Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2020/883 E. 2022/2333 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/883
KARAR NO: 2022/2333
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI: 2017/1293 Esas, 2019/1380 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 05/10/2022
Taraflar arasındaki alacak davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı verilen karara karşı taraf vekilleri vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkette 2009 yılı ile 2011 yılları arasında sadece danışman olarak, 2011’den itibaren ise iş akdinin fesih edildiği 09/10/2017 tarihinde kadar genel müdür sıfatıyla çalıştığını; davalı şirketten işçi alacaklarını İstanbul Anadolu 15. İş Mahkemesinin 2017/746 Esas sayılı dosyasında istediklerini, müvekkilinin Ümraniye … Mahallesinde bulunan … pafta, … ada, … parselde kayıtlı … Blok … nolu dairesinin davalı şirket lehine ve o şirketin … Bankasından kredi çekebilmesi için ipotek verdiğini; banka tarafından henüz müvekkili aleyhine herhangi bir takip başlatılmadığını, alacak talep edilmediğini, ancak müvekkilince bankadan gelecek bir takibin ömür boyu beklenemeyeceğini belirterek, ipotek tutarı olan 350.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca davalı şirketin satın almış olduğu … plakalı aracın şirket tarafından kendisine tahsis edildiğini, şirketin kredi taksitlerini ödemesi karşılığında, araç sonunda senin olsun dediklerini, bu nedenle maaşından kesilmek suretiyle 36.000 Euro ödettiklerini, ancak aracı da davacıya vermeyip, üçüncü şahsa sattıklarını bildirerek; bu nedenle de müvekkili tarafından ödenen 36.000 Euro karşılığı 165.236,00 TL’nin davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkili şirket tarafından … plakalı aracın davacıya alınmadığını, sadece şirkette çalıştığı müddetçe kendisine tahsis edildiğini, davacının iş akdi fesih edildiğinde aracı geri aldıklarını, 75.000,00 TL bedelle de üçüncü bir şahsa sattıklarını bildirerek, araç bedeli yönünden davanın reddine karar verilmesini, davacının müvekkili şirketin … Bankasından aldığı krediyi kendi rızası ile ipotek verdiğini, kredi borçlarının şirket tarafından ödenmekte olduğunu, bu nedenle ipotek verilen taşınmaza yönelik herhangi bir tehlikenin bulunmadığını belirterek, bu talebinde reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “…Davacı tarafın ipotekten kaynaklanan alacak davası zamanından evvel açılan dava niteliğinde olduğundan REDDİNE, Araç bedelinden kaynaklanan alacak davasının KISMEN KABULÜ İLE; 100.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine, fazlaya dair bu kalemden ötürü alacak davasının REDDİNE,..” karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece ipotek alacağı yönünden davanın reddine karar verildiğini ve müvekkili lehine 2.725,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, ancak davanın belirlenmiş alacak davası şeklinde açıldığını ve ipotek bedeli üzerinden tam harç yatırıldığını, Yargıtay emsal kararlarında ve Kanunlarda belirlendiği üzere konusu ve miktarı belirli alacak davalarında vekalet ücretinin nispi olarak hesaplanıp yatırılması gerektiğini, bu nedenle maktu vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğunu, mahkemece araç bedelinden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulü ile 100.000,00TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının müvekkili şirkette 2009 yılında dışarıdan danışmanlık şeklinde birlikte çalıştığını, 2011 yılının Şubat ayından itibaren ise sigortalı ve genel müdür sıfatı ile birlikte çalıştığını, 2013 yılına kadar yapmış olduğu ufak tefek satışların yanında yaptığı büyük projelerin de bulunduğunu, ancak bu büyük projelerin hiçbirini bitirme başarısı gösteremediğini, buna rağmen müvekkili şirkette maaşlı çalışmadığından zaman zaman da olsa iş yerine gidip geldiğini, SGK primlerinin ödenmeye devam ettiğini, davacı ile müvekkili şirketin otomotiv projesi kapsamında komisyon ile anlaştıklarını, davacının talebi üzerine kendisinin sıfır, 2014 model, …, … plakalı aracın tahsis edildiğini, ancak daha sonrasında iş sözleşmesinin 09/10/2017 tarihinde feshedildiğini, müvekkili şirketin proje ile ilgili … firmasında 1.200.000,00 Euro nakit alacak ve 360.000.00 Euro teminat mektubu olmak üzere 1.560.000,00 Euro riskinin mevcut olduğunu, projenin yarım bırakıldığını, davacının 2014 model aracı araç bedeli olan 36.000,00Euro’nun kendisine ödenmesini istediğini, ancak müvekkili şirketin 30/06/2017 tarihinde söz konusu aracı 75.000,00 TL bedel ile devrettiğini, davacı tarafın aracın kendilerine ait olduğu yönündeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, e-mail yazışmalarının yazılı delil başlangıcı sayılmayacağını, dava konusu olayda müvekkili şirketin finans müdürü tarafından atılan e-mailde aracın kredisinin son taksidinin 10/10/2017 olduğunu, bu tarihten sonra size devredeceğiz yazılı bir e-mailin mevcut olduğunu, mailde yazılı olduğu üzere krediyi müvekkili şirketin ödediğini, aracın davacıya ait bir araç olmadığını, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece ipotek alacağı taleplerinin zamanından önce açılan dava niteliğinde olduğunun tespitine binaen bu nedenle davanın reddine karar verildiğini, ancak davalı tarafa ipotek alacağı yönünden vekalet ücretine hükmedildiğini, bu hususun hukuka aykırı olduğunu, ayrıca davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı gerekçesi ile davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını, bu nedenle davalı lehine hükmedilen vekalet ücretlerinin kaldırılması gerektiğini belirterek, davalı lehine takdir olunan vekalet ücretleri yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava, davacıya ait taşınmazın davalı şirket lehine bankaya ipotek edildiği, davalı şirkete ait aracın davacıya tahsis edildiği, aracın mülkiyetinin davacıya verileceğinin taahhüt edildiği ancak bu taahhüdün yerine getirilmediği iddiaları ile açılan araç bedelinin ve ipotek bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. İstinaf incelemesi açısında dosya daha önce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmiş, bu dairenin vermiş olduğu aidiyet kararı ile birlikte İStanbul BAM 14. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi 16/03/2020 tarihli 2020/553 Esas, 2020/342 Karar sayılı ilamı ile; davacının tacir olmadığı, uyuşmazlığın sözleşme kapsamı ile çözümlenmesi gerektiği gerekçeleri ile aidiyet kararı verilerek dosya Dairemize gönderilmiştir. Dosyaya sunulan kayıt ve belgelerden davacının tacir olduğu anlaşılamamaktadır. Taraflardan birinin tacir olmaması karşısında, dava niteliği itibariyle mutlak ticari davalardan sayılmadığından, TTK’nın 4 ve 5.maddeleri uyarınca davaya bakmakla görevli mahkemeler ticaret mahkemeleri değil genel görevli asliye hukuk mahkemeleridir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen değerlendirilmelidir. Bu itibarla; mahkemece öncelikle görevli mahkemenin belirlenmesi için davalı şirket tüzel kişiliğine haiz olduğundan, davacının tacir olup olmadığına ilişkin deliller toplanmak suretiyle, TTKm 4. ve 5. maddeleri uyarınca davacının tacir kaydının bulunmaması halinde, davanın ticari dava sayılmayacağı, davaya bakmakla görevli mahkemelerin genel görevli Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gözetilerek göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, davacının tacir olması halinde yargılamaya devam edilerek toplanan delillere göre esasa ilişkin karar verilmesi gereklidir. Belirtilen nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf istemlerinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin kabulüne karar vermek gerekmiştir. Bu değerlendirmeler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda; taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, HMK m.353/1-a-3-6 gereği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının tacir olmaması halinde, davaya bakmakla görevli mahkemelerin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi, davacının tacir olması halinde esasa ilişkin karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesi sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Tarafların istinaf başvurularının KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-3-6 uyarınca İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 28/11/2019 tarih, 2017/1293 Esas, 2019/1380 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.Yukarıda belirtilen gerekçe kapsamında gereği yapılmak üzere dosyanın kararı veren İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin gönderilmesine, 3.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca taraflar lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 4.Davalının yatırmış olduğu istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 5.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 05/10/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.