Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2022/2325 E. 2022/1897 K. 01.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2325
KARAR NO: 2022/1897
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/12/2022
NUMARASI: 2021/832 Esas
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 01/07/2022
Taraflar arasındaki davada, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin verilen ara karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Başkanı … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firma ile davalı arasında “İsim Hakkının Kullanılması ve Dijital Varlık Oluşturma Hizmeti Ön Protokolü” imzalandığını, ön protokolün akabinde taraflar arasında 06/04/2021 tarihli “İsim Hakkının Kullanılması ve Dijital Varlık Oluşturma Hizmeti Sözleşmesi” ve 06/04/2021 tarihli “Sulh ve İbra Protokolü” imzalandığını, bu sözleşmeler kapsamında ön protokol ile belirlenen sözleşme bedeli olan 6.000.000,00 TL’nin 2.000.000,00 TL’sinin isim hakkı kullanım bedeli, 4.000.000,00 TL’sinin ise bağış olarak belirlendiğini, müvekkili şirketin sözleşme kapsamında faaliyet ve edimlerine devam ederken 04/11/2021 tarihinde davalının … ile anlaşma yaptığını, bu sırada davalı tarafından Bakırköy …. Noterliğinin 02/11/2021 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini ve sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, temerrüt koşullarının gerçekleşmediğini, sözleşmenin olağanüstü feshini haklı kılan bir sebep mevcut olmadığını, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, bu nedenlerle davacının menkul ve gayrimenkulleri, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesini arz ve talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olup, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yolun başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında “İsim Hakkının Kullanılması ve Dijital Varlık Oluşturma Hizmeti Ön Protokolü”nün imzalandığını, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklı tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkilinin sözleşme kapsamındaki faaliyet ve edimleri devam ederken, davalı kulübün … ile anlaşma yaptığını, söz konusu durumun dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, haksız rekabet niteliğinde olduğunu, bu nedenle müvekkil firmanın ve ön alım yapan 735 kişinin mağduriyetine sebep olunduğunu, davalı şirket tarafından haksız olarak sözleşmenin feshedildiğini, isim hakkının kullanılması bedeli yönünden yaklaşık ispatın gerçekleştiğini, sözleşme bedelinin ödendiğine dair ödeme dekontlarının, dijital varlığın oluşturulmasına ilişkin ön alım listesi ve kointra işbirliği sözleşmesinin dava dilekçesinde ekli olduğunu, sözleşme kapsamındaki bağış ivazlı nitelikte olmakla, bağış sebebinin ortadan kalkması ile muaccel hale gelmiş ve dosyaya sunulan belgelerle yaklaşık ispatın gerçekleştiğini, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir taleplerini de değerlendirilmediğini beyanla, ihtiyati haciz koşulları oluştuğundan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini talebine ilişkindir.6100 sayılı HMK’nın 389 – 391 maddelerinde ihtiyati tedbir kararının usul ve esasları düzenlenmiş olup, bu yasal düzenlemeye göre; HMK m. 389- “(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. (2) Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır.” HMK m. 390- “(1) İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. (2) Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. (3) Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat e
tmek zorundadır. HMK m. 391- “(1) Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir. (2) İhtiyati tedbir kararında; a) İhtiyati tedbir talep edenin, varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, b) Tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı, c) Tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği, ç) Talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat göstereceği, yazılır. (3) İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Tarafların ihtiyati tedbir talepleri yönünden bu usul ve esaslara uygun inceleme yapılması ve tensip ara kararından ayrı olarak gerekçeli ihtiyati tedbir talebi ara kararı oluşturulup, taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilerek karara itiraz edilmesi veya istinaf yoluna başvurulması halinde yasal süreler göz önüne alınarak gerekli kararın verilmesi ve gerekli işlemin yapılması zorunludur.İstinafa konu olayda davacı avukatın iddia ettiği alacağın varlığı ve miktarı ancak yargılama sonunda belirlenebilecek durumda olup, vadesi gelmiş borçtan sözedilmesi olanaklı değildir. Kaldı ki, ihtiyati tedbire ilişkin yasal şartların oluştuğunun da yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde henüz ispat edilebilir nitelikte değildir.Bu değerlendirmeler doğrultusunda; davacının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davalılar lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınması gereken harçlar peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 01/07/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.