Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 2018/1782 E. 2018/2156 K. 18.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
2. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1782
KARAR NO : 2018/2156
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
TARİHİ : 27/04/2017
NUMARASI : 2014/86 Esas, 2017/446 Karar
DAVANIN KONUSU: Elatmanın Önlenmesi- Ecrimisil
DAVA TARİHİ: 03/03/2014
KARAR TARİHİ: 18/12/2018
İstinaf yoluna başvuran taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/86 Esas dosyası ve dava dosyasında verilen 27/04/2017 tarih ve 2017/446 Karar sayılı gerekçeli kararı incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Tarafların İddia ve Savunmaları:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, Kadıköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/493 E. sayılı dosyası ile iflasına, karar verildiğini ve tasfiye işlemlerinin devam etmekte olduğunu müflis Şirket ile davalı Şirket arasında herhangi bir yazılı veya sözlü sözleşme olmadığı halde, davalı şirketin müflis Şirkete ait deponun bir bölümünü işgal ettiğini ve verilen 08.11.2013 mesai saati bitimine kadar taşınmazı tahliye etmediğini, müdahalesinin sona erdirilmesi için Kartal 9 .Noterliği kanalı ile ihtarname gönderilerek 3091 sayılı yasa gereği müdahalenin idari yoldan giderilmesi için Beykoz Kaymakamlığına başvurulduğunu, Beykoz Kaymakamlığının, davalı şirketin iflastan önce şirket yetkilileri ile imzalamış olduğu sözleşmeye istinaden davalının 2007 yılından itibaren zilyet olduğu ve tecavüzün olmadığı gerekçesi ile talebin reddedildiğini, bu kararın hukuka uygun olmadığını, zira şirketin 2009 yılında iflas ettiğini ve iflasla şirketin tüm tasarruf yetkisinin sona ermiş olduğunu ve bıı yetkinin iflas idaresine geçtiğini öne sürerek, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak üzere, davalının vaki müdahalesinin önlenmesine ve kullandığı süreler için 57.000,00 TL ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müflis şirket ile aralarında imzalanmış Depolama Hizmeti ve Nakliyecilik Sözleşmesi bulunduğunu, bu kapsamda fabrika yerleşkesindeki depoda depoculuk ve nakliye hizmeti verildiğini, müflis şirketin ticari faaliyetinin iflastan sonra da deva etliğini, dava dışı Haver şirketinin kendilerinden 01.11.2013 tarihli ihtarnameyle tahliyeyi istediğini, söz konusu bu şirketin böyle bir yetkisi bulunmadığını, müflis İle aralarındaki sözleşmenin feshedilmediğini, müvekkilinin sözleşme kapsamında iflastan sonra da fabrika binasında kendisine tahsis edilen bölümde hizmet vermeye devam ettiğini, müvekkilinin fuzuli şagil olmadığını, 199 yılından buyana sözleşmeye göre tahliyesi talep edilen yerde davacı yararına depoculuk ve taşımacılık hizmeti verdiğim, sözleşme koşullarının yerine getirilmediği iddia ediliyorsa öncelikle sözleşmenin yazılı olarka feshedilmesi ve sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespiti için mahkemeye başvurulması gerektiğini, bu yapılmadan men ve ecrimisil talep edilemeyeceğini beyan etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
Mahkemece; “1-Yargılama evresinde konusuz kalan meni müdahale talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Ecrimisil talebinin kısmen kabulü ile,
437,46 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
Aşan istemin reddine,” karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri:
Taraf vekilleri tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece ecrimisil hesabının yanlış yapıldığını, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kabul edilen kısım yönünden kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstinafa Cevap:
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın istinaf taleplerinin taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Gerekçe ve Sonuç:
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi, ecrimisil istemine ilişkindir.
TMK’nın 683/1. maddesinde, mülkiyet hakkı sahibinin hak ve yetkileri düzenlenmiş olup, “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.” Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, mülkiyet hakkının malikine sağladığı dava çeşitlerinden ikisi düzenlenmiş olup, “Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.” Bu maddeye göre malik, aktif yetki kapsamında mülkiyet hakkına konu olan eşya üzerinde kanuni sınırları içinde dilediği gibi tasarrufta bulunma; hem de pasif yetki kapsamında mülkiyet hakkına konu olan eşyayı üçüncü kişilerce yapılacak saldırılara karşı koruma haklarına sahiptir. Müdahalenin men’ine ilişkin bu dava ayni bir dava olup, tecavüz devam ettiği sürece açılabilir. Davacı dava konusu şeyin maliki olduğunu ve mülkiyet hakkına davalı tarafından el atıldığını ispatla yükümlüdür. Davalı ise, davacının malik olmadığını ya da davacının mülkiyet hakkına el atmadığını, el atmanın sona erdiğini ispat edebilir.
Öte yandan TMK’nın 995. maddesine göre kötüniyetli zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız olarak alıkoymuş olmasından doğan tazminatı karşılamak zorundadır. Davalı iyiniyetli ise, tazminatla yükümlü olmayacak, suiniyetli ise sorumlu kılınacaktır. Rızaya dayalı kullanımda kötü niyet söz konusu olamaz. Ayrıca, taşınmazı kullanan kişi, haklı bir sebebe dayandığına inanarak veya bir edim karşılığı ya da davacının rızası dahilinde kullandığından bahisle yararlanmayı sürdürüyorsa (harici satış, fiili taksim, kira sözleşmesi vs.), rızanın ortadan kalkması veya tarafların aldıklarını iade etmesine kadar taşınmazı elinde bulundurma haksız ve kötü niyetli kullanım olarak kabul edilemez. Kişinin bu kullanımı haksız ve kötü niyetli bulunmadığından tazminat ile de sorumlu tutulamaz. 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup, bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Mahkemece, elatmanın önlenmesi talebi yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil talebi yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı iflas idaresi iflasın açıldığı 06.03.2009-25.12.2013 dava tarihi arasındaki süre için ecrimisil talebinde bulunmuştur.
Her ne kadar davacı vekili dava tarihinin 03.03.2014 tarihi olduğunu istinaf sebebi yapmış ise de, davanın görevsiz mahkemede ikame edildiği tarih 25.12.2013 olup, görevli mahkeme esasına girdiği tarihin dava tarihi olmadığı, esasen davanın harçlandırılarak açıldığı tarihin dava tarihi olduğu gözetildiğinde davacı vekilinin bu konudaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davacı müflis şirket ile davalı şirket arasında şirketin iflasından önce, 15/07/2007 tarihli Depolama Hizmet ve Nakliye Hizmeti Sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin 10.maddesine göre; bir yıl geçmekle 15/07/2008 tarihinde sözleşmenin kendiliğinden sona erdiği görülmektedir. Bu sözleşme içeriğine göre davalı şirketin yüklendiği edimin ifası bakımından müflis şirkete ait dava konusu yerde personel bulunduracağı, bu depoda davacıya ait ürünlerin depolanması ve nakli gibi faaliyetlerin yerine getirileceği konusunda anlaşma yapılmıştır. Davacı şirkete ait ürünleri teslim alma, depolama, sevkıyatını ve teslimini yapma konusunda hizmet alımı yaptığı davalı şirketin faaliyetinin iflas tarihinden sonra fiilen devam ettiği dosyada mevcut 01.11.2013 tarihli dava dışı şirket tarafından davalıya keşide edilen ihtarname içeriği ile sabittir. Bu ihtarnamede keşideci şirket adına sevkıyat yapmak üzere … şirketinden mamul ürün teslim alınmaması ve … şirketi içindeki lojistik ofisi ekipmanları ile birlikte 08.11.2013 tarihinde terk etmesi ihtaren bildirilmiş, ihtarname bilgi için iflas idaresine de tebliğ edilmiştir. Görüldüğü üzere davalı şirketin üstlendiği edimi fiilen sürdürdüğü ihtarname içeriği ile sabittir.
Ne var ki, iflasın açılması ile hak, alacak ve malları üzerindeki tasarruf yetkisi sona erdiğinden, taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği 15.07.2008 tarihinden 06.03.2009 iflas tarihine kadar müflis şirketin onayı ile dava konusu yerin kullandığı anlaşılan davalının bu kullanımı haksız işgal olarak değerlendirilemez. İflas tarihinden sonraki dönem yönünden ise, tasarruf yetkisine sahip iflas idaresinin fiilen sürdürülen sözleşmeyi 21.11.2013 tarihine kadar feshetmediği, dava konusu yerde davalının personel ve ekipmanının bulunduğu ve faaliyetine devam ettiği dikkate alındığında her türlü işletme denetimi kendisinde olan iflas idaresince 19.11.2013 tarihinde tebliğ edilen ihtarname tarihine kadar sürdürülen bu faaliyetin sona erdirilmesi yönünde bir irade beyanının karşı taraf ulaştırılmadığı, dava dışı şirket tarafından gönderilen ihtarnamenin ise yetkisiz bir şirket tarafından gönderilmiş olması nedeniyle hukuki sonuç doğurmayacağı, bu hali ile ihtarname ile verilen sürenin sonuna kadar davacı iflas idaresinin davalının kullanımına uzun süre karşı koymamış olması nedeniyle onay verdiğinin ve verdiği onayı bu tarih itibariyle geri aldığının kabulünde zorunluluk bulunduğu, davacı iflas idaresinin bu faaliyetten haberi olmadığı yönündeki savunmaya, görevi ve yetkileri kapsamında itibar edilemeyeceği ortadadır.
Davalı vekilinin istinafı yönünden yapılan inceleme;
Yukarıdaki açıklamada da belirtildiği üzere, 15/07/2007 tarihli Depolama Hizmet ve Nakliye Hizmeti Sözleşmesinin 10.maddesine göre; bir yıl geçmekle 15/07/2008 tarihinde sözleşmenin kendiliğinden sona erdiği, bu tarihten sonraki kullanımının ise sözleşme kapsamında olmayıp, tamamen iflas eden şirketin onayına dayalı bir kullanım olduğu, bu onay ile sözleşmenin uzadığı ve belirsiz süreli kira sözleşmesine döndüğü şeklinde yorumlanamayacağı, davalı şirketin ihtarname çekilmekle fuzuli şagil konumuna düştüğü, bu tarih öncesinde ise muvafakate dayalı kullanım söz konusu olduğundan davalının kötüniyetli olduğundan bahsedilemeyeceği, ancak ihtar çekilmiş olmasına rağmen kullanıma devam etmenin hiç bir akti ilişkiye dayanmadığı, bu nedenle fuzuli şagil konumu nedeniyle dava açılmasına neden olduğundan HMK’nın 331 maddesi gereği yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı ve davalı istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Tarafların istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1. maddesi gereğince reddine, temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere:
1-Taraf vekillerinin İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2017 tarih ve 2014/86 Esas, 2017/446 Karar sayılı ilamına yönelen istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1. maddesi gereği ayrı ayrı esastan REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf masraflarının üzerlerinde bırakılmasına,
3-İstinaf başvurusu reddedildiğinden; davacı taraftan alınması gereken 35,90 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf başvurusu reddedildiğinden; davalı taraftan alınması gereken 35,90 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Duruşma açılmadan karar verilmekle taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın HMK’nın 301. maddesi gereği taraflara re’sen tebliğe çıkarılmasına,
7-Dosyanın karar kesinleştikten sonra mahkemesine iadesine,
Dair, HMK’nın 362/1-a. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.18/12/2018