Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1081
KARAR NO: 2022/1067
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2021
NUMARASI: 2021/6 2021/936
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/05/2022
İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/6 Esas, 2021/936 karar sayılı kararı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile davalı İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü ( Döner Sermaye İşletme Müdürlüğüne İzafeten) arasında … ihale kayıt numarasıyla 01.07.2008 – 31.12.2009 tarihleri kapsayan toplam 18 aylık genel temizlik, ilaçlama, ve çamaşır yıkama hizmeti alımı işinin yerine getirilmesi hususunda anlaştığını, müvekkili şirket ihaleyi kazandıktan sonra Damga vergisi kanuna göre 2008 yılında geçerli olan %0 de 7,5 damga vergisi olan 112.007,95 TL ile karar pulu adı altında 67.204,77 TL peşin olarak ödediğini, daha sonra ise bir kısmı ise aylık almış olduğu hak edişlerden bir kez daha aldığı miktar üzerinden aynı oranda ve/veya yıllara göre artan oranlarda damga vergisi ve karar pulu altına tekrar hak edişlerden davalı yanca kesildiğini, hak edişlerden kesilen damga vergisi mükerrer olduğunu, damga vergisi kanununa göre sadece ihale kararları ve ihale sözleşmeleri vergiye tabi iken ilaveten kamu dairelerince bu karar ve sözleşme gereği yapılan ödemeler sırasında da Damga Vergisi ve karar pulu kesintisi yapıldığını, müvekkili şirket birçok kamu kurumunda iş yapmakta olup diğer birçok kurumca bu şekilde kesinti yapılmamasına rağmen davalı yanca kesinti yapıldığını, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, belirsiz alacak davalarının kabulü ile müvekkili şirketin hak edişlerinden ihale dönemi boyunca kesilen toplam 120.000,00 TL’nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, sözleşmelerin imza altına alınması sırasında tahakkuk eden damga vergisi ve karar pulu kurum tarafından kesilmediğini, şirketler tarafından Vergi Dairelerindeki Maliye Veznelerine yatırılmakta ve makbuzları kuruma ibraz edildiğini, davacının dilekçesinde sözleşmeye ilişkin damga vergisi ile karar pulunu ödediğinden, bu ödemenin tüm damga vergileri için peşin ödeme sayılması gerektiğini iddia ettiğini, artık hak edişlerden kesilen damga vergisinin mükerrer olduğunu ileri sürdüğünü, ancak, 3885 sayılı Damga Vergi Kanunu’nun 1 sayılı tablosunun Makbuzlar ve Diğer Kağıtlar başlıklı 4. maddesinde Makbuzlar başlıklı 1 fıkrasının a bendinde Damga Vergisi kesileceği hüküm altın aldığını, davacının damga dilekçesinde faturaların bu kapsamda sayılmadığından bahisle damga vergisi kesilmemesi gerektiği sonucuna vardığını, bu ödemelerin resmi daireler nam ve hesabına kişiler adına açılmış veya açılacak hesaplara nakledilmesi veya emir ve havalelerine tediyesini temin eden kağıtlar ibaresi, hak edişlerinin kişilerin hesabına havale edildiği gerçeği ile birlikte incelediğinde damga vergisinin mükerrer olduğunu iddia etmek kanuna aykırılık teşkil edeceğini, iadesi talep edilen bedellerin Maliye Bakanlığı adına kesilmiş ve Bakanlık bütçesine dahil edilmiş olması sebebiyle davanın husumet nedeniyle reddini, 120.000,00 TL’nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte talebi ile açılan davanın tümüyle reddini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 14/12/2021 tarih, 2021/6 Esas, 2021/936 Karar sayılı “Davanın kabulü ile 125.615,65 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” kararı davalı tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili, uyuşmazlığın Borçlar Kanununda düzenlenen sözleşme ilişkisinden kaynaklığını bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, kurumun Damga Vergisi Kanununa ekli tabloda bulunan makbuzlar ve değerli kağıtlar başlıklı madde kapsamında davacının hakkedişlerinden kesinti yaptığını, bu kesintilerin yapılmasının zorunlu olduğunu, davacı şirketin mükerrer ödeme yaptığına dair iddiası var ise bu iddiasını maliye bakanlığına yönlendirmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme kapsamındaki bilirkişi raporundan davacı şirketin hakkedişlerinden yapılan damga vergisi ve karar pulu kesinti tutarının 125.615,00 TL olduğunu, davacının sözleşme düzenlendiği tarihte damga vergisi ve karar pulu bedelini yatırmış olması nedeniyle davalı tarafından yapılan kesintinin mükerrer nitelikte olduğu gerekçesiyle açılan davayı kabul etmiştir. Davacı taraf hizmet sözleşmesine istinaden davalı kurumun hakkedişlerinden yapmış olduğu damga vergisi ve karar pulu kesintilerinin sözleşmeye aykırı olduğu gerekçesiyle belirsiz alacak davası açmıştır. Dosya kapsamında bilirkişi raporu mevcuttur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirileceklerinin belirlendiği, aynı kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağının belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin bir taraf için ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür Somut olayda davacının ticari amaçla hareket eden bir şirket olduğu ancak davalının tacir sıfatının bulunmadığı bu nedenle taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıkta genel mahkemelerin görevli olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenler ile davalı tarafın istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile kararın kaldırılarak mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının İstinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/6 Esas, 2021/936 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Dosyanın, gerekçede belirtilen hususlar çerçevesinde yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine İADESİNE, 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan ilk derece mahkemesince hazine adına tahsiline, İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yolu harcının talep halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin esas karar ile birlikte ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda oy birliği ile KESİN olarak verilen karar, açıkça okundu.12/05/2022