Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2022/219 E. 2022/453 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/219
KARAR NO: 2022/453
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/03/2021
NUMARASI: 2017/672 2021/154
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
BAkırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/672 Esas, 2021/154 karar sayılı kararı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi. Davacı vekili asıl dava yönünden mahkemeye sunmuş olduğu 20/02/2009 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili …, davalılarla yapmış olduğu sözleşmeler ile Büyükçekmece ilçesi … köyünde kain … ada … nolu parsel üzerinde bulunan … Blok … nolu bağımsız bölüm niteliğinde dükkan ile … Blok … nolu konut niteliğindeki bağımsız bölümü satın aldığını, sözleşme gereğince konut niteliğindeki taşınmazın teslim tarihinin 22/10/2007, dükkan niteliğindeki taşınmazın teslim tarihinin ise 01/04/2007 olarak belirlendiğini, her iki taşınmazın da süresinde teslim edilmediğini, bu nedenlerle sözleşme gereğince süresinde teslim edilmeyen taşınmazlar yönünden gecikme ve eksik işler bedeli olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 160.000-TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili birleşen dava yönünden Bakırköy 7.ATM’ye sunmuş olduğu 08/12/2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin asıl davada belirtmiş olduğu davalılardan satın aldığı iki adet taşınmazla ilgili davalı TOKİ ile inşaatı yapacak olan şirketler arasında hasılat paylaşımı esasına göre sözleşme düzenlendiğini, TOKİ’nin arsa sahibi olarak müvekkiline karşı diğer davalılar gibi sorumlu olduğunu, bu nedenlerle asıl dosyada belirtilen alacağın aynı zamanda davalı TOKİ’den tahsili amacıyla iş bu dosyanın Bakırköy 5.ATM’nin 2014/351 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl dava yönünden davalılar vekili dosyaya sunmuş olduğu 02/06/2009 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, müvekkili şirketlerin sözleşme gereğince kendi edimlerini yerine getirdiğini, bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı TOKİ vekili dosyaya sunmuş olduğu cevap dilekçesi ve diğer yazılı beyanlarında; öncelikle davacı tarafın isteminin zaman aşımına uğradığını, ayrıca davacının müvekkili idareyle herhangi bir sözleşme yapmadığını, bu nedenlerle arsa sahibi olarak müvekkilinin sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 03/03/2021 tarih, 2017/672 Esas, 2021/154 Karar sayılı “Davanın Kısmen Kabulüne yönelik” kararı davacı vekili ve davalı TOKİ vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili, ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesinin; TOKİ’nin sorumluluğunun adi ortaklık kapsamında müteselsil sorumluluk olduğu, bilirkişi … tarafından düzenlenen 23/11/2020 tarihli rapora göre dava tarihi baz alınarak 148.092,41 TL’nin TOKİ’nin müteselsil sorumluluğu göz önüne alınarak birleşen ve asıl davada dava tarihinden itibaren tüm davalılar yönünden tahsiline ilişkin olarak verilen kararın hatalı olduğunu, karardaki gerekçenin yetersiz olduğunu, taşınmazın teslimine ilişkin talep hakkında bir karar verilmediğini, dava konusu dükkan niteliğindeki taşınmazın hiç teslim edilmediğini, davalılardan TOKİ’nin diğer davalılar ile birlikte sorumlu olduğunu, Davalılardan TOKİ yönünden birleşen dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasının hatalı olduğunu, TOKİ’nin diğer davalılar ile birlikte 20/02/2019 tarihinden itibaren sorumlu tutulması gerektiğini, diğer davalılar yönünden ticari faize hükmedilmesi gerektiğini, birleşen dosya nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde birleşen dosyanın dava tarihi itibariyle 649.567,68 TL alacağın hesaplandığını, ilk derece mahkemesince bu bedele hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Davalı TOKİ vekili, ilk derece mahkemesince zamanaşımına ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını, hak düşürücü süre içerisinde ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmediğini bunun yanı sıra zamanaşımı süresi içerinde davacının talepte bulunmadığını, bu nedenle konut yönünden taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının iş yerine ilişkin ayıp ve geç teslim taleplerinin zamanaşımına uğradığını, 818 Sayılı Borçlar Yasasının 215. Maddesine göre zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğunu, davacının cezai şart talebinde bulunma hakkının bulunmadığını ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi yapılan yargılama sonucunda, birleşen davanın davalısı TOKİ’nin diğer davalılar ile olan hukuki ilişkisinin adi ortaklık mahiyetinde olduğunu, bu nedenle geç teslimden sorumlu olduğunu, … tarafından dava tarihi baz alınarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre konut niteliğindeki taşınmaz nedeniyle talep edilebilecek alacak miktarının 10.182,73 TL olduğu , iş yeri niteliğindeki taşınmaz nedeniyle geç teslim ve eksik işler nedeniyle oluşan alacak miktarının 137.909,68 TL olduğunu, bu nedenle toplam alacak miktarının 148.092,41 TL olduğunu, davacı tarafın ıslah dilekçesi ile rapor tarihi esas alınarak belirlenen 665.689,36 TL talebinde bulunduğunu ancak geç teslim ve eksik işler nedeniyle asıl dava tarihi baz alınmak suretiyle hesaplama yapılması gerektiğini, buna göre ortaya çıkan zararın 148.092,41 TL olduğunu gerekçe göstererek bu bedelin davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline, davalı TOKİ yönünden birleşen dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar vermiştir. Davacı vekili her ne kadar işyeri vasfındaki taşınmazın teslimine ilişkin herhangi bir karar verilmediğini ileri sürmüş ise de 20/02/2009 tarihli dava dilekçesinin neticeyi talep kısmı ve birleşen dava dosyasındaki dilekçe incelendiğinde taşınmazın teslimine yönelik bir talebin bulunmadığı görülmektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 17/02/2020 tarih 2019/6074 Esas 2020/1331 Karar sayılı ilamında; “….Adi ortaklık tarafından açılacak davaların, el birliği mülkiyeti kuralları gereğince bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Bütün ortaklar tarafından açılacak dava, adi ortaklık adına değil, bütün ortaklar adına açılır ve hüküm de ortaklar hakkında verilir. Aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Adi şirket ortakları arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur. Davacı vekili her ne kadar birleşen davanın açıldığı tarih esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de davalılardan TOKİ ve diğer davalılar arasındaki ilişkinin adi ortaklık vasfında olması nedeniyle taraflar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Davacı tarafından birleşen dosya ile davalılardan TOKİ’ye karşı aynı taleplerle dava açması pasif taraf ehliyetinin tamamlayan işlem niteliğinde olduğundan birleşen dosya ile açılan dava yeni bir dava niteliğinde değildir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin asıl dava tarihine göre hesaplama yaparak karar vermesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki konut ve iş yeri mahiyetindeki taşınmazların alım-satımına ilişki ticari iş niteliğinde olmadığından hükmedilen yasal faizde de herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davalı TOKİ vekili her ne kadar zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere ilişkin istinaf talebinde bulunmuş ise davalı TOKİ ile diğer davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmakta olup yukarıda alınan Yargıtay ilamında da belirtildiği gibi adi ortaklıktan kaynaklı davalarda sorumluluk ortaklığı oluşturan tüzel kişilere aittir. Davacı taraf 20/02/2009 tarihli dava dilekçesi ile adi ortaklık ile davacı arasındaki ilişkiden kaynaklanan tazminat isteminde bulunmuş olduğundan ileri sürülen hak düşürücü süre ve zamanaşımına ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Bu nedenler ile davacı ve davalı TOKİ’nin istinaf taleplerinin ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince davacı ve davalı TOKİ’nin istinaf kanun yolu başvurularının ESASTAN REDDİNE, İstinaf kanun yolu başvurusu için davacı taraftan alınması gereken harcın mahsubuyla eksik 21,40 TL’nin davacıdan ilk derece mahkemesince hazine adına tahsiline, İstinaf kanun yolu başvurusu için davacı taraftan alınması gereken harcın mahsubuyla eksik 7.587,09 TL’nin davalı TOKİ’den ilk derece mahkemesince hazine adına tahsiline, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulanlar için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuran taraflar üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatıranlara iadesine, Karar tebliği, harç takibi ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda HMK 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okundu. 02/03/2022