Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/1288 E. 2019/220 K. 20.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/1288
KARAR NO : 2019/220
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2017
NUMARASI : 2015/444 E – 2017/549 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 20/02/2019
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında elektrik abone sözleşmesi olduğunu,bu işyerinde 15/12/2014 tarihinden itibaren davacının naylon hurda imalatı yaptığını, daha önceki dönemlerde 2014/12 ayında toplam faturanın 1.199,40 TL, 31/12/2014 tarihli faturada ilk okuma tarihi 03/12/2014, son okuma tarihi 15/12/2014 tarihli olan fatura bedelinin 10.604,4 TL, 2015/01 tarihinde 25.252,50 TL, 24/02/2015 tarihinde 17.142,10 TL iken 03/04/2015 tarihi itibariyle son ödeme tarihi 2015/04 tarihli bir aylık faturanın 234.446,00 TL tahakkuk ettirildiğini, işyerinde sadece 4 kişinin çalıştığını, bu kapasitedeki işyerinde 234.446,00 TL elektrik kullanılmasının mümkün olmadığını beyanla, davaya konu fatura bedelinden borçlu olmadığının tespiti ile elektriğin dava sonuna kadar kesilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının işyerindeki sayacın yandığı için değiştirildiğini 28/11/2014 tarihli tutanakla laboratuara gönderildiğini, dava konusu yerde 31/10/2013-30/12/2014 tarihleri arasında aboneliğin … adına, 30/12/2014 tarihinden itibaren ise … adına kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, abonelik isimleri farklı olmasına rağmen eski ve yeni abone arasında akrabalık belirlendiğinden, … seri numaralı sayaç için 31/10/2013 – 20/02/2014 tarihleri arasında 184.786 kwh, …/… seri numaralı sayaçlar için 21/02/2014-21/11/2014 tarihleri arasında 9.702 kwh eksik tüketim tespit edildiğinden, buna göre tesisatta toplam 658.378 kwh eksik tüketim hesabı yapılarak, bu tahakkukun 2015/3 dönem faturasında talep edildiğini beyanla, davanın reddini istemiştir.Mahkeme, davacının işyerinde çıkan yangın sebebiyle davalı kurum tarafından çıkartılan elektrik sayacının kurum laboratuarlarında incelenmesi neticesinde geçmiş döneme ait eksik tüketim tespit edildiği, bu bedellerin davacıdan tahsili amacıyla davalı kurum tarafından davacı adına eksik tüketim bedeli faturası yansıtılmış ise de, kurum tarafından eksik hesaplanan elektrik tüketim bedellerinin dava dışı … ile düzenlenen sözleşme kapsamında elektrik kullanımından kaynaklanan döneme ilişkin olduğu, davacının işyerini devraldıktan önceki döneme ait fatura bedeli olduğu, bu bedelden elektrik piyasası tüketici hizmetleri yönetmeliği ile TBK kapsamında yasal olarak her ne kadar daha önceki iş yeri sahibiyle davacı arasında bir akrabalık durumu mevcut ise de, işyeri devri ileri sürülerek ispatlanamadığı gibi, bu durumun, davacının tüketmediği elektrik borcuna katlanmasını gerektirmediği, elektrik sayacı kim tarafından kullanmış ise geçmişe yönelik olsa dahi o kişiden tüketim bedellerinin tahsil edilmesi gerektiği gerekçesiyle “Davanın kabulü ile; dava konusu … fatura numaralı 13/04/2015 ödeme tarihli ve 234.446,00 TL bedelli faturanın iptaline, davacının bu fatura nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine” karar verilmiştir.Mahkemenin bu kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporunda kardeşler arasındaki ilişki sebebiyle davacının eksik tüketimden sorumlu olmadığına ilişkin değerlendirmesinin kabul edilemeyeceğini, davacının yeni tüketici değil, dava dışı 3.şahsın borçlarından kurtulmak amacıyla tesisatın sözde yeni abonesi olduğunu, davacının 02.04.2015 tarihli başvuru dilekçesinde işletmeyi devraldığına dair beyanı bulunduğunu, gerçek bir devir olduğunda ise 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 202. Maddesi gereğince davacının “işletmeyi devralan” sıfatıyla sorumlu olduğunu, davacının aynı ticaret unvanını (…) kullanmaya devam ettiğini davacının dava dışı 3. şahsın unvanını kullanmaya devam etmesinin aralarında iş yeri devrinin gerçekleştiğine karine teşkil ettiğini, mahkeme kararı ile davacının borçlu olmadığı tespit edilen faturanın aynı zamanda davacının 25.02.2015- 25.03.2015 tarihleri arasındaki 47.837,250 kwh aktif kullanımını da kapsadığını, ayrıca, davacı 11.06.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 20.000- TL olarak belirlediğinden, davacı lehine fatura bedeli üzerinden vekalet ücreti hesaplanamayacağını, davacının dava konusu faturanın tamamından borçlu olmadığının tespitine dair kararın hukuka aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir. Davacı vekili 11/06/2015 tarihli dilekçesi ile davalı kurumun yaptıkları itiraz üzerine dava konusu borcu 209.605,90 TL olarak yeniden hesaplayıp bu konuda yeni bir fatura düzenlediğini,ancak bu durumda borcun ne kadar olduğunun yargılama ile ortaya çıkacağını, alacağın belirsiz alacak haline geldiğini, bu durumda bu kez bu miktara ilişkin faturanın iptalini talep etmekle birlikte, davayı kısmen ıslah ederek dava değerini 20.000 TL olarak belirlediklerini, şimdilik 20.000 TL yönünden menfi tespit ve bu tutarın %15 i oranında teminatla ihtiyati tedbirin devamına karar verilmesini talep etmiştir.Dosya kapsamından davaya konu eksik tüketim bedellerinin tahakkuk ettirildiği sırada abonenin dava dışı … olduğu belirlenmiştir. Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri yönetmeliğinin 15/6 maddesine göre , aynı yere ait başka tüketicilerin önceki dönemlere ilişkin tüketim borçlarının yeni tüketicinin üstlenmesinin talep edilemeyeceği, sözleşmenin taraflar arasında hüküm ifade edeceği ilkesine göre TBTK 202.maddesi kapsamında işletme devrinin de ispatlanması gerekir.4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Yine 6100 sayılı HMK’nın 190/1 maddesi gereğince “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Anılan maddeler uyarınca herkes iddiasını ispat etmekle mükelleftir. İspat yükü davalıda olup, iddianın yazılı delille ispatı HMK 200. maddesi gereğidir. Davalının dava konusu işyerinin davacıya devredildiği konusundaki iddiası yazılı delillerle ispatlanamamıştır. Davalı bu konuda davacının beyanı olduğunu bildirmiş ise de, buna ilişkin kayıtları sunmamıştır. Davacı eksik tüketim tarihleri arasında dava konusu işyerinde çalışmamaktadır, abone değildir.Davalının kendisine yüklenen ispat yükü çerçevesinde işyeri devrine dair iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmıştır.Davalı istinaf sebepleri arasında, davanın değerinin ıslahla 20.000 TL olarak belirlenmesine rağmen, fatura bedeli üzerinden davacıya vekalet ücreti taktir edildiğini ileri sürmekle, bu durumda davadaki bir talebin ıslahla belirsiz alacak davasına dönüştürülmesi yönünden inceleme yapılması gereklidir.Öncelikle davacının kısmi ıslah dilekçesinin feragat beyanı niteliğinde olup olmadığı değerlendirilmelidir.Benzer davalara ilişkin Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Başkanlığı 2012/22732 E. 2013/699 K.sayılı ilamında ;”Feragat, iki taraftan birinin (davacının) hakkın özünden vazgeçmesidir. Feragatın yasa gereği (HUMK 91.maddesi ve HMK. 309.maddesi) açık, kesin ve koşulsuz olması, tam bir rızaya dayanması asıldır. Davacının haktan feragat etmesinin sonucu (davacı için) çok önemlidir. Bu nedenle, davacının beyanından onun gerçek amacının haktan feragat etmek olduğunun açıkça anlaşılması gerekir.Somut olayda mahkeme tarafından davacının iradesi (yanlış olarak) feragat şeklinde yorumlanarak karar verilmiştir.Davacının belirtilen hususları içeren bir feragatı bulunmadığı halde; mahkemece davacının Kayseri ….İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasına yönelik olan beyanının HUMK. 91.ve …309.maddesi anlamında feragat kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.” demiştir.Feragat talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmedir.(HMK 307.md) Feragat kayıtsız ve şartsız olmalıdır.(HMK 309/2) Bir usul kavramı olarak feragatin açık, kesin ve koşulsuz olması yasa gereğidir. Davadan feragatin, kesin hüküm sonuçlarını doğurucu nitelikte olması nedeniyle, bütün bu özellikleri içermesi zorunludur. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22.05.1987 gün ve 1986/4 E. 1987/5 K. Sayılı ilamının gerekçesinde de açık bir irade beyanı olmadan davadan feragat edildiği sonucunun çıkartılamayacağı kabul edilmiştir. Öğretide de, feragatin açık ve kesin olması gerektiği belirtilmektedir.Davalı istinaf dilekçesinde; hükmün lehine bozulmasını talep etmiş olup, davacının talebini 20.000,00 TL ile sınırladığı ve buna göre aleyhine bu miktar üzerinden vekalet ücretinin belirlenmesini talep ettiği gözetildiğinde, davacının bu bedelin üzerindeki kısımlarla ilgili davasından açıkça feragat ettiğini ileri sürmediği, tüm dosya kapsamından ve davacının istinaf dilekçesinden, davasını dava konusu yapılan fatura bedelinin davalı tarafça yeniden düzenlenmesi ve miktarın daha az olarak belirlenmesi karşısında, öncelikle yeni fatura bedelinin iptali ile birlikte, ayrıca, çelişkili bedel nedeniyle 20.000 TL’lik menfi tespit talebinde bulunarak belirsiz alacak davası olarak ıslah etmesi karşısında, her tür usul işleminin ıslah edilebileceği gözetildiğinde, davacının belirttiği sebeplerden dolayı davasını belirsiz alacak davası olarak ıslah etmesine engel bir durum olmadığı, düzeltilen fatura iptal talebinin ise ayrıca devam ettiği anlaşılmıştır.Davacı beyanının, davasında açık, kesin, koşulsuz feragat ettiğini gösterecek nitelikte bir irade beyanı olmadığı, davasını belirsiz alacak davası olarak ıslah etmesinin, davasından feragat ettiğini gösterecek irade beyanı niteliğinde olmadığı kabul edilmiştir.Davacı vekili 11/06/2015 tarihli dilekçesinde, davalı kurumca itirazlarının değerlendirilmesi üzerine yeniden yapılan hesaplamada, bu kez 209.605,90 TL’lık yeni fatura düzenlenmesi karşısında, aynı döneme ilişkin fatura bedelinin 234.446,00 TL’den 209.605,90 TL’ye indirilmesi nedeniyle dava konusu borcun yargılama sonucu tespit edilebileceği vurgulanarak belirsiz hale gelen alacak nedeniyle bu sefer yeni tahakkuk ettirilen tutar yönünden faturanın iptali ile birlikte ayrıca davayı kısmen ıslah ettiklerini belirterek dava değerini 20.000 TL olarak belirledikleri, şimdilik 20.000 TL yönünden menfi tespit ve bu tutarın %15 i oranında teminatla ihtiyati tedbirin devamını talep etmeleri sonucu, davacının bu dilekçesi kapsamında davalı idare tarafından dava konusu faturanın itiraz sonucu 209.605,90TL olarak düzenlenmiş son hali esas yönünden iptali hem de ıslah dilekçesi ile 20.000,00 TL yönünden menfi tespit talebinde bulunduğu gözetildiğinde, davacının davasını ıslahla talep ettiği kısım açısından belirsiz alacak davasına dönüştürebileceği ve bu kısım açısından davanın belirsiz alacak davası olarak değerlendirilebileceği, ıslah dilekçesindeki bir kısım talebin belirsiz alacak davasına dönüştürülmesinin, davadan kısmi feragat olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davalının buna ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Ancak diğer istinaf sebeplerine göre, davacının davadaki menfi tespite ilişkin talebinin 234,446,00 TL’lık fatura yönünden olduğu, yargılama sırasında davalı kurumun hatayı kabul ederek bu fatura bedelini 209.605,90TL olarak yeniden düzenlediği, bu durumda 234,446,00 – 209.605,90 = 24.840,10 TL’lık kısım nedeniyle davanın konusunun kalmadığı görülmekle, bu kısım yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerektiği gibi,davalı tarafça dava konusu faturanın düzeltilmesi sonucu tahakkuk ettirilen 209.605,90TL’lik fatura kısmını ıslah ettiğinden talep konusu yapılan 20.000,00TL’lik kısmından, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, ayrıca kalan kısımla ilgili kısmen ıslah dilekçesinin içeriği, bunun kayıtsız şartsız bakiye kısımdan feragat niteliği taşımadığı dikkate alınarak 209.605,90 TL – 20.000,00 TL = 189.605,90 TL’lik kısım yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden,bu durumda mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmamıştır.Yine konusu kalmayan talepler yönünden davalının dava açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek, buna dair davalı yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu tutulmalıdır.Açıklanan nedenlerle,davalının istinaf talebinin kısmen kabulü ile bu konuda yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadan HMK 353/1b-2.madde gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalının istinaf talebinin kısmen kabulü ile, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar düzeltilerek yeniden esas hakkında;1-Davanın kısmen kabulü ile 234.446,00 TL’lik dava konusu faturanın 24.840,10 TL’lik kısmı nedeniyle, dava konusuz kaldığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-209.605,90 TL’lik fatura kısmının ıslah edilen ve talep konusu olarak sürdürülen 20.000 TL’lik kısmından davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,3-Bakiye fatura tutarı 189.605,90 TL’lik fatura tutarına ilişkin talep hakkında, karar verilmesine yer olmadığına,4-Harçlar tarifesine göre alınması gereken 1.366,20 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 4.003,76 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan bakiye 2.637,56 TL harcın davacıya iadesine, 5-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden ve davalı davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden, karar tarihindeki AAÜT gereğince olunan 5.282,41 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı vekiline verilmesine, 6-Davacı tarafından yapılan 1.146,00 TL yargılama giderinin ve yatırılan 1.366,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,7-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına 8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,Davalıdan istinaf sebebiyle peşin alınan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine Davalının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 95,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/02/2019