Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2023/1220 E. 2023/1040 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1220
KARAR NO: 2023/1040
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 01/02/2023
NUMARASI: 2020/669 Esas 2023/58 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 04/05/2023
Taraflar arasındaki davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı-borçlu hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi açıldığını, davalıya ödeme emrinin 24.07.2020 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının haksız ve kötü niyetli olarak borcunu ödemeyerek 27.07.2020 tarihinde borca itiraz ettiğini, davacı şirketin otomotiv sektöründe faaliyet gösterdiğini, oto alım satım işiyle iştigal ettiğini, davalının davacı şirket yetkilileri ile irtibatta geçerek satılık Mercedes marka bir araç olduğunu, 70.000TL ön ödeme gönderilmesi halinde aracın uygun fiyata kendilerine ayırtılacağını belirttiğini, davacının 19/07/2019 tarihinde …’ın hesabına 70.000TL gönderdiğini, davalının davacıyı oyaladığını birkaç ay içinde davacıdan 40.000TL daha gönderilmesini talep ettiğini, 26/12/2019 tarihinde …’ın hesabına 40.000TL daha gönderdiğini, davacının davalı ile iletişime geçilerek herhangi bir araç alım-satım işlemi gerçekleşmediğinden gönderilen paranın iadesini talep ettiğini, davalının çeşitli bahanelerle davacıyı sürekli oyaladığını, alacağın icra takibi yoluyla tahsil edilme zorunluluğun hasıl olduğunu belirterek, her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak üzere davalının haksız ve itirazın iptali ile borçlunun şimdilik dava konusu 70.000TL borcu avans faiziyle ödemeye ve dava konusu alacağın %20 ‘sinden az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; alacaklı olduğunu iddia eden davacı tarafın kendisine borçlu olduğunu, sahibi olduğu … plakalı … marka otomobilini 600.000TL bedel ile satın aldığını ve otomobili kendi istedikleri şahsa noter vasıtasıyla satış yapıldığını, bu satıştan halen taraflarına borçlu olduklarını, alacakları ile ilgili her türlü talep haklarını saklı tutuklarını, aracın satış evraklarının ilgili noterlikten talep edildiğinde durumun anlaşılacağını, aracın satış tarihindeki fiyat ortalamasının 700.000TL civarında olduğunu, davacı tarafın iddia ettiği … ön ödemesinin söz konusu olmadığını, taraflarına … model araç için ödeme yapıldığını, davacının bu bedelin tamamlanacağını belirtilmesine rağmen ödeme yapılmadığını, paranın talep edildiğinde icra takibinin yapıldığını ve davanın açıldığını ve haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince; “Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE” karar verilmiş, bu karara karşı davalı tarafından süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesindeki savunmalarını tekrarla, taraflar arasında ilişki nedeni ile görevli mahkmeenin Tüketici Mahkemesi olması gerektiği kanaatinde olduğunu belirterek, ilk derece mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Değerlendirme: Dava; satış sözleşmesinden kaynaklanan ödemenin iadesi talebiyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır.Mahkemece genel mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı davalı tarafça tüketici mahkemelerinin görevli olduğu iddiası ile istinaf edilmiştir.6100 s.HMK.nun 1-4.m.leri uyarınca görev kamu düzeni ile ilgilidir. Davanın her aşamasında davaya bakma görevinin hangi Mahkemenin görev alanına girdiği resen incelenecek olup bu husus aynı zamanda da dava şartıdır. 6102 sayılı TTK’nun 6335 sayılı Kanunla değişik 5. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK 4/1-a maddesine göre “Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır”. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TTK’nın 5. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmü yer almaktadır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/3. Maddesine göre de; Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. TTK’nın 4. maddesinde nelerin ticari dava olduğu açıklanmıştır. Buna göre hükümde sayılan dava ve işlerin yanı sıra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar da ticari davadır. Anılan yasa hükümleri gereği, davalı tarafın ticari işletmesi bulunmadığından ve dava konusu da maddede sayılan mutlak ticari davalardan olmadığından davaya bakmaya görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Görev kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her safhasında ve re’sen nazara alınmalıdır.(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2016/19310 Esas, 2019/7331 Karar sayılı ilamı) Asliye hukuk mahkemelerinin görevi ise 6100 s.HMK.nun 2.m.sinde ” (1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. ” şeklinde düzenlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un üçüncü maddesine göre, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun (TKHK) amaç başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir. 6502 Sayılı Kanunun 3. maddesinde “Sağlayıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi, ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Tüketici mahkemelerinin görevi ise ;6502 sayılı TKHK’nın 73.maddesinde düzenlenmiş olup,bu yasal düzenleme uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır.Somut olayda ilk derece mahkemesince verilen kararda da değinildiği üzere taraflardan davalı tacir olmadığından TTK 4.ve5.maddeleri gereğince mahkemece verilen görevsizlik kararı yerindedir.Ancak davalı tüketici mahkemelerinin görevli olduğunu iddia etmiştir.Yukarıda anılan yasal düzenlemeler gereğince taraflar arasındaki araç satış sözleşmesinde davacı şirket aracın alıcısı, davalı gerçek kişi de aracın satıcısı olduğuna göre , davacı 6502 Sayılı Kanunun 3.maddesindeki tüketici tanımına , davalı ise aynı maddedeki satıcı/sağlayıcı tanımına uymamakta olup taraflar arasındaki satış işlemi tüketici işlemi niteliğinde de değildir. İzah edilen nedenlerden dolayı davalının istinaflarının esastan reddi gerekmiştir.Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda; davalının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız yapılması nedeni ile AAÜT m. 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,3.Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden alınmasan yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 04/05/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.