Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/801
KARAR NO: 2021/2081
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2018
NUMARASI: 2017/509 2018/1258
DAVANIN KONUSU: Elatmanın Önlenmesi (Satın Almaya Dayalı)
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/509 Esas, 2018/1258 karar sayılı kararı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı ile müvekkili idare arasında imzalanan 07/05/2009 tarihli Gayrimenkul Satış Sözleşmesi ile idare mülkiyetinde bulunan İstanbul … Toki Projesi … ada, … parsel, … nolu bağımsız bölümün davalıya satıldığını, davalının satış sözleşmesi gereği, taksitlendirilen borç bakiyesini sözleşmede belirtilen şekilde aylık taksitler halinde 84 ay vadeyle ödemeyi kabul ve taahhüt etmesine rağmen bu yükümlülüğü yerine getirmediğini, bunun üzerine davalıya ihtarname çekildiğini, ihtarnamenin yerine getirilmediğini, bu nedenlerle davalı ile müvekkili idare arasında imzalanan 07/05/2009 tarihli Gayrimenkul Satış Sözleşmesinin feshine, davalının İstanbul … Toki Projesi … ada, … parsel, … nolu bağımsız bölüme vaki müdahalenin men’ine ve taşınmazdan tahliyesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili ile davacıya vekaleten … Bankası Hadımköy Şubesi arasında 07/05/2009 tarihinde Toplu Konut Projesi Gayrimenkul Satış Sözleşmesi imzalandığını, davacı tarafça müvekkiline satışı yapılan dükkan 19/06/2009 tarihinde müvekkiline teslim edildiğini ve bu tarihten kısa bir süre sonra yan duvarlarından ve tavanından su almaya başladığını, kullanılamaz hale geldiğini, dükkan teslim alındığını tarihten bu güne kadar gizli ayıplı olması nedeniyle hiçbir şekilde kiraya verilemediğini, müvekkilinin ayıplı farkettikten sonra davacıya bildirdiğini ancak ayıbın giderilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle, aleyhe olan tüm beyanları kabul etmediklerini, haksız ve mesnetsiz olarak ikame edilen huzurdaki davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 04/12/2018 tarih, 2017/509 Esas, 2018/1258 Karar sayılı “Davanın REDDİNE” kararı davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili, taşınmazın 07/05/2009 tarihinde teslim edildiğini, sözleşme ile öngörülen taksit ödeme yükümlüğünün davalı tarafından yerine getirilmediğini, taşınmazın ayıplı olmasına bağlanan hukuki sonuçlar ile sözleşme edimlerinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının farklı olduğunu, davacının 6502 Sayılı Yasada ayıplı ürünler nedeniyle öngörülen seçimlik haklarından sözleşmeden dönme veya bedel indirimi yapılması hakkını kullanmadığını, davacının sadece peşinat ödeyerek taşınmaza sahip olması ve buna ek olarak tazminat almasının sözleşme hukukuna ve adalete aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı davalının sözleşme edimlerini yerine getirmemiş olması nedeniyle sözleşmenin feshi ve dava konusu taşınmaza vaki müdahalenin men’ini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 30. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/174 Esas sayılı dosyasında yapılan inceleme ile taşınmazın ayıplı olduğu ve ayıbın henüz giderilmediği, davacının davalıya ayıplı mal teslim etmiş olması nedeniyle sözleşmenin feshini talep edemeyeceği gerekçesiyle açılan davayı reddetmiştir. Dosya kapsamında bulunan gayrimenkul satış sözleşmesi incelendiğinde sözleşmenin adi yazılı şekilde düzenlenmiş olduğunu, davaya konu taşınmazın bedelinin Kdv hariç satış bedelinin 142.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, 35.500,00 TL peşinat yatırılmış olduğu, 106.500,00 TL’nin 84 aylık vade içerisinde taksitlerinin ödenmesinin kararlaştırıldığı görülmektedir. Dosya kapsamındaki tapu kaydında sözleşmeye konu taşınmazın dükkan vasfında olduğu ve davacı adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Dava konusu taşınmazın davalıya teslim edildiği ve taşınmazın taksitlerinin ödenmediği hususlarında herhangi bir anlaşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Türk Ticaret Kanunun 4. maddesi ve 5/2. maddesi ile özel yasalarda hangi davaların ticari dava olduğu açıkça yazılmıştır. Mutlak ticari davalarda tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın ticari nitelikte olduğunu kabul edilen davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki taraf için ticari sayılan konulardan doğan davalardır. Nispi ticari davadan söz edebilmek için iki koşulun bir arada olması gerekir. Birinci koşul her iki tarafın da tacir olması, ikinci koşul ise dava konusu uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesi ile ilgili olmasıdır. Sözleşmeye konu taşınmazın dükkan vasfında olması tek başına uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülmesi için yeterli olmayıp, uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması için her iki tarafın tacir olması ve yapılan işlemlerin de tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olması gerekmektedir. Dosya kapsamından dava konusu taşınmazın dükkan vasfında olduğu görülmekte ancak davalının tacir olup olmadığı, satış sözleşmesinin tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Bu nedenlerle davalının tacir olup olmadığı, tacir ise yapılan sözleşmenin davalının ticari faaliyetleri kapsamında olup olmadığının araştırılması ve soncuna göre görev hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkemenin kabulüne göre de yerinde keşif yapılarak taşınmazın durumu ve kullanımda olup olmadığı tespit edilerek davalı tarafın ayıplar nedeniyle davacıya karşı hukuki yollara başvuru hakkı bulunduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak mahalline iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının İstinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/509 Esas, 2018/1258 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,Dosyanın, gerekçede belirtilen hususlar çerçevesinde yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine İADESİNE, 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan ilk derece mahkemesince hazine adına tahsiline, İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yolu harcının talep halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin esas karar ile birlikte ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda oy birliği ile KESİN olarak verilen karar, açıkça okundu.17/11/2021