Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 2020/685 E. 2020/1199 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
2. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/685
KARAR NO: 2020/1199
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHK
TARİHİ: 12/12/2019
NUMARASI: 2018/142 esas 2019/1227 karar
DAVANIN KONUSU: Elatmanın Önlenmesi- Ecrimisil
DAVA TARİHİ: 05/02/2018
KARAR TARİHİ: 27/10/2020
İstinaf yoluna başvuran tarafın/vekillerinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/142 esas sayılı dosyası ve dava dosyasında verilen 12/12/2019 tarih ve 2019/1227 Karar sayılı gerekçeli kararı incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Tarafların İddia ve Savunmaları: Davacı vekili, 31/08/2016 tarihli dava dilekçesi ile; İstanbul ili, Çekmeköy ilçesi, … mahallesi, … ada … nolu parselin müvekkil şirkete ait olduğunu, taşınmaz içinde davalıya ait bir adet telefon kulübesinin olduğunu, yıllardır özel mülkiyet içinde izin almadan kullanıldığını, davalının defalarca uyarılmasına rağmen kulübeyi kaldırmadığını, Kadıköy … Noterliğinin 18/04/2016 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderildiğini, sonuç alınamadığını, yapılan müdahalenin önlenmesini, 01/05/2016 tarihinden geriye doğru 5 yıl için oluşan ecrimisil bedelinin tahsilinin gerektiğini, bu sebeple iş bu davayı açtıklarını bildirmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; yapılan inceleme sonucu sahada bir adet … numaralı saha dolabı olduğunu, cihazın yaya kaldırımında bulunduğunu, dolabın haberleşme amacıyla kamu hizmeti için konulduğunu, ecrimisil şartlarının oluşmadığını ve zamanaşımı sürelerinin dolduğunu bildirmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/142 esas ve 2019/1227 karar sayılı 12/12/2019 tarihli kararı ile; davacının meni müdahale davasının kabulüne, ecrimisil davasının reddine karar verilmiştir. Gerekçeli karar taraflara usulüne uygun tebliğ edilmiştir. İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı ve davalı süresi içerisinde gerekli harçları yatırarak istinaf talebinde bulunmuştur. İstinaf dilekçesi karşılıklı taraflara tebliğ edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; alınan bilirkişi raporu ile ecrimisil bedelinin belirlendiğini, davalının müvekkile ait taşınmazı kullanmasının haksız olduğunu, bunun defalarca bildirildiğini, mahkeme kararının hatalı olduğunu ve kaldırılmasının gerektiğini bildirmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkilin kamu hizmeti yaptığını, bunun 406 sayılı kanuna dayandığını, 5809 sayılı kanun ile de bu hakkın korunduğunu, geçici 1. Maddesinde, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar işletmecilerin ilgili mevzuatına uygun olarak sahip oldukları geçiş haklarının devam edeceği hükmünün bulunduğunu, mahkeme kararının hatalı olduğunu ve kaldırılmasının gerektiğini bildirmiştir. Gerekçe Ve Sonuç: HMK’nın 355. maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava, mülkiyet hakkına dayalı tapulu taşınmaza yapılan elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebine ilişkindir. TMK’nın 683/1. maddesinde, mülkiyet hakkı sahibinin hak ve yetkileri düzenlenmiş olup, “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.” Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, mülkiyet hakkının malikine sağladığı dava çeşitlerinden ikisi düzenlenmiş olup, “Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.” Bu maddeye göre malik, aktif yetki kapsamında mülkiyet hakkına konu olan eşya üzerinde kanuni sınırları içinde dilediği gibi tasarrufta bulunma; hem de pasif yetki kapsamında mülkiyet hakkına konu olan eşyayı üçüncü kişilerce yapılacak saldırılara karşı koruma haklarına sahiptir. Müdahalenin men’ine ilişkin bu dava ayni bir dava olup, tecavüz devam ettiği sürece açılabilir. Davacı dava konusu şeyin maliki olduğunu ve mülkiyet hakkına davalı tarafından el atıldığını ispatla yükümlüdür. Davalı ise, davacının malik olmadığını ya da davacının mülkiyet hakkına el atmadığını, el atmanın sona erdiğini ispat edebilir. Öte yandan TMK’nın 995. maddesine göre kötüniyetli zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız olarak alıkoymuş olmasından doğan tazminatı karşılamak zorundadır. Davalı iyiniyetli ise, tazminatla yükümlü olmayacak, suiniyetli ise sorumlu kılınacaktır. Rızaya dayalı kullanımda kötü niyet söz konusu olamaz. Ayrıca, taşınmazı kullanan kişi, haklı bir sebebe dayandığına inanarak veya bir edim karşılığı ya da davacının rızası dahilinde kullandığından bahisle yararlanmayı sürdürüyorsa (harici satış, fiili taksim, kira sözleşmesi vs.), rızanın ortadan kalkması veya tarafların aldıklarını iade etmesine kadar taşınmazı elinde bulundurma haksız ve kötü niyetli kullanım olarak kabul edilemez. Kişinin bu kullanımı haksız ve kötü niyetli bulunmadığından tazminat ile de sorumlu tutulamaz. 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.Mahkemece dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kaydı dosya içerisine getirtilmiştir. İncelenmesinden; taşınmazda kat mülkiyetinin kurulu olduğu, 7 adet bağımsız bölümün olduğu, 6 nolu, 5 nolu ve 3 nolu bağımsız bölümlerin 12/05/2016 tarihinde kat irtifakı tesisi ile … Ltd. Şti. Adına tescil edildiği, kalan bağımsız bölümlerin ise … adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Kadıköy … Noterliğinin 18/04/2016 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile, davacının muhatap davalıya yıllardır taşınmazda bulunan telefon kulübesinin kaldırılması, aksi halde yasal yollara başvurulacağının bildirildiği, ihtarnamenin muhataba 19/04/2016 tarihinde tebliğ olduğu anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/330 esas ve 2016/389 karar sayılı ilamı ile, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı vermiştir. Karar tarafların istinaf yoluna başvurmamaları nedeniyle 25/01/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Tapu Kadastro Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabında, … ada … nolu parselde yola terkin işlemi yapılmadığının belirtilmiştir. Çekmeköy Belediye Başkanlığına yazılan müzekkere cevabında, saha dolabına ilişkin 10/07/2012 tarihinde fotoğraflı tespitin olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. Davalı, mahkemeye gönderdiği belge ile, 2010 yılında sevk edilip devreye alınan cihazın 05/09/2016 tarihinde kaldırıldığı, başka yere 04/08/2016 tarihinde bir cihaz kurulduğunu bildirmiştir. Mahkemece, 04/07/2019 tarihinde keşif icra edilmiştir. İnşaat mühendisi ve harita mühendisinden oluşan heyet raporlarında; taşınmazı ve saha dolabını fotoğraflayarak, krokilerinde göstermiş, taraf beyanlarını, tapu kaydını, emsal değerlendirmesini, taşınmazın özelliklerini ve yerinde yaptıkları tespitleri belirterek, 1,90 x 0,90 metre ebatlarındaki dolabın dava konusu parsel içinde kaldığını, 01/05/2011 ile 01/05/2016 tarihleri arasında oluşan ecrimisil bedelinin toplam 2.457,62 TL olduğunu, işgal edilen kısmın değerinin ise 9.194,00 TL olduğunu bildirmiştir. Davalı, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi sunmuştur. Davacı bilirkişi raporuna göre harç tamamlama işlemi yapmıştır. 406 sayılı kanunun 12 ve 14. Maddeleri uyarınca, herhangi bir kişi, kurum ya da kuruluşa herhangi bir bedel ödenmeksizin alt yapı tesisine cevaz verildiği, bu kanunun 10/11/2008 tarihli ve 27050 sayılı Resmi Gazetede yürürlüğe giren 5809 sayılı kanun ile kaldırıldığı anlaşılmıştır. “…mülkiyet hakkının 3.kişilerce ihlalinin haksız eylem niteliğini taşıyacağı kuşkusuzdur. Böyle bir eylemin varlığının kabulü için ise, eylem sahibinin mülkiyet konusunu teşkil eden taşınmazda tasarruf etme, fiili hakimiyet kurmaya da zilyetlik altında bulundurma iradesinin mevcudiyeti ve bunun bir anlamda sürekliliği gereklidir ve taşınmazı haklı ve geçerli bir neden bulunmaksızın kullanan herkese karşı husumet yöneltilebileceği kuşkusuz olduğu gibi; kullanımın asli ya da fer’i veya dolaylı ya da dolaysız biçimde gerçekleşmesi de mülkiyet hakkının korunmasında bir engel teşkil etmez…” (Yargıtay 1.HD., 24.11.2010, 2010/10810E. – 2010/12193K.) “…Bilindiği üzere; kadastral pafta ve çap kayıtları iptal edilinceye kadar, ya da 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi hükmü kapsamında düzeltilinceye kadar hukuki varlıklarını korurlar…” (Yargıtay 1.HD., 4.11.2013, 2013/14041E. – 2014/16771K.) Öte yandan ecrimisil tazminatına hükmedilebilmesi için davacının işgal edilen taşınmazını ne şekilde kullanacağını ispat etmesinin gerekmediği gibi el atmadan dolayı bir zarara uğradığını da ispatlamasının gerekmediği, başkasına ait tapulu taşınmaza haklı bir neden olmaksızın el atılmış olması ecrimisile hükmedilmesi için yeterli olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. “…ecrimisile hükmedilebilmesi için, taşınmazdan davacı tarafın ne şekilde ekonomik gelir elde ettiği hususunun ispatı zorunlu olmadığı gibi haksız olarak kullanılan taşınmazın (somut olayda çatı katı) ekonomik tahsis amacı itibariyle gelir getirmeye özgülenmemiş olması dahi sonuca etkili değildir…” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2017/3741 K. 2017/4674 T. 27/09/2017). Yine fuzuli şagilin ecrimisilden sorumlu tutulabilmesi için mutlaka taşınmazdan bir gelir elde etmesi ise şart değildir. İşgalin haksız ve kötüniyetli olması yeterlidir. “…bir taşınmazı kendi tasarrufunda bulunduran kişinin ecrimisil ile sorumlu tutulabilmesi için o taşınmazdan bir gelir elde etmesi şart olmayıp, işgalin haksız ve kötü niyetli olması yeterlidir…” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2013/15491 K. 2014/86 T. 13.1.2014). Aynı şekilde işgal edenin ecrimisilden sorumlu tutulabilmesi için haksız ve kötüniyetli olarak işgal edilen taşınmazın niteliği itibarıyla davacıya gelir getiren bir yer olması da şart değildir. “…haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle gelir elde etmeye özgülenmemiş olmasının sonuca etkili bulunmamasına…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/3-752 K. 2014/334 T. 19.3.2014). Somut olayda; dava konusu taşınmazda davacı şirketin 3 adet bağımsız bölüm sahibi olduğu, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu uyarınca taşınmaz içerisinde davalı şirkete ait bir adet 1,90 x 0,90 metre büyüklüğünde 255 numaralı saha dolabı olduğunu, davalının yazı cevabı üzerine bunun 2010 yılında yapıldığı, davacının ihtarnamesi uyarınca yıllardır taşınmazda olduğunun bilindiği, ihtarnamenin davalıya 19/04/2016 tarihinde tebliğ edildiği 3 gün süre verildiği, davacının 01/05/2016 tarihinden geriye doğru 5 yıl için ecrimisil talep ettiği, taşınmazda davacının ise 12/05/2016 tarihinde kat mülkiyeti ile hak sahibi olduğu, 5 yıllık ecrimisil bedelinin ise toplam 2.547,12 TL olduğu, davacının taşınmazda hak sahibi olduğu dönemden öncesi için ecrimisil talep ettiği, davacı ve dava dışı diğer tapu malikinin 2010 yılında kurulan saha dolabının taşınmazdaki kullanımına izinlerinin olduğu, ihtarname tebliği tarihi itibarıyla davacının kullanım iznini geri aldığının kabulünün gerektiği, saha dolabının 406 sayılı kanunun kaldırılmasından sonra kurulduğu, fiilen taşınmazda bulunmasının artık kanuni ve akdi dayanağının kalmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup, istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.1. maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/142 Esas sayılı dosyasında verilen 12/12/2019 tarih ve 2019/1227 Karar sayılı gerekçeli kararına yönelik davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf başvurusu reddedildiğinden; davalıdan alınması gereken 628,04 TL nispi harçtan peşin alınan 157,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 471,00 TL istinaf harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, Harç tahsil müzekkeresinin İlk Derece Mahkemesince ilgili Vergi Dairesine yazılmasına, 3-Davacıdan alınması gereken istinaf harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verilmiştir. 27/10/2020