Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2020/2546 E. 2021/24 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2546
KARAR NO: 2021/24
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2020
NUMARASI: 2019/103 Esas, 2020/229 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ: 14/01/2021
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilleri …, … ve … ile davalı taraf arasında haricen tanzim edilen taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin geçersizliklerinin tespiti ve müvekkillerinin geçersiz sözleşmeler nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadıklarının tespiti, belirtilen satış bedellerinin ödenmesi aracı olarak 24/07/2017 tarihli muvafakatnamede kararlaştırılan ve müvekkili … tarafından davalı tarafa teslim edilen kendisinin keşideci, davalı tarafın lehtar olduğu 28/03/2018 tarih ve 430.000,00 TL tutarlı çek, 30/01/2019 tarih ve 500.000,00 TL tutarlı çek ile 30/01/2020 tarih ve 500.000,00 TL tutarlı çekler nedeniyle müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespiti ile çeklerin keşideci müvekkili …’ya iadesi, bedeli tahsil edilen 28/03/2018 tarihli 430.000,00 TL’lik çek bedelinin denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek dava tarihi itibariyle tespit edilecek güncel miktarının dava tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: somut olayda talep ve dava edilen şeyin sözleşmenin geçersizliği ve yapılan ödemelerin iadesi olduğunu, bir hak üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise davayı da bu kişi veya kişilerin açması gerektiğini, dava açma hakkının dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye ait olduğunu, davacılardan …’nın imzalanan sözleşmelerin tarafı olmadığını, dolayısıyla davcı sıfatına haiz olmadığını, dava konusu olayda davacıların ”Tüketici” olduğu, taraflar arasındaki işleminde ”Tüketici İşlemi” olduğunu, uyuşmazlığın Tüketici Mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiğini belirterek usul ve esas yönlerden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; Davaya bakmakla görevli mahkemelerin Tüketici Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve bu karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Somut olayda, davacılar arasında zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığını, davacıların her birinin ayrı ayrı sözleşmelere dayandığını, ödeme şekil ve miktarlarının farklı olduğunu, ayrı ayrı dava açmaları gerektiğini, mahkemece tefrik taleplerinin değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacılardan …’nın geçersizliği talep edilen sözleşmelerin tarafın olmadığını, husumet itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini belirterek, istinaf istemlerinin kabulü ile kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekilinin iddialarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK’nun 166/4.maddesi uyarınca, davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması sebebiyle aralarında bağlantı bulunduğunun kabulü gerektiğini, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan usul ekonomisi açısından tefrik kararı verilmesinin doğru olmadığını, davacı … için yapılan husumet itirazlarının doğru olmadığını, …’nın da kendi imzasıyla sözleşme bedellerini ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, istinaf istemlerinin haksız olduğunu belirterek, istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti, menfi tespit ve ödenen bedellerin istirdadı istemine ilişkindir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un “Tanım” başlıklı 3. Maddesi uyarınca, (ı) sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (k) Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) Tüketici işlemi; Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi.” olarak tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir. 6502 Sayılı Yasanın 73. Maddesinde, “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” şeklindeki hükmü gereğince Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara Tüketici Mahkemelerinin bakacağını açıkça öngörmüştür. 6502 Sayılı Yasa Tüketici İşlemini “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” olarak açıkça tanımlamıştır. Somut olayda, taraflar arasında harici olarak düzenlenen satış vaadi sözleşmeleri mevcuttur. … ile yapılan 17/07/2017 tarihli sözleşmeye ek olarak düzenlenen “mavafakatname” başlıklı belge ile davacı … nın taşınmaz alımına istinaden davalı şirkete çek vermiştir. 6502 sayılı Yasa kapsamında davacılar tüketici, davalı ise satıcı/sağlayıcı konumundadır. Yanlar arasındaki işlem tüketici işlemi olduğundan, 6502 sayılı Yasa’nın 73.maddesi uyarınca davaya bakmakla görevli mahkemeler tüketici mahkemeleridir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup mahkemece her aşamada re’sen gözetilmelidir. Belirtilen gerekçelerle; mahkemece göreve ilişkin dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. O nedenle davalı istinaf talebinde haklı değildir. Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda, tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre; davalının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 4.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 14/01/2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.