Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2021/2395 E. 2021/1788 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2395
KARAR NO: 2021/1788
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/01/2021
NUMARASI: 2020/501 Esas – 2021/17 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/10/2021
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/01/2021 tarihli, 2020/501 Esas, 2021/17 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin, davalıdan araç satın aldığını, satım sonrasında yapılan araç muayenesi sonucunda aracın ekspertiz raporunda belirtildiği gibi olmadığı, km sayacıyla oynanarak düşürüldüğünün anlaşıldığını, bu nedenle aracın gerçek değerinden daha yüksek bir bedelle satın alınmış olduğunu, davalıya ulaşılamadığını ve herhangi bir sonuç alınamadığını, müvekkilinin, aracın değerinin 15.000,00 TL altına başka birine sattığını, hileli olarak müvekkiline ayıplı bir şekilde satılan araçtan dolayı müvekkilinin uğramış olduğu zararların telafisi için 15.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aracı 15/03/2018 tarihinde satın aldığını, kendisi almadan önce de aracın km sayacının dava dilekçesinde belirtildiği gibi 157.552 km olduğunu, davacı aracı satın aldıktan 2 ay sonra yaptırdığı muayene raporunda sayacın 160.220 km olarak görüldüğünü, km sayacına herhangi bir müdahalesinin olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. İstinafa konu karar, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/01/2021 tarihli 2020/501 Esas, 2021/17 Karar sayılı davanın reddine yönelik kararıdır. Davacı vekili, ilk derece mahkemesi kararının yerinde olmadığını, davaya konu aracı müvekkili şirketin, davalının sunduğu ekspertiz raporuna göre satın aldığını, aracın ayıplı çıkması nedeniyle de satın aldığı bedelden 15.000,00 TL düşük bedelle aracı satmak zorunda kaldığını, bilirkişi raporunda, tarafların iddia ve savunmalarını değerlendirilmediğini beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur.
GEREKÇE: Taraflar arasında araç alım satımına ilişkin akdi ilişki kurulduğu hususunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, satın alınan araçta davacının varlığını ileri sürdüğü ayıpların bulunup bulunmadığı, bedelden indirim talebinin yerinde olup olmadığı hususundadır. İlk derece mahkemesince ” ….Somut olay yönünden ayıp ihbar süresi geçirilmiş ise de, ayıp ihbarı niteliği itibariyle defi olup ileri sürülmedikçe mahkemece resen nazara alınamaz davalı tarafça ayıp ihbarının yapılmadığı ya da zamanında yapılmadığına ilişkin herhangi bir savunmada bulunulmamıştır. Satış sözleşmesinde alıcı bu aracı halihazır durumu ile görüp beğenerek teslim aldığı yazılı olup, tacir olan davacı TTK 18/2 maddesi gereği ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü vardır. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 14. Hukuk Dairesi, 2018/832 esas, 2019/468 karar) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 2016/10734 esas, 2017/4683 karar sayılı emsal kararı içeriği de dikkate alındığında “dava konusu araca ilişkin resmi satış sözleşmesindeki düzenlemeye göre davacı aracı halihazır durumu ile görerek teslim almıştır. Diğer yandan ikinci el araç satışında alıcı, satım anında aracı muayene ettirerek varsa mevcut ayıpları tespit ile yükümlü olup satıcı tarafından ayrıca bir garanti taahhüdü verildiği de davacı alıcı tarafından kanıtlanamadığı….” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, ikinci el araç alım satımından kaynaklı olup ticaret mahkemesince uyuşmazlığın çözüme kavuşturulduğu görülmüştür. Ancak görev hususu kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürülmese dahi mahkemece resen nazara alınır. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. Maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiye, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 Sayılı Yasanın 73. maddesi, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı Yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Türk Ticaret Kanunun 4. maddesi ve 5/2. maddesi ile özel yasalarda hangi davaların ticari dava olduğu açıkça yazılmıştır. Mutlak ticari davalarda tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın ticari nitelikte olduğunu kabul edilen davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki taraf için ticari sayılan konulardan doğan davalardır. Nispi ticari davadan söz edebilmek için iki koşulun bir arada olması gerekir. Birinci koşul her iki tarafın da tacir olması, ikinci koşul ise dava konusu uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesi ile ilgili olmasıdır. İstinafa konu davada, dayanak sözleşmede her iki tarafın ticari şirket olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemeleri görevlidir. Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemenin aydınlatma yükümlülüğü kapsamında tarafların tacir olup olmadığını, tarafların satıcı ve tüketici sıfatlarının bulunup bulunmadığını değerlendirmediği görülmüştür. Zira taraflar arasındaki uyuşmazlık, mutlak ya da nispi nitelikte ticari dava ise Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu aşikardır. Ancak tarafların tüketici ve satıcı sıfatları bulunması halinde de Tüketici Mahkemeleri görevli olması söz konusu olabilir. Tarafların bu sıfatları araştırıldıktan sonra tüketici, satıcı ve tacir sıfatları bulunmadığı takdirde de genel mahkemeler taraflar arasındaki uyuşmazlıkta görevli olacaktır. Bu nedenle öncelikle mahkemenin görev hususuna yönelik yukarıdaki hususlar aydınlatılarak bir değerlendirme yapması gerekir. Açıklanan nedenlerle davacının istinaf başvurusu hakkında bir değerlendirme yapılmaksızın ilk derece mahkemesi kararının görev hususunda araştırmaya yönelik olarak kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusu incelenmeksizin,
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/501 Esas 2021/17 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Dosyanın, gerekçede belirtilen hususlar çerçevesinde yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine İADESİNE, 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının davalıdan ilk derece mahkemesince hazine adına tahsiline, İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yolu harcının talep halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin esas karar ile birlikte ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda oy birliği ile KESİN olarak verilen karar, açıkça okundu. 08/10/2021