Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2021/496 E. 2021/1048 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/496
KARAR NO : 2021/1048
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/12/2020
NUMARASI: 2020/552 Esas, 2020/661 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit, İstirdat
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 03/06/2021
Taraflar arasındaki menfi tespit- istirdat davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik verilen karara karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında müvekkili aleyhine haksız şekilde icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin usulsüz şekilde tebliğ edildiğini, müvekkilinin alacaklı olarak görünen şahsa hiçbir borcunun bulunmadığını, usulsüz tebligat nedeniyle takibin kesinleştiğini, bu nedenle icra baskısı altında müvekkili tarafından 112.967,13 TL ödeme yapmak zorunda kaldıklarını belirterek, icra takibine konu edilen 298.741,00 TL için müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, icra baskısıyla alacaklıya ödenen 112.697,13 TL’nin davalıdan istirdadına, %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanşımına uğradığını, usulsüz tebligat iddialarının doğru olmadığını, müvekkilinin tacir olmadığını, uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiğini, müvekkilinin yayınlanan reklamlara aldanarak internet üzerinden bahis oynamak amacıyla çeşitli platformlara giriş yaptığını ve banka hesaplarına icra takibine konu edilen meblağları gönderdiğini, en başta bonus verileceği vaadiyle para yatırması sağlanan müvekkilinin yatırdığı bu parayı geri alabilmek için sürekli para yatırmaya zorlandığını ve ikna edildiğini, zaman içerisinde de icra takibine konu meblağları davacı şirket ile aralarında organik bağ bulunan şahıs ve şirketlere gönderdiğini, TBK’nun 604.maddesi uyarınca kumar ve bahisten doğan borçların eksik borç niteliğinde olup geri istenemeyeceğini, TBK’nun 605. maddesine göre, kumar ve bahis borcu için isteyerek yapılan ödemelerin geri alınamayacağını, ancak kumar veya bahsin usulüne göre yürütülmesi beklenmedik olayla veya diğer tarafın fiili ile engellenmiş ise, ya da diğer taraf kumar ve bahse hile karıştırmışsa, isteyerek yapılan ödemenin geri alınabileceğinin düzenlendiğini, müvekkilinin hile ile kurulan bu sisteme başka rızası ile dahil olduğunu, ancak yatırdığı paraları kurtarmak ümidiyle sürekli para yatırmak zorunda kaldığını, davanın haksız ve yersiz yere açıldığını belirterek, davanın reddine, asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatından davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; HMK.nın114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunun tespitine karar verilmiş, bu karar süresinde her iki taraf vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında herhangi bir ilişkinin bulunmadığını, davalının müvekkili şirkete hiçbir ödeme yapmadığını, halböyle iken mahkemenin davanın esastan kabulüne karar vermesi gerekirken görev yönünden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı yanın istinaf başvurusunda görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğuna ilişkin beyanlarının da hukuki mesnetten yoksun olduğunu, taraflar arasında herhangi bir tüketici ilişkisinin bulunmadığını belirterek, istinaf istemlerinin kabulü ile kararın ortadan kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin tacir olmadığını, davanın tüketici mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, ancak mahkemece eksik inceleme yapılarak asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf istemlerinin kabulü ile kararın ortadan kaldırılmasına, davaya bakmakla görevli mahkemeler tüketici mahkemeleri olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, İİK m. 72 ve devamı uyarınca açılan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.Davacı vekili müvekkili aleyhine davalı şirket tarafından haksız şekilde takip başlatıldığını iddia ederek menfi tespit ve istirdat isteminde bulunmuş, davalı vekili ise müvekkilinin davacı şirket tarafından hile ile bahis oyunu oynaması için kandırıldığını ve bu şekilde borçlandırıldığını ve ödemeler yaptığını, icra takibinin müvekkili tarafından haklı şekilde başlatıldığını belirterek, davanın reddini istemiştir.Yanlar arasındaki uyuşmazlık kumar ve bahis ilişkisine dayanmaktadır. Davalı tacir olmayıp, davacı ise tüzel kişiliğe haiz şirket niteliğindedir. TTK’nun 4 ve 5.maddeleri dikkate alındığında, yanlar arasında ticari ilişki bulunmamaktadır ve dava mutlak ticari davalardan da değildir. Bu nedenle davaya bakmakla görevli mahkemelerin asliye ticaret mahkemeleri olmadığı açıktır. 6502 sayılı TKHK’nun 3/1-k maddesi anlamında yanlar arasında herhangi bir tüketici sözleşmesi, tüketici ilişkisi de bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, davanın ticari dava sayılamayacağı, yanlar arasında herhangi bir tüketici ilişkisinin de bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda, davaya bakmakla görevli mahkemeler genel görevli Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Belirtilen gerekçelerle mahkemece yazılı şekilde verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Her iki taraf vekilinin de istinaf istemlerinin reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda, tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre, davalının istinaf başvurusunun ve davacının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacı ve davalının istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca taraflar lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Davacıdan alınması gereken harçlar peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına,4.Davalıdan alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,5.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep edenler üzerinde bırakılmasına, Dair, HMK m. 361 uyarınca, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 03/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.