Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2021/1450 E. 2021/1403 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1450
KARAR NO : 2021/1403
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/03/2021
NUMARASI: 2021/103 Esas, 2021/120 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/07/2021
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Başkanı … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın boşandığı eşi, bir diğer müvekkili olan …’in babası muris …’in 15.12.2006 tarihinde vefat ettiğini, muris … müvekkilinden boşandıktan sonra … ile evlendiğini, murisin ağır hastalığı bulunması nedeniyle eşi tarafından sahte imza ile vekaletname düzenleyerek müteveffanın tüm malvarlığı kendi üzerine geçirildiğini, müvekkili … murisin yasal mirasçısı olduğunu, yapılan bu muvazaalı işlem nedeniyle müvekkilinin mağdur olduğunu, murisin son eşi tarafından yapılan bu muvazaalı, hukuka aykırı işlemlerinin iptali ve gerekli hukuki süreçlerin yapılması için İstanbul Barosuna kayıtlı avukat olan davalı … ile vekalet ilişkisi kurulduğunu, davalı taraf ile müvekkilleri arasında 2007 yılından süre gelen vekil müvekkili ilişkisi bulunduğunu, taraflar ilk önce 2007 yılında avukatlık sözleşmesi yaptıklarını, kurulan bu vekalet ilişkisinin akabinde davalı tarafından tüm hukuki süreçlerin başlatıldığını, müvekkilleri ve davalı arasında akdedilen avukatlık ücreti sözleşmesine istinaden müvekkillerinin ödemesi gereken tutar yargılama giderleri haricinde dava değerlerinin %15’i olacak şekilde kararlaştırıldığını, iş bu sözleşmenin davalı ve müvekkilleri arasında imza altına alındığını, davalı tarafından bu sözleşmenin bir nüshasının müvekkillerine verilmediğini, davalı tarafın avukat olması nedeni ile ücretinin ödenmemesi halinde müvekkillerine sözleşmenin eki niteliğinde teminat olarak yabancı para cinsinden ( Amerikan Doları) senet imzalatıldığını, bu anlaşmanın üzerine belirli bir zaman geçtiğini, açılan davaların müvekkili lehine olacak şekilde sonuçlanmaya başladığını, yeni sözleşmenin akdedilmesinin nedenin hiçbir şekilde müvekkiline açıklamadığını, müvekkillerinin vekile güven ilkesi gereğince ve iyi niyetle hareket ederek davalı tarafın taleplerini yerine getirdiklerini, davalıdan bu yeni avukatlık sözleşmesinde ödeme hükmü dava değerinin %25′ olarak değiştirildiğini öğrendiklerini, avukatlık sözleşmesini müvekkiline temin edilmemesi nedeniyle, ilgili sözleşmeyi Beşiktaş …. Noterliği’nin 30.06.2020 tarih … yevmiye numaralı ihtarı ile davalı taraftan talep ettiğini, davalı tarafından, yeni tarihli sözleşmenin teminatı olduğundan bahisle müvekkil …’i asıl borçlu, diğer müvekkil …’ı kefil olarak gösterir şekilde yabancı para cinsinden 116.014,00 USD (Amerikan Doları) meblağlı senet imzalatıldığını, Avukatlık Kanunu ile vekil ve müvekkil arasında alınabilecek ücretlerin avukatlık asgari ücret tarifesi ile her yıl güncellenmekte olduğunu, bu hususların kanun ile düzenlendiğini, davalı taraf icra tehdidi altında müvekkillerinden daha fazla para kazanmak adına baskı kurduğunu ve yargılamaların bitmesinin akabinde müvekkili …’in kazandığı tüm paraları kendi namına avukatlık ücreti alacağı olarak istediğini, müvekkilinin, bu durumdan bir hayli rahatsız olması ve haklı nedenle Beşiktaş …. Noterliğinin 02.07.2020 tarihli … yevmiye numaralı azilname ile davalı tarafı azlettiğini, müvekkilinin davalı tarafı vekillik görevinden azletmesi sonrasında davalı tarafın tamamen kötü niyetle müvekkillerden aldığı avukatlık ücreti sözleşmesinin parçası olan bonoyu İstanbul …. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı icra takibine konu etmiş ve yıllardır süre gelen davaları takip etmesi sebebiyle müvekkili …’e davalar neticesinde intikal eden tüm menkul ve gayrimenkulleri bildiği için kötü niyetli olarak müvekkilinin tüm malvarlığına ve bu malvarlıklarından doğan tüm kazançlarına (kira bedelleri) ihtiyaten haciz tatbik ettiğini, ayrıca takibe konu bono üzerinde imzası bulunan müvekkili …’nın da tüm malvarlığına ihtiyaten haciz tatbik ettiğini beyanla, davamızın kabulü ile müvekkillerinin İstanbul …. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasına ve bu dosyaya konu bonoya borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, kötü niyetli olan davalının % 20 ‘den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.İlk derece mahkemesince; HMK.’nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın usulden reddine, HMK.nın 20. Maddesi uyarınca taraflardan birinin bu kararın; süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna gönderilmesine karar verilmiş olup, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacılardan alacaklı olduğunu, yerel mahkemenin cevap dilekçesinin süresini dolmasını beklemeden dosyayı ele alıp karara bağlamasının hatalı olduğunu, emsal Bölge Adliye Mahkemesi kararlarından da anlaşılacağı üzere davalıya cevap dilekçesi tebliğ edilip davalının cevap dilekçesini sunması ve ön inceleme duruşması yapılmaksızın görevsizlik kararı verilmesinin isabetsiz olduğunu, yerel mahkemenin değerlendirmesinin ve bu değerlendirme neticesinde verdiği görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların yerel mahkemeye sundukları dava dilekçesinde takibe konu senedin teminat senedi olarak verdiklerini iddia ettiklerini, bononun vekalet ilişkisiyle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, bononun nakden kaydını içerdiğini, bonolar sebepten mücerret, kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren kıymetli evraklar olup, TTK’da düzenlendiğini, Yargıtay’ın ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin emsal kararlarından da görüleceği üzere takibe konu senedin kambiyo senedi olması ve taraflar arasında tüketici işlemi olup olmadığının belli olmaması halinde de tüketici işleminden bahsedilemeyeceğini beyanla, istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Dava; Beşiktaş…. Noterliği’nin 30.06.2020 tarih … yevmiye numaralı ihtarına konu, davalı tarafından yeni tarihli sözleşmenin teminatı olduğundan bahisle davacı …’i asıl borçlu, diğer davacı …’ı kefil olarak gösterir şekilde gösterilen yabancı para cinsinden 116.014,00 USD (Amerikan Doları) meblağlı bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, davanın her safhasında re’sen gözetilir. 6102 sayılı TTK’nun 6335 sayılı Kanunla değişik 5. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK 4/1-a maddesine göre “Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır”. 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun (TKHK) amaç başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir. Tanımlar başlıklı 3. maddesi (1) sağlayıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan yada hizmet sunanın adına yada hesabına hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, (k) Tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi (1) Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına yada hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” düzenlemeleri bulunmaktadır.6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. 6100 s.HMK.un 1.m.sinde görevin belirlenmesi ve niteliği;” (1) Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.2 şeklinde düzenlenmiştir.Bu yasal düzenlemeye göre,görev kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi,taraflarca ileri sürülmese dahi Hakim tarafından davanın her aşamasında resen incelenir.Asliye hukuk mahkemelerinin görevi ise 6100 s.HMK.nun 2.m.sinde ” (1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. ” şeklinde düzenlenmiştir.Dava konusu uyuşmazlığın,taraflar arasında herhangi bir ticari alışveriş değil, taraflar arasındaki ortak murisin mirası yönünden ve vekalet ilişkisi yönünden çıkan uyuşmazlık nedeniyle düzenlenen bonoya ilişkin açılmış menfi tespit davası olması ndeniyle bakmakla görevli mahkemeler genel görevli asliye hukuk mahkemeleri olup, görev hususu kamu düzeninden olduğundan mahkemece her aşamada resen nazara alınmalıdır. O nedenle; 6502 sayılı Yasa’nın 3. maddesi kapsamında yanlar arasındaki işlemin tüketici işlemi olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Mahkemece davaya bakmakla görevli mahkemelerin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Bu itibarla; davalının istinaf başvurusunun kabulüne, HMK m.353/1-a-3 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemenin görevsizliğine, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine, dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ; 1.Davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-3 uyarınca İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 03/03/2021 Tarih, 2021/103 Esas, 2021/120 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.HMK’nın 114/1-c ve 115/2.maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden REDDİNE, İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ”nin GÖREVSİZLİĞİNE’ne,3.Görevli ve yetkili mahkemenin İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,4.Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren, taraflarca 6100 s.HMK’nın 20.maddesine göre 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesine DOSYANIN GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN müracaat edilmesi halinde, davanın esastan görülmesi için DOSYANIN yetkili ve görevli İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Dairemiz kararının ilk derece Mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflarca DOSYANIN YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEMEYE gönderilmesinin talep edilmemesi halinde, ilk derece mahkemesince dosya esasa kaydedilerek 6100 s.HMK’nın 20.maddesi gereğince işlem yapılmasına ve karar verilmesine,5.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca taraflar lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 6.Davalının yatırmış olduğu istinaf peşin harcının talep halinde taraflara iadesine,7.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 13/07/2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.