuku açısından gerek limited şirkete dair yasal hükümlerin, gerekse davanın değeri ve konusuna göre yazılı delille ispat kuralına bağlı olduğu, davacı tarafın iddiasını limited şirkete dair TTK hükümleri çerçevesinde kanıtlayamadığı gibi, adi ortaklık ilişkisine dair yazılı delil sunamadığı, davacı tarafından sunulan bilgisayar kayıtları içeriğinin de davacının taleplerini destekler mahiyette içerik taşımadığı, davacı ve davalı tanıklarının beyan içeriklerinin davanın kabulü bakımından itibar edilebilir mahiyette görülmediği,ispat yükünün davacı tarafta bulunduğu ve dosyaya sunulan delillerle davacının davasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle “Davanın reddine” karar verilmiştir.
Mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
İstinaf dilekçesinde;davada gizli ortaklığın tespit ve tasfiyesinin talep edilmesine rağmen limited şirkete dair yasal düzenlemelere göre davanın kanıtlanamadığına dair kararda talep ettikleri hususun gözardı edildiğini, davanın tanık beyanları ile ispatlandığını, ancak delillerin tam olarak toplanmadığını,deliller toplanmadığından yemin teklifinin yerinde olmadığını, bilgisayar kayıtları ve web sitesi kayıtlarının tam olarak incelenemediğini, hakimi red taleplerinin de reddedildiğini, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, deliller toplanarak bilirkişi incelemesi yapılarak gizli ortaklığın tespiti ve web sitesinde teknik inceleme yapılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davanın 6100 sayılı HMK döneminde açıldığı, bu açıdan delillerin somutlaştırılması ve açıkça bildirilip hasredilmesi kuralına tabi olduğu görülmektedir. Kaldı ki; davada davacı dava dilekçesinde ve delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmamıştır.
Adi ortaklığın kurulması yazılı şekle tabi değilse de, inkarı halinde varlığı HMK 200. madde uyarınca ancak yazılı delille ispatlanabilir.
Somut olayda taraflar arasında yazılı bir adi ortaklık sözleşmesi bulunmamakla birlikte , davacı ile davalılar kardeş olduklarından, HMK 203/1 maddesi gereği ortaklığın varlığı konusunda usule uygun olarak dinlenen tanıkların beyanlarıyla, adi ortaklığın varlığının ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Yine, Bakırköy 5. İş Mahkemesinin 2009/673 E-2011/329 K sayılı kararında, davacı … tarafından davalı … Tekstil Deri Ayakkabı San. ve Ticaret Limited Şti’ne yönelik 17/08/2009 tarihinde ücret, kıdem, fazla mesai, hafta tatili, yıllık izin alacağı olarak fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 6.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline ilişkin davada 18/05/2011 tarihinde açılmamış sayılma kararı verildiği gözetilerek,davacının bu dava ile davalı şirkette sigortalı olarak çalıştığını maddi vakıa olarak ortaya koyduğu, anılan davadaki beyanları ile bu davadaki beyanları açısından sigortalılık hali ve gizli ortak iddiasına yönelik beyanların birbiri ile çeliştiği belirlenmiştir.
Ayrıca, davacı yemin deliline dayanmadığından,dinlenen tanık beyanları ve dosyadaki deliller bazında gizli adi ortaklığın mevcut olduğu hususu davacı tarafından ispatlanamamıştır.
Dosyada davacının istinaf sebepleri arasında , delillerin tam toplanmadığı ve web sitesi ile incelenmeden karar verildiği iddiası yönünden, dosya kapsamında farklı muhasebe kaydına ilişkin bilgilerin temin edilemediği, (bu cd inceleme raporu zamanında verilmediğinden, cdnin açılamadığına dair bilgisayar bilirkişi raporu sonrası ceza yargılama kararıyla sonucu bu bilirkişiye ceza verilmiştir), muhasebe kayıtlarında da davacı iddasının tespit edilemediğinden, web sitesi incelemesi ve başka bir bilirkişi incelemesinin davaya adi ortaklığın varlığı konusunda katkı sağlamayacağı açıktır.
Davacının gizli ortak olduğu iddiası tanık beyanları ile açıklığa kavuşmadığı gibi, davacı tarafın yemin deliline dayanmamasına rağmen mahkemece davacıya, davalıya yemin teklifini hatırlatıp, davacının yemin teklifinde bulunmadığına dair beyanının, bu aşamada sonucu etkiler bir katkısı olmadığı görülmüştür.
Davacı davasını ispatlayamamıştır. Mahkemenin davanın reddi kararı usul ve hukuka uygundur. Bu nedenle davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf talebinin HMK 353/1 b-1 maddesi gereğince reddine,
Alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/09/2018