Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/702
KARAR NO: 2023/2066
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2020
NUMARASI: 2018/563 Esas, 2020/728 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 22/11/2023
Taraflar arasındaki alacak davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; Müvekkili kuruluşun davalı … Sanayi ve Tic.Ltd.Şti ile Genel Temizlik ve Salon Yemek Servis Hizmeti Alımı İşi Hizmet Alımına Ait Sözleşmeleri imzaladığını, …’ın müvekkili kuruluşa ait … Tesislerinde 18.09.2008-14.11.2011 tarihleri arasında davalı yüklenici şirketin elemanı olarak çalıştığını, …’ın vekili tarafından müvekkil kuruluş aleyhine, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücretlerinin tahsili zımnında İstanbul 16.İş Mahkemesinin 2014/731 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemenin davanın kısmen kabulüne karar vererek 5.337,93-TL kıdem tazmınatı, 2.702,10-TL ihbar tazminatı, 1.475,52-TL yıllık izin ücreti, 1.526,09-TL fazla mesai alacağına hükmettiğini, anılan mahkeme kararının … vekili tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icraya konulduğunu, müvekkili kuruluş tarafından karar için tehir-î icra talepli olarak istinaf yoluna başvurulduğunu, 26.868,32-TL’nin teminat olarak icra dosyasına yatırıldığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31.Hukuk Dairesinin 11.10.2017 tarih, 2017/953 Esas ve 2017/1229 Karar sayılı kararı ile istinaf taleplerinin kesin hükümle reddedildiğini, istinaf mahkemesinin anılan kararından sonra teminat tutarından, müvekkilinin dosya borcu 26.868,32-TL olarak tahsil edildiğini, müvekkili firmanın … Tesislerinde yüklenici firmanın işçisi olarak çalışan …’a sorumlu olduğu halde davalı yüklenici şirket tarafından ödenmesi gereken ödenmediğinden, müvekkili kuruluş tarafından yargı kararı gereğince icra dosyasına ödenen 26.868,32-TL ile vergi dairesine ödenen 554,01-TL bakiye karar harcı, mahkemeler veznesine ödenen 566,98-TL İstinaf bakiye karar harcı olmak üzere toplam 27.989,31-TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte rücuen, davalıdan tahsiline, vekalet ücreti ile yargılama masraflarının karşı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; işçilik hak ve alacaklarının 6552 sayılı kanun emredici hükümleri çerçevesinde idareye ait olup taraflar arasında imzalanan sözleşme ile kanunun emredici hükümlerinin bertaraf edilemeyeceğini, idarelerin hizmet alım ihaleleri kapsamında, alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatlarının ödenmesinden kamu kurum veya kuruluşlarının sorumluluğuna gidilmesi gerektiğini, ihale makamı olan idare ile ihaleyi yüklenen şirket arasındaki müteselsil sorumluluğu kaldırarak kıdem tazminatına ilişkin tüm sorumluluğun davacı idareye yüklenmesi gerektiğini, idarelerin ödeyeceği tazminatları alt işverenlere rücu edebilecekleri yönünde düzenleme bulunmadığını, müvekkiline herhangi bir bildirim yapmadan ödeme yapan davacı idarenin rücu hakkının bulunmadığını, davacı yanın kendini sorumlu görerek dava dışı işçinin kıdem tazminatı ödemesini tek başına yaptığını, rücu ilişkisine gerekçe olarak gösterilen sözleşme maddelerinin “Genel İşlem Koşulu” olup mezkur maddelerin yok hükmünde olduğunu, kıdem tazminatı ödemesi yapılan işçinin hukuksal ve ekonomik bağımsızlığı bulunan iki işvereni olmadığını bu kapsamda mezkur işçilik alacaklarından sadece asıl işverenin (davacı idare) sorumlu tutulabileceğini, bir an için taraflar arasındaki rücu ilişkisinin varlığının kabul edildiği varsayımında dahi, müvekkili firmanın davacı yanın ileri sürmüş olduğu gibi işçilik alacaklarının tamamından sorumlu tutulamayacağını, sadece ihaleyi almış olduğu dönemle sınırlı olmak üzere sorumlu olduğunu, alt işverenlerin işçilik alacaklarından %50 olarak ve sadece kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumlu tutulabileceğini, müvekkili firma ile davacı arasında gerçek anlamda bir alt işverenlik ilişkisi olmadığından dava dışı işçinin en başından itibaren idarenin işçisi olduğunu bu kapsamda davacı yanın rücu taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu olayda alt işveren-asıl işveren ilişkisinin gerçek anlamıyla var olmadığını, müvekkili firmaların sorumlu sayılamayacağını, sorumluluğun davalı idarenin üzerinde olduğu kabul edilerek davanın müvekkil firma yönünden husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesini, bunun kabul edilmemesi halinde işçinin davalı bünyesinde çalıştırıldığı süre zarfıyla orantılı ve çıkan rakamın da müşterek müteselsil sorumluluk nedeniyle yarısından sorumlu olması gerektiğini beyan ederek davanın müvekkili firma yönünden husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesini, davanın esasına girilmesi halinde tarafların %50 kusurlu sayılması sebebiyle dava dışı işçinin alacaklarından müvekkili firmanın kendi dönemiyle sınırlı olarak sorumlu olduğu miktarın müşterek müteselsil sorumlu sıfatıyla asıl işveren olan davacı kurum ile birlikte sorumluluğuna karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “…Davanın KISMEN KABULÜ İLE; 18.230,29-TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,..” karar verilmiş, bu karara karşı taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece Mahkemesi tarafından temerrüt faizi uygulanamayacağına dair yapılan tespitin doğru olduğunu, muacceliyet koşulunun oluşmadığını, müvekkili şirkete herhangi bir ihtarname gönderilmediğini, ilk derece mahkemesi tarafından iş kanunu ve sair kanunun emredici hükümlerinin gerekli hükümleri uygulanmadığını, işçilik hak ve alacaklarının 6552 sayılı Kanunun emredici hükümleri çerçevesinde idareye ait olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşme ile kanunun emredici hükümlerinin bertaraf edilemeyeceğini, kanun koyucunun yapılan düzenlemeler ile kıdem tazminatına ilişkin tüm sorumluluğu davacı idareye yüklemiş olduğunu, müvekkiline herhangi bir bildirim yapılmaksızın ödeme yapan davacı idarenin rücu hakkının bulunmadığını, genel işlem koşullarına ilişkin iddialarının değerlendirilemediğini belirterek, usule ve esasa ilişkin nedenlerle istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf ve istinafa cevap dilekçelerinde özetle; ilk derece Mahkemesi’ndeki iddialarını aynen tekrar etmek suretiyle davalının istinaf istemlerinin haksız olduğunu, kıdem tazminatından davalının sorumlu olduğunu, mahkemece faiz kararının hatalı olduğunu, faizin ödeme tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, ayrıca bir ihtarnameye gerek olmadığını belirterek, karşı yanın istinaf isteminin reddine, istinaf incelemesi taleplerinin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi kararının yeniden yargılama yapılarak ortadan kaldırılmasına ve talepleri doğrultusunda davanın kabulü ile müvekkili aleyhine açılacak icra takibinin hüküm kesinleşinceye kadar durdurulması için tehiri icra kararı verilmesi ile birlikte yargılama masrafları ile vekalet ücretlerinin davalıda bırakılmasını talep etmiştir. Dava, asıl işveren ve alt işveren ilişkisinden kaynaklanan rücuen alacak davasıdır. HMK m.2 uyarınca; dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalar ile şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, Asliye Hukuk Mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.Görev, kamu düzenine ilişkin olup, davanın her safhasında re’sen gözetilir. 6102 sayılı TTK’nun 6335 sayılı Kanunla değişik 5. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK 4/1-a maddesine göre “Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır”. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 s.TTK’nın 5. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmü yer almaktadır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/3. Maddesine göre de; Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. TTK’nın 4. maddesinde nelerin ticari dava olduğu açıklanmıştır. Buna göre hükümde sayılan dava ve işlerin yanı sıra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar da ticari davadır. Anılan yasa hükümleri gereği, davalı tarafın ticari işletmesi bulunmadığından ve dava konusu da maddede sayılan mutlak ticari davalardan olmadığından davaya bakmaya görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Görev kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her safhasında ve re’sen nazara alınmalıdır.(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2016/19310 Esas, 2019/7331 Karar sayılı ilamı) Somut olayda; davacı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, T.C Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı bir kurum olup, tacir değildir. Bu nedenle, dava ticari dava olarak kabul edilemez. Dolayısı ile davaya bakmak ile görevli mahkemeler Asliye Ticaret Mahkemeleri değil genel görevli Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Belirtilen nedenler ile; göreve ilişkin dava şartı yokluğu sebebi ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken görevsiz Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından davanın esasına ilişkin deliller toplanıp, karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. İstinaf isteminin bu nedenler ile kabulü ile kararın kaldırılmasına, göreve ilişkin dava şartı yokluğu sebebi ile davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla; tarafların istinaf taleplerinin kabulüne, HMK m.353/1-a-3 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine, dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Tarafların istinaf başvurularının kabulüne, HMK m. 353/1-a-3 uyarınca İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 03/12/2020 tarih, 2018/563 Esas, 2020/728 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE, 3.Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren, taraflarca 6100 s.HMK’nın 20.maddesine göre 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesine DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN müracaat edilmesi halinde, davanın esastan görülmesi için dosyanın GÖREVLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine İADESİNE, Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflarca DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE gönderilmesinin talep edilmemesi halinde, ilk derece mahkemesince dosya esasa kaydedilerek 6100 s.HMK’nın 20.m. gereğince işlem yapılmasına ve karar verilmesine, 4.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,5.Tarafların yatırmış olduğu istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran tarafa iadesine, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 22/11/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.