Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2020/262 E. 2022/1561 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/262
KARAR NO: 2022/1561
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/10/2019
NUMARASI: 2018/637 Esas, 2019/1004 Karar
DAVANIN KONUSU: Araç Satış Sözleşmesinin İptali
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/06/202
Taraflar arasındaki araç satış sözleşmesinin iptali davasında; davanın reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul 6.Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/1433 D.İş sayılı dosyasıyla kayyum olarak atandığını, atamadan sonra şirket bünyesinde yapılan araştırmada geriye dönük olarak bir takım muvazaalı işlemler yapıldığı ve kayyum atanan şirketin malvarlığının boşaltıldığının anlaşıldığını, şirket adına kayıtlı … plakalı aracın 20/11/2015 tarihinde o tarihte şirket çalışanı olan davalıya satıldığını, ancak satış bedelinin ödenmediğinin anlaşıldığını, yapılan satışın muvazaalı olduğunun diğer bir kanıtı ise kasko bedelinin çok altında satılmış olduğunu belirterek, araç satış sözleşmesinin muvazaa nedeniyle geçersiz olduğunun tespitine ve dava konusu aracın davacı adına tesciline ve teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu aracın satış tarihinde … şirketinde çalışmadığını, bu nedenle aracın bir çalışana satılmasından hareketle muvazaa iddiasının söz konusu olmayacağını, müvekkili işten ayrıldığında işyerinde yılsonu performans priminden kaynaklı 40.000,00 TL tahakkuk etmiş alacağının mevcut olduğunu, bu alacağa ilişkin olarak dava konusu aracın satışının teklif edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 05/09/2017 tarih 2016/489 E., 2017/671 K.sayılı kararı ile; “Davanın kayyum tarafından 13/05/2016 tarihinde açıldığı, davacının 670 sayılı KHK çerçevesinde sicilden terkin edildiği gerekçesiyle aktif husumet yokluğu nedeniyle DAVANIN REDDİNE” dair hüküm ihdas edilmiştir. Davacı vekili tarafından 09/02/2018 tarihinde verilen istinaf dilekçesiyle; davacı şirketin 27/07/2016 tarihinde yayımlanan 668 sayılı KHK ile kapatıldığını, kapatma sonrası davanın takip yetkisinin …’nda olduğunu, dosyanın re’sen ele alınarak …’na tebligat yapılmaksızın dava şartı yokluğundan red kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca kapatılan Kurumu temsile yetkisi bulunmayan vekile tebliğin usulsüz olduğunu ve dolayısıyla kesinleşme şerhinin de yok hükmünde olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dairemiz 30/05/2018 tarih 2018/942 E., 2018/972 K.sayılı kararı ile ” … FETÖ/PDY terör örgütüne irtibatı ve iltisakı olduğu nedeniyle OHAL kapsamında çıkarılan 668 KHK ile davacı şirkete el konulmuş ve bilahare de yönetimi kayyuma devredilmiştir. Şirket yönetimi kayyuma devredildikten sonra yine OHAL kapsamında çıkarılan 670 sayılı KHK m.5/3 uyarınca davacı şirket ticaret sicilden terkin edilmiştir. Bu terkin işlemi ile OHAL kapsamında el konulan şirketler yine anılan maddenin 1, 2, 3. fıkraları uyarınca …’na devredilmiştir ve bu hükümle … yetkili kılınmıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken tıpki müddeabihin devrinde olduğu gibi … davacı olarak davaya kabul edilip, yani davayı takip etmesi için …’na tebligat yapılıp, böylece taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esastan görülmesi gerekirken aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. O nedenle davacı …’nın istinaf sebepleri haklı görülmüştür. “denilerek istinaf başvurusunun kabulü ile esas incelenmeden HMK m.353/1-a-4 uyarınca Mahkeme Kararının kaldırılmasına, davanın görülmesi için dosyanın Kararı veren Mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Daire kararın uyulmak ve … davaya kabul edilip taraf teşkili sağlanmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde, İlk Derece Mahkemesince; “Dosyadaki mevcut delillerin incelenmesinde; tescili talep edilen dava konusu aracın dava açıldığı tarihte davalı adına kayıtlı olmayıp, dava dışı bir şirket adına kayıtlı olduğu, FETÖ/PDY terör örgütüne iltisakı nedeniyle OHAL kapsamında yönetimine el konulan şirketin çalışanı olan davalının silahlı terör örgütü üyeliği suçundan yapılan yargılamada beraatine karar verildiği, aracın muvazaalı satışına ilişkin davacı iddiasını ispatlar bir delil sunulmadığı, davacının davasını ispatlayamadığı “ gerekçesi ile Davanın REDDİNE, dair karar verilmiş; bu karar davacı Hazine ve … vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı Hazine ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili idarenin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/39856 sayılı soruşturma dosyası aracılığıyla İstanbul 6.Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/1433 D.iş sayılı dosyası kapsamında dava dışı … Aş’ye kayyum olarak atandığını, atama işleminden sonra şirket bünyesinde geçmişe dönük yapılan araştırmada bir takım muvazaalı işlemlerin yapılarak şirketin malvarlığının boşaltıldığının anlaşıldığını, şirket adına kayıtlı olan dava konusu aracın 20.11.2015 tarihinde şirketin o tarihteki çalışanına satılmış olduğunu, yapılan araştırmada ne bu tarihte ne de önce veya sonra şirket hesaplarına bahse konu satış tutarının ödenmediğini, bu tarihten kayyım olarak atama yapılan 04.03.2016 tarihine kadar şirket tarafından kullanıldığını, aracın zilyetliğinin kayyım atandığı tarihe kadar şirkete ait olduğunu, yapılan araç satış işleminin muvazaalı olduğu yürütülen ceza soruşturmasından haberdar olunduktan sonra şirketin malvarlığını kaçırmak amacıyla yapıldığının ortada olduğunu, zira aynı gün aynı noterlikte yine şirket adına kayıtlı …, …, …, … ve … plaka sayılı araçların da yine şirketin o dönem sigortalı çalışanlarına muvazaalı bir şekilde satıldığını, aracın kasko bedelinin çok altında satılmış olduğunu, davalı tarafından şirkete muvazaalı satış bedeli dahi ödenmediğini, tarafların hiçbir işlem yapmak istemediklerini, 3.kişileri aldatmak amacıyla bahse konu araç satış sözleşmesinin yapıldığını, davalı tarafın ve diğer araçların satışınnı yapıldığı şahısların FETÖ/PYD kapsamında kapatılan … Aş nin o tarihteki çalışanları olduğunu, şirketin sahip olduğu araçları bu kadar düşük fiyatlarla kendi çalışanlarına satmasının hayatın olağan akışına ters olduğunu, basiretli bir tacir gibi haret etmediğini ortaya koyduğunu, kaldı ki araçları muvazaalı olarak satın alan şahısların satım tarihindeki satış bedeli kadar bir meblağı ödediklerini ispatlayamadığını, dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir. Dava, araç satış sözleşmesinin muvazaa nedeniyle iptali isteğine ilişkindir. Dosya kapsamına göre FETÖ/PYD terör örgütü ile iltisakı tespit edilerek yönetimine kayyum atanan bilahare OHAL kapsamında çıkarılan 670 sayılı KHK’nın 5.3. maddesi kapsamında ticaret sicilinden terkin edilen … Aş. adına kayıtlı dava konusu … plaka sayılı … marka otomobilin 20/11/2015 tarih 22377 yevmiye sayılı Bakırköy … Noterliği’ne ait Araç Satış Sözleşmesi ile 45.000,00 TL bedelle davalı …’ya satışının yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı satış işleminin muvazaalı olduğunu, aynı tarihte başka araçların da satışının yapıldığını, şirket hakkındaki ceza soruşturması nedeniyle malvarlığını kaçırmak amacıyla satış işleminin şirketin çalışanı olan davalıya yapıldığını, kasko değeri 63.735,00 TL olduğu halde aracın 45.000,00 TL’ye satıldığını, davalının satış bedelini şirkete ödemediğini belirterek, muvazaa nedeniyle araç satışının geçersiz olduğunun tespitine ve dava konusu aracın müvekkili şirket adına tescili ile aracın davacıya teslimine karar verilmesini istemiş; davalı ise satış işleminden önce şirkette çalışmadığını, daha önceki bir tarihte işten ayrıldığını, işten ayrıldığında “ yılsonu performans priminden “ kaynaklı 40.000 TL tahakkuk etmiş alacağı bulunduğunu, şirketten bu alacağı da mahsup edilmek kaydıyla 45.000 TL’ye araç satışı için anlaşıldığını, bakiye 5.000 TL borcuna karşılık olarak da aracı şirkete kiraladığını belirterek davanın reddini talep etmiş; mahkemece ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dava hukuki niteliği itibariyle muvazaalı satış iddiasına dayandırılarak açılmış olup, dava dışı şirket önce kayyum atanmak sonra da ticaret sicilinden terkin edilmek suretiyle tüzel kişiliği son bulmuştur. Satış işleminin gerçekleştiği tarihte Maliye Hazinesi 3.kişi konumunda olup davalı ile terkin edilen şirket arasındaki satış işleminin muvazaalı olduğunu her türlü delil ile ispatlaması mümkündür. Dava konusu aracın satışına ilişkin sözleşmede kasko değeri 63.735,00 TL yazılı olduğu halde aracın bu değerin altında 45.000,00 TL bedelle satışının yapılmış olması; satış bedelinin, 40.000,00 TL olarak tahakkuk eden “yılsonu performans priminden” mahsuben, bakiye 5.000,00 TL’lik bedelin ise aracın şirkete kiralanmak suretiyle ödendiğine ilişkin davalı savunmasının hayatın olağan akışına uygun olmayıp ispata muhtaç olması, dosyaya satış bedelinin ödendiğine ilişkin olarak davalı tarafından 6100 s.HMK.nun 200.m.si kapsamında herhangi bir delil ibraz edilememesi; aynı tarihte şirkete ait başkaca araçların da satışının yapılmış olması hususlarına nazaran muvazaa iddiasının davacı … tarafından ispatlandığı kanaatı hasıl olmuştur. Davacı davasını ispatlamış olup, dava konusu aracın satışının iptali ile davacıya ait olduğunun tespiti gerekmiştir. Davacı … vekili istinaf talebinde haklıdır. Bu itibarla; davacının istinaf talebinin kabulüne, HMK m.353/1-b-2 gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesi sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜ K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A.İstinaf Başvurusu Yönünden; 1.Davacının istinaf talebinin KABULÜNE, HMK m.353/1-b-2 uyarınca BAKIRKÖY 7.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 25/10/2019 tarih, 2018/637 Esas, 2019/1004 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine vekalet taktirine yer olmadığına, B.Davanın Esası Yönünden; 1.Dava konusu … plaka sayılı … marka otomobilin satışına ilişkin Bakırköy ….Noterliği’ne ait 20/11/2015 tarih … yevmiye sayılı “Araç Satış Sözleşmesi”nin geçersizliği ile sözleşmenin iptaline, Dava konusu … plaka sayılı … marka otomobilin davacı … adına trafik siciline kayıt ve tesciline, 2.Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap edilen 6.650,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, 3.Alınması gereken 3.073,95 TL karar ve ilam harcından davacının peşin yatırdığı 768,49 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.305,46 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, 4.Davacının yargılama aşamasında yapmış olduğu toplam 1.017,49 TL’nin (29,20 TL başvuru harcı, 768,49 TL peşin harç, 219,80 TL posta masrafı) davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5.Davalının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 6.Bakiye gider avansının karar kesinleşince yatıran tarafa iadesine, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, Dair, HMK m. 361 uyarınca, aracın güncel değeri de nazara alınarak kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 09/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.