Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 2017/1747 E. 2018/516 K. 27.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
2. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/1747
KARAR NO : 2018/516
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/09/2017
NUMARASI : 2014/771 Esas, 2017/794 Karar
İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN
DAVANIN KONUSU : Tapu İptali ile Tescil-Alacak
KARAR TARİHİ : 27/03/2018
İstinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/771 esas sayılı dosyası ve dava dosyasında verilen 27/09/2017 tarih ve 2017/794 Karar sayılı gerekçeli kararı incelendi.
Ön inceleme raporunda belirtildiği üzere dosyada ön inceleme sonucu karar verilecek nitelikte bir eksikliğin bulunmadığı ve HMK 353. maddesi uyarınca duruşma yapılmaksızın usul yönünden incelenebileceği anlaşılmakla, dosya ve HMK 354. maddesi uyarınca yapılan görevlendirme gereği sunulan inceleme raporu incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Tarafların İddia ve Savunmaları:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin, davalıya olan çeke dayalı borçları nedeniyle davacı şirket yetkilisi …’in babası ….’e ait kat mülkiyeti kurulu İstanbul ili ..ada ..parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 2 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin davalı şirkete devredildiğini, bu devirle ilgili olarak davalı ile müvekkili şirket arasında 09/12/2009 tarihli protokolün imzalandığını, iş bu protokol ile toplam 160.000,00.-TL’lik çeklere istinaden …Bankası İkitelli Organize Sanayi Bölgesi Şubesi’nden tapu teminatı verilerek davalı şirket lehine 167.000,00.-TL kredi çekildiğini, bu kredinin müvekkili tarafından ödeneceği, kredi borcunun tamamen ödenmesi ile …’den teminat olarak alınan 2 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin geri iade edileceğinin kararlaştırıldığını, ayrıca protokolün 4. paragrafında da çekilen kredinin 25.000,00.-TL’lik kısmının davacı şirkete iade edileceğinin yazıldığını, söz konusu protokol sonrası müvekkili şirket yetkilisi tarafından davalı şirket yetkilisine banka kredi taksitlerine istinaden 3 adet taksit bedeli toplamının elden nakden ödendiğini, daha sonra davalıya verilen çeklerin davacı şirket yetkilisi tarafından ödenerek teslim alındığını ve çek asıllarının davacı şirketin elinde bulunduğunu, bahse konu çeklerden dolayı borcu kalmaması sebebiyle taşınmazların iade edilmesi gerektiğini, beyanla neticeten fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak ve ileride ıslah edilmek üzere, taşınmazların aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde, taşınmazların bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı itirazında bulunarak taraflar arasındaki 09/12/2009 tarihli protokol hükümlerinin davacı tarafça yerine getirilmediğini, kredi taksitlerinin ve çek bedellerinin ödemediğini, kredi taksitlerinin tamamının müvekkili tarafından ödenmek zorunda kaldığını, davacıya iade edilen çeklerin karşılıksız kaydı ile iade edildiğini, dava dilekçesinin çelişkili beyanlardan meydana geldiğini, aynı taleple açılan ve husumet nedeniyle reddine karar verilen davası ile örtüşmediğini, davacının iddialarını senetle yani yazılı olarak ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin hem çek bedelini alamadığını, hem de banka kredisi ödemek zorunda bırakıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
Mahkemece dosya kapsamı ve toplanan delillere göre; davacının, inançlı işlem iddiasının dayanağı olan 09/12/2009 tarihli protokol hükümlerini yerine getirdiğini yazılı delil ile ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri:
Karar davacı vekili tarafından; sübuta ilişkin nedenlerle istinaf edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının çekişmeli 149 sayılı parseli 30/09/2004 tarih ve 9261 yevmiye no’lu akit ile davalı…’e satış yoluyla temlik ettiği, davalı …’in de anılan taşınmazı 31/10/2007 tarih ve 17961 yevmiye no’lu akit ile diğer davalı şirkete satış yoluyla devrettiği kayden sabittir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukusuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir. Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar, yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır.
Somut olaya gelince;
1-)Davacının borç ilişkisinin kaynağını, tarafların imzasını taşıyan “protokol” başlıklı 09/12/2009 tarihli belgeye dayandırdığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına ve incelenen delillere göre, inançlı işlem olgusunun varlığı imzası inkar edilmeyen belge ile sabittir.
Mahkemece; davacının, davalıya borcunun bulunup bulunmadığının tespiti için hesap bilirkişisinden 19.06.205 tarihli kök rapor ve 31.05.2016 ile 30.05.2017 tarihli iki adet ek rapor alındığı, raporların her birinde borç miktarının farklı olduğu, mahkemece bahse konu raporlardan hangisine ne sebeple itibar edildiğinin açık bir şekilde gerekçede belirtilmediği görülmektedir.
Bilindiği üzere; 6098 Türk Borçlar Kanunu 97. maddesi (Borçlar Kanunu’nun 81. maddesi) hükmü uyarınca, kendi edimini yerine getirmeyen, karşı edimin ifasını isteyemez. Buna göre, mahkemece davacıya önel verilmek suretiyle davalıya kalan borcunun mahkeme veznesine depo ettirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Ne var ki, mahkemece davacının ödemesi gereken miktar açıkça tespit edilerek bu bedelin mahkeme veznesine depo etmeleri için önel verilmeden sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Hâl böyle olunca; “protokol” başlıklı 09/12/2009 tarihli belge esas alınarak davacının davalıya borcunun bulunup bulunmadığı hususunun bilirkişi raporu ile tespit edilmesi ya da eldeki hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen kök ve ek raporlardan hangisine itibar edildiği belirtilerek ve borç miktarı açıkça saptanarak mahkeme veznesine depo etmeleri için davacıya önel verilmesi, depo ettikleri takdirde sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2-)Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde, davada inançlı işlem hukuki sebebine dayanıldığı, davanın 24.10.203 günlü dilekçe ile 100.000,00.-TL. değer gösterilerek açıldığı ve mahkemece bu değer üzerinden 27.09.2017 tarihinde nihai karara bağlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece taşınmazın dava tarihindeki değerinin tespiti için taşınmaz başında keşif yapılmamış, bilirkişi heyeti oluşturularak bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmek suretiyle rapor alınmıştır. Söz konusu 09.01.2017 tarihli rapora göre … ada ..parsel sayyı taşınmaz üzerindeki 2 nolu bağımsız bölümün belirlenen değerinin 260.000,00TL, 4 nolu bağımsız bölümün belirlenen değerinin 299.000,00TL olmak üzere toplam dava değerinin 559.000,00TL olarak belirlendiği görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 120 ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca dava değerinin çekişme konusu taşınmazın değerinden ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32. maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır.
Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. Anılan Yasanın 30. ve 32. maddelerinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
Hal böyle olunca, öncelikle davada ileri sürülen tapu iptali ve tescil isteği ile ilgili olarak keşfen saptanan dava değeri üzerinden davacı tarafa peşin harcı tamamlaması konusunda yöntemine uygun önel verilmesi, peşin harcın yatırılması halinde yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi; aksi halde 492 SK.nun 30 ve 32. maddelerinde belirtildiği şekilde işlem yapılması gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Özetle; keşif icrası ile çekişme konusu taşınmazların keşfen belirlenen değeri üzerinden eksik harç tamamlanmadan, dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden yargılamaya devam edilmesi isabetsizdir.
Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.a.4 ve 6. maddeleri gereğince kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-İstinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜ ile; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2017 tarih, 2014/771 esas, 2017/794 karar sayılı kararının HMK’nın 353/1.a.4. Ve 6. maddeleri gereği KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülerek bir karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yatırılan 31,40 TL istinaf peşin harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince istinaf talebinde bulunan davacıya iadesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-1 bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.27/03/2018