Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/1331 E. 2019/1297 K. 10.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/1331
KARAR NO : 2019/1297
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/05/2017
NUMARASI : 2017/248 E – 2017/501 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 10/09/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin lojistik faaliyette bulunan bir şirket olarak, bir çok nakliye firmasına mazot satımına aracılık yaptığını, … isimli mazot firması ile anlaşma yaptıklarını, firmaca bildirilen araç başına, mazot kartı düzenleyerek posta yoluyla … firmasına gönderdiklerini, firmanın ayda iki kez bu kart ile alınan mazot bedellerini fatura ettiğini, şirketin de müşteri firmalara kullandıkları bedeli fatura ettiğini, … firmasına iki hafta içinde fatura tutarlarını ödediklerini, şirket firmasından mazot kart için, … için aracı olduklarını ve kart gönderdiklerini kartın kaybolduğunu ve şirketin yedek kart talep ettiğini, kayıp olan kart ile davalı firma çalışan şoförlerinin 2008 Nisan ve 2009 Ocak arasında mazot aldıklarını, çalıntı kart ile 43.456,23 Euro’luk mazot alındığını, bu para şirkete fatura edildiğinden ödemek zorunda kaldıklarını, çalıntı mazot kullanan araç şoförünün suç üstü yakalandığını ileri sürerek 43.456,23 Euro tutarlı zararın meydana geldiği tarihten itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; olayı gerçekleştirdiği ileri sürülen şoförler davalı firmada hiç çalışmadıklarından davanın husumetten reddi gerektiğini, 1 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, davacı tarafından aynı iddialarla ….Şti aleyhine de dava açıldığını, şirketin kusuru bulunmadığını, dikkat ve özen gösterilmiş olduğunu, davacının çalınan kartı iptal etmeyerek zarara kendisinin neden olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; davaya konu araçların trafik kayıtları celp edilmiş, Sosyal Güvenlik İstanbul İl Müdürlüğünden davalı firma şoförlerinin hangi şirkette çalıştıkları sorulmuş, dosya üzerinden hukukçu ve mali müşavir bilirkişilere inceleme yaptırılarak rapor alınmış ve yapılan yargılama sonunda; davalı şirketin, araçlarında istihdam ettiği sürücülerin kullandığı çalıntı mazot nedeniyle adam çalıştıranın sorumluluğu hükmü kapsamında sorumlu olduğu, davalı şirketin çalıştırdığı kişilerin seçiminde ve denetiminde gerekli özeni göstermediği dolayısı ile zararı tazmin etmekle yükümlü olduğu, çalıntı kartın kullanıma kapatılmaması nedeniyle zararın doğmasında davacı ve dava dışı üçüncü şirketin birlikte kusurunun bulunduğu, 1179 no’lu mazot alım kartı ile alınan 1.886,45 litre mazot alımına ait araç plakasının belirsiz olduğu buna tekabül eden bedelin 1.867,59 Euro olduğu anlaşıldığından 43.456,23 Euro bedelden bu bedel düşülerek ve kusur nedeni ile belli oranda indirim yapılarak davanın kısmen kabulü ile 27.656,45 euronun temerrüt tarihi olan 21/07/2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, yetki/iş bölümü, husumet ve zamanaşımı itirazların dikkate alınmadığını, zararı gerçekleştirdiği ileri sürülen şoförler … davalı olan firma çalışanları olmadıklarını,davaya konu olayın uluslararası alanda vuku bulduğunu, haksız fiile dayanan bir dava olması nedeni ile de dava tarihi itibari ile BK’nun haksız fiili düzenleyen hükümleri gereğince 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davanın 07.08.2009 açıldığını, dava dilekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, davaya konu durumun Nisan 2008 yılında öğrenildiğini, bu nedenle zamanaşımı yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemece 2 rapor arasındaki çelişki giderilmeksizin karar verildiğini, ilk raporda müvekkilinin kusurlu olmadığı tespit edildiği halde bu raporun neden hükme esas alınmayacağı ve yeni bir bilirkişiden rapor alındığına ilişkin yerel mahkeme ara kararında herhangi bir gerekçe olmadığını, 27.656,45EURO’nun temerrüt tarihi olan 21.07.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline yönelik kararın hatalı olduğunu, davacının bu yönde bir faiz talebi olmadığını, EURO alacağına yasal faiz uygulanması kararının hem davacının talebi olmaması hem de hukuken bu şekilde faiz yürütülmemesi nedeni ile hatalı olduğunu, yerel mahkemece hangi kusur oranının dikkate alındığının da kararda belirli olmadığını, 3095 sayılı yasanın 4/a maddesinin” …sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır … ” hükmü açık olup yerel mahkemece EURO ile yapılan alacak yönünden yasal faiz işletilerek verilen kararın hatalı olduğunu, çalındığı iddia edilen mazotların müvekkili firma araçlarında kullanılmadığını, mazot alan şoförün, aracının mazot deposuna sığmayacak miktarda mazotu aynı gün aynı benzin istasyonundan aldığını, müvekkili şirketin bu mazotlardan haberdar olmasının mümkün olmadığını, tüm şoförleri üzerinde gerekli kontrolleri en detaylı biçimde yaptığını, kontrollerin sürücü seferde iken fiili olarak uydu aracılığıyla yapıldığını, sefer dönüşü de sürücüden alınan hesaplarla gidilen mesafe, harcanan mazot, aracın rotası, yük durumu gibi hususları dikkate alınarak sürücünün hesap işlemlerinin yapıldığını, sürücüye zimmetli kartları dağıtarak kontrolleri bu kartlar üzerinden yaptıklarını, sürücü hesapları ile olması gereken hesabın hep birbirini teyit ettiğini, müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, tek kusurlu olan tarafın davacı firma olduğunu, davacı tarafından mazot kartının iptal edilmemesinin hatalı olduğunu, 27.05.2013 tarihli İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalında Görevli akademisyen hukukçunun bulunduğu raporda, müvekkili şirketin isihdam eden sıfatı ile gerekli yükümlülüğü yerine getirdiğinin gerekçeli olarak tespit edildiğini ve 27.04.2015 tarihli raporda ise bunun aksine yönelik bir gerekçe olmadığını, yerel mahkeme kararında bu hususta bir gerekçe bulunmadığını ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Uyuşmazlık, çalıntı mazot kullanımı nedeniyle davacı tarafından dava dışı üçüncü kişiye ödenen mazot bedelinin, adam çalıştıranın sorumluluğu hükümleri gereği davalıdan tahsili talebine ilişkindir.Dosya kapsamından; davacı şirket ile dava dışı … şirketi arasında dizel ve adblue satmak üzere ve dava dışı şirketin kartlarını pazarlama konusunda sözleşme yapıldığı, akaryakıt kartları ile alınan yakıt miktarlarının faturalandırılmasının, davacı şirket ile yapılacağı ve ödemelerin 14 gün sonra olacağının kararlaştırıldığı, davalı şirkete ait … plaka sayılı araçların davalı şirket adına trafik sicilde kayıtlı oldukları, bu araçlarda çalışan şoförlerin bir kısmının sigortalı olmadığı, bir kısmının dava dışı şirketlerde sigortalı oldukları, … isimli şoförün ise davalı şirkette sigortalı olduğu, 1179 numaralı kart ile Nisan 2009 ila Ocak 2009 tarihleri arasında dava dışı şirketten satın alınarak davacı şirket tarafından ödemesi yapılan 47.707,55 litre mazot olduğu, fiilin devam ettiği ve olayın ortaya çıkması ile davanın açıldığı tarih arasında bir yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmıştır.Adam çalışanın sorumluluğunu düzenleyen TBK madde 66 düzenlemesinin lafzından da anlaşılacağı üzere çalışan kendisine verilen işin yürütülmesi sırasında, 3.kişilere verdiği zararlardan, istihdam eden kusursuz olarak sorumludur.Bir başka ifadeyle; adam çalıştıranın sorumluluğu için 1.zararın çalışanın kendisine verilen işin görülmesi sırasında doğmuş olması, 2. üçüncü kişinin zararı ile çalışanın yaptığı iş arasında illiyet bağının bulunması gerekir.TBK Madde 66/2 adam çalıştıranın çalışanını seçerken, işi ile ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli önlemi gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz hükmünü içermektedir.Somut olayda davaya konu olayın bu sebeple davalı adına kayıtlı olan araçlara mazot alımı sırasında gerçekleştirildiği nazara alındığında davalının madde kapsamında kurtuluş beyyinesini getiremediği, konunun hukuki boyutu nedeniyle bilirkişi mütalaalarının bağlayıcı olmadığı ve mahkemece hukuki sorumluluğun somut vakıaya göre değerlendirileceği anlaşılmakla, sübut yönünden davalının istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin faize ilişkin istinaf başvurusuna gelince; taraflar tacir olup, zarar davacı işletmesi ile ilgilidir. Tacirler arasında uygulanan 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un, 3678 sayılı yasa ile değişik 4/a maddesinde; sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde, Devlet Bankaları’nın o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanacağı belirtilmiştir.Bu nedenle mahkemece; asıl alacak tutarının temerrüt tarihi olarak kabul edilen 21.07.2009 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanununun 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarının Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle; davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca hükmün faiz kısmı yönünden düzeltilmesi sonucunda; “davanın kısmen kabulü ile 27.656,45 Euro’nun temerrüt tarihi kabul edilen 21/07/2009 tarihinden, fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının, bu para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre işletilecek faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine” şeklinde yeniden esas hakkında karar verilmesine, sair istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca karar düzeltilerek yeniden esas hakkında; 1-Davanın kısmen kabulü ile 27.656,45 Euro’nun temerrüt tarihi kabul edilen 21/07/2009 tarihinden, fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının, bu para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre işletilecek faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine,2- 6.234,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.232,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.002,40 TL’nin davalıdan tahsiline ,3-Kabul olunan miktar üzerinden davacı yararına takdir olunan 10.051,28 TL ücreti vekaletin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine4-Red olunan miktar üzerinden davalı yararına takdir olunan 6.085,18 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine,5-Davacı tarafından yatırılan 1.232,00 peşin harcın davalıdan alınıp, davacıya ödenmesine, yine davacı tarafından yapılan 814,00 TL yargılama giderinin 512,82 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansının karar kesinleştikten sonra taraflara iadesineSair istinaf sebeplerinin reddine,İstinaf incelemesi ile ilgili olarak;Davalıdan peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,Davalının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 54,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/09/2019