Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2017/1167 E. 2018/624 K. 22.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2017/1167
KARAR NO : 2018/624
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2017
NUMARASI : 2017/153 E – 2017/758 K
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/05/2018
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın üçüncü kişilerce imzaladığı genel kredi sözleşmesine müteselsil kefil olduğu iddiası ile davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından başlattığı ilamsız icra takibine itiraz edilmesi ve takibin durması üzerine banka adına davacı aleyhine açılan itirazın iptali davasının İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemeninin 2013/348 E., 2015/784 K. sayılı kararı ile reddedildiğini, söz konusu kararın, Yargıtay 19. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiğini, davacının, davalı bankaya borçlu olmadığının kesinleşen karar ile sabit olduğunu, davacı hakkında ilamsız icra takibi başlatılmadan önce, İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/418 D. İş dosyasından alınan ihtiyati haciz kararı ile, davacı adına kayıtlı … ve … plakalı araçların kayden haczedildiğini, banka tarafından açılan itirazın iptali davası devam ederken 04/02/2014 tarihinde … plakalı ticari taksi üzerindeki kayden haczin fekki için cebri icra tehditi altında davalı banka vekiline davacı tarafından 04/02/2014 keşide tarihli … Bankası Atrium Şubesine ait blokeli günlük çekle 180.000,00 TL nakit ödeme yapıldığını, ödemenin ticari avans faiziyle birlikte iadesi için davalı bankaya 10/01/2017 tarihinde APS olarak gönderilen 12/01/2017 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilen ihtarnameye rağmen, davacı alacağının geri ödenmediğini, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün… E. sayılı dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından 08/02/2017 tarihli dilekçe ile takibe ve borca itiraz edilerek takibin durduğunu, davalının itirazında alacağın zamanaşımına uğradığını iddia ettiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 06/01/2017 tarihinde kesinleşen mahkeme kararı ile sonuçlandığını, bu tarihten dört gün sonra gönderilen ihtarname ile haksız alınan 180.000,00 TL’nin geri ödenmesinin talep edildiğini, alacağın taraflar arasında miktar itibarı ile ihtilaflı olmadığını bildirmek suretiyle takip dosyasındaki itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, davacının uğradığı haksız üzüntü, haciz ve yakalama kararları nedeniyle … plakalı aracını kullanamaması, 2013 yılından beri devam eden manevi zararlarının az da olsa telafisi için 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı bankanın G.O.P şubesince 12/09/2008 tarihli 2.000,00 TL bedelli genel kredi taahhütnamesine dayalı dava dışı … Ltd. Şti.ye ticari krediler kullandırıldığını, davacının genel kredi taahhütnamesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, borçlu asil ve davacıya G.O.P 2.Noterliğinin 12/09/2013 tarih ile … yevmiye ile hesabın kat edildiğine dair ihtarname keşide edildiğini, bu şekilde alacağın muaccel hale geldiğini, alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün …E sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, yapılan takibe davacı tarafından itiraz edildiğini, açılan itirazın iptali davasının yerel mahkemece reddedildiğini, temyiz üzerine Yargıtay incelemesi sonucu, kararın onandığını, davanın ödemeden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, ödemenin 04/02/2014 tarihinde yapıldığını, bu nedenle davanın zamanaşımına uğraması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı yanın takip konusu borcun müteselsil kefili olup, dava konusu ödenen bedelin borçlusu olduğunu, davacının icra takibi devam ederken hiçbir ihtirazi kayıt koymadan ve kendisini müteselsil kefil olarak tanıtmak suretiyle davalı bankaya kısmen ödeme yaptığını, bu ödemeye ilişkin protokolü, yine bir ihtirazi kayıt sunmadan müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesince, itirazın iptali davasında davacının imzası bulunan genel kredi sözleşme ve maddeleri göz ardı edilerek ret kararı verilmiş ise de, davacının imzaladığı 12/09/2008 tarihli sözleşme gereğince geri ödemesi talep edilen miktarın borçlusu olduğunu, sözleşmenin bizzat müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla davacı tarafından imzaladığını, tesis edilen kefaletin süresiz olduğunu, sözleşme ile tesis edilen kefaletin doğmuş ve doğacak tüm borçları kapsadığını, sadece bir krediye kefil olmak gibi bir durum söz konusu olmadığını, her bir kredi sözleşmesinin birbirinin devamı niteliğinde olup, davaya konu geri ödemesi talep edilen bedelin kullanıldığı kredilerin, tüm genel kredi sözleşmelerine istinaden kullandırıldığını, tüm sözleşmelere dayanılarak, takip yapılmasının usul ve yasaya uygun olduğunu, kefilin kefaletten ayrılma haklarından da peşinen feragat ettiğini, kefilin sorumluluğunun yeni kredi açısından da devam ettiğini, kefilin geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra tek taraflı olarak kefaletini geri alamayacağını bildirmek suretiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davalı bankanın genel kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğu iddiası ile davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından başlattığı ilamsız icra takibine itiraz edilmesi üzerine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemeninin 2013/348 E. sayılı dosyasında açılan itirazın iptali davasında, mahkemenin 2015/784 K. sayılı kararı ile, davanın reddedildiği, red kararının, Yargıtay 19. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği, davacının, davalı bankaya borçlu olmadığının kesinleşen karar ile sabit olduğu, İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/418 D.iş dosyasından alınan ihtiyati haciz kararı ile davacı adına kayıtlı …ve … plakalı araçların kayden haczedilmesi üzerine, banka tarafından açılan itirazın iptali davası devam ederken, 04/02/2014 tarihinde … plakalı ticari taksi üzerindeki kayden haczin fekki için davalı banka vekiline davacı tarafından 04/02/2014 keşide tarihli … Bankası Atrıum Şubesine ait blokeli günlük çekle 180.000,00 TL nakit ödeme yapıldığı, ihtarnameye rağmen davacının haciz tehdidi altında yapmış olduğu ödemenin geri ödenmediği, bunun üzerine davacı tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının süresinde itirazı üzerine takibin durduğu, davacının süresinde işbu davayı açarak itirazın iptalini talep ettiği, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/348 E., 2015/784 K. sayılı dosyası kapsamı esas alındığında, davacının borçlu olmaksızın davalıya 180.000,00 TL ödeme yaptığı, istirdada dayalı takipte haklı olduğu, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiği belirtilmek suretiyle itirazın iptali yönünden davanın kabulüne, alacağın likit olduğu inkar tazminatının yasal şartlarının oluştuğundan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına, davacının manevi tazminat talebi yönünden “TBK madde 58-Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilecek ise de, olayda eylem ve dosya kapsamı itibarı ile yasal şartları oluşmadığı görülmekle manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinafa başvurulmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının imzaladığı 12/09/2008 tarihli sözleşme gereğince geri ödemesi talep edilen miktarın borçlusu olduğunu, sözleşmenin bizzat müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla davacı tarafından imzaladığını, geri iadesini talep etmenin hukuka aykırı olduğunu, davacının ihtirazı kayıt koymadan ve kendisini borçlu olarak tanıtarak yapmış olduğu ödemenin, geri iadesinin yasal olarak mümkün olmadığını, ayrıca davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, İİK 72. maddesi gereğince ödeme tarihinden itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye ödemesini isteyebileceğini, halbuki, dava konusu ödemenin 04.02.2014 tarihinde yapılmış olmasına rağmen, bir yıllık hak düşürücü süre içinde istirdat davası açılmadığından, öncelikli olarak davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği halde, esastan kabul kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirmek suretiyle mahkeme kararının kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davada, kefil sıfatıyla kredi borçlusu olan davacı, davalı alacaklı bankanın ihtiyati hacze bağlı hakkında başlattığı ilamsız icra takibinde, takibe itiraz etmiş olsa da, taksi plakalı aracına konulan ihtiyati haciz kaydının devam ettiğini, aracının ticari araç olduğunu, her ne kadar itirazın iptali davası devam etse de, aracını ticari faaliyetinde kullanabilmesi için, haciz kaydının sildirilmesi gerektiğini, bu nedenle cebri icra baskısı altında ödemede bulunduğu iddiasıyla, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre (BK.77 ve devamı maddeleri gereğince) ödenen paranın istirdatı talep edilmiştir.
Maddi olayları açıklamak tarafların, bu olaylara uygulanması gereken maddi hukuk kurallarını bulup uygulamak hakimin görevidir (HMK.33.madde)
İİK’nın 72/VII. maddesi “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geri alınmasını isteyebilir.” hükmünü getirmiştir. Ayrıca, süresinde ödeme emrine itiraz etmeyen ve bu nedenle hakkındaki icra takibi kesinleşen borçlunun, bu takibi durdurabilmesi için borcu ödemekten başka çaresi yoktur. Yani, süresinde ödeme emrine itiraz etmemiş olan borçlu, borcu cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmaktadır. Bu nedenle istirdat davası açabilir. Davacının borçlu olmadığı bir parayı ödemiş olması, istirdat davasının maddi hukuka ilişkin tek şartıdır.
Somut olayımızda; kredi borcunun tahsili için yapılan icra takibine (borçlu) davacının itirazı nedeniyle, alacaklı (davalı banka) tarafından İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesine itirazın iptali davası açılmış; itirazın iptali davasının yargılaması sırasında, davacı takip borcunu haricen ödemiştir. Bu nedenle, dava; İİK’nun 72/VII. maddesine dayalı açılmış bir dava olmayıp, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere ihtiyati hacze bağlı başlatılan ilamsız icra takibinde, plakalı ticari aracının kaydına ihtiyati haciz kaydı işlenmesi sonucu, davacının cebri icra baskısı altında borcu ödemek zorunda kalması, ancak sonrasında davalı alacaklı tarafından açılan itirazın iptali davasının kesinleşen red kararı ile, borçlu olmadığının sabit olması üzerine sebepsiz zenginleşme hükümlerine (BK 77 vd. maddelerine) dayalı yapmış olduğu ödemenin iadesi için davalı banka hakkında başlatmış olduğu ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptaline karşı açtığı itirazın iptali davasıdır.
İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.11.2015 tarih ve 2013/ 348 esas, 2015/ 784 karar sayılı kararı ile; davalı bankanın davacı hakkında başlatmış olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında davacının yapmış olduğu itirazın iptali için açılan davanın reddine karar verildiği, kararın gerekçesinde, kefil olan davacının 2008 tarihli sözleşme kapsamında üzerine aldığı tüm kredileri ödediği, kefaletin sona erdiği, artık imzası bulunmayan sözleşmelerden sorumlu tutulamayacağı belirtmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/ 4628 E, 2016/14088 K sayılı kararı ile, onandığı, süresinde karar düzeltme talebinde bulunulmadığından, söz konusu kararın 06.01.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesindeki söz konusu itirazın iptali davası devam ettiği esnada, davanın konusu ile ilgili olarak, taraflar arasında 04.02.2014 tarihli Anlaşma Protokol başlığı altında imzalamış oldukları sözleşme ile, davacının davalı bankaya 180.000,00 TL çek ile ödeme yapması karşılığında …plaka sayılı araç üzerindeki kaydın kaldırılmasına karar verildiği ve davacının buna göre, çek keşide ettiği, davalı banka tarafından blokeli çekle ödeme talebi kabul edilerek, çekle tahsil sonucu alacaklı davalının talebi üzerine, araçtaki haczin kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davacı hakkında başlatılmış olan ilamsız icra takibine itiraz etmiş ve itirazı sonucu, takip durmuş ise de, davalı bankanın İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.09.2013 tarihli ihtiyati haciz kararını İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün takip dosyası üzerinden infaza koyduğu, aynı tarihte de kredi sözleşmesine bağlı ilamsız icra takibi başlattığı, bu şekilde davacının … plakalı ticari aracın trafik kaydına 17.09.2013 tarihinde haciz kaydının işlendiği, davacıya ödeme emrinin 19.09.2013 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 7 günlük itiraz süresi içinde 20.09.2013 tarihinde borca itiraz ettiği, bunun üzerine davalı bankanın İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır.
İİK’nın 264/ 2 c.1 maddesi gereğince borçlunun ödeme emrine itiraz etmiş ve böylece takibini durdurmuş olması, icra dairesinin ihtiyati haciz kararını icra etmesini önlemeyeceği gibi, malları üzerine daha önce konulmuş olan ihtiyati haczin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, itirazın iptali davasının reddi halinde, haciz hükümsüz hale gelir (İİK’nun 264/4). Dolayısıyla, davacı aracının kaydının üzerindeki haciz nedeniyle, cebri icra baskısı altında ödeme yapmak zorunda kaldığı açıktır. İİK 72’ye atıfta bulunan BK’nın 78/son fıkrasında düzenlenmiş olup, ödeme emrine itiraz etse de, ihtiyati haciz kararının infazı nedeniyle para ödemek zorunda kalan davacı ödeme anında borcun mevcut olmadığını bilmiş olsa dahi, bunu geri isteme hakkına sahiptir. İhtiyari ödemeler için söz konusu olan BK 77. maddesinin olaya uygulanmaması düşünülemez. Bu nedenle, davacının zaman aşımı süresi içinde, yapmış olduğu ödemesini geri isteyebileceği anlaşılmaktadır.
Davacının cebri icra altında zorunlu olarak yapmış olduğu ödemenin konusunu oluşturan 2008 tarihli kefalet sözleşmesinin, dava dışı borçlunun tüm borçlarını kapsamadığını tespit eden İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararının kesinleştiği 06.01.2017 tarihinden itibaren, BK 82. maddesi kapsamında iki yıllık sürenin işlemeye başlayacağı gözetildiğinde davacının iki yıllık zaman aşımı süresi içinde, ödemiş olduğu 180.000 TL geri alınması için, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasında 25.01.2017 tarihinde takip başlattığı, davalı bankanın süresi içinde itiraz ettiği görülmekle, takibin iki yıllık zaman aşımı süresi içinde başlatılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtildiği üzere davalının davacının geri alma hakkı bulunmadığı iddiası ile alacağın zaman aşımına uğradığına yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.Davalının kötü niyet tazminatına yönelik istinaf incelemesi ile, sebepsiz zenginleşme; haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından veya emeğinden yararlanma olarak tanımlanmakta olup iki mal varlığı arasındaki sebepsiz değer kaymasının geri döndürülmesi ile giderilmektedir. Aynen iade veya ikame şeyin iadesi mümkün değilse, zenginleşen, zenginleşme değerini geri vermekle yükümlüdür. Buna göre sebepsiz zenginleşen, halihazırdaki malvarlığı ile sebepsiz zenginleşme olmasaydı malvarlığının bulunacağı farazi durum arasındaki farkı iade ile yükümlüdür. Bu bağlamda sebepsiz zenginleşme davası, hukuksal bir neden olmaksızın malvarlığında kazanım meydana gelen kişi aleyhine açılır. Yukarıda da belirtildiği üzere davacı kendi aleyhine zenginleşen banka aleyhine takip başlatmıştır. İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemektir. Eğer alacaklı itirazın iptali davasında haklı çıkar ve borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse istek halinde alacaklı yararına, eğer davalı borçlu haklı çıkar ve dava reddedilirse bu kez alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması koşulu ile yine istek halinde borçlu yararına tazminata hükmedilir. İcra inkar tazminatı, niteliği gereği ancak itirazın iptali davası sonucunda davanın tamamen veya kısmen kabulüne karar verilmesi koşuluna bağlı olarak hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminattır. Yasa ile güdülen amaç borçlu olduğu miktarı bilebilecek durumda olan borçlunun ödeme emri üzerine icra borcunu inkar etmesini önlemek, gerçekte alacaklı olmayan alacaklının da borçluya zarar vermesini engellemektir. Somut olayda, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.01.2017 kesinleşen kararına göre, davacının borçlu olmadığının tespit edildiği ve buna göre, davacının davalı hakkında ödemiş olduğu parayı geri alabilmek için, takip başlattığı, bu haliyle alacak miktarının likit durumda olduğu, yargılama neticesinde geri alma hakkı olup olmadığının belirlenmesine gerek olmadığı anlaşıldığından icra inkar tazminatına karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalının bu yöndeki istinaf sebebinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının açtığı takip dosyasında talep edilen faize davalının itiraz etmesine rağmen bu konuda itirazın başlangıç tarihi ve miktarının kabul edilmesinin gerekçesi hükümde belirtilmese de, davalının bu konuda istinafı olmadığı anlaşıldığından, inceleme konusu yapılmamış, bu hususun kesinleştiği kabul edilmiştir.
Bu nedenle; davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,
Alınması gereken 12.295,80 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 3.338,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.957,55 TL in davalıdan tahsil edilerek, hazineye irat kaydına,
İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/05/2018