Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/1412 E. 2018/43 K. 17.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2017/1412
KARAR NO : 2018/43
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2017
NUMARASI : 2014/561 E – 2017/489 K
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 17/01/2018

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan öninceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Kadıköy/Hasanpaşa adresinde ardiye olarak kullanılan işyerinde kurulu tesisatın abonesi olduğunu, faturaların 05.01.2011 tarihinden itibaren fahiş oranda arttığını, davalıya yaptığı itirazına herhangi bir hatanın bulunmadığı yönünde cevap verildiğini, söz konusu borçlara istinaden bu yerin elektriğinin kesildiğini, ihtirazi kayıtla 5 adet faturanın gecikme cezalarıyla birlikte toplam 2.256,31 TL halinde ödendiğinden bahisle, haksız olarak tahakkuk ettirilmiş 2.256,31 TL bedelin haksız ödenen kısmının 20.05.2011 ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalı şirketçe yapılan tespit ve tahakkukların yerinde bulunduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı adına tanzim ve tahakkuk ettirilen faturalarda herhangi bir hatanın bulunmadığı, ayrıca sayaçlarda bir ölçüm hatası da belirlenmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Sözkonusu kararı, davacı vekili istinaf etmiştir. İstinaf sebepleri olarak, davalı şirket yetkilileri tarafından, davacının bilgisi dışında sayaç değişikliği işlemi yapıldığını, davanın esasına ilişkin taleplerinin değerlendirilmediğini ve gerçeğe aykırı değerlendirmeler içeren bilirkişi raporlarındaki eksikliklerin giderilmediğini ileri sürmüştür.
Davacı tarafça her ne kadar davanın belirsiz alacak davası olduğu beyan edilerek 100,00 TL dava değeri gösterilerek, dava açılmış ise de, davacı vekili dava dilekçesinde “ihtirazi kayıtla 5 adet faturanın gecikme cezalarıyla birlikte toplam 2.256,31 TL halinde ödendiğinden bahisle, haksız olarak tahakkuk ettirilmiş 2.256,31 TL bedelin haksız ödenen kısmının 20.05.2011 ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
HMK nun 107. maddesinde belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.6100 sayılı HMK’nun “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlığı altındaki 107/1. maddesinde “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir ” hükmüne ve aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Böylece, davacının dava açarken alacağını belirlemesinin imkânsız olduğu veya alacağının belirlenmesinin kendisinden beklenmeyeceği hallerde davacının mağduriyetinin giderilebilmesi ve birtakım sakıncaları bertaraf etmek amacıyla Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile birlikte “belirsiz alacak davası” kurumu kabul edilmiştir (HMK.107). Belirsiz alacak davasında alacağın miktarı tam ve kesin olarak belirlendiği anda, davacı ıslah veya karşı tarafın muvafakatine gerek olmaksızın, iddianın genişletilmesi yasağına takılmaksızın talebini arttırabilir.
Somut olayda ise; davacının ödediğini iddia ettiği ve dava konusu yaptığı miktar dava açılırken belli olmakla, belirsiz alacak davası açma şartlarının mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır. 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunununda Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair 6763 sayılı yasa ile, HMK 341. madde 2. fıkrasında “Miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir” şeklinde yapılan yasa değişikliği 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu sebeple, ilk derece mahkemesinin hükmettiği ve davacı taraça istinaf edilen miktar, karar tarihinde davacı yönünden miktar itibarıyla kesindir. Mahkemece, gerekçeli kararda, davanın belirsiz alacak davası olduğunun kabulü ile , karara karşı istinaf yolunun açık olduğunun belirtilmesi, kesin bir kararı yasa yolu açık hale getirmeyecektir. Bu itibarla, istinaf konusu kararın HMK’nun 341. ve 346. maddelerine göre kesin olması sebebiyle, istinaf dilekçesinin HMK’nun 352/1-b maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf dilekçesinin, ilk derece mahkeme kararı miktar olarak kesinlik sınırı altında kalmakla, HMK 352/1-b , 346 ve 341 maddeleri uyarınca reddine,
Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/01/2018