Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2019/3489 E. 2020/103 K. 20.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3489
KARAR NO : 2020/103
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/02/2019
NUMARASI : 2017/1063 2019/86
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/01/2020
İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1063 Esas, 2019/86 karar sayılı kararı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.
Dosya incelendi. Davacı vekili davası ile müvekkili banka tarafından davalı ile aralarındaki sözleşmeye istinaden kullandırılan ABD doları cinsindeki kredinin ödenmeyerek temerrüde düşürüldüğünü, alacağın tahsili için İst. …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini bu nedenle itirazın iptaline, takibin devamına, %20 inkar tazminatı, masraf ve ücreti vekalete hükmedilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabı ile davacının açmış olduğu davanın kredi sözleşmesinden kaynaklandığını borcun varlığını kabul etmemek ile beraber davacı ile olan aralarındaki sözleşmenin 13.maddesinde tahkim şartının bulunduğu, bu nedenle HMK 413. Maddesi gereğince davanın usulden reddine, yine sözleşmenin 13. maddesinde yetkili mahkemenin Manamandaki ticari tahkim merkezi olduğu belirtilerek yetkisizlik sebebi ile usulden reddine, davacının yabancılık teminatı yatırması gerektiğinin MÖHUK 48/2 maddesi gereğince emredici hüküm olduğunu, müvekkilinin davacı ile imzaladığı bu sözleşme ile dava dışı …Bank A.Ş. ile İş Sözleşmesi ile doğrudan bağlantılı olup, davalı ile dava dışı şirket arasındaki organik bağın da bulunduğunu, bu nedenle husumet yöneltilemeyeceğini kredi sözleşmesinin kesin hükümsüz olduğunu, zira aylık net ücretler toplamının 5 katını aşmamak üzere verilecek kredilerin ifade edilmekle maaşın tam 10 katı kredi kullandırıldığını, böyle bir kredi sözleşmesinin kesin hükümsüz olduğunu, yine davacıya sözleşme gereği borçlarınında bulunmadığını, müvekkilinin bankaya getirdiği işlevin primleri hesaplandığında borçlu değil aksine alacaklı olacağını bu nedenle davanın reddine, %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesi istenmiştir. İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/12/2016 tarihli ilamı somut olayda davalının usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmede belirlenen yetki şartı gereği uyuşmazlığın bu şartta belirlenen sözleşmenin 13. Maddesi ile ilgili yasa ve mahkemesi belirlenip ihtilafta tahkim şartının öngörüldüğü ve öncelikle bağlayıcı biçimde iradelerin bu yönde uyuştuğu MÖHUK 40 ve 47. Maddeleri gereğince mahkemenin yargı hakkının bulunmadığı, tahkim şartının bulunduğu belirtilerek HMK 413. Maddesi gereğince davanın usulden reddine dair verilen kararın istinaf edildiği BAM 19. Hukuk Dairesinin 2017/1116 E-1449 K sayılı ilamı ile ;”…Davacının istinaf taleplerinin incelenmesinde, HMK 114 maddesinde dava şartlarından olan görev, HMK 116. Maddesinde de ilk itirazlardan olan tahkim hususu düzenlenmiştir. Davacı bankanın yabancı bir tüzel kişi olup merkezinin de Bahreyn olduğu, MÖHUK md. 48/2’ye göre Türk Mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleri ile karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadırlar. Yabancılık teminatının dava şartı olduğu ve ilk önce yabancı tüzel kişi olan davacı için yabancılık teminatı yatırılmasına karar verilmesi gerekecektir. Mahkemece yapılması gereken öncelikle davacı bankanın hangi ülke uyruğuna tabi olduğunun kesin ve net olarak tespit edildikten sonra bu ülke ile Türkiye Cumhuriyeti arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) sözleşmesi bulunup bulunmadığı, eğer böyle bir sözleşme var ise bu kişiyi teminattan muaf tutulacağı, eğer böyle bir sözleşme yok ise, MÖHUK md 48/2 maddesine göre teminat yatırılması gerektiğinden, yabancı şahıslar tarafından karşılanması gereken, bu teminat dava ve takip şartı olduğundan ve mahkemece kamu düzeni niteliğinde olan bu kararın resen nazara alınması gerektiğinden mahkemece bu husus irdelenmeden işin esasına girilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.Dava konusu kredinin dosyanın incelenmesinde ne tür bir kredi olduğu da anlaşılamamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle kredinin türü de belirlendikten sonra dava şartı olan ve kamu düzenini ilgilendiren mahkemenin görevi hususunda da bir değerlendirme yapılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu hususlara riayet edilmemesi de usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmış olduğundan davalının istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine ”dair karar verilmiştir.Mahkeme tarafından yeniden yapılan yargılama esnasında teminat konusunun açıklığa kavuşturulması açısından Adalet Bakanlığına yazı yazılmış sözleşmenin niteliğinin tespiti açısından taraflara beyanda bulunmak üzere süre verilmiştir. Adalet Bakanlığına yazılan müzekkereye verilen cevapta Bahreyn Krallığı ile aramızda teminattan muafiyeti öngören ikili bir adli yardım sözleşmesi bulunmadığı gibi Bahreyn’in Türkiye’nin taraf olduğu Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi’ne taraf olmadığı fiili mütekabiliyete ilişkin olarak ise; Türk vatandaşlığının Bahreyn’de dava açmaları halinde teminat göstermekle yükümlü olmadıkları yalnızca yasal işlemler için kanunda belirtilen harç miktarlarının tahsil edildiği, söz konusu uygulamanın Bahreyn vatandaşları ve yabancılar için farklılık göstermediği, hukuki durumun bu şekilde olduğu, Türkiye’de dava açan ya da davaya katılan Bahreyn uyruklu gerçek ya da tüzel kişilerin teminattan muafiyet tanınıp tanınmayacağı hususunun yargı yetkisi ve taktir hakkı dahilinde değerlendirmek konusunun mahkemenin keyfiyetinde olduğu bildirilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda ; davacının sunduğu davalıdan sadır olan davacıya yazılmış 16/06/2011 tarihli yazıda kendisinin şahsi ihtiyaçları, okul harçları ve ailesinin ihtiyacı için kredinin alındığı anlaşıldığından, kredinin 6502 Sayılı Yasa uyarınca tüketici kredisi hükmünde olduğu davacı tarafça davalının ticari amaçla kredi alındığına dair kanıtlar ve belgeler sunmadığı, aksine davalının davacının grup şirketlerinden olan … A.Ş. Çalışanı olduğu, kredinin kullanımı esnasında tacir olmadığı, kendi adına kredi kullandığı gerekçeleriyle dava şartı yokluğunda davanın usulden reddine dair karar verilmiştir. Davalı vekili kararı istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, görevli mahkemenin tüketicisi mahkemesi olmayıp iş mahkemesi olduğunu, taraflar arasında iki adet sözleşme bulunduğunu, sözleşmelerin kredi sözleşmesi gibi görünmesine rağmen buradaki amacın davalının işçilik alacaklarını ve hakkettiği pirimi garanti altına almak olduğunu belirterek yargılama aşamasında ileri sürdüğü tahkim husumet ve yetki itirazlarını tekrar etmiş, teminat alınmamasına ilişkin kararında yerinde olmadığını belirtmiştir.
G E R E K Ç E :Davalının davacı banka ile imzaladığı kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali ve takibin devamı istemiyle İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine açılan davanın icra takibine konu sözleşmenin tüketici sözleşmesi olduğu gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı üzerine istinaf edilen kararın dairemizce incelendiği, yapılan incelemede sözleşmenin tüketici sözleşmesi olup olmadığı konusunun yeterince irdelendikten sonra karar verilmek üzere ilk derece mahkemesinin kararının kaldırıldığı yeniden yapılan yargılama esnasında taraf beyanları, dosya kapsamı ve dosya içerisine alınan “kredi anlaşması” başlıklı sözleşme ve ekinde tarafların imzası bulunan ve kredinin şahsi ihtiyaçlar için kullanıldığına dair beyan ve tüm dosya kapsamına göre icra takibine konu alacağın dayanağı sözleşmenin tüketici sözleşmesi olduğu, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1063 Esas 2019/86 Karar numaralı ilamının yerinde olduğu anlaşılarak istinaf taleplerinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,İstinaf kanun yolu başvurusu için alınması gereken harcın mahsubuyla eksik 10,00 TL’nin davalıdan ilk derece mahkemesince hazine adına tahsiline, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuran davalı üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda oy birliği ile KESİN olarak verilen karar, açıkça okundu. 20/01/2020