Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2022/1037 E. 2022/1537 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1037
KARAR NO: 2022/1537
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2021
NUMARASI: 2021/652 Esas, 2021/703Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
Taraflar arasındaki alacak davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava konusu uyuşmazlığın … A.Ş. ve yöneticisi ile davacı arasında mevcut borç-alacak ilişkisinden kaynaklandığını, …’in şirketin icra kurulu başkanı (CEO) olduğunu, davacı …’ın ülkemizin önde gelen şirketlerinden birinde genel müdür yardımcısı sıfatıyla üst düzey yönetici olarak çalıştığını, Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesinden mezun olup Harward Üniversitesi’nde MBA yaptığını, 11 yıl önde gelen şirketlerde çalışan davacının büyük bir insan iletişim ağına sahip olduğunu, üst düzey yönetici olarak çalışan davacının hemen herkesi profesyonel olarak tanıdığını, davaya konu olayın 15 Ağustos 2014’de davalı …’in davacıya attığı bir mail ile başladığını, bu mailde “bir konuda danışmak üzere” davacıyı arama talebinde bulunduğunu yapılan görüşmelerde yöneticisi olduğu … AŞ için şirketi ileriye taşıyacak şirkete partner olacak, şirketin büyümesini sağlayacak, stratejik birini aradığını, ancak 600.000 USD harcadığı halde istediği gibi birisini bulamadığının açık olduğunu, …’in şirketi için davacıdan ciddi bir yardım istediğini, kendisine sunulan isimleri de davacıya göndererek haklarında görüşünü sorarak danışmaya başladığını davacının da pozisyona uygun gördüğü tanıdıkları arasından isimleri önerdiğini, bu görüşmelerin başında …’in davacıya kendisinin bir talebi olmaksızın danışma ve görüş bildirme işi için ücret ödemeyi teklif ettiğini zira bu iş için yeni bir “search”e (araştırma) başlayacaklarını ve bu iş için 250.000 USD ayırdıklarını, davacıdan bu konuda yardım almak düşüncesi ile araştırmayı durdurduklarını ifade ettiğini, 250.000 USD’nin %20’si olan 50.000 USD’yi vermenin her iki taraf için de iyi alacağını belirttiğini davacının önerdiği … isimli kişi ile … AŞ’nin ekim ayı içinde anlaştığını, anlaşmanın ardından …’in davacıya minnettar olduğunu, çok teşekkür ettiğini, diğer konuda (ödeme) arayacağını ve gecikme için affetmesini bir mesajla bildirdiğini, üzerinde konuştukları bedeli ödemek üzere fatura bilgilerini talep ettiğini, kasım ayında teklif edilen bedelin ödenmemesi üzerine davacının hatırlatması üzerine ödeme konusunda çekince göstermeye başladığını …’in şirkete sormak zorunda olması tek başına karar veremeyeceğini söz konusu bedeli fatura karşılığı değil farklı biçimde ödeme talebinden, şirkette bir sorun olması halinde konuyu bireysel ödeme ile çözeceğinden bahsettiğini ancak bugüne kadar herhangi bir ödeme alınamadığı gibi konu ihtaren bildirildiğinde böyle bir borcun olmadığının belirtildiğini hatta 4904 sayılı kanuna atfen davacının istihdam bürosu sıfatıyla hareket ettiği iddiasının dahi gündeme getirildiğini oysa istihdam bürolarının iş arayanları elverişli işe yerleştirme görevi yaptırdıklarını, davaya konu süreçte ortada iş arayan birisi olmadığı gibi açık iş de bulunmadığını, …’in de belirttiği gibi profesyonel bir firma ile konunun çözülemediğini, davacının … AŞ’ne önerdiği …’nin daha önce çalıştığı firmada üst düzey yönetici olarak çalıştığı dönemde tanıdığı biri olduğunu kesinlikle ortada iş arayan kimse olmadığını, aslında açık bulunan bir iş de bulunmadığını, yapılmak istenenin şirketin daha başarılı hale gelmesi için ortak arama çalışması olduğunu davalılarca ödenmeyen danışmanlık ücretinin tahsili için işbu davayı açmak zaruretinin doğduğunu belirterek davalıya ilişkin hakları saklı kalarak davacının hak etmiş olduğu 50.000 USD alacağın temerrüt tarihinden itibaren 3095 Sayılı kanun m.4/A gereğince Devlet bankalarının 1 yıl süreli yabancı para (USD) ödeyecekleri en yüksek mevduat faiz oranı esas alınarak hesaplanacak faizi ile davalılardan taahhütlü diğer talepleri ile birlikte istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Usul yönünden, davacının vermiş olduğunu iddia etmiş olduğu işi yapabilmesi için 4904 sayılı Türkiye iş Kurumu Kanunu m.32’ye dayanılarak çıkarılan 19.03.2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Özel İstihdam Büroları Yönetmeliği uyarınca faaliyet de bulunması gerektiğini, yönetmelik m.3/f de özel istihdam bürosunun “iş arayanlara elverişli oldukları işlere yerleştirilmeleri ve çeşitli işler için uygun işçiler bulunmasına aracılık yapmak üzere kurumca izin verilmek kaydıyla iş arayanlar yada iş verenlerle bir işyerinde birebir görüşme yapılarak ve/veya iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biriyle birebir görüşme yapılmaksızın aracılık hizmetine ortam sağlanmasına ilişkin faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlandığını dava dilekçesi sayfa 3’de özel istihdam bürolarının yaptıkları tek iş “iş arayanların elverişli işe yerleştirilmesi” olarak yansıtılmaya çalışılmış ise de yönetmelik m.3’de belirtilen çeşitli işler için uygun işçiler bulunmasına aracılık yapmak ve m.4’de belirtilen yurtiçi ve yurtdışında iş ve işçi bulmaya aracılık faaliyeti işinin Sayın Mahkemenin dikkatinden kaçırılmaya çalışıldığını, anılan Kanun ve Yönetmelik uyarınca Türkiye iş kurumundan izin almaksızın faaliyet gösteren davacının vermiş olduğu hizmeti yasal olarak vermesi mümkün olmadığından davacının aktif daha ehliyeti bulunmadığını, davanın husumet yönünden reddini talep ettiklerini Pasif husumet bakımından, davalılardan … AŞ. ile davacı arasında şirketi bağlayıcı yazışma, talep, icap olmadığı gibi davacının vermiş olduğunu iddia ettiği hizmetin alınmasına yönelik alınmış bir yönetim kurulu kararı da bulunmadığını, bahsi geçen … isimli şahsın huzurdaki dava açılmadan çok önce şirketten ayrıldığını bu hususlara dava açılmadan çok önce şirketten ayrıldığını bu hususlara dava açılmadan önce davalı tarafından gönderilen Beyoğlu … Noterinin … Y. sayılı ihtarnamesine karşılık gönderilen 28.05.2015 tarihli Kadıköy … Noterinin … Y. No’lu cevabi ihtarnamesinde yer verildiğini, ayrıca …’in davacıya 10.02.2015’de göndermiş olduğu e-mail’de “bizim bir board membar’a söyledim çok hoş karşılamadı ondan diğerlerine söylemedim bile” dediğini, dolayısıyla davacının iddia ettiği hizmetin şirket tarafından talep edilmediğini bildiğini, davanın davalı şirket bakımından husumet yokluğundan reddi ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, esas yönünden davalının yapmış olduğu işin sırf iki kişiyi tanıştırmaktan ibaret olduğunu, tanıştırma işinin de davacının davalılardan …’e 17.08.2014 tarihinde göndermiş olduğu e-mail üzerinden olduğunu, davacının hem … hem de … ile o gün konuştuğunu birbirlerini e-mail üzerinden tanıştırdığını belirttiğini başkaca herhangi bir şey yapmadığını, iki kişiyi e-mail üzerinden tanıştırmanın bir iş olarak kabul edilmesi ve karşılığında 50.000 USD’ye hak kazandığı iddiasının ticaret hayatının doğal oluşuna aykırı olup davacının kötü niyetli olduğunu, davalılardan … ile davacının önceden tanışmaktan olup …’in 16.08.2014 tarihinde davacıya “şimdi yeni bir search’e başlayacaktık, durdurdum (250 k USD) espri değil dedim ki …’la ilerleyeyim (baktığım çoğu kişi seni tanıyor) %20’sini onura versem … için de iyi … için de” ifadeleri geçen bir mail gönderdiğini, bunun tamamen iki tanıdık kişi arasında geçen, icap anlamına gelmeyen bir sözden ibaret olduğunu zaten davacının … ile …’yi e-mail üzerinden tanıştırmaktan başkaca bir iş yapmadığını, head hunter şirketlerinin ilanlara uygun olduğunu düşündükleri pek çok aday bulup onlarla mülakat yapmakta akabinde belli sayıya indirdikleri adayları işe alacak şirkete yönlendirmekte, süreç sonunda işe giren kişi işten ayrıldığında onun yerine bir kişiyi bulma işini bile bedel üstlendiklerini … işten ayrıldıktan sonra yerine uygun bir kişinin bulunmasında hiçbir dahili olmadığını, bu tip bir işçi bulma hizmetinin davacı tarafından verilebilecek hizmet olmaması sebebiyle iddia alman rakama hak kazanmasının da hukuken mümkün olmadığını belirterek aktif husumet yokluğundan davanın usulden reddini, davalı şirket bakımından pasif husumet yokluğundan davanın usulden reddini, davalı … bakımından görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesini, davacının tüm taleplerinin esastan reddini talep etmiş delillerini sunmuştur. İlk derece mahkemesince; “Davanın açılmamış sayılmasına…” karar verilmiş olup, karar süresinde davacı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararı ile adil yargılama haklarının ellerinden alındığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2018/3134 Esas, 2021/857 Karar sayılı kararının usul ve yasaların öngördüğü şekilde tebliğ edilmediğini, yerel mahkeme tarafından usulsüz tebligat yapıldığını, yerel mahkemenin 23/06/2021 tarihinde elektronik posta ile yaptığı tebligat mazbatasında yazdığı üzere 2015/799 Esas, 2018/860 Karar sayılı önceki kararın mükerrer tebliğ edildiğini, bu tebligata konu mazbatanın tebliğ edilen zarf belgesinde zarfın ön ve arka yüzünde tebligat konusunun yazılı olduğu sağ tarafta bulunan dikdörtgen kutucuk içinde 2015/799 Esas sayılı kararın tebliğ edildiğinin açıkça belirtildiğini, ayrıca elektronik tebligat mazbatasının tebligat sürecini açıklayan mahkeme dosyasına sunulan zarfın üçüncü kısmını oluşturan belgenin sağ tarafında 2015/799 Esas sayılı kararın tebliğ edildiğinin açıkça yazılı olduğunu, usul ve yasaya aykırı tebligat mazbatasının üçüncü sayfasında “Tebligatın alıcı için ayrılmış için alanına başarılı şekilde konuldu.” ibaresinin bulunduğunu, burada bu ibareden sonra “Tebligat alıcısı tarafından açıldı.” cümlesinin yazmasının gerektiği, bu cümlenin bulunmadığı, çünkü zarfın içerisinde tebligat konusunun yerel mahkemenin önceki kararı 2015/799 yazılı olduğundan mükerrer tebligat olduğu düşünülerek tebligatın açılmadığını, 10/01/2021 tarihinde usulsüzlüğü fark ettiklerini, derhal yerel mahkemeyi uyararak Bölge Adliye Mahkemesi kararı yerine yerel mahkeme kararının gönderildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliğ edilmesini talep eden dilekçeyi yerel mahkemeye sunduklarını, ancak yerel mahkemenin bu talebe cevap vermediğini, mahkemenin cevap vermemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararının içeriğinin 18/01/2022 tarihinde haricen dosyanın incelenmesi neticesinde öğrendiklerini, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmiş olduğunu, bu nedenle dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmek üzere 18/01/2022 tarihinde dilekçe sunduklarını, mahkemenin bu dilekçeye de cevap vermediğini, 31/01/2022 tarihinde yerel mahkeme tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, dava dosyasının gönderilmesi talebine karşı da ek karar verildiğini, yerel mahkemenin açılmamış sayılma kararının ve ek kararının tebliğini talep ettiklerini ancak bu taleplerinin de karşılanmadığını, bu nedenlerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, açılmamış sayılması kararının yerinde olmadığını belirterek usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesine cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından 23/06/2021 tarihinde taraf vekillerine elektronik posta ortamında kararın tebliğe çıkartıldığını, ve ilgili yönetmelik gereğince 28/06/2021 tarihinde tebliğ edildiğini, 6100 HMK 20/1 maddesi gereğince taraflarca süresi içerisinde talepte bulunulmadığından davanın açılmamış sayılmasına dair karar verildiğini, davacı tarafın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk dairesinin 2018/3134 Esas sayılı dosyasında 27/04/2021 tarihinde 2021/857 sayılı kararının kendilerine hiç tebliğ edilmediği yönünde birtakım iddialar ileri sürülerek kararın tebliğini talep etmiş ancak mahkemece kabul görmeyince bu defa davanın açılmamış sayılmasına dair kararın usulsüz tebliğ olduğu yönündeki iddialar ile istinaf yoluna müracaat ettiğini, davacının istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların susul ve yasaya aykırı hatta kötüniyetli olduğunu, tebligat zarfı incelendiğinde üzerinde “Bu zarfta karar ilamı 31/05/2021 vardır. ” ibaresine açık bir şekilde yer verildiğini, ilgili ibarenin üzerindeki kutucukta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin “2015/799 Esas sayılı 27/04/2021 tarihli kararın tebliğidir.” açıklamasında ilk dosya numarasına yer verilmiş olması görevsizlik kararının tebliğ edildiğine dair gerçeği ortadan kaldırmadığını, yürürlükteki mevzuat uyarınca elektronik ortamda tebligat yapıldığını, usulsüzlük söz konusu olmadığını, davacının ileri sürdüğü iddiaların kötüniyetli olduğunu belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, davalı şirkete sunulan hizmet sebebi ile ücret alacağına ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; verilen kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine dairemizin 27/04/2021 tarihli 2018/3134 Esas, 2021/857 Karar numaralı ilamı ile ilk derece mahkemesinin görevsiz olduğu gerekçesi ile HMK 20. Maddesi gereğince talep halinde asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine dair karar verilmesi üzerine ilk derece mahkemesince dairemizin kararının davacı ve davalı taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, dosya içerisinde bulunan elektronik tebligat çıktılarının incelenmesinden kararın davalı ve davacı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacı vekiline gönderilen elektronik tebligatın 23/06/2021 tarihinde muhatap hesabına teslim edilmek üzere UETS tarafından teslim alındığı, tebligatın alıcı için ayrılmış tebligat hesabına başarılı bir şekilde konulduğu 28/06/2021 tarihinde tebligatın alıcının hesabına iletilmesine müteakip mevzuat gereği belirlenen süre sonunda otomatik olarak okundu sayıldığının belirtildiği, bu tarihten itibaren 6100 sayılı HMK 20. Maddesinde belirlenen iki haftalık kesin süre içerisinde davacı veya vekilinin herhangi bir başvurusunun bulunmadığı anlaşıldığından 19/10/2021 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına dair karar verildiği, davacı vekilince ilk derece mahkemesine sunulan dilekçe ile elektronik tebligat yolu ile kendilerine daha önceden verilen ilk derece mahkemesi kararının mükerrer şekilde tebliğ edildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliğ edilmediğini belirterek gerekçeli kararın tebliğini talep ettikleri, ilk derece mahkemesince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; davacı vekilinin talebinin reddine dair verilen ek karar da istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesinin karar ve ek kararının incelenmesinden davacı vekiline usulüne uygun olarak elektronik tebligat yönetmeliği hükümleri gereğince tebligat yapıldığı, 6100 Sayılı HMK 20.maddesi gereğince iki haftalık kesin süre içerisinde herhangi bir başvuru bulunmadığı anlaşıldığından davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olup yerinde olduğu anlaşıldığından davacı vekilinini karar ve ek karara karşı istinaf talebinin reddine karar verilmesi gereklidir. Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda, tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre; davacının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davalı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınması gereken harçlar peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, HMK m. 361 uyarınca, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 09/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.