Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/1396 E. 2018/1801 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/1396
KARAR NO : 2018/1801
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2017
NUMARASI : 2015/1227 E – 2017/270 K
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 13/12/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıya müvekkili şirketin çek ile ödemeler yaptığını, ancak davalının işçi olduğunu iddia ederek müvekkilinden İstanbul 7. İş Mahkemesi’nin 2014/588 E. sayılı dosyası ile tazminat talep ettiğini, mahkeme kararı ile tazminat almaya hak kazandığını, davalının şirketin işçisi olması durumunda alınan çeklerin karşılığında sunulan hizmeti açıklanamadığını, işçinin bu kadar ödemeyi almasının mümkün olmadığını, davalının iş mahkemesinde haksız dava açarak kazanç elde ettiğini, bu nedenle çek bedelleri oranında sebepsiz zenginleşmiş olduğunu, çek be6dellerinin ödenmesi amaçlı başlatılan takibe davalının haksız itiraz ettiğini, zamanaşımı süresinin hak sahibinin geri isteme hakkının olduğunu öğrenme tarihinden itibaren iki yıl olarak hesaplanması gerektiğini ileri sürerek 282.580,00 TL’nin iadesini ve takibe yapılan itirazın iptaliyle icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davada miktar belli olduğundan HMK 109/2’ye göre fazlaya ait haklar saklı tutularak dava açılamayacağını, harcın tamamlanması gerektiğini, BK ve TBK’ya göre zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, takibe konu 23 adet çekin mevcudiyetinin davacının geri isteme hakkını 9 yıl sonra iddia etmenin hayatın doğal akışına aykırı olduğunu, davalının davacı şirkette çalışmaya başlayıp bu şirkette emekli olduğunu, davalının kıdem, ihbar tazminatları ve işçilik alacakları konusunda davacı aleyhine açtığı davayı kazanmasından sonra misilleme olarak bu davanın açıldığını, iş mahkemesinde de çeklerle ödeme hususunun ileri sürüldüğünü, görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu, iş mahkemesi dosyasında dinlenen tanıkların davalının kalfa olarak çalıştığını, kanal su ve künk boru döşeme işinde usta olarak maaş karşılığı çalıştığını ve işçileri sevk ve idare ettiğini, şantiyedeki çalışan işçilere maaşlarını müvekkilinin dağıttığını beyan ettiklerini, taşeronluk ilişkisinin kanıtlanamadığını, bu hususların iş mahkemesindeki davada verilen yargıtay bozma ilamında yer aldığını, iş mahkemesindeki dosyanın kesin hüküm oluşturduğunu, iş davasında verilen hükümle davacının davalıdan hiç bir alacağının olmadığının sübuta erdiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, dava dilekçesinde davacının dava konusu ettiği miktarın belirli nitelikte olduğu ve davacının kısmi dava açma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın HMK 109.Madde uyarınca reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; 6100 Sayılı HMK gereğince her zaman kısmi dava açma imkanı mevcut olmasına rağmen mahkemenin mevzuat değişikliğini uygulamadığını, davalı …’in İş mahkemesinde açmış olduğu tazminat davasında müvekkili tarafından verilen çekleri ve senetleri almadığına dair beyan ve savunma içine girmediğini, dava konusu çekleri cevap dilekçesinde de belirttiği üzere aldığını dilekçelerinde defalarca ve açıkça ikrar ettiğini, alınan bedellerin iadesini isteme hakkının İstanbul 7. İş Mahkemesi 2014/588E. ; 2015/269K. sayılı kararının onanması ile doğduğunu, İstanbul 7. İş Mahkemesinin 2014/588E. sayılı dosyasının uzun süren yargılama sürecinde davalının müvekkili şirketin işçisi olmadığı, taşeron olarak çalıştığı şirketin ortağı olduğu, yapılan ödemelerin bu şirket işlerine ve işçi ödemelerine karşılık olduğunun iddia edildiğini, alınan çek ve senet ödemelerinin hangi işçilik ve yapılan işe karşılık alındığının davalı tarafından açıklanamadığını, tutarsız ve delilsiz savunma içinde olan davalının, müvekkili şirketten almış olduğu çek ve senet ödemelerinin haksız ve sebepsiz olduğunu, alınan çek ve senet ödemelerinin sebebini İş Mahkemesinde vermiş olduğu beyan ve dilekçelerinde ve ayrıca yemininde dile getiren davalının dava konusu 23 adet çeki ne sebeple aldığını ve kullandığını açıklaması gerektiğini ve ispat yükünün davalıya geçtiğini, İstanbul 7. İş Mahkemesi 2014/588E. sayılı dava dosyasında sözde işçilik alacaklarına dayalı bir yargılama yapılmış ve karar verildiğini, huzurdaki davanın konusun ise davalının almış olduğu haksız çek ve senet bedellerinin iadesine ilişkin olduğunu ve verilen kararın kesin hüküm oluşturmayacağını, iş mahkemesindeki yargılamada davalının şirketten yıllar boyunca almış olduğu çek ödemelerinin mahsubunun yapılmadığını, sebepsiz zenginleşmeden doğan taleplerde zamanaşımı süresi, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren on yıl olması nedeniyle zamanaşımı itirazının da yerinde olmadığını ileri sürerek karar kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Uyuşmazlık, davacı şirketin iş mahkemesi kararı ile işçisi olduğu kesinleşen davalıya iş akdi sırasında çeklerle yaptığı ödemeler nedeniyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
Dosya kapsamından; davalının İstanbul 7. İş Mahkemesinin 2014/588 E sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda işçilik alacakları talepli açtığı davanın kabulü sonucu taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin olduğu hususu kesinlik kazanmıştır. Bu durumda davacı ile davalı arasında iş akdi olduğu ve davaya konu ödemelerin de akdin devamı sırasında gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
İş mahkemesi özel yetkili mahkeme niteliğinde olup; 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Yasasının 1. maddesinde; “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (bu kanunun değiştirilen 2. maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.” düzenlemesiyle iş mahkemelerinin görevi belirlenmiştir.
4857 Sayılı İş Kanununun 1/II maddesinde “Bu Kanun, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre bir uyuşmazlığın İş Mahkemesinde görülebilmesi için taraflar arasında işçi ve işveren ilişkisinin bulunması ve davanın bu ilişkiden kaynaklanması gerekmektedir.
Bu itibarla; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2007/7347 E.-9519 K.sayılı 2013/17466 E.- 2014/1733 K.sayılı emsal ilamları ve tüm bu açıklamalar uyarınca, ilk derece mahkemesince bu husus gözetilerek davalı hakkındaki davanın görev yönünden reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmakla davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kabulüyle mahkeme karanının kaldırılmasına, görevli İstanbul İş Mahkemesine dosyanın gönderilmesini temin için ilk derece mahkemesine dosyanın geri gönderilmesine karar verilmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kabulüyle İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/04/2017 tarih ve 2015/1227 E – 2017/270 K sayılı kararının kaldırılmasına, dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesini temin için ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,
Davacı tarafça peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının isteği halinde davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,
Davacı tarafça yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olduğundan davacıya ilk derece mahkemesince iadesine ,
Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucu HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 13/12/2018