Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2018/1928 E. 2020/1021 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1928
KARAR NO : 2020/1021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2018
NUMARASI : 2014/13 Esas – 2018/84 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/02/2018 tarihli, 2014/13 Esas, 2018/84 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın Adapazarı Şubesi kredi kartı borçlusu davalının imzaladığı sözleşmeye istinaden 25/09/2013 tarihi itibariyle 48.659,29 TL borcu bulunduğunu, davalının kredi işleyişi ile ilgili edimlerini yerine getirmemesi üzerine Sakarya …. Noterliği’nin 02/03/2001 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname gönderildiğini, borçlu tarafından müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmaması nedeniyle temerrüde düştüğünden davalı aleyhine 27/03/2001 tarihinde 14.436,91 TL olan alacaklarının ferileriyle tahsili için mahkememizin 2001/1899 D. iş sayılı ihtiyati haciz kararı ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından icra takibine başlandığını, takip sonucu hacze kabil menkul ve gayrimenkul malvarlığı bulunmadığından ilgili icra dosyasındaki alacaklarının 26/07/2002 tarihi itibariyle faiz ve masraflar dahil olarak 48.659,29 TL için aciz vesikasına bağlandığını, mahkememizin 2013/435 D. iş sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararına istinaden İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından icra takibine başlandığını, davalının takibe itiraz ettiğini, davalının itirazının haksız ve kötü niyetli olup takibi sürümcemede bırakmaya yönelik olduğunu, borçlunun zamanaşımı itirazının yerinde olmadığını, fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu, bu nedenlerle davalının haksız ve kötü niyetli itirazının iptaline, takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yagrılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın davacısı …’nin sıfat yönünden yok hükmünde olduğunu, davalının %98,50’sinin TMSF’ye ait olduğunu bu nedenle takipte ve davada alacaklı taraf sıfatı ile “devreden … adına TMSF namı adı altında devam olunabileceğini, gerek icra dosyasında gerekse işbu davada davacının hukuki sıfattan yoksun olup davanın reddi gerektiğini, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile girişilen takip sonucu müvekkilinin adresinde haciz yapılarak müvekkiline ait menkul malların icra marifetiyle satışa çıkarıldığını, bir icra takibi varken İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takibe girişilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, aynı borca ilişkin yeniden mükerrer takip yapılamayacağını, mükerrerlik nedeni ile davaya itiraz ettiklerini, icra takip dosyasına konu aciz vesikasının incelenmesinde faizin yanlış hesaplandığını, 20.826.917,365 TL olması gerekirken 48.659,29 TL olarak hesaplandığını, alacaklının aciz vesikasına dayalı takipte takip tarihinden itibaren %165 faiz talep etmişse de aciz belgesine bağlanmış olan alacak hakkında faiz işleyemez hükmü bulunduğunu, davacının talep etmiş olduğu %165 faizin kanuna aykırı olduğunu, müvekkili tarafından davacı aleyhine İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/19 E. sayılı dosyası ile aciz vesikasının iptali davası açıldığını, aciz vesikasının iptali halinde işbu davaya konu takip dosyasının ve işbu davanın hükmü kalmayacağından İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/19 E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını, usul ve yasaya aykırı davanın usul, esas, husumet ve mükerrerlik yönünden reddine, davacının inkar tazminatına mahkum ediilmeini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 06/02/2018 tarih, 2014/13 Esas, 2018/84 Karar sayılı “Davanın kabulüne, Davalının İstanbul …. İcra Dairesi’nin … E sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 3.206,57 TL asıl alacak, 45.452,72 TL işlemiş faiz, toplam 48.659,29 TL için iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, hüküm altına alınan 48.659,29 tl’nin %20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İİK 143/4 madde gereğince asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinin reddine, ” kararı davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı banka, faiz taleplerinin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçeleriyle istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı banka, davalının kredi kartı harcamalarından doğan borcunu ödemediğini, alacaklarının tahsili istemiyle başlattıkları icra takibine davalının haksız itirazının iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delilleri toplanmış, davalının kredi kartı borcundan dolayı davacı banka tarafından icra takibinde haklı olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44/2. maddesine göre; “Kart çıkaran kuruluşlarca açılacak davalarda 1086 sayılı HUMK.’nun görevine yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır.” Bu yasal düzenleme karşısında, 01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir.28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarında ise görevli mahkeme, anılan Kanunun 3/1-k-l,4/3,73/1,83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmelidir.Mahkemece, açıklanan görev hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek somut olayda 15/01/2014 tarihinde davanın açıldığı dikkate alındığında Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeden işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2018/2620 Esas , 2019/2544 karar, 15.04.2019 tarihli kararı da bu yöndedir.Bu durumda mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından davacının istinaf taleplerinin esasa ilişkin hususları incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açılanan nedenlerle:Davacının istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf başvurularının KABULÜNE,HMK 353. maddesine göre İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 06/02/2018 tarih, 2014/13 Esas, 2018/84 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,osyanın gerekçede belirtilen sebeplerle sonucuna uygun bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararımızın taraflara tebliği ile gerekli işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan harçların talep halinde kendisine iadesine, 54,40 TL harcın ilk derece mahkemesince davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yargılaması esnasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,Karar tebliği, harç takibi ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,Dair; tarafların ve vekillerinin yokluğunda, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince KESİN olarak oy birliğiyle karar verildi.09/07/2020