Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3146
KARAR NO: 2021/162
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 20/06/2018
NUMARASI: 2012/170 Esas – 2018/602 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 03/02/2021
İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/06/2018 tarihli, 2012/170 Esas, 2018/602 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkil …’in kayınbirderi …’a ait davalı şirkete 80.000TL borç para verdiğini, ancak vekdiği parayı vadesi gelince tahsil edemediğini, müvekkilin her ne kadar davalı şirkette sigortalı olsada kayın biraderi olan davalı şirket sahibi … ile kar ortaklığına da dayalı elektronik gerilim hattı döşeme işleri yaptığını, davalının müvekkilden borç para istediğini, müvekkilin …’a 80.000TL verdiğini, bu para karşılığında herhangi bir belge vs istemediğini, ancak davalı nın takip dayanağı belgeyi imzalayıp müvekkile verdiğini, …’un müvekkili silahla tehdit edip darp ettiğini, bu konu ile ilgili Küçükçekmece 6.ACM 2012/77 esas sayılı dosyasıyla devam ettiğini, müvekkil davalı firmadan alacağını İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunulduğu, ancak davalının borca ve ferilerine itiraz ettiğini, bu nedenlerle itirazların iptali ile takibin devamına, %40’tan aşağı olmama üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …’in müvekkil şirket yetkilisi olan …’un ablası olan …’in kocası olup bir dönem müvekkil şirkette çalıştığını, davacının sigortalı işçi değil de şirket ortağı olduğu iddasının doğru olmadığını, müvekkilin davacıdan parayı istediği ancak davacının yok demesine rağmen eşinin ısrarları ile verdiği iddiasının tamamının asılsız olduğu devam eden boşanma davası ve içeriği ile açıkça ortada olduğunu, …’un ablası … tarafından davacı aleyhine açılmış olan GOP 4. Alie mahkemesi 2012/109 esas sayılı dosyasının celbini talep ettiğini, icra takibi konusunun ihale sırasında teklif sunulabilmesi amacı ile boş olarak davacıya verildiğini ve sonradan doldurulduğunu, davacının 20/01/2011 tarihinde 80.000TL gibi yüksek bir rakamı müvekkile verdiğini iddia ettiğini, bu miktarı kişinin üzerinde nasıl taşıyabileceğini veya evinde saklayabileceğini, bu nedenlerle davanın reddi ile icra takibinin iptaline, davacının %40’tan az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya hükmedimesine karar verilmesine talep etmiştir. İstinafa konu karar, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/06/2018 tarihli 2012/170 Esas, 2018/602 Karar sayılı ” Davanın kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 80.000 TL asıl alacak, 5.433,34 TL işlemiş faiz, toplam 85.433,34 TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren takipte belirtilen oranlarda faiz uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla ayne devamına, Alacağın % 40’ı oranındaki 34.173,30TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” yönelik kararıdır. Davalı şirket vekili, icra takip dayanağı belgenin davacı alacaklı tarafından sonradan doldurulmak suretiyle hazırlandığını ve bu belgeye dayanarak kötü niyetli bir şekilde müvekkili hakkında icra takibini yapıldığını, oysa ki bu belgenin müvekkili şirket tarafından ihaleye teklif verilebilmesi amacıyla boş ve imzalı bir şekilde teslim edilen belgelerden olduğunu, bu nedenle şirketin davacıya herhangi bir borcu olmadığını, mahkemece bekletici mesele yapılan 13. Sulh Ceza Mahkemesi kararı doğrultusunda takip dayanağı belgeye ilişkin herhangi bir inceleme yapmaksızın ceza dosyasındaki sanığın beraatine karar verilmesi nedeniyle bu kararın esas alınarak karar verilmesinin yerinde olmadığını, davacı tarafından sonradan doldurulmak suretiyle düzenlenmiş olan belge tarihi itibariyle müvekkil şirketin çek karnesi bulunduğunu, davacıdan borç almasının söz konusu olmayacağını, bu kadar büyük bir miktarın davacının üzerinde bulunmasının mümkün olmadığını, kısaca tamamıyla sahtecilik suretiyle düzenlenmiş bir belgenin söz konusu olduğunu bu nedenle mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur.
GEREKÇE : Dava, İİK.’nun 67.maddesien dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davaya ve icra takibine konu edilen bedelin davalı şirkete ödünç olarak verilen bir bedel olup olmadığı, dayanak belgenin davalı şirketin davacıya boş ve imzalı olarak verildiğini iddia ettiği belgelerin davacı tarafından haksız ve kötü niyetli bir şekilde doldurularak icra takibine konu edilip edilmediği hususundadır. İlk derece mahkemece tarafların sunmuş olduğu deliller, icra dosyası örneği, ceza dosyası örneği, aile mahkemesi dosyası örneği, 20/01/2011 tarihli icra takibine dayanak edilen sözleşme dosya arasına alınmıştır. İlk derece mahkemesince, ” ….davalı şirket yetkilisinin davacının kayınbiraderi olup davacının 20/01/2011 tarihli “sözleşmedir” başlıklı davalı şirketin kaşe ve imzasının yer aldığı borç ikrarını içerir belge kapsamında alacaklı olduğunu iddia ettiği, davalı şirketin ise takibe dayanak iş bu belgenin davacı tarafa antetli ve imzalı ancak boş olarak ihale teklifinde düşük teklif verilebilmesi amacı ile verdiği ve davacı tarafından kötü niyetli olarak sonradan doldurulduğu savunmasını ileri sürdüğü saptanmıştır. Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/77 sayılı dosyası kapsamında davacının müşteki, davalı şirket yetkilisinin sanık olarak, alacak ilişkisinden kaynaklı husumet iddiasına dayalı, yaralama suçu kapsamında yargılamanın yürütüldüğü, neticesi ve kesinleşmesi bekletici mesele yapılan İstanbul 13. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013 /40 esas, 2014/812 karar sayılı 28/ 09/2017 temyizde onama sureti ile kesinleşme tarihli kararında davacının sanık, davalı şirket yetkilisinin katılan olarak yer aldığı açığa imzanın kötüye kullanılması suçu kapsamında yürütülen yargılama sonucunda dinlenen tanık ifadelerinde görgüye dayalı beyanlar kapsamında davacı tarafından davalı şirket yetkilisine 80.000 TL’nin borç para olarak verildiği ifadelerinin tespit edildiği, neticeten CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince davacı/sanığın beraatine dair karar verildiği, bu haliyle davalı tarafça 20/01/2011 tarihli “sözleşmedir” başlıklı borç ikrarını havi belgenin aksinin tüm dosya kapsamından ispatlanamadığı, borç ikrarını havi, vade tarihini içerir belge kapsamında davacının davalıdan takip tarihi itibari ile 80.000TL asıl alacak, 5.433,34TL işlemiş faiz olmak üzere neticeten 85.433,34TL alacaklı olup bu tutar yönünden başlatılan icra takibine davalı takip borçlusunun vaki itirazının haksız olduğu, alacağın likit olduğu ve icra takibinin başlatıldığı (01/03/2012) tarih itibariyle 6352 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce oluğu ….” gerekçeleriyle davacı lehine %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedildiği ve davanın da kabulüne karar verildiği görülmüştür. Taraflar arasında davaya konu edilen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasında 01/10/2011 vadeli 20/01/2011 tarihli sözleşmeye dayalı 80.000,00 TL asıl alacak ve 5.433,34 TL işlemiş faiz olmak üzere 85.433,34 TL alacağın tahsili amacıyla takip yapıldığı, davalı şirketin yapmış olduğu itirazda takip dayanağı belgenin davacıya ihale sırasında kullanılmak üzere boş ve imzalı olarak verilen kağıdın kötü niyetli bir şekilde doldurulmak suretiyle icraya koyulduğu belirtilerek itiraz edildiği anlaşılmıştır. İstanbul 13. Sulh Ceza Mahkemesinin aynı belgeye yönelik yapılan suç duyurusu nedeniyle davacı … hakkında açığa imzanın kötüye kullanılması suçu ilendiğinden bahisle açılan kamu davasında sanığın suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verildiği görülmüştür. Taraflar arasında tespit edilen uyuşmazlık noktaları göz önünde bulundurulduğunda, davalı şirketin davacıya imzalı ve boş belge verdiği kendi savunmalarıyla sabittir. İmzalı ve yazısız kağıdı sahibi zararına doldurulduğu iddiasının aynı kuvvette delil ile ispat edilmesi gerekir yani senede karşı senetle ispat yükümlülüğü söz konusudur. Ancak verilen boş ve imzalı belgenin kötü niyetli olarak doldurulduğu yönündeki savunmasına yönelik davalı şirket tatafından soyut iddiadan ileri bir delil sunulmamıştır. Kuşkusuz böyle bir boş kağıda imza atan için durum tehlikelidir. Zira genel hayat tecrübesi, imzalı boş kağıdı karşısındaki veren kimsenin onun üzerine kendisini zararlandırıcı mahiyette ilaveler yapabileceğini bilmesi gerekir. Buna rağmen imzalı boş kağıdı veren kimsenin yaptığı bu işlem hukuki işlemdir. Boş ve imzalı kağıdı veren kişi tehlikeleri peşinen kabul etmiş sayılır. Kendisinden beklenen dikkat ve ihtimamı sarf etmemesi nedeniyle belge içeriğinin iradesine aykırı doldurulduğu yönündeki iddiasını da aynı nitelikte bir delille ispat yükümlülüğünü üzerine alır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/13-619 Esas 2018/919 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince toplanan deliller, delillerin gerekçede tartışılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından davalının istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince davalı şirketinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE, İstinaf başvurusu için yatırılan peşin harcın mahsubuyla bakiye 4.376,95 TL harcın hazine adına davalıdan tahsiline, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuran davalı üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda HMK 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okundu. 03/02/2021