Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2020/1874 E. 2023/908 K. 14.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1874
KARAR NO: 2023/908
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2020
NUMARASI: 2019/972 2020/257
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/04/2023
BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 09/03/2020 tarihli ve 2019/972 Esas, 2020/257 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Gaziantep İncirlipınar şubesinden davalı şirketin … A.Ş hesabına 08/04/2019 tarihinde 200.000 TL borç kaydı ile para gönderdiğini, müvekkili ile şirket yetkilisinin şifai görüşmesinde borcun 1 aylığına verilmesine rağmen, davalı şirketin borcu ödemediğini, bu ticari davaların arabuluculuk kurumuna başvurmadan açılamayacağından bahisle talebini arabuluculuk kurumuna da götürdüğünü fakat davalı tarafın arabuluculuk buluşmasına da gelmediğini ve anlaşmazlık tutanağı tutulduğunu, müvekkilinin davalı şirkete vermiş olduğu borcun 08/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava türünün davacının talebine uygun olarak “tüketici ödüncü” konusuna ilişkin olduğunu, davacının banka, kredi kuruluşu ya da finansal kurum olmadığı için ticari bir dava olmadığını, bu sebeple görevli davanın asliye hukuk mahkemesi olduğunu, davacının talebinin zorunlu arabuluculuk olmadığını, arabuluculuk işlemlerinin usulüne uygun tamamlanmadığını, davalı müvekkiline ilk toplantı hakkında yanlış gün ve tarih için bilgilendirme mektubu gönderilerek yanıltıldığını ve yine usulsüz bir şekilde anlaşamama tutanağı düzenlendiğini, arabuluculuk kanununda tarafalar ile davet mektubu öncesinde yer ve tarih belirlenmesi için iletişim kurma yükümünün olduğunu buna rağmen hiçbir iletişim kurulmadığını, davacının 08/04/2019 tarihinde müvekkili şirketine 200.000 TL borç olarak havale/eft gönderdiğini, ancak ispata mükellef iken taraflar arasında herhangi bir ödünç sözleşmesi sunulmadığını, alacağı olduğunu iddia ettiği miktarın tam olarak belliyken haksız çıkar sağlamak adına kısmi dava açtığını,
arabuluculuk son tutanağının geçersizliğinin tespit edilerek davanın usulden ve esasen borcu olduğu meblayı ödeyen ve hiçbir alacağı olmayan davacının davasının reddedilmesini talep etmiştir. Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/03/2020 tarih, 2019/972 Esas, 2020/257 Karar sayılı red kararı davacı tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, karar gerekçesinde iddianın ve olayın yanlış aksettirildiğini, zorunlu arabuluculuk görüşmelerine davalının mazeretsiz olarak gelmediği halde lehine vekalet ücreti takdir edildiğini, havale dekontlarında paranın borç verildiğine ilişkin şerhin bulunmaması halinde havalenin paranın borç olarak gönderildiğini ispata yeterli olmayacağını, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ederek istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı tarafından davalıya banka aracılığıyla gönderilen paranın ödünç olarak verildiğinden bahisle tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda ”… Davacının dayandığı banka dekontları banka havale dekontu niteliğinde olup, banka dekontunda paranın davalıya ödünç olarak verildiğine dair bir açıklama bulunmamaktadır. Havale karine olarak borç ödeme vasıtası niteliğinde olup, havale dekontunda yer alan miktarın karşı tarafa borç olarak gönderildiğinin yasal delillerle ispatlanması zorunludur. Havale dekontunda paranın davalıya borç olarak gönderildiği yazılı olmadığından bu paranın davalıya borç olarak gönderildiği kabul edilemez. Davacının dayandığı havale dekontu yazılı delil başlangıcı niteliğinde de değildir ve olayda miktar itibariyle tanık dinlenemez ve tanık beyanlarına dayalı olarak hüküm tesis edilemez. Davacının iddiasını yasal delillerle ispatlaması gerekmekte olup bu hususta herhangi bir delil sunamadığından…” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır.Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Somut olayda davacının tacir olmaması mutlak ticari davanın söz konusu olmaması nedeniyle ticaret mahkemesi görevli değildir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esas hakkında karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Her ne kadar davacı istinaf talebinde göreve ilişkin itirazda bulunmamış ise de görev kamu düzenine ilişkin olup her aşamada göz önüne alınması gerekir. Kamu düzeni nedeniyle yapılan istinaf incelemesinde davacının istinaf taleplerinin esasına girmeksizin kararın kaldırılmasına ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davacının İstinaf talebinin KABULÜNE,İlk derece Mahkemesi KARARININ KALDIRILMASINA, Dosyanın, gerekçede belirtilen hususlara göre incelenerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere mahkemesine İADESİNE,İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle alınması gereken harcın mahsubuyla eksik 125,50 TL harcın ilk derece mahkemesince davalıdan hazine adına tahsiline, İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan 203,00 TL (istinaf başvuru harçları toplamı) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacı tarafça istinaf gider avansı yatırılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,Karar tebliği, harç takibi ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda oy birliği ile KESİN olarak verilen karar, açıkça okundu. 14/04/2023