Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2023/206 E. 2023/379 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/206
KARAR NO: 2023/379
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11/09/2017
NUMARASI: 2014/305 Esas – 2017/583 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 14/02/2023
İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/09/2017 tarihli, 2014/305 Esas, 2017/583 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkilinin 06/07/2004 tarihinde davalı göz doktoru tarafından yapılan muayenesi sonucu sağ ve sol gözlük değerlerinin tespiti sonucunda 09/07/2004 tarihindeki göz içi lens uygulaması yapıldığını, bu uygulama yapılırken son sistem olduğu gelişmiş tıbbi lens takılacağını, ancak yapılan ameliyetta halen uygulamadan kalkmış, gözüne uygun olmayan lens takıldığını, müvekkilinin ameliyattan sonra şikayetlerinin devam ettiğini, operasyonla gözünün küçüldüğünü, diğer gözü ile arasında fark oluştuğunu, olayda müvekkilinin psikolojik olarak yıprandığını, zarara uğradığını, bu nedenle 5.000 YTL maddi 50.000 YTL manevi tazminatın, haksız fiil tarihden itibaren ödenmesine, mahkeme masraflarının ve yargılama giderlerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde; Öncelikle mahkemenin görevine itiraz etmiş, yine davalı … husumet yönünden itiraz etmiş, zamanaşımına ilişkin olarak itirazlarda bulunmuş ve esasa ilişkin olarak davacı iddialarının doğru olmadığını, hastaya uygulanan lensin yurtdışından ithal ve halen hem avrupada hem de Türkiye’de kullanılmakta olan TSE tarafından verilen ithal mal uygunluk belgesine sahip olduğu, davalı … tarafından, davacının 06/07/2014 tarihinde yapılan muayenesinde, davacının sağ ve sol gözünde ileri derecede (-7,0) kırma kusuru olduğu, ayrıca başta ameliyat edilen sağ göz olmak üzere %60 görme= %40 kayıp, sol gözde %80 görme=%20 kayıp tespit edildiği, hastanın kornea kalınlıkları ince olduğundan hastaya Lasik operasyonu uygulanamadığı ve bu durumun hastaya izah edildiği, verilen muvafakati üzerine de sağ göze ” yağ iridotomi” (gözün iris tabakasına yağ lazer ile yapılan operasyon) yapıldığı ve 09/07/2004 tarihinde ise davalı … tarafından değil, davalının da bilgi dahisinde olan ve muvafakat ettiği Dr. … tarafından yapılan tropikal anestezi ile _8,5 D , 12,5 mm , phakic6H 125 ön kamera lensi takıldığı ve operasyon sonrası yapılan muayenede sağ gözdeki görme %60 tan %100 e getirildiğinin tespit edildiği, bununla da hastaya yapılan operasyonun başarılı olduğu, davacının iddia ettiği gibi gözünde kanamaların olmadığı, uygulanan operasyonun göz kapağı ile ilgili bulunmadığı, bu nedenle davacının göz kapağında meydana geldiği belirttiği sorunun kabul edilmemekle birlikte, meydana gelmiş olsa bile yapılan operasyonla bağlantısının bulunmadığını davacının iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunun operasyon öncesinde kedine tüm bilgilerin verildiği, muhtemel risk ve kompikasyonların anlatıldığı ve bu durumun davacı tarafça imzalanmış olan muvafakatnamede açıkça görüldüğü, bu nedenle de davalıların gerek operasyon öncesinde gerek operasyon sonrasında davacı tarafa karşı olan tüm sorumluluklarını yerine getirdiklerinden davacı tarafın haksız ve kötü niyetli, fahiş olarak açmış olduğu davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.İstinafa konu karar, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/09/2017 tarihli 2014/305 Esas, 2017/583 Karar sayılı davanın reddine yönelik kararıdır.Davacı vekili, mahkeme kararının yerinde olmadığını, aydınlatılmış onam formunun usulüne uygun olmadığını, müvekkilinin hekim seçme hakkının ihlal edildiğini, hasta doktor ilişkisinin davalıların en ufak kusurdan sorumlu olduklarını, alınan raporların yeterli olmadığını beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur.
GEREKÇE: Taraflar arasında hasta doktor ilişkisinden kaynaklı vekalet ilişkisinin kurulduğu hususunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacıya uygulanan operasyon ve tedavinin tıbbi kurallara uygun olup olmadığı, davacının uygulanan tedavi nedeniyle maddi ve manevi zararın oluşup oluşmadığı hususundadır. İlk derece mahkemesince, tarafların sunmuş oldukları deliller, hastane kayıtları dosya arasına alınarak tarafların iddia ve savunmaları kapsamında bilirkişi incelemeleri yaptırılarak raporlar alındığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince, ” ….Dosyada mevcut alınan adli tıp ve en son alınan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı’nda çalışan 3 kişilik heyetten oluşan raporların birbirini teyid ettiği, bu haliyle davacının gözüne yapılan işlemde kullanılan lensin demode olduğu iddia edilmiş olmasına rağmen operasyon tarihinde hem ülkemizde hem de başka ülkelerde uygulanan yabancı meşeili, usulüne uygun ithal edip, TSE tarafından uygunluk belgesi alınmış bir ürün olduğu, davacıya yapılan teşhisleri sonucunda ve kişisel verileri uyarınca her iki raporda teyid edildiği üzere uygun operasyonun yapılmış olduğu, ve bu operasyon sonrasında tedavi şeklinin davacının iddiası aksine sonuç verdiği, sorunlarının giderilmiş olduğu, davacının iddiasına rağmen dosyadaki rapor ve bu raporlar haricinde dosyadaki fotoğraflardan da operasyon yapılan gözde küçülme olmadığı gibi göz kapağına değil gözün içine yapılan bir operasyon olması dolayısıyla da küçülme olsa bile bunun davacıya yapılan müdahaleden kaynaklandığının ispatlanamadığı, operasyonu yapan ve teşhisi koyan hekimler yönünden herhangi bir kusur, meslekte acemiliklerinin bulunduğuna ilişkin alınan her iki raporda da herhangi bir değerlendirmenin bulunmadığı, bu haliyle keşif ve operasyonu yayan hekimlere herhangi bir kusur ve ihmal yüklenemeyeceği, dosyada bulunan operasyon öncesi davacıdan alınan muvafakatname uyarınca da oluşturulacak riskler ve kompikasyonlar hususunda uyarıların yapılmış olduğu, bu haliyle de davacı tarafından dilek getirilen iddiaların ispatlanamadığı…” gerekçelerle davanın reddine karar verildiği görülmüştür. ATK tarafından sunulan raporda ” görme şikayetleri nedeniyle başvuran hastanın yapılan muayene ile tetkiklerinde miyop- astigmat tespit edilerek … İnt. – 8,5 d.12.5 mm phakic 6H 125 ön kamera lensi inpilante edildiği, miyop – astigmat için yapılan cerrahi girişimler arasında söz konusu ameliyat şeklinin uygulanan yöntemlerden biri olduğu, bu tür ameliyatlardan sonra klinik şikayetlere neden olan bulgularda tam düzelme olamayabileceği, bunun yanı sıra ameliyat sonrasında ortaya çıkan ağrı, kanama ve boyut farkının bu tür ameliyatlardan sonra ortaya çıkabilen herhangi bir kusur ya da ihmale izafe edilemeyen klinik tablonun doğal bir seyri olarak değerlendirildiği, dolayısıyla Dr. … ve Dr. …’e atfı- kabil kusur tespit edilemediği, hastanın usulüne uygun bilgilendirilip bilgilendirilmediği ve cerrahi işlemi gerçekleştirilen hekim konusunda hastanın kiminle mutabık olduğu konularının hukuksal değerlendirmelerle açıklığa kavuşturulmasının mahkemenizin takdirinde olduğu” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı’ndan oluşturulan 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış ve bu raporda davacının sağ vizyonu 0,2 (tahsissiz) 140 derece -1,75) ek ile 0,3 pinholle, 0,4 (2h), sol vizyonu 1 metreden parmak sayma düzeyinde (tahsizsiz) / -8,00165 Derece -2,25 ile 1,0 dır . Biyomikroskopik muayenesinde; sağ kapaklar normal, konjoktiva normal, kornea saydam, göz yaşı kırılma zamanı azalmış, ön kamera normal,/ sakin, göz içi lens santralize, iris normal, kupilla yuvarlak, kupilla refleksi pozitif, lens saydam. Sol kapaklar normal, konjoktiva normal, kornea saydam, göz yaşı kırılma zamanı azalmış, ön kamera normal/ sakin, iris normal, kupilla yuvarlak, kupilla refleksi pozitif, lens saydam. Göz içi basıncı sağ- sol 13 mmHg olarak ölçülmüştür. Fundus muayenesinde; sağ ve sol tiltet optikdisk, peripapiller atrofi, makula normal, koroyit damarları belirgindir. Şeklinde rapor verilmiştir. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalından oluşturulan 3 kişilik, Uzman Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. …’tan oluşan heyetten alınan raporda ” Dr. …in hastanın muayenesini yapan ilk hekim olduğu, operasyonu yapan hekimin Uzman Dr. … olduğu, 09/07/2004 tarihinde Uzman Dr. … tarafından düzenlenmiş muvafakatname (aydınlatılmış onam formu) içeriğinde ‘ aşağıda imzası bulunan ben, doktorum … rahatsızlığımın teşhis ve tedavisi için gerekli gördüğü tetkikleri, tedavi ve gerekirse ameliyatı kabul ediyorum. Tedavi ve / veya ameliyatları gerektiren nedenler tarafıma açıklanmış, muhtemel riskler ve kompikasyonlar tartışılmıştır’ ibaresi yer almakta ve davacının bu işleme rıza gösterdiğinin anlaşıldığı, …’a operasyon yapıldığı tarih itibariyle yaşı, muayene bulguları ve önerilen tedavi yöntemine göre uygulaması yapılan tedavinin, hastanın muayene bulguları, yaşı ve teşhisine uygun olduğu, kullanılan lens tedavi yönteminin operasyonun yapıldığı tarih itibariyle ülkemizde ve diğer benzer ülkelerde kullanılan bir yöntem olduğu, bu tür ameliyatlardan sonra klinik şikayetlere neden olan bulgularda tam düzelme olamayabileceği, ayrıca ameliyat sonrasında ortaya çıkan ağrı, kanama ve boyut farkının bu tür ameliyatlardan sonra ortaya çıkabilen tıbbi kusur ya da ihmale bağlanmayan doğal bir seyri olarak değerlendirildiği, Uzman Dr. … tarafından yapılan operasyonun, bu operasyon kurallarına ilişkin olarak uygun yapıldığı, operasyonu yapan doktora ilişkin, yöntem ve uygulamasında meslekte acemilik, bilgisizlik veya kusur olarak atfedilebilecek bir eylemin bulunmadığı ‘ şeklinde heyetin kanaatini bildirir rapor sundukları görülmüştür. Hasta doktor ilişkisi vekalet ilişkisi kapsamında değerlendirilir. Vekil vekalet görevine konu olan işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. Doktor, hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında gecikmeksizin saptayıp somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedavi yönetimini de gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Dosyada alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, davalı doktorun uyguladığı tanı ve tedavinin tıbbi kurallara uygun olduğu, meydana gelen sonuçta bir kusurunun bulunmadığı ayrıca alınan bilirkişi raporunda aydınlatılmış onam formuna göre de davacının bilgilendirildiği ve usulüne uygun olduğu anlaşıldığından mahkemece verilen ret yönündeki karar yerindedir.Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu anlaşılmakla davacının tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince davacının istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE, Davacı tüketici sıfatını taşımış olduğundan 6502 sayılı yasa gereği harçtan muaf olduğundan istinaf başvurusu nedeni ile harç alınmasına yer olmadığına, istinaf başvurusu nedeni ile yatırılan harcın talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuran davacın üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda HMK 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/02/2023