Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2021/3345 E. 2023/380 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/3345
KARAR NO: 2023/380
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/06/2021
NUMARASI: 2014/72 Esas – 2021/412 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 14/02/2023
İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/06/2021 tarihli, 2014/72 Esas, 2021/412 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Davalı şirket İle müvekkili arasında yapılan 18.01.2012 tarihli sözleşme ile müvekkilin, davalı şirketin Türkiye Genel Koordinatörlüğünü üstlendiğini,sözleşmede müvekkilinin hizmet sağlayan olarak tanımlandığını, sözleşme gereği hizmetin bedeli olarak aylık cirodan değişen oranda pay alma şeklinde düzenlendiğini, Sözleşmenin 5. Maddesine göre; Müvekkilinin aylık ciro üzerinden; 0-2.500.000,00 TL aylık ciro yapıldığında %1.5,2.500.000,00 – 5.000.000,00 aylık ciro yapıldığında %1.5 + %0.75,2.500.000.00 – 5.000.000,00 TL aylık ciro yapıldığında %1.5+0.75,5.000.000.00-7.500.000,00 TL aylık ciro yapıldığında %1.5 + % 0.75 + %0.50,7.500.000.00 üzerinde aylık ciro yapıldığında %1.5 + %0.75 +% 0,50+% 0,25 prim maaş alacağı olduğunu,Her kademedeki ciro gerçekleştiği, kademe atlandığı taktirde 1 defaya mahsus olmak üzere % 0.5 ek ödül prim ödeneceğini,Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine ek olarak düzenlenen Haziran 2012 tarihli zeyilname de ücret kısmında aynı kalan sözleşmenin bazı maddelerinin değiştirildiğini sözleşme sürecinde müvekkilinin, davalı şirketin aylık cirosuna oranla alacağı ücreti öğrenmek üzere belge ve bilgi istediğini, kendisine davalıca aylık bir kısım ödemeler yapıldığını, ancak ciroya oranla ne kadar ödeme yapılıp yapılmadığını öğrenemediğini, müvekkilinin prim ve maaşını hesaplayabilmek için davalı şirketten, 12.12.2012 tarihinde göndermiş oldukları ihtarname ile şirketin esas cirosunun bildirilmesinin talep edildiğini, bu konuda rahatsızlığını yazılı olarak da dile getirmeye başladığında; davalının haksız ve tek taraflı olarak Ankara … Noterliği … yev. no.lu 19.12.2012 tarihli ihtarnamesi ite sözleşmeyi feshedildiğini ve müvekkilinin istediği bilgilerin verilmeyeceğinin ihtar edildiğini, her ne kadar davalı tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği iddia edilse de bu hususun doğru olmadığını, davalının müvekkilinin sözleşme gereği hak etmiş olduğu ücret ve prim alacaklarını ödememek için fesih yoluna başvurduğunu, müvekkilinin sözleşme gereği üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirdiğini, ancak davalı şirketin müvekkiline aynı titizlik ve sorumlulukla yaklaşmadığını, davalının söz konusu ihtarnamede müvekkilinin ilgili bakiye alacağının ihtarnamenin müvekkiline tebliği tarihi itibari ile ödemeyi kabul ettiğini, ancak müvekkiline sözleşmenin 5. Maddesi gereği ödenmesi gereken prim ve bir kısım ücret borçlarının halen ödenmediğini,Müvekkilinin ihtarnameye cevaben Edremit … Noterliğinin 02.01.2013 tarih ve … yey. no.lu ihtar ile cevap verdiğini,Müvekkilinin alacağının ne kadar olduğunu bilemediğini, bu hususun ancak davalının ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi incelemesi neticesinde düzenleyeceği rapor ile tespit edilebileceğini, eksik ödemenin belirlenebilmesi için davalının defterlerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, davalının gerçek gelirlerinin belirlenmesi ve bu suretle müvekkilinin sözleşme gereği alması gereken şirket cirosu ile orantılı ücretinin belirlenmesi gerektiğini,Müvekkilinin sözleşme uyarınca 18.01.2012 tarihinden 20.12.2012 tarihine kadar yapılan ödemelerle ilgili eksik ödeme yapıldığını düşündüğünü, davalının 18.01.2012 tarihinden 20.12.2012 tarihine kadar yaptığı ödemelerle İlgili şirket cirosunun tespit edilmesi ve eksik ödemelerin tamamlattırılmasını talep ettiklerini, müvekkiline yapılan ödemelerin dava aşamasında ayrıca bildirileceğini, davalının cirosunun tespit edilmesi ve müvekkiline maaş ve prim olarak ödenecek miktarların belirlenmesi gerektiğini,Müvekkilinin 20.12.2012 tarihinden sözleşmenin feshedildiği bildirilen 13.01.2013 tarihine kadar maaş ve prim alacaklarının da ödenmediğini, Sözleşmenin feshi tarihi olan 13.01.2013 tarihinden itibaren müvekkilinin sözleşme gereği 3 aylık prim ve maaş alacağı ödenmesi gerektiğini, bu alacağın tahsil edilebilmesi için şirket cirosunun tespit edilmesi gerektiğini,öncelikle; sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanmadığını; sözleşme ve sözleşmenin fesih hükümleri gereği; -18.01.2012 de 20.12.2012 tarihine kadar müvekkiline yapılan eksik ödemelerin,20/12/2012 tarihinden 13.01.2013 fesih tarihine kadar maaş ve prim alacaklarının ve feshin tebliğ tarihi olan 13.01.2013 ten itibaren 90 gün boyunca devam ettiği ve 13.04.2013 tarihinde son bulduğunun tespiti ile müvekkiline yapılan ödemeler düşülerek müvekkilin bu sözleşmeden kaynaklı alacağının tespiti ile müvekkile ödenmesini talep ettiklerini, fazlaya dair hakları tespit ve saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL alacağın davalıdan fesih tarihi itibarı ile tahsilini, yargılama gideri vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekilinin cevap dilekçesinde özetle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Tespit Davası’ başlıklı 106. ve devamı maddeleri uyarınca davacı yanın davanın açılmasıyla birlikte hukuken korunmaya değer güncel bir menfaatinin bulunmadığından davanın usulen reddedilmesi gerektiğini, Yargıtay emsal kararı uyarınca tespit davası açılabilmesi için kural olarak davacının bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yarar bulunması koşutu arandığını, imzalanan değişiklik Protokolü ile esas sözleşmenin 4. maddesine ek olarak getirilen yeni sözleşme paragrafında, açıkça medya ile yapılacak görüşmelerde veya çevrimiçi gruplara veya diğer medya kanallarına mesaj veya mülakat verilmesi öncesinde müvekkil şirket ortaklarını bilgilendirme ve ortaklardan onay alma yükümlülüğü,müvekkilinin bağımsız temsilcileri ile temasta bulunulmasından kaçınma, sosyal platformlarda müvekkili ile bağımsız temsilci olarak faaliyet gösteren kişilerle muhatap olmama yükümlülüğü, şirketin günlük işleri ile ilgilenmeme yükümlülüğünün, getirildiğini, ancak davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, asılsız haberleri, internet üzerinden çeşitli sosyal mecralarda yaydığını, konuya ilişkin defalarca müvekkilinin temsilcisi tarafından uyarılmasına rağmen, şirketin günlük faaliyetine karıştığını, bağımsız temsilcilerine mesaj vermekten imtina etmediğini,dava dilekçesinde bu hususlardan bahsedilmediğini, her şirketin olduğu gibi müvekkili şirketinde Genel Müdürü olduğunu, davacının yasal anlamda temsil yetkisi olmadığı göreviyle sınırlı faaliyet yapabileceği açıkken ve bu konuda uyarılmasına rağmen, şirketin genel müdüründen üstte olduğunu, şirketle değil ortaklarıyla sözleşme imzaladığını, … Türkiye Genel Koordinatörü olduğunu, istediği yazışmayı istediği şekilde yapabileceğini vb, belirterek hukuka aykırı beyanda ve şirkete karşı karalamada bulunduğunu, bu hususlar tanık anlatımlarıyla da sabit hale geleceğini,müvekkilinin tüm satışlarla ilgili tüm yönetmelik hükümlerine uygun, sözleşme öncesi ve sonrasında tüketiciyi açık ve anlaşılır biçimde bilgilendirdiğini, satış sonrası yükümlüklerini yerine getirdiğini,Müvekkilinin, tüm ürünlerle ilgili satış öncesinde ve satış esnasında gerekli bilgilendirmeyi yaptığını ve bağımsız temsilcilerini ve tüketicilerini mağdur etmediğini, 4 yıldır faaliyette bulunan müvekkili hakkında 30 adedi aşan Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri’ne yapılan başvurulardan veya 20 adedi aşan davalardan aleyhte sonuçlanana dosya bulunmadığını davacının sözleşme İlişkisi devam ederken müvekkiline keşide ettiği, ihtarname ile akde aykırı faaliyetlerini resmi yazışmalara taşıdığını, şirketin sadece danışmanı olmasına rağmen iç işlerine ve yönetim tarzına müdahaleden kaçınmadığını, müvekkilin bir taahhüdü ya da zorunluluğu olmamasına rağmen, müvekkilinin aylık cirolarının onaylı örneğini sözleşmeye taraf olmayan bir şirket vasıtasıyla Mahkeme kanalıyla tespit ettirmeye dahi kalkıştığını, söz konusu tespit davasının, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/44 D.iş. sayılı dosyasının 16.04.2013 tarihinde karara çıktığını, tespit isteminin reddine dair karar verildiğini, ilgi karara temyiz ve itiraz yolu bulunmadığından kararın kesinleştiğini,yaşanan süreçte ve izah edilen sebeplerle, davacı İmzalanmış bulunan sözleşmenin aktif ve pasif yükümlülüklerine uymadığından haklı nedenle feshedilerek, müvekkiline ait sırları saklama ve diğer yükümlülüklerinin aynen devam ettiğini, şirketle veya ortakları ile ilgili herhangi olumlu veya olumsuz basın açıklaması, internet açıklaması, Bağımsız Temsilcilerle doğrudan veya dolaylı herhangi bir iletişim, bilgilendirme vb. yapılmaması, aksi takdirde maddi/manevi tazminat talebi İle davacı olunacağına’ dair bildirimin 19.12.2012 tarihli ihtarname uyarınca yapıldığını,davacının sözleşmesinin, müvekkilince hukuka uygun alarak feshedildiğini, bu sebeple dava dilekçesinde belirtilen hususların gerçek olmadığını, davacının müvekkilinden herhangi bir alacağının olmadığını, sözleşmenin feshedilmesi akabinde müvekkilinin îtibarını zedelemek maksadıyla davacının gerçekle ilgisi olmayan, müvekkilini kötüleme gayesi içeren İnternet açıklamaları ile kamuoyunu yanıltma amacı güttüğünü, 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde devam eden davanın bulunduğunu, davacı hakkında çeşitli tarihlerde yaptıkları Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/164699 ve yine 2013/48588 soruşturma no.tu dosyalarında soruşturma aşamalarının devam ettiğini, davacıya gönderilen ihtarnameler uyarınca; söz konusu sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, bu kapsamda müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığının sabit olduğunu, bu durumun müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde açığa çıkacağını, yapılan ödemelere rağmen davacının sözleşmedeki sorumluluklarını yerine getirmediğini, sözleşme hükümlere aykırı davrandığını, tüm bu nedenlerle davacının dava dilekçesinde belirtilen tüm sair taleplerinin ve tespit istemlerinin, hukuki menfaat bulunmaması sebebiyle reddine,yargılama giderleri ve vekalet ücretinin (KDV Hariç) karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiş olduğu anlaşılmıştır. İstinafa konu karar, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/06/2021 tarihli 2014/72 Esas, 2021/412 Karar sayılı davanın kabulüne yönelik kararıdır.Davalı vekili, mahkeme kararının yerinde olmadığını, müvekkilinin sözleşmeyi haklı nedenlerle feshettiğini, ıslah edilen kısım yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu, haklı nedenle ve derhal sözleşmenin feshedildiğini dolayısıyla davacının ücrete hak kazanmadığını, sözleşmenin komisyonculuk sözleşmesi olduğunu beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur.
GEREKÇE: Taraflar arasında akdi ilişkinin kurulduğu, sözleşmenin davalı şirket tarafından feshedildiği hususunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davalının feshinin haklı nedene dayalı fesih olup olmadığı, bu yöndeki iddialarının usulüne uygun olarak ispatlanıp ispatlanmadığı, uyuşmazlık konusu olmayan sözleşmeden kaynaklı bakiye ücret alacağının bulunup bulunmadığı, miktarı ve faiz türü konusundadır. İlk derece mahkemesince, tarafların sunmuş oldukları deliller, şirket kayıtları, dayanak dosya örnekleri, sözleşme örneği dosya arasına alınarak tarafların iddia ve savunmaları kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırıldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince, ” …. taraflar arasında “Hizmet Sözleşmesi” başlıklı sözleşme ve Ek (Zeyilname) sözleşmesi imzalandığı hususunda çekişme bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, sözleşmelerin davalı şirketce haklı nedenle fesh edilip edilmediği, davacının sözleşmelere dayalı ücret alacağının olup olmadığı noktalarındadır. Dosyamıza celp edilen Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/82 Esas, 2015/643 K sayılı sayılı kararı incelendiğinde, mahkememiz dosyası davacısı …’ nin, gerek sözleşme ilişkisi devam ederken, gerekse de bu ilişki sona erdikten sonra sözleşme maddelerine uymayan beyan ve açıklamalarda bulunduğu, sosyal medyada takipçilerinin olduğu, facebook platformu üzerinden açıklamalarda bulunarak haberler yaptığı, davacı şirket organizasyonundaki yöneticileri bu medya üzerinden tehdit ederek açıklamalarda bulunduğu, networkde yer alan kişilerin tüketici mahkemelerine topluca başvuruda bulunmasına aracılık ettiği, şirket ile ilgili görüşmeleri ve bu konuda şirketi zor durumda bırakacak beyanları açıkladığı, konu hakkında şirket yöneticilerini bilgileri açıklamakla tehdit ettiği, açıklamalarını sosyal paylaşım sitelerinin yanında, haber portallarını da kullanarak bu konudaki beyanlarına devam ettiği, şirket hakkında yaşanan gerçekler yazısı ile şirket içi yazışma ve görüşmelerini ifşa ettiği tespit edildiği, davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiği tespitini yapılarak, maddi ve manevi tazminata hükmedildiği, ilgili kararın da, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi tarafından mahkememizde yargılama devam ederken onandığı anlaşılmaktadır. Söz konusu karar uyarınca, dosyamız davalısının taraflar arasındaki sözleşmelerin feshinde haklı olduğu, feshin nedeninin davacının haksız rekabete yol açan eylemleri olduğu kanaatine varılmıştır. Fesih beyanı tek taraflı bir irade beyanı olup, hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir hak olduğundan, beyanın karşı tarafa ulaşması ile hüküm ifade edip, neticesi itibariyle de ileriye dönük sonuç doğuracaktır. Davalı şirketin, Ankara …Noterliği’nin 19/12/2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacıya sözleşmenin haklı nedenle fesih edildiğini bildirdiği, ilgili ihtarnamenin, tebliğ şerhine göre davacıya 20/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Fesih beyanında herhangi bir süre belirtmediğine göre muhataba ulaştığı anda feshin yapılmış olduğunun kabulü gerekmiştir. İşbu durumda, taraflar arasında sözleşmelerin 20/12/2012 tarihinde davalı şirket tarafından feshedildiği, davacının fesih tarihine kadar mevcut ise alacak hakkına sahip olduğu anlaşılmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde, 2012 yılında 247.343,85 TL ve 2013 yılında ise 14.027,06 TL toplamda 261.370,91 TL davacının danışmanlık hak ediş ücretine hak kazandığı, davalı şirket tarafından yapılan 223.256,05 TL mahsubu neticesinde, davacının davalıdan bakiye 38.114,86 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilince, ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunulmuş, TBK 147.maddesine göre hizmet sözleşmelerinin 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, alacağın zamanaşımına uğradığı iddia olunmuştur. Davalı itiraz incelenmeden önce taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin değerlendirilmesi gerekmektedir. 18/01/2012 tarihli sözleşmenin başlığı her ne kadar “Hizmet Sözleşmesi” ise de, sözleşme incelendiğinde, sözleşmenin karma nitelikte olduğu, sözleşme hükümlerinin ise hizmet akdinden ziyade “danışmanlık sözleşmesi” niteliğinde olduğu, hizmet sözleşmelerinde temel edimin belirli bir zaman diliminde işin yürütülmesi olduğu halde danışmanlık sözleşmelerinde kural olarak zamana bağlı olmaksızın işin yürütülmesi hususunda yükümlülük yüklediği, diğer bir hususta hizmet sözleşmelerinde işgören ile işveren arasında emir direktif ilişkisi var iken, danışmanlık sözleşmesinde danışman, işveren karşısında serbest çalışmaktadır. Ayrıca, danışmanlık sözleşmelerinde danışman sahip olduğu, know-how işin yürütülmesine yardımcı olmayı taahhüt etmektedir. Tüm sayılanlar kapsamında taraflar arasındaki sözleşmenin ve ek niteliğinde ki Zeyilnamenin salt hizmet akdi olarak nitelenmesi olanaklı değildir. TBK 147/5.maddesine göre “Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.” ın, 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu düzenlenmiştir. Ancak, elde ki davada mevcut sözleşmelerin atipik nitelikte olduğu ve genel zamanaşımına tabi olduğu, fesih ihtarının 20/12/2012 de tebliğ edildiği, davanın 18/02/2014 tarihinde açıldığı, ıslah harcının ise 27/01/2021 tarihinde yatırıldığı anlaşıldığı…” gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür. Davalının istinaf sebeplerinin incelenmesinde, mahkemece alınan bilirkişi raporunda fesih tarihine kadar davacının bakiye ücret alacağının tespit edildiği görülmüştür. Dolayısıyla feshin haklı sebebe dayanmış olsa dahi fesih tarihine kadar ödenmemiş ücretler yönünden davacının talep hakkının bulunduğunun kabulü gerekmiştir. Tüm bu nedenlerle dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu anlaşılmakla davalının tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince davalı istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE, İstinaf başvurusu için yatırılan peşin harcın mahsubuyla bakiye 1.953,00 TL harcın hazine adına davalıdan tahsiline, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuran davalı üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda oy birliği ile KESİN olarak karar verildi. 14/02/2023