Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2022/4251 E. 2023/121 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/4251
KARAR NO: 2023/121
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2022
NUMARASI: 2022/606 Esas, 2022/611 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/01/2023
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı 07.09.2016 tarihli ve 3.540,00-TL bedelli, 29.10.2016 tarihli ve 2.773,00-TL bedelli, 29.11.2016 tarihli ve 2.773,00-TL bedelli, 29.12.2016 tarihli ve 2.773,00-TL bedelli, 28.02.2017 tarihli ve 2.773,00-TL bedelli, 28.02.2017 tarihli ve 2.773,00-TL bedelli, 29.03.2017 tarihli ve 2.773,00-TL bedelli faturalardan dolayı davalının davacıya borçlu olduğunu, davalı tarafından faturalara itiraz edilmediğini, hatta bir kısmının ödendiğini, davalının müvekkiline toplamda 16.638,00-TL borcu kaldığını, alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine itiraz ettiğini, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını beyan ederek, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; “…1-Davanın 6100 Sayılı H.M.K’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİ ile Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, 2-Görevli Mahkemenin İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,3-6100 sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince taraflardan birinin, bu karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren Mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,..” karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece görevsizlik kararı verilirken aynı zamanda yetkisizlik kararı da verilmesi gerektiğini, yetkili mahkemenin Çeşme Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, kararda yetki yönünden yapılan belirlenmenin usul kurallarına aykırı olduğunu, kararda yer alan, yetkili mahkemeyi gösteren “İstanbul” ibaresinin çıkartılarak kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Borçlu idarenin icra dairesinin yetkisine itiraz etmediğini, bu halde açılan itirazın iptali davasında borçlunun mahkemenin yetkisine itiraz edemeyeceğini, kaldı ki davanın yetkili mahkemede açıldığını, davaya cevap ile sunulmayan yetki itirazının istinaf yoluna başvurularak sunulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu kapsamda davalının istinaf başvurusunun herhangi bir hukuki temelinin bulunmadığını belirterek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklı itirazın iptali davasıdır.Davacı vekili; İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunmuş olduğu dava dilekçesinde davalı Belediye ile aralarında hizmet sözleşmesi bulunduğunu, davalı Belediyenin fatura borcunu ödemediğini, başlattıkları icra takibine de haksız şekilde itiraz ettiklerini belirterek itirazın iptali isteminde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince; davanın ticari dava olmadığı gerekçesi ile davaya bakmakla görevli mahkemelerin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu belirtilmek sureti ile göreve ilişkin dava şartı yokluğundan dolayı davanın usulden reddine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, yetkili mahkemelerin İstanbul değil Çeşme Mahkemeleri olduğunu belirterek görevsizlik kararı ile birlikte aynı zamanda yetkisizlik kararı verilmesini de istemiştir. Mutlak ticari davalar; TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m. 99), İcra ve İflas Kanunu (m. 154), Finansal Kiralama Kanunu (m. 31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m. 22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar; her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar; yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Tüm bu açıklamalar ışığında 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerektiği ve Kanunun 5. maddesi uyarınca ticari davalarda görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu açıktır. Somut olayda; davalı Çeşme Belediye Başkanlığı tacir kabul edilemez. Bu itibarla dava ticari dava olmadığından, davaya bakmakla görevli mahkemeler genel görevli Asliye Hukuk Mahkemeleridir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Her ne kadar davalı vekili tarafından davaya bakmakla yetkili ve görevli mahkemelerin Çeşme Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gerekçesi ile kararın düzeltilmesi talep edilmiş ise de, somut olayda kesin yetki kuralının uygulanmasını gerektirir bir husus bulunmadığı gibi, kararın verildiği tarih itibari ile de henüz usulüne uygun yapılmış bir yetki itirazı mevcut değildir. Kaldı ki, görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen göz önünde bulundurulmalıdır. Bu itibarla ilk derece mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. İstinaf taleplerinin reddi gerekmektedir.Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda; davalının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız yapılması nedeni ile AAÜT m. 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 3.Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin olarak yatırılan 80,70TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20‬‬TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 25/01/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.