Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2019/2830 E. 2022/1325 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2830
KARAR NO: 2022/1325
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/06/2019
NUMARASI: 2016/593 2019/675
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 20/06/2019 tarihli ve 2016/593 Esas, 2019/675 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi. Davacı vekili 22/06/2016 tarihli Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine sunmuş olduğu dava dilekçesi ile; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/127 Esas sayılı dosyası ile müvekkilinin davalılardan olan alacağının tahsili için dava açıldığını, dosyada talep ettikleri müvekkilinin davalılardan olan masraf alacağına işlemiş faizin tahsili noktasında herhangi bir beyanları olmadığını, faiz alacağından açıkça feragat edilmediği sürece bu alacağın hukuki varlığını koruduğunu, alacaklının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ile faiz alacağının talep edilebileceğini, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/127 Esas sayılı dosyasına konu alacağın müvekkiline ödenmesi için İstanbul …Noteriliğinin 24/12/2010 tarih … ve … yevm. nolu ihtarlarının keşide edildiğini, söz konusu ihtarnamenin davalıların tümüne tebliğ edildiğini, ihtarnamelerin tebliği ile birlikte davalıların temerrüde düşürüldüğünü, temerrüde birlikte müvekkilinin alacağına faiz işlemeye başladığını, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dosyasmda alınan bilirkişi raporunda davalıların ihtarnamelerin tebliğ tarihi itibariyle temerrüde düştüğünün temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini talep edilebileceğini belirttiklerini, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/127 Esas 2015/375 Karar sayılı 06/05/2015 tarihli hükmü ile ¨ 1.435.334,38’nin davalılardan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, davalıların temerrüde düşürüldüğü tarih olan 01/01/2011 ile takip açılış tarihinden 1 gün öncesine ait olan 15/06/2016 tarihleri arasında mahkemece hüküm altına alınan ¨1.435.334,38’ye işlemiş olan faiz alacaklarının tahsili amacıyla yukarıda ayrıntılı yazılı icra takibinin başlatıldığını, icra takibinin başlatıldığı tarih itibariyle zamanaşımının kesildiğini, faiz için icra takibi başlatılan gün itibariyle asıl alacağın ödenmediğini, Bakırköy 4 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/127 Esas 2015/375 Karar sayılı 06/05/2015 tarihli kararının Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2015/39080 Esas 2016/12973 Karar sayılı 12/05/2016 tarihli ilamı ile onandığını, müvekkili tarafından başlatılan icra takibinde ¨1.435.334,38 ‘lik asıl alacağa temerrüt tarihi olan 01/01/2011 ile icra takibinin başlatıldığı tarih olan 16/06/2016 tarihleri arasında değişen oranlarda temerrüt faizi işletildiğini, izah edilen nedenlerle davalıların itirazının iptaline, takibin devamına davalılar aleyhine %20 den az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedil mesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekilinin 25/08/2016 tarihli cevap dilekçesinde; Davaya zaman aşımı yönünden itirazlarını olduğunu, faiz alacağının talep ve dava hakkı zamanaşımına uğramış olmakla beraber, faiz alacağı zaman aşımına uğrayıncaya kadar bu faizin ifasını isteme hakkının saklı tutulmadığını, 18/03/2009 tarihinde vekaletten azile zamanaşımının işlemeye başladığını, 24/12/2010 tarihli ihtarname ve 22/12/2011 tarihli ana para alacağı davasında faiz istenmediğini, 5 yıllık zamanaşımının dolduğu 18/03/2014 tarihinde kadarda faiz istenmediğini ve faiz hakkının saklı tutulmadığını, dava konusu olayda değişen oranlarda temerrüt faizi işletilemeyeceğini, müvekkillerinin ticari işletmeleriyle ilgili olmadığından davada ancak %9 yasal faiz istenebileceğini, davacının icra inkar tazminatı isteyemeyeceğini, izah edilen nedenlerle, davanın zamanaşımı yönünden ve esastan reddini, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddini, davacının tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir. Davalı … vekilinin 02/03/2017 tarihli dilekçesini özetle; Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasından giriştiği icra takibine, borçlu gösterilen müvekkili …’nun vaki itirazlarının iptali talebiyle açılan iş bu davada, davacı vekilinin , mezkur takibinin dayandığını Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/127 Esas -2015/375 Karar sayılı kararın oluşturduğunu, zira anılan mahkemede faiz talep etmedikleri için faiz ile ilgili alacaklarının mahkeme hükmüne konu edilmediğini, dolayısıyla bu faizi hedefleyen alacaklarının tahsiline özgü icra takibinde davalı müvekkili gibi diğer davalıalrın da vaki itirazlarının iptali gerektiğini ileri sürdüğünü, alacak müedeinin , bu davanın konusu haline getirdiği Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibin Bakırköy 4. Asilye Ticaret Mahkemesinde görülüp halen kesinleşmemiş bir kararda yazılı alacakları bakımından , anılan davada talep edilmemiş faize şamil olduğu dile getirildiğini, talep bu olunca ancak bir mahkeme kararı ile varlığı ve miktarı belirlendiğini alacaklarına ait faiz taleplerinin, dayandığı mahkeme kararında alacağın temelinin vekalet akdi olduğu açıkça yazılı olduğu halde , kendiliğinden ticari işlere özgü bir faiz oranıyla hesaplayıp muhayyel bir meblağa ulaştıran davacının bu talebini , ilamsız icra takibine konu etmesi haklı , makul , meşru sayılamayacağı gibi böylesine asılsız bir takibe vaki itirazının haksız olduğunu söyleyebilmek de olası görünmediğini, bu nedelerle itirazın iptali davasının usulden reddine karar verilmesini, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp karara bağlı alacaklarının faiziyle alakalı olduğu, dava dilekçesindeki açıklamasıyla belirlenebileceğine göre, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde karara bağlanan alacakları doğrudan hukuki sebebinin vekalet akdine bağlandığını ve bu hususun nihai kararda açıkça yer aldığını hatta bu tavsife karşı davacının herhangi bir itirazının bulunmadığını, onun asıl alacağının doğduğu tarihe nazaran , eldeki davaya konu etmek istediği faiz alacaklarının da zamanaşımına uğradığını, davanın esasına daha girilmeksizin zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı vekilinin dilekçesinin 3. Sahifesinde zikrettiği ve faiz alacakların zamanaşımına dair açıklamaları da malesef hukuki olmadığı gibi dayandığı içtihatlarla buna dayandırıldığı ileri sürülen anlatımları birbiri ile çeliştiğini, davacının henüz kesinleşmemiş bir mahkeme kararına konu ve vekalet akdinden kaynaklandığı tavsif olunmuş alacaklarının , o dava içinde hiç bir biçimde ileri sürülmemiş faizleri yönünden müvekkili davalının temerrüdünden bahsedilebilmesi , sunulan delillere nazaran mümkün olmadığı gibi halen düzeltme itirazları sebebiyle Yüksek Yargıtay Başkanlığında bulunan Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin nihai kararına konu dava dosyasında davacının alacağını doğurduğunu ileri sürdüğü vekalet ilişkisinden azil tarihinin 18/03/2009 olduğunu, onun bu azilden önce yaptığını bildirdiği harcamalarının ise olsa olsa en geç vaki azil ile muaccel hale geldiğini kabul etmek gerekeceğini, bu hale göre bu tür harcamalarının faizleri de olsa olsa 19 Mart 2014 tarihine kadar istenebileceğinden eldeki davaya konu talep zamanaşımı ile malül olduğunu, hal bu olunca , yargılamanın safahatinde diğer davalıların özellikle zamanaşımına temas eden itirazları sebebiyle davacının ileri sürdiüğü açıklamalarda hukuki bir tutarlılık bulunmadığını, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde karara bağlanan kesinleşmemiş davacı alacakların hukuki sebebi o mahkemece Vekalet Akdinde bağlandığına göre , dava konusu icra takibinde ticari faizi talebinin de usule dayanan bir yönü olmadığını, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde karara bağlanan kesinleşmemiş alacakların hukuki sebebi vekalet akdine bağlandığına ve faize ilişkin talebinin ise gerek anılan davada gerekse 2009 tarihinde azle nazaran, takip tarihine kadar geçen 6 yıllık sürede herhangi bir biçimde saklı tutulmadığını, davaya konu talebin esası yönünden de reddi gerektiğini, temerrüde dair eldeki davanın konusu oluşturan takip dışında davalı müvekkilinine hitaben yapılmış bir bildiriminde bulunmadığını, kendisi zaten faiz alacağı olan takip konusu alacak iddiasına ayrıca faiz istenmesinin de yasal bir dayanağının bulunmadığını, sonuç olarak açıklanan nedenlerle ,davaya usulsüz tebligat sebebile sonradan karar verildiği ve halen Yargıtay Başkanlığında bulunan dayanak dava dosyasının henüz incelenmemiş olduğu gözetilerek, aşamarlarda ayrıntılı beyanda bulunma haklarının saklı kalmak suretiyle , tamemen asılsız, yersiz ve zamanaşımı ile malul iş bu davanın, mahkemenin iş bölümü bakımından görevsiz olduğunu, davacı talebinin zamanaşımına uğradığını, iddianın İİK hükümlerine binaen ileri sürülmesi karşısında , müstakil bir davaya konu edilmesi gerektiği de belirlenerek mesmuiyeti /görülebilirliği bulunmadığını, sebepleriyle ilkin usulden, bunun mümkün olmaması halinde açıklaması yapılan sebeplerden esası bakımından reddine karar verilerek yargılama giderleri ile müvekkili yararına hükmolunacak vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştrir. Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi Mahkemesinin 20/06/2019 tarih, 2016/593 Esas, 2019/675 Karar sayılı ”Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİNE; Davacının , davalılar …, … ve … aleyhine açtığı davanın zaman aşımı nedeniyle REDDİNE, Davacının, davalılar … ve … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulü ile ; bu davalıların Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨864.319,46 asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA, Davacının, davalı … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulü ile ; bu davalının Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨866.678,92 asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA” ilişkin kararı davacı ile davalılar …, … ve … tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, mahkemece zaman aşımı değerlendirmesinin hatalı yapıldığını, 31/01/2019 tarihli duruşmada zaman aşımı itirazının reddine karar verildiği, buna rağmen karar duruşmasında bir takım davalılar yönünden alacağın zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle red kararı verildiğini, mahkemenin faiz alacağının kendine özgü hukuki ntieliğinde ve bu alacağa ilişkin zaman aşımı süresinin işlemeye başladığı tarihte yanılgıya düştüğünü, asıl alacak ve tazminat zaman aşımı süreleri ileriye doğru işlerken bağımsız faiz davalarında zaman aşımı süresi davanın açıldığı tarihten geriye doğru hesaplanmak gerektiğini, Yargıtay içtihatlarının bu yönde olduğunu, davalı … tarafından yasal süre içerisinde cevap dilekçesi verilmediğini, bu nedenle zaman aşımı definin ileri sürüldüğünün kabul edilemeyeceğini, kararın kaldırılmasını ve davanın tamamının kabulüne karar verilmesini talep ederek istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı …, … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle, Mahkemece verilen kararın hukuka yasalara hak ve nesafete aykırı olduğunu, gelinen aşamada müvekkili olan davalıların üstün hukuki yararı bakımından zaman aşımının dosya bakımından dolmadığını, temerrüt faiz alacağının 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, önceki kararın verildiği tarihte asıl alacağın zaman aşımına uğramadığını, kararın verilmesiyle zaman aşımının kesilerek yeniden başladığını, cevap dilekçelerinin süresinde dosyaya verildiğini ancak dosya arasına girmediğini, mahkemece taleple bağlı olma ilkesinin uygulanmadığını, mahkemece faiz türü hakkında da hatalı karar verildiğini, davacı şirketin ticari işletmesiyle ilgili bir işlem olmadığını, mahkeme kararıyla diğer borçluların ödeyeceği miktarın da müvekkillerine yüklendiğini, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacının vekalet sözleşmesinden kaynaklanan faiz alacağının tahsili için başlattığı icra takibine davalıların itirazı üzerine açılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece taraf delilleri toplanılmış, bilirkişi incelemesi yapılmış ve bir kısım davalılar yönünden davanın zaman aşımından reddine bir kısım davalılar yönünden de kısmen kabulüne karar verildiği görülmüştür. Mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı, bu nedenle zaman aşımı süresinin 5 yıl olduğu, zaman aşımı sürelerinin alacağın muaccel olduğu tarihte başladığını, somut olayda zaman aşımı süresinin davalılar tarafından davacının azledildiği tarihte başlaması gerektiği belirtilerek süresinde zaman aşımı definde bulunan davalılar yönünden dava tarihi itibariyle zaman aşımı süresinin dolduğunu gerekçesinde belirtmiştir. Zarar gören 6098 sayılı TBK’nin 163. maddesine dayalı olarak zararının tamamını müteselsil sorumluların birinden ya da bir kaçından talep etmesi durumunda müteselsil sorumlular diğer sorumlulardan talepte bulunulması gerektiği ya da zarardan kusurları oranında sorumlu olmaları gerektiği savunmasında bulunamazlar. Ancak bireysel sorumlulukta olduğu gibi müteselsil sorumlulukta da zarar görenin talebine karşı bazı durumlarda savunma sebepleri mevcut olabilir. Bu husus 6098 sayılı TBK’nin 164. maddesinde “Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir.”  şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre anılan madde gereğince zarar verenlerin ileri sürebileceği def’îler, ortak ve kişisel def’îler olarak ikiye ayrılmıştır. Buradaki def’îlerin, itirazları hatta takas beyanı gibi yenilik doğuran hakları da kapsayacak şekilde geniş yorumlanması gerekir. Bütün zarar verenleri ilgilendiren ve onların hepsi için tazminattan kurtulma ya da belirli bir oranda indirim imkânı tanıyan def’iler ortak def’îlerdir. Bu def’îler daha çok zarar görenin durum ve davranışlarıyla ilgilidir. Örneğin ortak def’î, zarar görenin ortak veya kişisel kusuru, yüksek gelir durumu, bünyevi istidadı, zarara razı olması ve bazı umulmayan olaylar şeklinde ortaya çıkabilir. Kişisel def’iler ise sadece bu defîye sahip olan zarar vereni ilgilendirir ve tazminattan kurtulma veya indirim sadece onun lehinedir. Örneğin takas, ayırt etme gücünden yoksunluk, zamanaşımı, ibra, zarar görenin o sorumlu açısından teselsülden vazgeçmesi veya zarar verenin kusurun diğer müteselsil sorumlularda olduğu kendisinin kusursuz olduğu savunması kişisel def’î niteliğindedir. (Yargıtay HGK 2017/11-146 Esas 2021/835 Karar Nolu kararı) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 151 inci maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir. TBK’nın 152 nci maddesi gereğince, asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına, uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur(818 sayılı BK.131). Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi esas No: 2021/8435 karar No: 2022/433 ) TBK nın 147 maddesi gereğince vekalet sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda zaman aşımı süresi 5 yıldır, zamanaşımı alacağın muaccel olduğu zamandan başlar. Zamanaşımının başlaması için temerrüde düşürülmek zorunlu değildir. Borcun muaccel olması yeterlidir. Muacceliyet, alacaklının borçludan, borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisidir. Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış olup, ayrıca alınan bilirkişi raporunun taraf, mahkeme ve istinaf kanun yolu denetimine olanak sağlayacak şekilde düzenlenip, hükme esas alınmaya yeterli olduğu, mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu anlaşılmakla davacı ve davalılar …, … ve …’ın tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince davacı ve davalılar …, … ve …’ın istinaf kanun yolu başvurularının ESASTAN REDDİNE, İstinaf kanun yolu başvurusu için davacı taraftan alınması gereken harcın mahsubuyla eksik 36,30 TL’nin davacıdan hazine adına tahsiline, İstinaf kanun yolu başvurusu için davalılar …, … ve …dan alınması gereken harcın mahsubuyla eksik 44.441,83 TL harcın bu davalılardan hazine adına tahsiline, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulanlar için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuran taraflar üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde yatıranlara iadesine, Dosya üzerinden yapılan inceleme ve müzakere sonucunda HMK 361. madde uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde verilecek dilekçe ile Yargıtay’ın ilgili hukuk dairesi nezdinde temyizi kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/06/2022