Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2050
KARAR NO: 2023/1710
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/04/2022
NUMARASI: 2017/473 Esas, 2022/301 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Taraflar arasındaki alacak davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına yönelik verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden … Turizm’in, diğer müvekkili …’na ait şirket olduğunu, davalılardan … Şirketi’nin de diğer davalı …’nun tek hissedarı olduğu şirket olduğunu, aynı zamanda davalı …’nun müvekkili …’nun babası olduğunu, davalı … şirketi … Otel’ini işletmekte olduğunu ve şirketin tek malvarlığının bu şirket olduğunu, Müvekkili …’nun ticaretle yoğun olarak ilgilendiği dönemde babası …’nun isteği üzerine babasına ve babası tarafından kurulan … Şirketi’ne sürekli farklı meblağlarda borçlar verdiğini, 2006-2008 arasında davacılar tarafından davalılara verilen borçların toplam tutarının 818.658,84 Euro’yu bulduğunu, bu borcun sadece 25.918,64 Euro’su davalılarca müvekkile geri ödenmiş olduğunu, davalının müvekkilinin babası olması, müvekkilin o dönem ticaretle ilgilenmesinden ötürü iyi bir kazancının olması ve babasının otel işletmek üzere kurduğu şirketin ayakta kalabilmesi için müvekkilinin bu denli büyük meblağlarda borçlar verdiğini, müvekkillerinin davalılara büyük meblağlarda borçlar verdiği 2006-2008 yılının sonunda 27/10/2008’de taraflar borcun geri ödenmesine dair mutabakatlarını yazılı hale getirme ve borcun geri ödenmesi usulünü belirlemek amacıyla 27/10/2008 tarihli protokol imzaladıklarını, davalıların, protokol ile müvekkillerinden aldıkları parayı 01/07/2009 tarihinden itibaren 48 ayda aylık 20.000,00 Euro’luk taksitler ile geri ödemeyi taahhüt etmiş olduklarını, protokol tarihi ile ilk ödeme tarihi arasında 9 aylık bir süre bulunması sebebiyle müvekkillerinin alacağını teminat altına almak amacıyla Şubat 2009’da davalı şirketin bir kısım hissesi müvekkilin şirket adına devredilmiş olduğunu, ancak protokol gereğince 01/07/2009’dan itibaren ödenmesi gereken taksitlerin ödenmediğini, davalı …’ın şirketi yönetmeye devam ettiğini ve şirketi borçlandırmaya devam ettiğini, 01/02/2010 tarihinde davalılara ait olan ve üzerinde otelin bulunduğu Muğla İli, Dalaman İlçesi, … Köyü, … Ada, … ve … nolu parseller üzerine …’tan kredi kullanılarak 17.500.000,00 TL’lik ipotek konulmuş olduğunu, ayrıca 2010-2012-2013 yıllarında farklı krediler kullanılmış olduğunu ve taşınmazlar üzerindeki ipotek yükünün arttırılmış olduğunu, şirketin iflasa sürüklendiğini gören müvekkili şirketin, alacağının teminatını teşkil etmek üzere devraldığı hisseyi herhangi bir bedel almadan ve yaklaşık 70.000,00 USD’yi bulan devir ve iade masraflarını dahi kendisi karşılayarak Aralık 2010’da …’na iade ettiğini, müvekkillerinin faiziyle birlikte alacaklı oldukları yaklaşık 900.000,00 Euro’yu tahsil edememiş olduğunu, ellerinde herhangi bir teminat kalmadığını, protokolün 7. Maddesinde zikredilen gayrimenkullerin satışından da 1 TL bile alamamış durumda şirketle olan bağlarını koparmış olduklarını, müvekkilinin özellikle 2015 yılında yaptığı harcamaların bir kısmının davalı şirket tarafından karşılanmış olduğunu, yargılama sonucunda tespit edilecek ve müvekkili lehine hükmedileceğini düşündükleri alacak tutarı tahakkuk etmiş faizlerle birlikte 1,5-2 milyon Euro’ya yaklaşacağını, oteli, otelin üzerinde bulunduğu taşınmazların ve otelin işletme belgesinin sahibi olan davalı … şirketinin tüm hisselerine teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini belirterek ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile davalı …’nun … San. Ve Tic. Ltd. Şti’deki hisselerinin 3.kişilere devrinin engellenmesine ve davalı … San. Ve Tic. Ltd. Şti’ye ait Muğla ili, Dalaman İlçesi, … köyü, … ada, … parsel ve diğer davalı …’na ait Muğla ili, Dalaman ilçesi, … köyü, … ada, … parsel sayılı taşınmazların 3.kişilere devrinin engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama neticesinde toplanacak deliller ve yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilecek toplam alacak tutarına arttırılmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL’nin işlemiş faiziyle birlikte davalılardan alınarak müvekkillere ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı Dalaman … San. Tic. Ltd. Şti ve … dilekçesinde özetle; hukukun genel kuralı olarak bu tür alacak davalarının davalının ikametgahındaki mercilerde açılması gerektiğini, bu itibarla İstanbul Mahkemelerinin yetkili olmadığını, yetkili mahkemenin davalıların ikameti olan Ortaca icra ve mahkemeleri olduğunu, davacıların davalılara borç verdiklerini, borç alıp verme işleminde tarafların herhangi bir ticari faaliyeti olmadığını, tarafların birbirlerine mal alıp vermemiş olduğunu, borç ilişkisinin ticaretle ilgisi olmadığını bu itibarla ticaret mahkemelerinin görevli olmadığını, asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu, davacılar vekilinin dava dilekçesinde … San. Tur. Ltd. Şti. Davalı gösterilmiş olduğunu, bu şirketin resmi kayıtlarının incelenmesinde davacılara ödemesi yapılmamış borç kaydının bulunmamakta olduğunu, bu itibarla davalı sıfatıyla husumet tevcihi yanlış olduğunu, davacı … ile Davalı …’nun baba oğul olduğunu, davacı babasının işyerine gelir 2014 yılından bu yana bir kısım giderlerinin davalı baba tarafından karşılanmış olduğunu, karşılamaya da devam edilmekte olduğunu, ilk itirazlarının kabulü ile sabit ve varit olmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davanın açılmamış sayılmasına…” karar verilmiş olup, karar süresinde davacılar vekilince istinaf edilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın ikame edildiği 2017 tarihinde uyuşmazlığın yazılı yargılama usulüne tabi olduğunu, tensip zaptında da HMK 118-315 maddeleri gereğince yazılı yargılama usulü uygulandığını, 7251 sayılı kanunla 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun m.58 uyarınca miktar veya değeri 500.000,00 TL’ye kadar olan davalar basit yargılama usulüne tabii tutulduğunu ancak işbu davayı ikame edilen tarihte bu miktarın hala daha 100.000,00 TL olduğunu, eğer ki bir kanun değişikliği söz konusu ise ve ilgili kanun değişikliği İlk Derece Mahkemesi huzurunda görülen davada uygulanacak ise Sayın Mahkemenin bu hususta bir ara karar oluşturması ve taraflara tebliğ etmesinin gerekli olduğunu, İlk Derece Mahkemesi son duruşmaya kadar bu hususta hiçbir karar vermemiş, ara karar oluşturmamış olmasına rağmen son celsede ilgili uyuşmazlığın basit yargılama usulüne tabii olduğunu belirterek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup istinaf başvurusunun kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesine cevap dilekçesinde özetle; davanın açılmamış sayılması kararının yerinde olduğunu, zamanaşımı ve esasa dair itirazlarda bulunularak istinaf talebinin reddini talep etmiştir.Dava, ödünç sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır.Davacılar vekilince; müvekkillerinden … Turizm’in, diğer müvekkili …’na ait şirket olduğunu, davalılardan … Şirketi’nin de diğer davalı …’nun tek hissedarı olduğu şirket olduğunu, aynı zamanda davalı …’nun müvekkili …’nun babası olduğunu, davalı … şirketi … Otel’ini işletmekte olduğunu ve şirketin tek malvarlığının bu şirket olduğunu, Müvekkili …’nun ticaretle yoğun olarak ilgilendiği dönemde babası …’nun isteği üzerine babasına ve babası tarafından kurulan … Şirketi’ne sürekli farklı meblağlarda borçlar verdiğini, 2006-2008 arasında davacılar tarafından davalılara verilen borçların toplam tutarının 818.658,84 Euro’yu bulduğunu, bu borcun sadece 25.918,64 Euro’su davalılarca müvekkile geri ödenmiş olduğunu, 2006-2008 yılının sonunda 27/10/2008’de taraflar borcun geri ödenmesine dair mutabakatlarını yazılı hale getirme ve borcun geri ödenmesi usulünü belirlemek amacıyla 27/10/2008 tarihli protokol imzaladıklarını, davalıların, protokol ile müvekkillerinden aldıkları parayı 01/07/2009 tarihinden itibaren 48 ayda aylık 20.000,00 Euro’luk taksitler ile geri ödemeyi taahhüt etmiş olduklarını, protokol tarihi ile ilk ödeme tarihi arasında 9 aylık bir süre bulunması sebebiyle müvekkillerinin alacağını teminat altına almak amacıyla Şubat 2009’da davalı şirketin bir kısım hissesi müvekkilin şirket adına devredilmiş olduğunu, ancak protokol gereğince 01/07/2009’dan itibaren ödenmesi gereken taksitlerin ödenmediğini, davalı …’ın şirketi yönetmeye devam ettiğini ve şirketi borçlandırmaya devam ettiğini, 01/02/2010 tarihinde davalılara ait olan ve üzerinde otelin bulunduğu Muğla İli, Dalaman İlçesi, … Köyü, … Ada, … ve … nolu parseller üzerine …’tan kredi kullanılarak 17.500.000,00 TL’lik ipotek konulmuş olduğunu, ayrıca 2010-2012-2013 yıllarında farklı krediler kullanılmış olduğunu ve taşınmazlar üzerindeki ipotek yükünün arttırılmış olduğunu, şirketin iflasa sürüklendiğini gören müvekkili şirketin, alacağının teminatını teşkil etmek üzere devraldığı hisseyi herhangi bir bedel almadan ve yaklaşık 70.000,00 USD’yi bulan devir ve iade masraflarını dahi kendisi karşılayarak Aralık 2010’da …’na iade ettiğini, müvekkillerinin faiziyle birlikte alacaklı oldukları yaklaşık 900.000,00 Euro’yu tahsil edememiş olduğunu, ellerinde herhangi bir teminat kalmadığı belirtilerek toplanacak deliller ve yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilecek toplam alacak tutarına arttırılmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL’nin işlemiş faiziyle birlikte davalılardan alınarak müvekkillere ödenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup, karar süresinde davacılar vekilince istinaf edilmiştir.Dosyanın tümü üzerinde yapılan inceleme neticesinde,tarafların gelmemesi üzerine 10/11/2021 tarihli oturumda HMK m.150/1 uyarınca dosyanın 1.kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilince 06.12.2021 tarihli yenileme talebi üzerine dosyanın işleme alınarak 02/02/2021 tarihli oturumun davacı vekiline usulünce tebliğ edildiği, bu oturuma davacılar vekilinin mazeret dilekçesi sunmuş olduğu, duruşmanın 27/04/2022 tarihine ertelendiği ve aynı tarihte tarafların duruşmaya katılmamaları sebebiyle duruşma zaptında davacı tarafa duruşma gün ve saati bildirir davetiye gönderilmiş olduğunu belirterek davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.6102 sayılı TTK’nın değişik 28/02/2018 – 7101/61 düzenlemesi ile, 4/2. maddesinde ”ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri Yüz Bin Türk Lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” düzenlemesinin yer aldığı ve yine; 6100 sayılı HMK’nın 320/4. Maddesinde ”basit yargılama usulüne tabi davalarda işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa dava açılmamış sayılır” düzenlemesine yer verildiği anlaşılmıştır.7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun m.58 uyarınca miktar veya değeri 500.000,00-TL’ye kadar olan davalar basit yargılama usulüne tabii tutulmuş olup değişikliğin 28.07.2020 tarih ve 31199 sayı ile yürürlüğe girdiği anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta, eldeki davanın ticaret kanununda yapılan yasal düzenlemenin yürürlük tarihi olan 28.07.2020 tarihinden önce görülmeye başlandığı, yasal düzenlemeden önce açılan eldeki davada HMK m. 320/4 uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin anayasal hak arama hürriyetini ihlal manasına geleceğinden davacının istinaf isteminde haklı olduğu, T.C. YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2018/5948 Esas, 2020/4513 Karar sayılı kararında da; ” Usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır. Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. (29.05.2013 tarih E: 2012/21-1698 K: 2013/779 HGK kararı.) Dava, TTK’nun 4.maddesindeki değişikliğin yürürlük tarihi olan 15.03.2018 tarihinden önce 6.12.2012 tarihinde açılmış, yazılı yargılama usulüne tabi olup ve bozma ilamı sonrasında bu değişiklikten önce 21.12.2017 tarihinde bir kez işlemden kaldırılmıştır. Değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra da davacının 21.05.2018 tarihli celseye mazeretsiz katılmaması üzerine mahkemece, HMK’nun 320/4. maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi şeklinde bir sonuca ulaşılması usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı olacaktır. Bu durumda mahkemece davanın yazılı yargılama usulüne tabi olup davacının ilk kez müracaata bırakmadan sonra, bir kez daha davayı müracaata bırakma hakkının bulunduğunun kabulü gerekirken, yanılgılı gerekçeyle doğrudan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru olmayıp hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” belirtildiği şekilde inceleme konusu dava dosyasının 18.05.2017 tarihinde açıldığı, yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, kanun değişikliğinin ise 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğu, dosyada basit yargılama usulü ile ilgili de taraflara gönderilmiş bir muhtıranın olmadığı anlaşılmakla, HMK m. 320/4 uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin Anayasal hak arama hürriyetini ihlal manasına geleceğinden ve Yargıtay kararında belirtildiği şekilde usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı olacağı gözetilerek davanın açılmamış sayılma kararının kaldırılması gereklidir. Bu itibarla; davacıların istinaf başvurusunun kabulüne, HMK m.353/1-a-5-6 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesi sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacıların istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-5-6 uyarınca İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 27/04/2022 tarih 2017/473 Esas, 2022/301 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.Yukarıda belirtilen kapsamda eksikliklerin giderilmek suretiyle yargılama yapılması hususunda dosyanın kararı veren İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne gönderilmesine, 3.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacılar lehine vekalet taktirine yer olmadığına, 4.Davacıların istinaf başvurusunun kabulüne karar verildiğinden yatırmış olduğu istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 5.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 28/09/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.