Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2020/1446 E. 2022/2754 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1446
KARAR NO: 2022/2754
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2019
NUMARASI: 2018/649 Esas, 2019/1088 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 08/11/2022
Taraflar arasındaki alacak davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın pasif husumet yokluğundan reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … 09.04.2009 tarihinde dava dışı … ile …’e 15.000,00-USD tutarında borç vermiş olduğunu, bu borç karşılığında dava dışı …’ın keşideci olarak, davalı …’in ise kefil olarak imza ettiği 09.04.2009 keşide tarihli 18.05.2009 vadeli ve 15.000,00-USD bedelli bir adet bonoyu teslim aldığını, bononun vadesinde ödenmemesi üzerine müvekkili Burhan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile gerek dava dışı … gerekse davalı … hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde bulunduğunu, müvekkilinin icra takibi yapması üzerine davalı … icra takibine dayanak 18.05.2009 vadeli ve 15.000,00-USD bedelli bonodaki kefil olarak bulunan imzasına İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/732 Esas sayılı dosyası ile açtığı dava ile itiraz ettiğini, bu davada Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı olan bilirkişi … tarafından düzenlenen 15.05.2011 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği ve icra takibinin davalı … hakkında durdurulmasına ve alacak miktarının %40 oranında kötü niyet tazminatının müvekkilden alınarak davalı …’e verilmesine karar verildiğini, müvekkilinin belirtilen mezkur kararı temyizi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 201/16829 Esas sayılı ilamı ile kötü niyet tazminatının alacak tutarının %20’sin oranında hükmedilmesi gerekirken %40 olarak uygulanmasının ve ayrıca müvekkili aleyhine %10 tutarında para cezasına hükmedilmemesinin yasaya aykırı olduğu yönlerinden kararı bozduğunu, bozma kararına uyan yerel Mahkemece, bozma kararı doğrultusunda tekrar yapılan yargılama sonucunda 23.01.2013 tarihinde verilen karar ile davalı …’in imza itirazın kabulüne ve icra takibinin davalı … yönünden durdurulması ile müvekkili aleyhine alacak tutarının %20 oranında kötü niyet tazminatına ve %10 tutarında para cezasına hükmetmiş olduğunu, müvekkili her ne kadar, bozma doğrultusunda verilen kararı da temyiz etmiş ise de, bu karar Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2014/553 Esas sayılı kararı onanarak kesinleşmiş olduğunu, olaylar neticesinde müvekkili …, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile yapılan ilamlı takip nedeniyle müvekkili ödeme yapmak zorunda kaldığını, yukarıda açıklanan nedenlerle fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik, müvekkilinin davalı …’den, esasen karz akdi nedeniyle düzenlenen bonoya dayalı 15.000,00-USD alacağından şimdilik 1.000,00-USD alacağının bonodaki vade tarihi olan 18.05.2009 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca yabancı para mevduatına uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına müvekkili tarafından ödenmek zorunda kalınan tutarlardan şimdilik 1.000,00-TL’sinin icra dosyasına ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü. Davaya dahil edilen, davalı … mirasçıları, … ve … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davanın 2018 yılında açıldığı anlaşılmakta olduğunu, anılan tarihte davalı …’un vefat ettiğini, alınan veraset ilamından da anlaşılacağı üzere ölüm tarihinin 08.10.2011 tarihi olduğunu, davacı ölü kişi hakkında dava açmış bulunduğunu, ölü kişinin taraf ehliyetinin bulunmadığını, davacıların basit bir araştırmayla davalının ölmüş veya hayatta olduğunu tespit etmelerinin mümkün olduğunu, davanın mirasçılara yöneltilmeksizin husumet yönünden reddine karar verilmesini, davacı 18.05.2009 tarihinde dava dışı …’a borç para verdiğini, karşılığında bono aldığını, müvekkillerinin de kefil olarak imza atmış olduğunu iddia ettiğini, bonolarda zaman aşımı süresinin 3 yıl olduğunu, bononun zaman aşmına uğraması halinde davacı, 1 yıl içerisinde sebepsiz iktisap davası açarak alacağını tahsil imkanına sahip olduğunu, davacı, bu süre içinde dava açmadığından alacak zaman aşımına uğramış olduğunu, müvekkillerinin murisinin davacıya, icra takibine konu bono ile borçlu olmadığı İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/732 Esas sayılı dosyası ile açılan dava sonucu tespit edildiğini ve verilen kararın kesinleştiğini, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın öncelikle ölü kişiye karşı dava açılmış olduğundan husumet nedeniyle reddini, aksi taktirde zaman aşımı söz konusu olduğundan davanın zaman aşımı nedeniyle reddini, alacak iddiası müvekkillerinin murisi yönünden haksız ve dayanaksız olduğundan, esasen alacağa ilişkin miktar itibari ile yazılı bir belge de bulunmadığından, davanın esas yönden de reddini, masraf ve avukatlık ücretinin de alacağın tümüne ilişkin harç taraflarınca yatırılmak kaydıyla, alacağın tümü üzerinden davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ile cevap verdiği görüldü. İlk derece mahkemesince; Davacının davasının pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş olup, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının 09.04.2009 tarihinde davalı …’a 15.000 USD borç verdiğini ve karşılığında davalıdan 18.05.2009 vadeli bir adet senet aldığını, davalı …’in borcunu ödememesi üzerine davacı tarafından davalı … hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını ve davalı …’in İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2010/732 Esas sayılı dosyası ile imzaya itiraz edip takibin iptalini sağlaması üzerine taraflar arasında husumet oluştuğunu, bu nedenle birbirleriyle iletişimin kesildiğini, davanın açıldığı tarihte davalı …’in öldüğünü bilmediğinden davayı davalı …’e yönelttiğini beyanla, HMK 124 maddesi kapsamında yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının istinaf talebinin haksız ve dayanaksız olduğunu, davacının davasını açmadan önce aradan geçen uzun süreyi nazara alarak gerekli araştırmayı yapması gerektiğini, hiçbir araştırma yapmadan davalı sağmış gibi dava açılmış olmasının HMK m. 124/3 kapsamında değerlendirilemeyeceğini beyanla, davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, tarafları arasındaki ödünç akdine dayalı alacak davasıdır.Mahkemece; davalı …’un dava açılmadan önce 08.10.2011 tarihinde vefat ettiği, ölümle kişilik haklarının son bulduğu, ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gibi mirasçılarına da davanın yöneltilmesi suretiyle yürütülemeyeceği gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle dahili davalılar hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.Dosyanın incelenmesinde; Mahkemece davalının dava tarihinden önce öldüğü ve ölü kişi hakkında davaya devam edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kural olarak ölü kişiye karşı dava açılamaz. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılarına yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır.(HMK m.114/1-d, m. 50 ve TMK m. 28) Ancak HMK’nun 124. maddesinde; “Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.Şu halde davalının sağ olup olmadığını tespit edememe bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralını ihlal etmiyorsa, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır (HGK’nun 11.09.2013 günlü ve E 2013/14-612, K 2013/1297 sayılı ilamı).Somut olayda, mahkemece davacı vekiline HMK m.124 gereğince davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınmış ve müteveffa …’u mirasçıları … ve … davaya dahil edilmiş ve taraf teşkili sağlanmıştır. Buna rağmen mahkemenin gerekçesinde ölü kişi aleyhine dava açılamaması nedeni ile anılan kişiler hakkında davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece taraf teşkilinin sağlanmasının ardından, adı geçen dahili davalılar yönünden davanın esastan incelenerek karar verilmesi gerekmektedir. Hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Bu değerlendirmeler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda; davacının istinaf başvurusunun kabulüne, HMK m.353/1-a-4-6 gereği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen kapsamda yargılamaya devam edilerek esas hakkında hüküm kurulması için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesi sonuç ve kanaatine oy birliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-4-6 uyarınca İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 10/09/2019 tarih, 2018/649 Esas, 2018/1088 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.Yukarıda belirtilen gerekçe kapsamında yargılama yapılmak üzere dosyanın kararı veren İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne gönderilmesine, 3.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine vekalet taktirine yer olmadığına,4.Davacının yatırmış olduğu istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,5.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 08/11/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.