Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2020/1960 E. 2023/541 K. 03.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1960
KARAR NO: 2023/541
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/02/2020
NUMARASI: Asıl dosya 2016/1131 Esas – 2020/230 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 03/03/2023
İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/02/2020 tarihli, 2016/1131 Esas, 2020/230 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, asıl ve birleşen davalarda, müvekkilinin davalı ile akdetmiş olduğu hizmet alım sözleşmesi kapsamında davalının işçilerinin kıdem tazminatlarının ödendiğini, sözleşme gereği davalının sorumlu olduğu tazminatların mağduriyetlerin önlenmesi için kendileri tarafından ödenen 36.127,97 TL’nin asıl davada, 22.269,78-TL’nin ise birleşen davada ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek faizleri ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, sözleşme ve teknik şartnamede tarafların hizmet alım sözleşmesine konu iş ve işyerinde çalıştırdıkları personelin iş sözleşmesinin feshi durumunda sorumluluklarının kapsamı konusunda bir düzenleme olmadığını, şartnamenin davacı asıl işverenin kanun karşısındaki sorumluluğunu bertaraf etmediğini, İş Kanunu ile işverenden belirli bir işin bir bölümünde ya da eklentilerinde iş alan ve işçileri münhasıran o iş yerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o iş yeri ile ilgili iş kanunundan ve iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden asıl iş veren ile birlikte sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İstinafa konu karar, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/02/2020 tarihli 2016/1131 Esas, 2020/230 Karar sayılı asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik kararıdır.Davacı vekili, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, alacağın tamamından yüklenici şirketin sorumlu olacağını beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur.Davalı … Ltd. Şti. Vekili, mahkemenin görevli olmadığını, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, sözleşmede açık hüküm bulunmadığından kıdem tazminatına ilişkin rücu talebinde bulunulamayacağını, 6552 sayılı kanun kapsamında mahkemenin değerlendirme yapmadığını beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinden kaynaklı üst işveren davacının ödediği işçilik alacaklarının rucüen alt işverenden tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında hizmet alımına ilişkin akdi ilişki kurulduğu ve dava dışı işçinin iş akdinin feshedilmesi nedeniyle işçilik alacaklarının davacı tarafından ödendiği hususunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, asıl işverenin ödediği işçilik alacaklarını alt işverenden talep edip edemeyeceği ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde hangi mahkemenin görevli olacağı hususundadır. İlk derece mahkemesince ” …Davacı asıl işveren davalı ile arasında 30/01/2014 tarihli “2014/2015 yılı Genel Temizlik ve Salon Yemek Servis Hizmeti Alımına Ait Sözleşme” uyarınca davacı nezdinde davalı taşeron işçilerinin çalıştıkları döneme tekabül eden işçilik alacaklarının ödendiği ihtilaf konusu değildir. Davacı ile davalı, işçilere karşı 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre işçilik alacaklarından müteselsilen borçlu konumundadırlar. Kural olarak TBK’nın 167/1. maddesi gereğince müteselsil borçlular aksi kararlaştırılmadıkça iç ilişkide ifa edilen bedelden eşit paylarla sorumludurlar. Yani payından fazla ödeme yapan taraf, aşan kısım açısından diğer müteselsil borçluya rücu imkanına sahiptir. Ne var ki, taraflar arasında yukarıda zikredilen sözleşmenin eki niteliğinde olan ve davalı tarafından imzalanarak benimsenmiş “Genel Temizlik ve Salon Yemek Servis Hizmet Alımı İşine Ait Teknik Şartname” 9.9. maddesinde, “yüklenici tarafından ödenecek kıdem tazminatının, yükleniciye rücu edilmesi kaydı ile işçinin mağduriyetini önlemek için kuruluşumuzdaki hizmet süresine ilişkin kısmı kuruluşumuzca karşılanır” hükmü düzenlenmiştir. Yani, TBK’daki genel düzenlemenin aksi kararlaştırılarak, davacı nezdinde davalı işçilerinin çalıştığı süreye tekabül eden kıdem tazminatlarının tamamı ileride davalıya rücu edilmek kaydıyla davacı tarafından ödeneceği öngörülmüştür. Dolayısıyla, ödenen kıdem tazminatlarının eşit pay oranında değil, tamamının davalıdan rücuen istenebileceği sabittir. Bu doğrultuda mahkememizce aldırılan 01/12/2019 tarihli Hesap Bilirkişisi … tarafından tanzim olunan rapordaki tespitler ile davacı tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemeleri örtüşmekte olup, asıl ve birleşen davalarda talep edilen rücuya tabi tutarların yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, tespit edilen alacaklara TBK’nın 168/1 maddesi gereğince halefiyet (ödeme) tarihlerinden itibaren faiz işletilerek…” asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.Davalı vekili her ne kadar görev itirazında bulunmuş ise de, davacının kamu iktisadi kuruluşu olması sebebiyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde her iki tarafın da tacir olması sebebiyle Ticaret Mahkemeleri görevlidir. Kural olarak her yüklenici çalıştırdığı işçinin işçilik haklarından kendi çalıştırdığı dönemle sorumludur. Aynı işin devamı niteliğinde idareye bağlı yerlerde hizmet verip dava dışı işçiyi çalıştıran diğer firmalar içinde sözleşme hükümleri ve yasal düzenlemeler çerçevesinde idareyi sorumlu tutmak mümkün değildir. Buna göre davacı kurum davalı firmaların işçiyi çalıştırdıkları döneme isabet eden işçilik alacaklarını davalıdan isteme hakkına sahiptir. Bu açıklamalara göre işçinin, işçilik alacakları için İş Mahkemesi’ne açtığı dava da, idarenin sorumlu tutulması İş Kanununundan kaynaklanan bir zorunluluktur. Davacı kurum tarafından ödenen kısmın rücuen tahsiline ilişkin davada ise taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine bakılması gerekir. Sözleşmede ve sözleşmenin eki şartnamelerde tarafların sorumluluklarına dair düzenleme bulunması halinde bu düzenlemenin uygulanması gereklidir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerini değerlendirmiştir. Yapılan tespitler kapsamında işçilik alacaklarından alt işverenlerin sorumlu olacağı yönünde düzenleme bulunduğu, bilirkişinin de dava dışı işçilerin davalı şirket nezdinde çalıştıkları dönemleri, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve Yargıtay uygulamaları göz önünde bulundurarak hesaplama yaptığı anlaşılmıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince toplanan deliller, delillerin gerekçede tartışılmasının usul ve yasaya uygun olduğu görülmekle istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Açıklanan tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince davacı ve davalının istinaf kanun yolu başvurularının ESASTAN REDDİNE,Davacı tarafından istinaf başvurusu için yatırılan harçtan 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının mahsubu ile fazla yatırılan 77,50 TL harcın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,İstinaf başvurusu için yatırılan peşin harcın mahsubuyla bakiye 2.991,86 TL harcın hazine adına davalıdan tahsiline,Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuranlar üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda oy birliği ile KESİN olarak karar verildi. 03/03/2023