Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2018/3011 E. 2021/638 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3011
KARAR NO : 2021/638
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI : 2014/558 Esas – 2018/649 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/06/2018 tarihli, 2014/558 Esas, 2018/649 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalıların tacir olduklarını, altın, döviz ve iş hanı inşaatı için nakit para sıkıntısı çektikleri bir dönemde davacının taşınmazlarını satarak elde ettiği 144.500,00 TL parayı davalılara 2003 yılında borç olarak verdiğini, davalıların bu paranın bir kısmını ödediklerini, kalan paranın 60.000,00 TL’sini, alınan tüm paraların faizlerini ise aradan 5 yıl geçmesine rağmen ödemediklerini, davacı parasının ödenmesini istediğinde, davalıların ödeme güçlüğü çektiklerini söylediklerini ve borç ile faizi hesaplayarak davacıya bir kambiyo senedi düzenleyerek, 600.000,00 TL’lik sözleşme isimli bir belge verdiklerini, bu sözleşmede davalıların 2003 yılı öncesinden başlamak üzere davacıya bileşik faiz ödeyeceklerini kabul ettiklerini, kambiyo senedinde belirtilen vade olan Haziran 2008’de de borcun ödenmemesi üzerine, davacının vadeden bir yıl sonra senedi Kartal …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile cebri icraya intikal ettirdiğini, davalıların ise aralarında yaptıkları sözleşme isimli belgeyi delil olarak mahkemeye sunarak senedin bir teminat senedi olduğunu iddia ettiklerini ve borç ile faize itiraz ettiklerini, Kartal 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/391 E sayılı dosyasında açılan davada, davaya konu senedin teminat senedi olmadığı, ”Sözleşme” isimli belgenin yoruma tabi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiğini, davalıların bu kararın kesinleşmesinden sonra Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/271 E sayılı dosyasında açtıkları menfi tespit davasında, davalıların lehine karar vererek, borç miktarının 60.000,00 TL olduğu sonucuna vardığını, bu kararın Yargıtay tarafından kötüniyet tazminatı da eklenmek suretiyle onandığını, oysaki sözleşme isimli belgenin her iki tarafa da sorumluluklar yükleyen ve faizlerin nasıl ödeneceğini belirten bir sözleşme olduğunu, yapılan yargılamalarda bu hususların göz ardı edildiğini, asıl alacak devam ettiği sürece faiz alacağının da asıl alacaktan ayrı olarak takip ve dava konusu edilebileceğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıların tacir olmaları, aldıkları parayı ticari işlerinde kullandıkları ve verdikleri sözleşme isimli belgedeki kabulleri dikkate alınmak suretiyle, borç verilen 144.500,00 TL ana paranın bileşik faizinin hesaplanıp, sözleşmede ödendiği belirtilen paranın faizden düşülerek 10.000,00 TL’sinin bileşik faizi ile birlikte, davacının ödenmeyen, ancak ödendiğinde dahi zararını karşılamayan geçmiş günler faizi dikkate alınarak 10.000,00 TL’nin kanuni faiziyle birlikte, toplam 20.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalıların adına kayıtlı taşınmazın 3. Şahıslara devir ve temlikini engellemek adına üzerine tedbir konulmasına, yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesiyle özetle; müvekkillerinin davacıdan 31/12/2002 tarihinde 9.500,00 TL, 2003 yılı sonu ve 2004 yılı başlarında 135.000,00 TL borç para aldığını, o gün için bu borçlara bir vade tanınmadığı gibi, bir faizinde kararlaştırılmadığını, müvekkillerinin aldıkları borcun 70.000,00 TL’sini Eylül 2005, 15.000,00 TL’sini ise Ağustos 2006 tarihinde ödediklerini, bakiye kalan borç için ise teminat teşkil etmek üzere davacıya 15/08/2007 tarihli boş bir senet verdiklerini, davacının ise sözleşmedir başlıklı kendi imzasını taşıyan yazılı bir belgeyi müvekkillerine verdiğini, müvekkillerinin bakiye 60.000,00 TL borcu ödeyememesi üzerine, davacının senedi borcun tam 10 katı olan 600.000,00 TL üzerinden icra takibine koyduğunu, takibe itirazları sonucu takibin durduğunu, Kartal 3. İcra Mahkemesindeki davada, meselenin genel mahkemelerde yargılanmasının gerektiğine karar verildiğini, Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtıkları menfi tespit davasında ise mahkemenin 60.000,00 TL asıl alacak ve 4.950,00 TL faiz alacağı olmak üzere toplam 64.950,00 TL’lik kısmı aşan miktar yönünden icra takibinin iptaline karar verildiğini, kararın temyizi sonucu Yargıtayın karşı taraf aleyhine %40 kötüniyet tazminatına da hükmederek kararı onadığını, davacının bileşik faiz taleplerinin menfi tespit davasında reddedilmek suretiyle karara bağlanmış olduğunu, bu hususta kesin hüküm itirazında bulunduklarını, tarafların tacir olmadıklarını, taraflar arasındaki temel ilişkinin adi karz sözleşmesine dayalı olması nedeniyle borcun zamanaşımına uğradığını, davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, müvekkillerinin temerrüde düştüğü tarihin Haziran 2008 olduğunu, borçlunun fiilen gerçekleşmiş bir zararının olmadığını, bundan sonra ileri sürülmesine de muvafakat etmediklerini, davacının uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorunda olduğunu belirterek, davacının bileşik faize ilişkin davasının, munzam zarar davasından tefrik edilerek, bileşik faize ilişkin davanın Kesin Hüküm itirazları nedeniyle reddine, munzam zararla ilgili olarak yapılacak yargılama neticesinde ispatlanamayan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İstinafa konu karar, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/06/2018 tarihli 2014/558 Esas, 2018/649 Karar sayılı ” Bileşik faize ilişkin talep yönünden davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, Aşkın zarara ilişkin talep yönünden sübut bulmayan davanın reddine,” yönelik kararıdır. Davacı vekili, mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin 12/11/2014 ve 21/08/2015 tarihli raporlardaki hukuki nitelendirmeleri kararına dayanak yaptığını ancak hukuki konularda bilirkişiye başvurulamayacağını, faiz alacağının başlangıç tarihi ve faiz türüne ilişkin olarak kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğu gerekçe gösterilerek ret kararı verildiğini ancak Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararında bileşik faizin reddine ilişkin bir hüküm bulunmadığını, davalıların 14/04/2014 tarihli dilekçelerinde tarafların bileşik faiz konusunda anlaştıklarına dair beyanda bulundukları, davalıların yaptıkları yeminde parayı iş hanı inşaatında kullanıklarını beyan ettiklerini, bu nedenle davalıların tacir olduklarını ve mahkemece faiz hesabı yapılması gerektiği halde reddediliğini, aşkın zarar konusunda da mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmadığını, geçmiş günlerin faizinin davacının zararını karşılayıp karşılamadığı konusunda inceleme yapılması gerektiğini, hesaplanması gereken faizin Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince hesaplanan 4.950,00 TL’lik miktardan daha fazla olduğunu, davacının kendisine ait taşınmazı satmak suretiyle davalılara borç verdiğini bu konudaki tanıkların dinlenmediğini, mahkemenin yalan yemini gerçek gibi kabul ederek karar verdiğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.
GEREKÇE : Davacı taraf davalılarla ticari karz niteliğinde alacak borç ilişkisinin bulunduğunu ileri sürerek bileşik faiz ve aşkın zararı talep etmektedir. İlk derece mahkemesi yaptığı yargılama sonucunda, davacı tarafın bileşik faiz istemiyle ilgili olarak Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/271 Esas sayılı dosyasıyla yargılama yapıldığı, bileşik faiz istenmeyeceğine dair verilen kararın Yargıtayca onandığı bu nedenle bu talebe ilişkin kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle ret kararı vermiş; aşkın zarara ilişkin olarak ise davacının talebi doğrultusunda davalılara yemin yaptırıldığı yapılan yeminde davalıların borç verilmesi için gayrimenkul satılmasının kararlaştırıldığına dair bir anlaşmanın bulunmadığına dair yemin etmiş olmaları nedeniyle ret kararı vermiştir. Dosya kapsamında bulunan Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/271 Esas 2012/100 Karar sayılı kararı bulunmakta, bu davada … ve …’ın … aleyhine 30/03/2011 tarihinde menfi tespit istemli dava açtıkları görülmektedir. Karar incelendiğinde, …’in Kartal … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile takibe koyduğu 600.000,00 TL’lik senet üzerine … ve …’ın Kartal 3. İcra Hukuk Mahkemesine itirazda bulundukları, Kartal 3. İcra Hukuk Mahkemesince taraflar arasındaki sözleşmenin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle ret kararı verildiği, bunun üzerine menfi tespit davası açıkları görülmektedir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda taraflar arasındaki ” sözleşmedir ” başlıklı 15/08/2007 tarihli belgeye göre …’in 60.000,00 TL alacağı bulunduğu, belge tarihi ile sözleşme tarihinin aynı olduğu, Hali ve Celil’in senedin 60.000,00 TL’lik kısmını kabul ettikleri, taraflar arasındaki ticari karz iddiasının kanıtlanamadığı bu nedenle senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu gerekçesiyle … ve … Kartal …. İcra Müdürlüğü dosyasına 60.000,00 TL asıl alacak 4.950,00 TL işlemiş faiz yönünden borçlu olduklarının tespitine karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. …’in menfi tespit davası esnasında cevap olarak taraflar arasındaki ilişkinin ticari karz ilişkisi olduğunu ileri sürdüğü, borç olarak verilen paranın 4 adet taşınmaz satılmak suretiyle verilmiş olduğu, icra takibine geçmeden önce … ve … yaptıkları geri ödemelerin paranın alındığı tarihler itibariyle bileşik faiz hesabı ve yasal faiz hesabına göre mahsup edildiğini ileri sürdüğü görülmektedir. Davacı taraf her ne kadar Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararda sözleşmedeki faizin türü ve başlangıç tarihiyle ilgili bir inceleme yapılmadığını, gerekçesinde ve hüküm fıkrasında buna değinilmediğini ileri sürmüş ise de, davacının bileşik faiz ile ilgili taleplerini Asliye Ticaret Mahkemesine sunmuş olduğu, mahkemece taraflar arasında düzenlenen ” sözleşmedir ” başlıklı belgeyle senedin birlikte değerlendirilerek senet bedelinin 60.000,00 TL olduğu, sözleşmenin niteliği, taraflar arasındaki ilişki değerlendirilerek talep edilecek faizin de 4.950,00 TL olduğunun hesaplandığı, verilen bu kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiş olduğu görülmektedir. Asliye Ticaret Mahkemesince taraflar arasındaki hukuki ilişki irdelenmek suretiyle davacının alacağının hesaplanmış olduğu, bu bakımdan verilen hükmün uyuşmazlığın bütünü bakımından yani davacının talep etmiş olduğu hem faiz alacağı hem müspet zararlar bakımından kesin hüküm niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Müspet zarar bakımından ilk derece mahkemesince davalılara yemin yaptırılmış, davalılar paranın ne şekilde kendilerine verileceğine ilişkin bir bilgilerinin olmadığını, arsa bedeline göre ödeme yapacaklarının davacıya söylemediklerine dair yemin ettikleri görülmüş, bu nedenle müspet zarar bakımından kesin hüküm olmadığı kabul edilse bile davalıların yapmış olduğu yemin nedeniyle davacının iddiasının ispatlanamamış olduğunun kabulü gerekmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık bakımından hem kesin hüküm niteliğinde bir karar bulunması hem de yapılan yargılama aşamasında davalıların ileri sürülen iddialara ilişkin olarak yemin etmiş olmaları nedeniyle istinaf başvurusunun reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Açıklanan tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Dairemiz ilk derece mahkemesi kararını hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,İstinaf başvurusu için yatırılan peşin harcın mahsubuyla bakiye 23,40 TL harcın hazine adına davacıdan tahsiline, Davanın ve dosya üzerinde yapılan yargılamanın niteliği ve avukatlık asgari ücret tarifesi göz önünde bulundurularak aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan için vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan yargılama giderlerinin kanun yoluna başvuran davacı üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda oy birliği ile KESİN olarak verilen karar, açıkça okundu. 25/03/2021