Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2020/1884 E. 2021/2395 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1884
KARAR NO: 2021/2395
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2020
NUMARASI: 2017/1103 Esas, 2020/131 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili İstanbul 21.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı davada dava dilekçesinde özetle; davalının, müvekkili banka nezdinde imzalamış olduğu kredi kartı üyelik sözleşmesi gereğince … numaralı kredi kartı hesabının tahsis edildiğini, davalının bu kredi kartı kullanımından doğan borcunun süresi içerisinde ödenmediğini, bu sebeple hesapların kat edilerek iadeli taahhütlü olarak hesap kat ihtarnamesinin keşide edildiğini, hesap kat ihtarnamesine rağmen borcun ödenmemesi nedeni ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında icra takibine geçildiğini, davalının faize, faiz oranına ve tüm fer’ilerine itirazda bulunduğundan takibin durduğunu belirterek, davanın kabulü ile davalının icra takibine itirazının iptali ile alacağın %20’sinden az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davacı bankaya ait kredi kartı ile toplam 1.800,00 TL civarında mal ve hizmet alımı gerçekleştirdiğini ve borcu ödeyemediğini, davacı tarafından müvekkiline gönderilen ihtarnamede çok kısa süre içerisinde anılan borcun 7.080,17 TL olarak kat edildiğini ve icra takibi başlatıldığını, davacı tarafın faiz talebinin hukuka aykırı olduğunu, faiz oranının fahiş olduğunu belirterek; itirazlarının kabulü ile banka kredi kartı ekstresinde asıl hizmet ve mal bedelinin asıl borç olarak kabulü ile bu borcu Borçlar Kanunu’nca kabul edilen yasal faiz oranının uygulanması ile tespit edilecek borç miktarını ödemelerine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 21.Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosya İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmiş, yargılamaya bu mahkemece devam edilmiştir. İlk derece İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesince; “1-a)Davanın KABULÜ ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına davalı tarafından itirazın iptaline, takibin talep talebindeki gibi devamına, b)Davacı vekilinin icra-inkar tazminatı talebinin reddine,” yönelik karar tesis edilmiştir. Karar süresinde davalı vekilince istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki bütün usuli ve esasa dair olan itiraz ve savunmalarını tekrar ederek, mahkemece usule ve sunulan delillere aykırı olarak bilirkişi incelemesi yapıldığını ve buna dayanarak karar verildiğini, davanın esasen kısmen kabulüne karar verilmiş gibi gerekçe yazıldığı halde kararın hüküm kısmında davanın kabulüne dair karar verdiğini, icra inkar tazminatının da reddedildiğini ve bu şekilde lehlerine vekalet ücreti hükmedilmediğini, davacı tarafın süresinde sunmadığı ticari kayıt ve defterlere göre bilirkişi incelemesi yapıldığını, bilirkişi raporunun delil olma vasfını yitirdiğini, işletilen faizin yüksek olduğunu, banka tarafından sunulan sözleşmedeki imzaya itirazın mahkemece incelenmediğini, mahkemece cevap dilekçesindeki savunmalarının neden kabul edilmediğinin gerekçeli kararda belirtilmediğini beyan ederek, verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesine cevap dilekçesinde özetle; mahkemece resen bilirkişi deliline başvurulabileceğini, raporla belirlenen ve hüküm altına alınan faizin mavzuata uygun olduğunu beyan ederek, davalının istinaf nedenlerinin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İddia, savunma ve tüm dosya kapsamından; Dava, taraflar arasındaki bankacılık sözleşmesinden kaynaklanan ve kredi kartı borcuna dair alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptaline ilişkindir. Kredi kartından doğan uyuşmazlıkların çözümünde hangi mahkemenin görevli olduğunun, mülga 4077 s. Kanun ile 5464, 6102 ve 6502 sayılı Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmekte olup, dava; kredi kartını veren banka tarafından 05.09.2013 tarihinde (6502 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce), tüketici olan kart hamiline karşı açılmış olduğundan, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan davada, 5464 sayılı Kanun’un 43, 44.maddeleri ile 6102 s. TTK’nın 4 ve 5. Maddesi uyarınca asliye ticaret mahkemelerinin görevli bulunduğu açıktır. 5464 sayılı Banka Kartları Ve Kredi Kartları Kanunu’nun ”Faiz hesaplaması” başlıklı 26.maddesi şu şekildedir: ” MADDE 26 – Bir hesap dönemine ilişkin toplam borç tutarı veya hesap bakiyesi üzerinden, o döneme ilişkin hesap özetinin düzenlendiği hesap kesim tarihinden önceki bir tarih itibarıyla faiz yürütülebileceğine ilişkin kayıtlar hükümsüzdür. Nakit kullanımına ilişkin borçlar hakkında işlem tarihi esas alınabilir. Nakit kullanımı kapsamında değerlendirilecek işlemler Kurulca belirlenir. Dönem borcunun bir kısmının ödenmesi halinde kalan hesap bakiyesi üzerinden faiz hesaplanır. Kalan hesap bakiyesine, asgarî tutar ve üzerinde ödeme yapılması durumunda akdi faiz, asgarî tutarın altında ödeme yapılması durumunda ise gecikme faizi uygulanır. Temerrüt hali de dahil olmak üzere, kart uygulamasından doğan borçlarda bileşik faiz uygulanmaz. (Değişik fıkra:20/2/2020-7222/20 md.) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, azami akdi ve gecikme faiz oranlarını tespit ve ilan etmeye yetkilidir. Hesap kesim tarihi ile son ödeme tarihi arasında on günden az bir süre olamaz. Katılım bankaları açısından bu Kanun uygulamasında yer alan faiz kâr payı, gecikme faizi ise gecikme cezası olarak uygulanır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendi kredi kartları için uygulanmaz.” Amir hüküm gereğince 4077 sayılı Kanun’un 10.maddesi hükmü bu borca uygulanamaz. Her ne kadar davacı taraf sözleşmedeki imzanın ona ait olmadığını iddia etse de, sözleşme gereğince tanzim edilen kartın davalıya usulüne uygun olarak teslim edildiği, davalı tarafça kartın kullanıldığı ve davalının borcun 1.800,00 TL’lik kısmını kabul ettiğine dair istinaf beyanları karşısında sözleşmedeki imza incelemesine gerek olmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan bilirkişi delili usul hukukunda takdiri bir delil olup HMK 266. maddesi gereğince de mahkemenin çözümü teknik bilgi veya uzmanlık gerektiren hallerde kendiliğinden bilirkişi incelemesine başvurabilir. Bu şekilde konusu kredi kartı borcundan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptaline ilişkin bir davada mahkemece bilirkişi incelemesine başvurularak ekstrelerin ve hesap kat incelemelerinin yapılması ve bu doğrultuda bir hüküm tesis edilmesi usul ve kanuna uygundur. Mahkemece taraflara usulüne uygun olarak HMK’nın 140/5.maddesine göre yapılan ihtar gereğince verilen sürenin hitamından sonra İstanbul 21.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunduğu banka kayıtları ve sözleşme hükümleri gereğince bilirkişi incelemesi yapıldığı, yapılan hesaplamanın 5464 sayılı Kanun hükümlerine uygun olduğu, davalının istinaf dilekçesinde iddia ettiği şekilde karar gerekçesinin kısmen kabule yönelik olmadığı, bilakis bilirkişi raporuyla fazla belirlenen bedelin taleple bağlılık ilkesi gereğince hükmedilmeyeceğinin açıklandığı, karara dayanak olan raporun da karar vermeye ve denetime uygun olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca her ne kadar davalı taraf itirazlarında lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediğini de belirtse de, emsal Yargıtay kararları ve alacağın niteliği dikkate alındığında, icra inkar tazminat talebinin reddi halinde davalı yönünden vekalet ücretine hükmedilemeyeceği açık olduğundan bu istinaf nedenleri de yerinde değildir,davalının istinaf isteminin esastan reddi gerektiği kanaatine varılmıştır. Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda, tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre davalının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınması gereken 511,26 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 127,85 TL’nin mahsubu ile bakiye 383,41 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irad kaydına, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 01/12/2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.