Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2447
KARAR NO : 2023/593
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/07/2020
NUMARASI: 2018/1157 Esas, 2020/305 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 09/03/2023
Taraflar arasındaki alacak davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davalı banka yönünden feragatten reddine, davalı … yönünden davanın esastan reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … arasında 17/10/2005 tarihinde yapılan … Satış Sözleşmesi ile İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Pafta, … Parsel sayılı yerdeki … Blok, …Kat, … nolu dairenin 150.000,00 USD bedel mukabilinde alıcı davalı …’a satılması hususunda anlaştıklarını, satıcının sözleşmeye konu bağımsız bölümün zilyetliğini bu sözleşme ile alıcıya devrettiğini, alıcının sözleşmenin imzası tarihinden itibaren 3.yılın sonunda yani 17/10/2008 tarihinde cayma hakkını kullanmadığını ve 10 yıl daha taşınmazı kullanmaya devam ettiğini ve bu süreçte müvekkili şirkete herhangi bir ihbar yada ihtarda bulunmadığını, bu haliyle davalının sözleşmede öngörülen 3 yılın sonunda ve makul bir süre geçtikten sonra cayma hakkını kullanmadığından cayma hakkını kaybettiğini ve tarafların satım konusunda taşınmazın ihtilafının sonuçlanmasını beklemeye başladıklarını, müvekkili şirket ile arsa sahipleri arasında ki İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret mahkemesinin 2014/1228 Esas sayılı dosyası üzerinden görülen tapu iptal davasının karara bağlandığını ve verilen karar ile …’a satışı yapılan … Blok … nolu dairenin tapusunun müvekkili şirket adına tesciline karar verildiğini, mahkemenin verdiği kararın temyiz edildiğini ve dosyanın Yargıtay’da oldığunu, davalının bu aşamayı bilmesine rağmen müvekkili şirket ile arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı hareket ederek, herhangi bir ihbar ve ihtarda bulunmaksızın müvekkili şirketin vermiş olduğu teminat mektubunu nakde çevirmek için … Bankası A.Ş.’ye müracaat ettiğini, davalının bu müracaatı üzerine müvekkili tarafından İstanbul Anadolu 16.Asliye Hukuk Mahkemesin’de teminat mektubunun paraya çevrilmemesi için ihtiyati tedbir başvurusunda bulunulduğunu, talebin kabul edildiğini, teminat mektubunun paraya çevrilmesinin ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine ve durdurulmasına karar verilmiş ise de; davalı tarafın bu karar çıkmadan önce teminat mektubunu paraya çevirdiğini ve teminat mektubunun bedeli olan 350.000,00 USD’yi uhdesine geçirerek müvekkilini zarara uğrattığını, taraflar arasındaki sözleşmenin adi yazılı olup, geçerlilik şartlarına haiz olmadığını ve bu sebeple de geçersiz olması nedeniyle asıl borca bağlı olan fer’ilerinde geçersiz olduğunu, içeriğinde 150.000 ,00 USD satış bedeli kararlaştırılan sözleşme için 200.000,00 USD gibi fahiş ve müvekkilinin iktisadi mahvını amaçlayan bir cezai şartın kararlaştırılmasının kanuna, iyi niyet kurallarına, ahlak ve adaba uygun olmadığını, davalı tarafın 17/10/2005 tarihinden itibaren taşınmazı fiilen kullandığını, mahrum kalınan kira bedellerini ödemek zorunda olduğunu,875.800 TL. Kira geliri kayıplarının olduğunu, ileride telafisi güç yada imkansız zararların doğmasının önüne geçilmesi amacıyla bozdurulan teminat mektubu karşılığı ihtiyati haciz yapılması gerektiğini, beyan ederek, tüm fiili ve hukuki sebepler ve tespitler neticesinde; davalarının belirsiz alacak davası olarak değerlendirilmek suretiyle veya mahkeme aksi kanaatte ise kısmi dava olarak değerlendirilmesine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı …’ın tüm alacaklarına, banka hesaplarına, adına kayıtlı tüm menkul/gayrimenkul malvarlığına ve şirket hisselerine bu davada verilecek karar kesinleşene kadar ihtiyati haciz yapılmasına, teminat mektubunun haksız olarak nakde çevrildiğinin tespitine, davalıya haksız yere ödenen 350.000,00 USD tutarlı teminat mektubu bedelinin daha önce tahsil edilen 150.000,00 USD meblağın takas ve mahsubuyla bakiye 200.000,00 USD meblağın, nakde çevrilme tarihinden işleyecek 3095 sayılı K.M.4/a ‘da belirli temerrüt (veya TL. söz konusu olduğunda m.2/2’de belirli avans faizi oranında ticari temerrüt) faiziyle birilikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline ve müvekkiline ödenmesine, müvekkilinin uğradığı 875.800 TL. mahrum kalınan kira bedelinin her bir kira bedelinin muacceliyet ve temerrüt tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı K.m.2/2’de belirli avans faizi oranında ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı …’dan tahsiline ve müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu ihtilafın 17/10/2005 tarihli Gayrimenkul Satış Sözleşmesinden kaynaklanan satış sözleşmesinden kaynaklandığını, bu sözleşme kapsamında müvekkilinin tüketici sıfatına haiz olduğunu bu nedenle davaya öncelikle görev itirazında bulunduklarını ve dosyanın görevli tüketici mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkilinin ikamet adresinin Beşiktaş/İstanbul olması nedeniyle davaya konu ihtilafa şamil olarak özel yetki kuralının işlenmesini gerektirir bir durum olmadığından yetki itirazlarının kabul edilerek dosyanın yetkili İstanbul (Çağlayan) mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini, davaya konu taşınmazın davacı tarafından 17/10/2005 tarihli Gayrimenkul Satış sözleşmesi ile 350.000,00 USD bedelle müvekkiline satıldığını, satış sözleşmesine belediye’deki rayice uygun bir tutar yazmaları gerektiğinden 150.000,00 USD resmi olarak … bankası Mahmutpaşa şubesine ait 17/05/2005 keşide tarihli bir adet çek ile bakiyesi olan 200.000,00 USD nakit olarak tahsil ettiklerini, tahsil edilen bedele teminat olarak da müvekkiline diğer davalı muhatap bankaca tanzim edilen 350.000,00 USD bedelli kesin ve süresiz teminat mektubunun tevdi edildiğini ve sözleşmede gösterilen satış bedeli ile teminat tutarı arasındaki farkın ise bahse konu sözleşmede cezai şart olarak adlandırıldığını, davacı yanın zaman aşımı itirazının sözleşmede müvekkilinin sözleşmeden caymaya dair hakkını kısıtlayan herhangi bir düzenleme olmaması nedeniyle yersiz ve dayanaksız bir itiraz olduğunu, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklı haklarını kullanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olmadığını, davacı yanın kira alacağına havi, fahiş ve afaki taleplerinin ise kötü niyetinin apaçık ve sarih göstergesi olduğunu, mezkur sözleşmenin 4.maddesinde açıkça satıcının, alıcının cayma hakkını kullanması durumunda herhangi bir kira veya ecr-i misil talebi olamayacağını düzenlemesine rağmen, bu yönde talepte bulunmasının ahde vefa kavramından bihaber olduğunu gösterdiğini beyanla davacı yanın haksız ve mesnetsiz ve apaçık kötü niyetli davasının reddine karar verilerek, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … bankası vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka tarafından tahsis edilen kredi limiti çerçevesinde davacının lehdar olduğu ve diğer davalı …’ın muhatap olduğu 17/10/2005 tanzim tarihli, 350.000,00 USD tutarlı “kesin ve süresiz” teminat mektubu düzenlendiğini, teminat mektubunun muhatabı davalı …’ın 26/09/2018 tarihli yazılı talebiyle müvekkili bankanın garantör olduğu söz konusu teminat mektubunu, teminat mektubu lehdarı davacının taahhüdünü ilgili sözleşme ve şartname hükümlerine göre yerine getirmediği gerekçesiyle tazmin talebinde bulunduğunu, muhatabın usulüne uygun tazmin talebi üzerine müvekkili bankanın söz konusu teminat mektubunun tazminini yerine getirmek zorunda kalarak muhatabın belirttiği hesaba 2.147.355,00 TL. ödemenin geçtiğini, teminat mektubunun garanti sözleşmesi niteliğinde olan bir belge olması nedeniyle tazmin taleplerinde garantörün sadece şekli inceleme yapma yetkisi olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinini esasına girmesinin mümkün olmadığını, teminat mektubunu veren bankanın kendisine nakde çevirme talebi ulaştığında sadece şekli bir inceleme yaparak, temel ilişkide lehtarın muhataba borcunun bulunup bulunmadığına dair esas incelemesi ve değerlendirmesi yapamayacağını beyanla, davacının haksız ve hukuka aykırı davasının tüm talepler yönünden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince;”…1-Davalı banka yönünden davanın feragat nedeniyle reddine,2-Davalı … yönünden davanın esastan reddine, 3-İstanbul Anadolu 16.Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen tedbir kararı infaz edilemediğinden bu konuda karar vermeye yer olmadığına,..” karar verilmiştir. Karar süresinde davacı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; istinafa konu sözleşmenin adi yazılı olduğu ve geçerlilik şartlarına haiz olmadığı dikkate alınmaksızın Medeni Kanun’un 2. maddesi gereği, sözleşmenin geçerli olduğuna dair mahkeme gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, geçersiz bir sözleşmede öngörülen feri hükümlerinde geçersiz olduğunu, taraflar arasında 17/10/2005 tarihli adi yazılı gayrimenkul satış sözleşmesi düzenlendiğini, resmi şekle uyulmamasının yaptırımı kesin hükümsüzlük olup, hükümsüzlük sonradan düzeltilemeyeceğini, şekle aykırılığın dürüstlük kuralına dayalı olarak engellenemeyeceğini, dava konusu olayda açılan davanın tescile zorlama davası olmadığını, alıcı kendi edimini iade ettiği için sözleşmenin devam etmesi durumunu taraflarca gözetilmesi gündeme gelmediği için artık sözleşmenin şekle aykırılıktan dolayı geçersizliğine hükmetmek gerekeceğini, cezai şartın talep edilebilmesi için, amaca vakıf sözleşmenin geçerliliğine bağlı olduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli kararında satış bedelini 150.000 USD olarak belirtilmiş olmasına rağmen kararın başka bir sayfasında satış bedeli ve cezai şart toplamının 350.000 USD şeklinde tespitine yer verdiğini, çelişki oluşturduğunu, gayrimenkulün satış bedelinin 150.000 USD olup davalı tarafından bu miktarın ödendiğini, müvekkili tarafından 350.000 USD tutarlı teminat mektubunun davalıya verildiğini, müvekkili şirketi davalı tarafından 200.000 USD ödeme yapılmadığını, mahkemece herhangi bir inceleme yapılmaksızın salt davalının iddialarına itibar edildiğini; tapuyu devretme borcu sözleşme ile geciktirici şarta bağlandığını, bu unsurun mahkemece dikkate alınmadığını, sözleşmenin 4. maddesinde, satış sözleşmesinin kurulması esnasında satılan dairenin mülkiyeti hususunda arsa sahibi ile satıcı arasında ihtilaf bulunduğu, borcun ifasının bu olguya bağlandığını, Borçlar Kanunu’nun 175. maddesine göre, geciktirici koşula bağlı borçlarda şart gerçekleşene kadar ifanın askıda olduğunu, ifanın talep edilebilirliğinin bulunmadığını; yerel mahkeme sözleşme maddeleri doğrultusunda kararını kurarken sözleşmede cayma hakkının kullanılmasını bir ihtarnameye bağlandığı hususunun göz ardı edildiğini, davalı cayma hakkını 03/10/2018 tarihinde kullanarak teminat mektubunu 26/09/2018 tarihinde paraya çevirdiğini, ihtarnamenin tebliğinden önce teminat mektubunun paraya çevrilmesini sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmede tapunun ne zaman verileceğinin meçhul olduğunu, davalı sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 13 yıl süre ile taşınmazdan fiilen yararlandığını, yerel mahkemece kira ödemesi yapılmasına dair bir hüküm kurulmadığını, ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile taşınmazın 350.000 USD bedelle müvekkiline sattığını, belediyedeki rayice uygun bir tutar yazmaları gerektiğinden bahisle 150.000 USD yazıldığını, 200.000 USD’nin nakit olarak verildiğini, sözleşmenin 4. maddesinde alıcının satış bedeli ve cezai şart toplamı ödemiş olduğu 350.000 USD karşılığı almış olduğu teminat mektubunu çevirme hakkına sahip olduğu belirtilmiş olup, satıcının müvekkilinden 350.000 USD aldığının açık olduğunu, davacının 3 yıllık sürenin sonunda tescil ve fera hükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenle zamanaşımı süresinin 17/10/2018 tarihinde dolduğunu, müvekkilinin cayma iradesinin zamanaşımı süresi içerisinde bildirdiğini, satıcının kira veya ecrimisil talebi bulunamayacağını, bu nedenlerle davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, taraflar arasında harici düzenlenen 17/10/2005 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafı bulunan satıcının kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile hak sahibi bulunduğu taşınmazı 150.000 USD bedel karşılığında satışı konusunda anlaştıkları, taraflar arasındaki sözleşme gereğince 3 yıl sonunda taşınmazın delil ve ferağı verilmemesi nedeniyle, davacı satıcı tarafından davalıya verilen 200.000 USD cezai şarta teminat olarak gösterilen teminat mektubunun davalı tarafından sözleşmenin 1710/2008 tarihinde alıcı tarafından cayılması sebebiyle teminat mektubunun haksız paraya çevrilmesinden dolayı 200.000 USD’nin ve davalının taşınmazı fiilen kullanmasından dolayı mahrum kaldığı kira bedelinin tahsiline ilişkin alacak davasıdır. Davacı her ne kadar … Bankası A.Ş. aleyhine de davayı yöneltmiş ise de; davacı bu davalı hakkında ki davasından feragat etmiştir. Taraflar arasındaki 17/10/2005 tarihli “gayrimenkul satış sözleşmesi” başlıklı sözleşmede taşınmazın 150.000 USD bedeli mukabilinde davalı alıcıya satıldığı, sözleşmenin 4. maddesinde “satışa konu gayrimenkulün çekişmeli kısmının mülkiyetine ilişkin satıcı tarafından alıcı adına yapılacak tapu devrinin arsa sahipleri tarafından satıcıya devrinden sonra yapılabileceği kabul edilmiştir. Satıcı sözleşmeye konu bağımsız bölümün zilliyetliğini bu sözleşmeyle alıcıya devretmiştir. Satıcı tarafından açılmış bulunan tapu iptal ve tescil davasının reddi halinde diğer hissedarlar tarafından alıcıdan talep edilebilecek ecrimisil kira her türlü bedel sebebiyle sorumluluk satıcı firmaya aittir. Satıcı, satış konusu gayrimenkulün mülkiyetinin arsa sahiplerinden satıcı lehine tapu devri yapıldığı tarihten itibaren en geç 7 iş günü içerisinde alıcı adına tapu devrimi yapacaktır. Satıcı, 7 iş günü içerisinde tapu devrini yapmadığı takdirde alıcı yazılı bildirim yapmak suretiyle tek taraflı fesih edebilir ve bu durumda satıcı peşin almış olduğu 150.000 USD ve 200.000 USD cezai şartı alıcıya ödeyecektir. Aksi halde satıcının vermiş olduğu teminat mektubu nakde çevirebilecektir. Yargılama dosyasının sözleşmenin imzalanmasına muteakip 3. yılın sonunda kesinleşmemiş, hala satıcının devir ve ferağı veremeyecek durumda olması halinde alıcı tek taraflı olarak keşide edecek olduğu ihtarname ile sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Bu durumda taraflar, alıcının satış bedeli ve cezai şart toplamı ödemiş olduğu, 350.000 USD karşılığı almış olduğu teminat mektubunu nakde çevirme hakkına sahip olduğu; alıcının geçmiş dönem için faiz herhangi bir neden ile tazminat talebi gayrimenkulde yaptırmış olduğu her türlü zorunlu – faydalı ve / veya lüks masraflara dair satıcıdan herhangi bir talepte bulunamayacağını, satıcının iste kira ecrimsil talep etmeyeceğini gayrikabili rücu kaydı ile kabul ve beyan ederler. Dava, tapulu taşınmazın adi senetle satışın kararlaştırılmasından kaynaklanmaktadır. Bir taşınmaz malın veya payının mülkiyetinin başkasına devri yada devir vaadini öngören sözleşmelerin geçerli sayılması Borçlar kanunu 213, tapu kanununun 26. Maddesinde, TMK 706 madde uyarınca; resmi şekilde yapılmasına bağlıdır. Burada ön görülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup kamu düzenine ilişkindir. Ve doğrudan göz önünde tutulur. Taraflar arasındaki 17/10/2005 tarihli sözleşme resmi şekilde düzenlenmemiş bulunduğundan hukuken geçerli değildir. Geçerli olmayan taşınmaz satış sözleşmesine dayanılarak cezai şart da istenemez. Zira cezai şart asıl borca ilişkin feri haklardandır. Asıl borç hükümsüz olunca, cezai şartta hükümsüzdür. Taraflar ancak verdiklerini haksız iktisat kuralları uyarınca isteyebilir. Bu nedenle geçersiz adi yazılı sözleşmeye dayanarak tarafların birbirinden cezai şart istemelerine olanak yoktur. Bu sözleşme gereğini yerine getirmek istemeyen bir taraf diğer tarafa aldıklarını vermek ve diğer taraftan da verdiklerini isteme hakkına sahiptir. Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinde taşınmazın satış bedelinin 150.000 USD olarak belirlenmiştir. Davalı tarafından teminat olarak 350.000 USD teminat mektubu verildiği, ve alıcının teminat mektubunu paraya çevirdiği görülmektedir. Bu durumda davacı satış bedeli 150.000 USD’yi ödemek alıcı davalı ise uhdesinde bulunan 200.000 USD’yi iade etmekle yükümlüdür. Bu nedenle ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak, 200.000 USD’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 1.200.800,00 TL’nin 19/10/2018 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerekir. Davacı sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararının tazmini talep etmiş ise de geçersiz sözleşmeye dayanılarak menfi ve müspet zarar talep edilemeyeceğinden davacının ecrimisil alacağının reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Bu nedenlerle ilk derece kararının kaldırılması gerekmektedir. Bu itibarla; davacının istinaf talebinin usulden kabulüne, HMK m.353/1-a-3 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın görevli İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine Dairemiz Başkanı …’ın karşı oyu ve oy çokluğu ile aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacının istinaf başvurusunun usulen kabulüne, HMK m. 353/1-a-3 uyarınca İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 08/07/2020 tarih, 2018/1157 Esas, 2020/305 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE, İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin GÖREVSİZLİĞİNE 3.Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren, taraflarca 6100 s.HMK’nın 20.maddesine göre 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesine DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN müracaat edilmesi halinde, davanın esastan görülmesi için DOSYANIN görevli İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne gönderilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflarca DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE gönderilmesinin talep edilmemesi halinde, ilk derece mahkemesince dosya esasa kaydedilerek 6100 s.HMK’nın 20.maddesi gereğince işlem yapılmasına ve karar verilmesine, 4.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davalı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 5.Davacının yatırmış olduğu istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, 7.Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 09/03/2023 tarihinde, Dairemiz Başkanı …’ın karşı oyu ile oyçokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.
KARŞI GÖRÜŞ Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasında harici düzenlenen 17/10/2005 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafı bulunan satıcının kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile hak sahibi bulunduğu taşınmazı 150.000 USD bedel karşılığında satışı konusunda anlaşıldığı, taraflar arasındaki sözleşme gereğince 3 yıl sonunda taşınmazın devir ve ferağı verilmemesi nedeniyle, davacı satıcı tarafından davalıya verilen 200.000 USD cezai şarta teminat olarak gösterilen teminat mektubunun davalı alıcı tarafından resmi nitelikte olmayan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden 1710/2008 tarihinde tarafından cayılması sebebiyle davacı satıcı tarafından davalı alıcıya teminat olarak verilen teminat mektubunun haksız paraya çevrilmesinden dolayı 200.000 USD’nin ve davalının taşınmazı fiilen kullanmasından dolayı mahrum kaldığı kira bedelinin tahsiline ilişkin alacak davasıdır. Davacı tacir satıcı tarafından, davalı tacir banka aleyhine açılan davada görevli mahkeme 6102 s.TTK:nun 4-5.m.si hükmüne göre Asliye Ticaret mahkemesidir. Davalı satıcı tarafından davalı taşınmaz satın alan alıcı hakkındaki davada 6502 s.TKHK.nun 3-11.m.leri hükümlerine göre davalı alıcı tüketici konumunda olduğundan ve satış işlemi de tüketici işlemi olduğundan davalı tüketici yönünden görevli mahkeme Tüketici mahkemesidir. Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından, davalı … A.Ş. yönünden Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmakla birlikte, davlı alıcı … yönünden, davalı …’ın tüketici olması nedeniyle ve uyuşmazlığın harici nitelikli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle, davalı Bülent hakkındaki davanın Asliye Ticaret mahkemesince tefrik edilerek Tüketici Mahkemesi görevsizlik kararı verilerek gönderilmesi gerektiğ, bu nedenlerle 6100 s.HMK.nun 353/-a-6.m.si gereğince Asliye Ticaret mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın gerekçe doğrultusunda işlem yapmak ve karar verilmek üzere Asliye Ticaret mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.