Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2021/2771 E. 2021/2135 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2771
KARAR NO: 2021/2135
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2018
NUMARASI: 2012/515 2018/319
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 24/11/2021
İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/515 Esas, 2018/319 karar sayılı kararı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkillerinden …’ın eşinin, diğer müvekkillerinin anneleri …’ın 02.06.2011 tarihinde davalı hastanede diğer davalı Op.Dr. … tarafından hiçbir sağlık sorunu olmadığı halde yapılan ameliyat sırasında hastanenin yetersizliği, ameliyatı yapan cerrahın ve anestezi doktoru olan Uz.Dr. …’nun tıbbi hata ve kusurları neticesinde,geride birçok soru işareti bırakarak hayatını kaybettiğini, müvekkillerinin yakınlarını kaybetmeleri ile sonuçlanan bu acı olay neticesinde davalıların şüpheli ölümde kusurlu olduklarını, müvekkillerinin yakınlarının ölmeden önce çok sağlıklı ve dinç bir insan olduğundan, sık sık çalışan kızının ve gelininin ev işlerine yardımcı olup,torunları ile ilgilenerek onlara da sürekli destek olduğunu, ölümü ile çocuklarının bu anlamda annelerinin maddi ve manevi desteğinden yoksun kaldıklarını, açıklanan nedenlerle fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalıların kusuru sebebiyle gerçekleşen ölüm nedeniyle, müvekkillerinden müteveffanın eşi için 50.000,00TL. maddi, 50.000,00TL.manevi, çocukları olan diğer müvekkillerimin her biri için ayrı ayrı 50.000,00’er TL. olmak üzere 150.00,00TL. manevi tazminatın, toplamda 50.000,00TL. maddi ve 200.000,00 TL.manevi tazminatın, davalılardan müştereken ve müteselsilen olay tarihinden itibaren işleyecek avans işlemlerine ilişkin reeskont faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde özetle; öncelikle husumet yönünden itirazları olduğunu, müvekkil şirketin üzerine düşen tüm yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirmiş olup, dava konusu olayda herhangi bir eksiklik veya kusuru bulunmadığını, müvekkil şirkete ait hastanenin Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırıldığını, her türlü altyapı ve teknik imkanlarla donatılmış bir hastane olduğunu, bu nedenle ortaya çıkan sonuçun hastanenin yetersizliğinden kaynaklanmadığını, ayrıca hastanede çalışan hekimlerin her birinin eğitimli, alanında uzman ve son derece tecrübeli hekimler olduğunu , bu nedenle adam çalıştıran olarak müvekkil hastanenin hekimleri seçmede ve talimat vermede herhangi bir hata, ihmal, kusur veya özen eksiklikliği söz konusu olmadığını, müvekkil şirkete ait edimlerin hekimleri aracılığıyla hastaya doğru teşhis koyma, bu teşhis doğrultusunda tedavi yöntemini uygulama, sadakat ve özen gösterme, yapılan işlemleri kayda geçirme (arşivleme) edimleri olduğunu, bu kapsamda dava konusu olayda müvekkil şirket hastanesi üzerine düşen yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, bu nedenle dava konusu olayda tazminat sorumluluğunun şartlarının mevcut olmadığını, müvekkil şirket hastanesinde görevli Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. …’ın davacıların murisi …’ı daha önce çalıştığı başka bir sağlık kuruluşunda hastanın troid nodülü rahatsızlığından dolayı kendisini daha önce ameliyat etmesi nedeniyle tanıdığını, bu ameliyattan memnun kalan müteveffanın bu defa müvekkil şirket hastanesine gelerek Op. Dr. …’a muayene olduğunu, gerekli inceleme ve muayeneyi yapan Op. Dr. …’ın , hastanın eksik olan tahlillerini yaptırıp ve hastaya sağlık durumu hakkında bilgi verdiğini, daha önceden şeker hastası olması nedeniyle safra kesesi taşının ameliyatla tedavi olacağı, fakat şeker hastası olması nedeniyle bir takım komplikasyonların ameliyat sonrasında oluşabileceğini belirterek hastayı aydınlattığını ve hasta ve yakınlarının kabulü ile ameliyat yapılmasının kararlaştırıldığını, ameliyat gününü tespit ettikten ve gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra müteveffanın şeker hastası olması nedeniyle kendisine öncelik tanınarak ameliyata alındığını, ameliyat öncesi bütün verilerin normal görülmüş, hastanın ilerlemiş yaşı nedeniyle açık ameliyat yapılmasının kararlaştırıldığını, ameliyatın son derece başarılı geçtiğini, bu esnada hastanın göbet fıtığı olduğunun görüldüğünü ve hasta yakınlarından onay alınarak göbek fıtığı ameliyatı da yapılarak operasyonun başarı ile tamamlandığını, daha sonra müvekkil şirket hastanesinde Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı olarak görev yapan Uz. Dr. …’nun ameliyattan sonra hastayı uyandırdığını, hastanın normal olarak uyandığını, ileri yaşta olduğu için kendisine anestezi uzmanı tarafından bir süre refakat edildiğini ve maskeyle oksijen verildiğini, herhangi bir sorunla karşılaşılmadığını, hastanın bir süre sonra nefes almakta zorlandığını söylemesi üzerine entübe edildiğini, daha rahat nefes alması için oksijen verildiğini, daha sonra hastada siyonoze başladığını, nefes almakta güçlük çekmeye devam ettiğini, hastanın kalp sorunu açısından değerlendirmesi için doktor …’ın çağrıldığını ve kendisi tarafından da hastanın değerlendirildiğini, bu esnada, devamlı oksijen, kalp masajı ile gerekli ilaçlar verildiğini, 45-50 dk masaj ve tıbbi müdehalelere rağmen hastanın geri döndürülemediğini, bilindiği üzere tazminat sorumluluğunda, meydana geldiği iddia edilen zarar ile sorumluluğa neden olan gerçek durum arasında uygun illiyet bağı bulunması gerektiğini, aksi takdirde sorumluluktan söz etmenin mümkün olmadığını, bu çerçevede dava konusu olay değerlendirildiğinde müvekkil şirket hastanesinin müteveffanın ameliyatı ve takipleri esnasında herhangi bir kusurlu eylemi bulunmadığını, açıklanan nedenlerle hem esas ve hem de usul bakımından yasaya aykırı, haksız ve mesnetsiz olarak huzurda açılan işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 22/03/2018 tarih, 2012/515 Esas, 2018/319 Karar sayılı “İspatlanmayan davanın REDDİNE” kararı davacılar tarafından istinaf edilmiştir. Davacılar vekili, ilk derece mahkemesince verilen kararın hukuk kurallarına ve hakkaniyete aykırı olduğunu, gerekli inceleme ve değerlendirme yapılmadan, objektif iyi niyet kuralları gözetilmeden, açık tıbbi hatalar olmasına rağmen mahkeme tarafından davanın reddedildiğini, Adli Tıp Kurumu raporuna ve Yüksek Sağlık Şurası raporuna yapılan itirazların, üniversite üyelerinden oluşturulacak heyetten tekrar rapor alınmasına ilişkin taleplerine rağmen karar verildiğini, davalı Hastane tarafından ölümden sonra gerçeğe aykırı belge düzenlendiğini, vefat edenin diyabet hastası olduğu bilinmesine rağmen dahiliye konsültasyonunun yapılmadığını ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı taraf, muris …’ya yapılan işlemlerde hekim ve hastane hatası bulunduğunu, hatalı işlemlerden dolayı …’ın vefat ettiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemli dava açmıştır. İlk derece mahkemesi yapılan yargılama sonucunda, Sağlık Şurasından ve ATK raporlarında …’ın ölümünde hekimlerin kusurunun bulunmadığının belirtilmiş olması nedeniyle açılan davayı reddetmiştir. Dosya kapsamında …’a ait tıbbi belgeler 24/12/2015 tarihli ATK raporu ve 25-26 Mayıs 2017 tarihli Yüksek Sağlık Şurası raporu mevcuttur. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi hatalı hekim uygulamasına dayalı bir uyuşmazlıkta 14/05/2019 tarih 2016/10862 Esas 2019/2811 Karar sayılı ilamında; “Davaya konu olayla ilgili olarak; mahkemece Adli Tıp Kurumundan alınan raporda; “kusurlu eylemle ölüm arasında kesin bir illiyet bağı kurulamayacağının”, yine mahkemece bilirkişi kurulundan alınan rapor ile ceza yargılaması sırasında alınan raporda ‘‘davalının kusurlu olmadığının’’ belirtildiği anlaşılmakla, davalının görevi ihmal eylemiyle çocuğun ölümü arasında uygun nedensellik (illiyet) bağı bulunmadığından davanın ve birleşen davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar vermiştir. Davacılar tarafından açılan davanın temeli vekillik sözleşmesine dayalı olup, vekil görevini yerine getirirken üstlendiği sonucun elde edilmesi için gerekli özen ve çabayı göstermek zorundadır. Vekil bu çabayı gösterirken elde etmek istediği sonucun meydana gelmemesinden dolayı sorumlu olmasa bile bu sonucu elde etmek için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin özenli olmamasından dolayı doğan zararlardan sorumludur. Aynı sorumluluk adam çalıştıran sıfatı ile sağlık kuruluşları için de geçerlidir. Dosya kapsamında bulunan 24/12/2015 tarihli Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu raporuna göre; kişinin ölümünün ameliyat sonrası meydana gelen komplikasyonlar sonucu meydana geldiğini kabulünün gerektiği, ameliyat sonrası alınan doku örneğinde kronik kolelithihasiz tanısı konulduğu dikkate alındığında kişiye konulan tanı ve uygulanan operasyon endikasyonunun tıp kurallarına uygun olduğu, ameliyat öncesi tetkiklerin yapıldığı, cerrahi ve anestezi açısından yapılan işlemlerin uygun olduğu, ameliyat sonrası dönemde meydana gelen sekresyon oluşması, bronkospazm, pulmoner emboli gibi nedenlerle solunum yetmezliği gelişebileceği, gelişen kardiopulmoner arreste gerekli müdahalenin yapıldığı, bu nedenle hekimlere ve yardımcı personellere atfı kabil kusur bulunmadığı belirtilmiştir. Yüksek Sağlık Şurası raporu incelendiğinde; kişiye konulan tanıda ve uygulanan ameliyatta hekimin herhangi bir kusurunun bulunmadığı, yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu, ameliyat öncesi tetkiklerinde özellik saptanmadığı, anestezide kullanılan ilaçların nitelik ve dozlarının uygun olduğu, ekstubasyon sonrası solunum sıkıntısı gelişince sevk edilmesinin planlandığı, kesin ölüm nedeni otopsi yapılmadığından bilinmemekle birlikte ameliyat sonrası uyanma döneminde bronkospazm , sekresyon , pulmoner emboli gibi nedenlerle solunum yetmezliği ve buna sekonder olarak kardiyak arreste gelişebileceği, gelişen arreste gerekli müdahalenin yapıldığı, bu nedenle anestezi uzmanı ve cerrahi uzmanına atfı kabil bir kusur bulunmadığı belirtilmiştir. Davacılar vekili üniversite üyelerinden oluşan bir heyetten rapor alınmasına yönelik taleplerinin reddedildiğini ileri sürmüş ise de dosya kapsamında bulunan ATK raporları ve Yüksek Sağlık Şurası raporları birbirini teyit eder nitelikte olduğu, raporlar arasında herhangi bir çelişki bulunmadığından mahkemenin yeni bir rapor alma yoluna başvurmaması hukuka aykırı değildir. Tüm dosya kapsamından ve alınan bilirkişi raporlarından muris …’a ilişkin olarak gerek konulan tanı gerek tanıya göre uygulanan cerrahi müdahale ve anestezide herhangi bir kusurlarının bulunmadığı, yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu anlaşılmaktadır. Ameliyat sonrası uyanma döneminde meydana gelen komplikasyona da zamanında ve tıp kurallarına uygun olarak müdahale edilmiş olduğu, bu nedenle meydana gelen ölüm olayı ile ilintilendirilebilecek herhangi bir hekim kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tüm bu nedenlerle davacılar vekilinin istinaf taleplerinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince davacıların istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE, Harç peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuran davacılar üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda HMK 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okundu. 24/11/2021