Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2018/1836 E. 2019/1474 K. 25.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
19. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1836
KARAR NO : 2019/1474
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHK
TARİHİ : 26/12/2017
NUMARASI : 2016/136 Esas – 2017/1225 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/06/2019
İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİnin 26/12/2017 tarihli, 2016/136 Esas, 2017/1225 Karar sayılı dosyasında verilen karar istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.
Dosya incelendi.Davacı vekili, taraflar arasında 17/06/2012 tarihli “…. Palace Hisseli Gayrımenkul Satış Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşme ile davalı satıcı şirkete ait … İli, … İlçesi, … Mevkiindeki … pafta, … ada, … numaralı parselin 7/10920 hissesinin müvekkiline satışının düzenlendiğini; karşılığında 29.650,00 TL satış bedelinin kararlaştırıldığını; müvekkilinin 17/06/2012 tarihinde davalı şirkete 650,00 TL peşinat ödendiğini; ayrıca kalan 29.000,00 TL içinde 37 adet senet düzenlendiğini; ancak müvekkilinin sözleşmeyi imzaladıktan sonra internet üzerinden yaptığı araştırmada, davalı şirket hakkında çok sayıda olumsuz yazıyı görmesi üzerine sözleşmeden caymak istediğini; bu istemini 20/06/2012 tarihinde bir dilekçe ile davalı şirkete bildirdiğini; dilekçeyi davalı şirkete elden teslim ettiğini; sonrasında da davalı şirketle defalarca görüşüp, caymak istediğini, ödediği paranın ve verdiği senetlerin kendisine iadesini istediklerini ancak sonuç alamadıklarını belirterek; müvekkilince bonoların iadesi beklenirken, davalıca 6 adet bononun Üsküdar …. İcra Müdürlüğünün… sayılı dosyasıyla takibe konduğunu; bu sebeple davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek; sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığı sebebiyle geçersiz olduğunu; bu sebeple geçersizliğine hükmedilerek, geçersiz sözleşme sebebiyle alınan senetlerin ve paranın iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının sözleşmeyi kendi isteği ve iradesiyle imzaladığını; hataya düşürüldüğünü iddia etmişse de bunu ispat etmesi gerektiğini; davacının amacının ödeme yapmaktan kaçınmak olduğunu; tarafların şekle aykırı bir sözleşmeyi imzaladıktan sonra, karşı taraf edimlerini yerine getirmişse artık şekli şartı ileri süremeyeceğini; bunun MK 2. maddeye karşın ileri sürülmesinin kötü niyetli olduğunu belirterek:; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 26/12/2017 tarih, 2016/136 Esas, 2017/1225 Karar sayılı “davanın reddine” kararı davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı, kabul kararı verilmesi gerekirken red kararı verilmesinin doğru olmadığı gerekçeleriyle istinaf talebinde bulunmuştur. Davacı, davalı ile imzaladığı 17/06/2012 tarihli “İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 26/12/2017 tarih, 2016/136 Esas, 2017/1225 Karar sayılı ” başlığı altında imzaladığı sözleşme uyarınca tatil hakkını kullanmadığını, davalı şirkete 650,00 TL ödeme yaptığını, sözleşmeden dönme fesih hakkını 20/06/2012 tarihli dilekçeyle bildirdiği halde davalının sözleşmeyi fesh etmediğini ileri sürerek sözleşmesin feshi ile bu sözleşme uyarınca ödediği bedelin davalıdan tahsiline, sözleme nedeniyle verdiği bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece,taraflar arasındaki sözleşmede davacıya 03-10 Ağustos arasında her yıl yedi günlük yararlanma sağlandığı; sözleşmenin bu sebeple devre tatil sözleşmesi olarak değerlendirilip; ortaya çıkan hakkın ayni hak olmadığı düşünülebilirse de; taraflar arasındaki sözleşmenin 2. maddesindeki düzenleme sebebiyle bu sözleşme devre mülk sözleşmesi olduğu, devre mülk sözleşmesinden doğan hak ayni hak olup, o vakit olayımızdaki sözleşmenin geçersiz olduğu ve davanın kabulünün gerektiği; davacının cayma istemini davalıya bildirmesi gerektiği; bunun dava şartı niteliğinde olduğu; ihtardan evvel dava açılamayacağı; cayma hakkının şekli geçersizlik dışındaki sebeplere dayanılması halinde 14 gün içinde, şekil şartına uyulmamış olması halinde ise, cayma süresinin sonundan itibaren 1 yıl içinde olduğu; her ne kadar sözleşmeden itibaren 1 yıl geçmeden iş bu dava açılmışsa da, davadan evvel cayma hakkının usulünce davalıya tebliğ edilmediği; davacının bunu dilekçe ile gerçekleştirdiğini bildirdiyse de, sadece dilekçe fotokopisinin bulunduğu; davalıya bunun elden teslim edildiğine dair bir imzanın/ şerhin bulunmadığı; bu hususun tanıkla da ispatının mümkün olmadığı; Noter kanalıyla yapılması gerektiği; sözleşmenin geçersizliği sebebiyle açılan davalar yönünden de cayma ihtarının şart olduğu; usulünce ihtar çekilmeden açılan davanın zamanından önce açılan dava niteliğinde olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacının istinaf sebeplerinin incelenmesinde, Dava konusu edilen sözleşme ve ekindeki belgeler incelendiğinde davacı ile davalı şirket arasındaki hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi yapıldığı, yapılmış olan bu sözleşmenin resmi şekilde olmadığı, taraflar arasında adi olarak yapılmış bir sözleşme olduğu, sözleşmeye göre davacının davalı şirkete ait tesiste bulunan Stüdyo daireyi 29.650,00 TL karşılığında satın aldığı, dosyada mevcut bulunan sözleşme uyarınca davacının toplam 650,00TL peşinat ödemesi yaptığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında resmi olmayan şekilde yapılan sözleşme gereğince davacının ödeme edimlerini yerine getirdiği halde davalının taşınmazın teslimine ilişkin edimini yerine getirmediği, hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi başlıklı davaya konu sözleşmenin taşınmaz hissesi devri vaadini de içeren ve yılın bir döneminde konaklama imkanı sağlayan devre tatil sözleşmesi mahiyetinde olduğu, devre tatil sözleşmesinin yükümlülüklerinden kaçınılmak için bu şekilde hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi şeklinde tanzim edildiği, bu şekli ile esasen sözleşmenin batıl olduğu ve her zaman bunun ileri sürülerek ödenen edimin geri istenebileceği, sözleşme geçerli kabul edilse davacı tüketicinin edimini ödeme edimini yerine getirmiş olsa bile uzun süreli yaralanma detaylarının belirsiz olduğu ve bu hususların bir haksız şart mahiyetinde de olduğu, Satıcının herhangi bir şekilde sözleşmeyi yerine getirdiği ispat edilmediğinden celp edilen tapu kaydına göre de davacı adına da herhangi bir tapu kaydı olmadığı bu şekilde davacı tarafından ödenen bedellerin TKHK gereğince davacıya iade edilmesi gerektiği ayrıca Devre Tatil sözleşmeleri Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 6.maddesi gereğince devre tatil sözleşmelerinde cayma süresinin on gün olduğu ancak bu sürenin hizmet ediminin tüketiciye ifa edildiği tarihte işlemeye başlayacağı, davacının devre tatil hakkını kullanmadığı sabit olduğuna göre, bu süre henüz işlemeye başlamadığı ve sözleşmenin bu süre içerisinde askıda olduğu, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 50/6 maddesinde ” tüketicinin , tecrübe ve muayene ettiği tarihten itibaren 14 gün içinde her hangi bir sebep göstermeksizin ve hiç bir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin cayma hakkını kullanabileceği, cayma hakkının kullanılması ile devre tatil ve buna bağlı diğer sözleşmelerin sona ereceği” hüküm altına alındığı, öncelikle davacı tüketicinin hiç tatil yapmadığı ve fiili kullanım başlamadığı ve fiili kullanımda bulunmadığı, bu kapsamda henüz fiili kullanım başlamadığından cayma süresinin başlamayacağı, dolayısıyla sözleşmede belirtilen cayma hakkının devam ettiği ve davacı lehine sözleşmeden dönmek için yasal şartların oluştuğu, ayıplı hizmetin bulunduğu, davalının sunulan yeni dönem hizmetini kabul zorunluluğu bulunmadığı, toplanan delillere göre davacının davasının sabit olduğu anlaşılmakla, taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğunun tespiti ile, davacının ödemiş olduğu 650,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacı tarafından davalı tarafa verilen 29.000,00 TL bedelli 37 adet bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. İstinaf sebepleri ve dosya kapsamında yapılan incelemede verilen karar ve gerekçesi göz önüne alındığında ilk derece mahkemesinin davanın reddine yönelik kararı usul ve yasaya aykırı olduğundan açıklanan bu nedenlerle ve HMK 353.maddesi gereği duruşma yapılmadan dosya üzerinde inceleme yapılarak davacının istinaf talepleri yerinde görülmüş olup, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,Davacının istinaf talebinin KABULÜNE, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 26/12/2017 tarih, 2016/136 Esas, 2017/1225 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,Davanın KABULÜ ile, … numaralı, 17/06/2012 tarihli 29.650,00 TL bedelli, ” … Hisseli Gayrimenkul Satış Sözleşmesi ” nin geçersiz olduğunun tespitine, bu sözleşme nedeniyle davacının davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, Davacı tarafından davalı tarafa sözleşme nedeniyle verilen 29.000,00 TL bedelli 37 adet bonodan dolayı davacının borçlu olmadığı hususunun tespiti ile, sözleşme nedeniyle davacı tarafından davalı şirkete ödenen 650,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Harçlar kanunu uyarınca alınması gerekli olan 2.025,39 TL nispi harcın davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydına, Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 3.558,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin 196,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın talep halinde davacıya iadesine İstinaf kanun yolu başvurusu için alınması gereken harcın mahsubuyla eksik 8,50 TL’nin davacıdan ilk derece mahkemesince hazine adına tahsiline,İstinaf kanun yolu başvurusu nedeni ile davacı tarafından yapılan 31,50 TL posta giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İstinaf başvurusu nedeni ile yapılan yargılamanın niteliği ve A.A.Ü.T. hükümleri göz önünde bulundurularak davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, Hem ilk derece yargılaması hem de istinaf başvurusu üzerine yapılan yargılama nedeni ile davacının yatırmış olduğu gider avanslarından artan kısımların ilk derece mahkemesince talep halinde taraflara iadesine,Dair; dosya üzerinde, tarafların ve vekillerin yokluğunda oy birliği ile KESİN olarak verilen karar, açıkça okundu.25/06/2019