Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/3575
KARAR NO: 2022/3004
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/07/2022
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/12/2022
Taraflar arasındaki davada; dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Başkanı … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davalı ile müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisi gereği müvekkili tarafından davalıya çeşitli malzeme, iş ve hizmet üretimi işlerini yerine getirdiğini, müvekkilinin üstlendiği işleri yaptıkça davalıya faturalandırdığını ancak bir kısım faturaların müvekkili şirkete ödenmediğini, bu sebeple müvekkilinin 33.508,46 TL alacağı için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.160,80 TL asıl alacak ile 3.347,66 TL faiz alacağı üzerinden takibin devamını, asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanmasını, % 20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; “…1-Dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine, Mahkememizin Görevsizliğine,2-Görevli mahkemeninin İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna,3-HMK 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine belirtilen süre içerisininde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,..” karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin müvekkiline tebliğ edilmeden görevsizlik kararı verildiğini, müvekkilinin iddia edilen malları teslim almadığını, dava giderleri ile vekalet ücretine ilişkin sadece İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemelerine gönderilmesi halinde ne olacağına dair karar oluşturulduğunu ancak görevli mahkemede dava açılmaması halinde yargılama giderleri ile vekalet ücretinin nasıl oluşturulacağına dair bir hükmün bulunması, görevsizlik kararı veren mahkemenin hükümleri arasında bulunması gerekirken, anılan hükme kararda yer verilmediğini belirterek, görevsizlik kararı her ne kadar hukuka uygun olsa da gerekçeli kararın hükmünde düzeltme yapılarak yeniden esas hakkında karar verilmesini talep etmiştir. Dava, İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. 6100 s.HMK.un 1.m.sinde görevin belirlenmesi ve niteliği;” (1) Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” şeklinde düzenlenmiştir.Bu yasal düzenlemeye göre,görev kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi,taraflarca ileri sürülmese dahi Hakim tarafından davanın her aşamasında resen incelenir. Asliye hukuk mahkemelerinin görevi ise 6100 s.HMK.nun 2.m.sinde ” (1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. ” şeklinde düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 6335 sayılı Kanunla değişik 5. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK 4/1-a maddesine göre “Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır”. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TTK’nın 5. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmü yer almaktadır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/3. Maddesine göre de; Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. TTK’nın 4. maddesinde nelerin ticari dava olduğu açıklanmıştır. Buna göre hükümde sayılan dava ve işlerin yanı sıra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar da ticari davadır. Anılan yasa hükümleri gereği, davalı tarafın ticari işletmesi bulunmadığından ve dava konusu da maddede sayılan mutlak ticari davalardan olmadığından davaya bakmaya görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Görev kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her safhasında ve re’sen nazara alınmalıdır.(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2016/19310 Esas, 2019/7331 Karar sayılı ilamı) 6102 Sayılı TTK’nın 12.maddesine “bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla hakla bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Anılan Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15.maddesinde de ” İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. (Yargıtay 3. HD, 13.02.2019 tarih, 2017/12019E., 2019/1050 K.) Taraflar arasındaki uyuşmazlık,davacı şirket ile davalı arasındaki hizmet alım sözleşmesi kaynaklı olarak davalı tarafından ödenmediği ileri sürülen fatura alacağına ilişkin yapılan ilamsız icra takibine itirazın iptali talebine ilişkin olup,davalı Üniversite tacir vasfında olmadığı gibi taraflar arasındaki hukuki ilişki de ticari nitelikte olmadığı için görevli mahkeme Asliye hukuk mahkemesidir.ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.davalı istinafı yerinde değildir. Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda; davalının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız yapılması nedeni ile AAÜT m. 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine ücreti vekalet takdirine yer olmadığına, 3.Davalı kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 07/12/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.