Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2021/787 E. 2023/2215 K. 06.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/787
KARAR NO: 2023/2215
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2020
NUMARASI: 2019/38 2020/608
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/11/2023
İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/38 Esas, 2020/608 karar sayılı kararı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket davalı … A.Ş.’nin Etilerdeki boncuk isimli projesinde inşaatın mermer işlerini 2017 başından beri yaptığını, Müvekkili ile davalı aralarındaki alacakları iş yaptıkça hakedişlerin çek, senet benzeri araçlarla ödemesinin gerçekleştirildiğini, Davalı şirket yetkilileri olan … (TC NO: …) ile … (TC NO: …), müvekkili şirketten, dava dışı başka bir şirkete ödeme yapacakları çeklerinin yazılmasını engellemek amacıyla borç istediğini, bu sebeple müvekkili şirketi … Bankası’nda bulunan … numaralı hesabından davalı şirketin … IBAN numaralı hesabına 03.08.2018 tarihinde borç olarak teslim edildi açıklamasıyla 100.000,00 TL gönderdiğini, davalı taraf mermer montaj işleri sona erdiği halde müvekkili şirketin hakedişlerini ödemekte gecikmiş, verdiği çek ve senetlerin ise karşılıksız çıktığını, Müvekkili şirket paranın iadesi için davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirket borca ve tüm ferilerine itiraz edip takibin durdurulmasını talep ettiğini, Müvekkili tarafından yapılan başvuru neticesinde taraf vekilleri arasında 22/07/2019 tarihli arabuluculuk oturumu gerçekleştirilmiş olup anlaşma sağlanamadığını, banka dekontunda yer alan açıklama ve taraflara ait ticari defter ve tüm kayıtların incelenmesiyle müvekkili şirkete borcu bulunduğu hususu sübuta ereceğini, itirazın iptalini, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete eft yoluyla gönderilen borç parının yasal faizi ile davalıdan tahsilini, alacak miktarı likit olduğundan %20 icra inkar tazminatı ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraftan alınmasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket uzun yıllar inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini, Müvekkilinin boncuk isimli projesinin mermer işleri davacı tarafından yürütüldüğünü, Müvekkili şirket dostane ilişkiye güvenerek davacı taraftan 03.08.2018 tarihinde banka yoluyla 100.000,00 TL borç aldığını, müvekkili şirketten 100.000,00 TL’ye karşılık gelecek şekilde ödeme günü 10.08.2018 düzenleme tarihi 01.08.2018 olan müvekkili şirket ortakları …’ın (TC: …) keşideci …’in (TC: …) ise kefil olduğu senedi teslim aldığını,100.000,00 TL’nin havale tarihi olan 03.08.2018 tarihi ile verilen senedin düzenlenme tarihi olan 01.08.2018 tarihlerinin çok yakın olduğunu, Açıkça görülüyor ki, 03.08.2018 tarihinde alınan 100.000,00 TL borca karşılık yine 2 gün önce tarihli olan 01.08.2018 tarihinde bu borca karşılık senet verildiğini, Tarihlerin bu kadar yakın ve söz konusu meblağın aynı olması borca karşılık belirtilen senedin verildiğini çok açık ve net bir şekilde gösterdiğini, müvekkili şirket ekonomik sebeplerden dolayı söz konusu senedi ödeyemediğini, davacı taraf söz konusu senet için İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas numaralı dosyası aracılığıyla haciz yoluna başvurduğunu, müvekkili şirket icra dairesi aracılığıyla borcunu ödediğini, karşı tarafça icra takibine başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Numaralı dosyasına borca itiraz dilekçesi sunduğunu, davacı tarafından ikame edilen haksız davanın reddini, alacaklının icra takibinin iptali ve kötü niyetle takip başlatılmasından mütevellit %20’den aşağı olmamak üzere tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesini talep ve dava etmiştir. İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/11/2020 tarih, 2019/38 Esas, 2020/608 Karar sayılı “Davanın KABULÜ İLE, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalı tarafından yapılan itirazın reddi ile takibin devamına, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki asıl alacak olan100.000,00 TL’nin %20’si olan 20.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” kararının davalı tarafından istinaf edildiği görülmüştür. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu borca karşılık davacıya senet verildiği, borca karşılık verilen senedin davacı tarafa ödendiği, raporda eksik inceleme yapıldığı, davacının iddia ettiği alacak kaydının kendi ticari alacak kaydına 03/08/18 tarihinde değil senedin vade tarihinde doğduğu, davacının kendi ticari defter kaydında 03/08/2018 tarihinde borç olarak gönderildiği iddia edilen 100.000,00 TL borç kaydı açılmış ayrıca bir kaydı bulunmadığı gerekçeleriyle istinaf talebinde bulunduğu görülmüştür.
GEREKÇE Dosya incelendiğinde davanın itirazın iptali talebinden ibaret olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafından davalıya 100.000,00 TL ödünç paranın davalı tarafından ödenip ödenmediği hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince, tarafların sunmuş oldukları deliller dosya arasına alınarak tarafların iddia ve savunmaları kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırıldığı görülmüştür. İlk derece mahkemesince “…Dosya kapsamından taraflar arasında süregelen bir ticari ilişki olduğu, davacının alacağının tahsili istemiyle icra dosyasında takip yaptığı, davalının yasal süresi içerisinde yaptığı itiraz üzerine takibin durmasına karar verildiği, davacının davalıya 100.00,00 TL borç verdiği hususunda davalının kabulü olduğu, davalının bu borca karşılık senet verildiği ve o senedin de icra dosyası kanalıyla ödendiği iddiasına yukarıda açıklanan gerekçelerle itibar edilmediği, bu haliyle davacı tarafın takip konusu miktar bakımından davalıdan alacaklı olduğunu ispat ettiği anlaşılmakla, düzenlenen uzman bilirkişi raporunun da mahkememizce dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunması nedeniyle davacı tarafın davalıdan 100.000,00 TL alacağının bulunduğu sabit olmuştur…” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür. TMK nun “I. İspat yükü” başlıklı 6. Maddesinde, ” Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği, HMK nun “İspatın konusu” başlıklı 187. Maddesinde ” (1) İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. (2) Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.”, “İkrar” başlıklı 188. Maddesinde, ” (1) Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez. (2) Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan dönülemez. (3) Sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. İçeriği itibariyle ise ikrar, basit (adi), vasıflı (mevsuf) ve bileşik (mürekkep) ikrar olarak üçe ayrılır. Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz. Vasıflı ikrarda, (gerekçeli inkârda) karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Somut uyuşmazlıkta ise davacı tarafından ileri sürülen vakıaya ilişkin olarak ikrar beyanında bulunan davalının savunmalarında belirttiği hususlar nazara alındığında davalının bu savunmalarının bağlantısız bileşik ikrar niteliğinde olduğu ve vakıaları ispat etme yükümlülüğünün davalıya ait olduğu sonucuna ulaşıldığı, davacının davalı şirketin … IBAN numaralı hesabına 03.08.2018 tarihinde borç olarak teslim edildi açıklamasıyla 100.000,00 TL gönderdiği ihtilafsız olup davalı şirketin anılan borca istinaden davacıya 100.000,00 TL’ye karşılık gelecek şekilde ödeme günü 10.08.2018 düzenleme tarihi 01.08.2018 olan müvekkili şirket ortakları …’ın (TC: …) keşideci …’in (TC: …) ise kefil olduğu senedi teslim ettiği iddiasına senet tarihinin borç olarak gönderilen havale tarihinden önce olması, borcun davalı şirkete gönderilmesine rağmen senet keşideci ve kefilinin şirket ortakları olması, davacıya herhangi bir borcu olmayan şirket ortaklarının borçtan önceki tarihli senet düzenlemesinin olağan ticari hayat gerçekleriyle ve basiretli tacir eylemleriyle bağdaşmayacağı gerekçesiyle itibar edilmemiştir. Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, ayrıca alınan bilirkişi raporunun taraf, mahkeme ve istinaf kanun yolu denetimine olanak sağlayacak şekilde düzenlenip, hükme esas alınmaya yeterli olduğu, mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu anlaşılmakla davalının tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince davalının istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE, İstinaf kanun yolu başvurusu için alınması gereken harcın, mahsubuyla eksik 5.660,24 TL’nin davalıdan ilk derece mahkemesince hazine adına tahsiline, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuran davalı üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile KESİN olarak karar verildi. 06/11/2023