Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2020/1437 E. 2020/1342 K. 07.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1437
KARAR NO: 2020/1342
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2019
NUMARASI: 2018/1069 Esas, 2019/1220 Karar
DAVANIN KONUSU: Cari Hesap ve Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı
KARAR TARİHİ: 07/10/2020
Taraflar arasındaki davada; kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının üretici, davalı şirketin ise komisyoncu olarak faaliyet gösterdiğini, davacı ile davalının uzun yıllar cari hesap üzerinden çalıştıklarını ve davacı ile davalının toplam ticaretinin yaklaşık 5.283.609.00 TL olduğunu, davalının bazen nakit bazende çek karşılığında ödemelerini yaptığını, ayrıca davalının hali hazırda davacının alacağına karşılık keşide ettiği çekler bulunduğunu, iş bu çeklerin vade tarihinde bir kısmının ödendiğini, bir kısmının ise henüz vadelerinin gelmediğini, bu çekler dışında davacının cari hesap ekstresine göre 1.002.649,75 TL alacağının bulunduğunu, davalı komisyoncunun, müvekkili üreticinin kendisine gönderdiği ürünleri sattıktan sonra bu ürünlere ait satış bilgileri ve kesintileri gösterecek şekilde müvekkili üretici adına müstahsil makbuzu düzenlemek zorunda olduğu halde düzenlemediği gibi, ürün bedellerini de ödemediğini, haricen yapılan araştırmada davalının müvekkilinin borcunu ödemeyip Ataşehir/İçerenköy’de bulunan komisyoncu dükkanını devretmek üzere Hal Müdürlüğüne başvuruda bulunduğunun öğrenildiğini, davalının tüm yazılı ve sözlü taleplere rağmen borcunu ödememesi, davalının mal kaçırma girişiminde bulunması nedeni ile davalının İstanbul Büyükşehir Belediyesi Satınalma Daire Başkanlığı Hal Şube Müdürlüğü nezdinde bulunan teminatının üzerine takdiren teminatsız olarak olmadığı takdirde uygun görülecek teminat karşılığında ihtiyati tedbir konulmasını ve davalının kötüniyetli olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 750.000.00 TL’lik mal bedelinin işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının gerçeğe aykırı iddialarda dava açtığını, cevap dilekçesi ekinde sunulan müstahsil cari defteri, banka hesap özeti, faturalar ve celbedilecek BA ve BS formları incelendiğinde müvekkilinin komisyoncu sıfatıyla üzerine düşen yükümlülüğü fazlasıyla yerine getirdiğinin ve davacının müvekkilinden hiçbir hak ve alacağı kalmadığının ve hatta alacaklı olduğunun anlaşılacağını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; davacının tacir olmadığı gibi vergi mükellefi de olmadığı, dosya kapsamındaki Gazipaşa Ziraat Odasının düzenlediği belgeye göre çiftçi olduğu, davanın konusu yapılan satış nedeniyle bedelin tahsili olup, Hal Hakem Heyetinin kararının iptali istemi dava konusu edilmediğinden, iş bu davanın 5957 sayılı Yasa’nın 5. Maddesi kapsamında da kalmadığından açılan davanın 6102 Sayılı TTK da sayılan mutlak ve nisbi ticari dava niteliği bulunmadığından, davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2 gereğince görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1-c maddesi ve Türk Borçlar Kanunu’nun 52 ile 545 maddeleri gereğince, 5957 sayılı Kanun kapsamındaki komisyoncu ve müstahsil mal alım sözleşmesinden kaynaklanan dava konusu uyuşmazlık mutlak ticari dava niteliğinde olup, asliye ticaret mahkemesinin görevi alanına girdiğini, üretici olan davacı ile komisyoncu olan davalı arasındaki ilişkinin 5957 sayılı Kanun kapsamında komisyoncu ve müstahsil mal alım ilişkisi/sözleşmesi olduğu, dolayısıyla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-c maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52 ile 545 maddeleri gereğince mutlak ticari dava niteliğinde olduğu ve asliye ticaret mahkemesinin görevi alanına girdiği, ayrıca mahkemenin görevsizlik yerine usulden red kararı vermesinin de yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinaf başvurusuna cevap dilekçesinde özetle; davacının tüm istinaf nedenlerinin usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava; komisyonculuk sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Davacı taraf 5957 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin (r) bendi uyarınca üretici olup, aynı Yasa maddesinin (ı), (f) ve (p) bentleri kapsamında meslek mensubu/komisyoncu/tüccar olarak tanımlanan davalıyla, davacının ürettiği sebze ve meyvelerin satışı konusunda anlaşıldığı ve ürünlerin davalıya teslim edildiği, ancak bir kısım satış bedelinin ödenmediği iddiasına dayanılarak alacak talep edilmektedir. Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin tespit edilerek buna göre davanın mutlak ticari dava olup olmadığı yönündedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 532. maddesinin 1. fıkrasında, “Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında, kendi adına ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya satımını üstlendiği sözleşmedir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır. 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 10/1 maddesine göre; 5957 sayılı Kanunun uygulanmasından doğan ve uyuşmazlığın tarafı olan üreticiler ile meslek mensupları veya her iki tarafı da meslek mensubu olması halinde uyuşmazlığı çözmeye hal hakem heyeti yetkilidir. 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 10/7 maddesine göre; 14 üncü madde(idari para cezalarını düzenlemektedir) dışındaki tüm uyuşmazlıklar, hal hakem heyetinin görev ve yetkileri kapsamındadır. 5957 sayılı Yasa’nın 10/5 maddesine (Yönetmelik md. 11/2) göre; uyuşmazlığın değeri belirlenen sınırın altında ise taraflar hal hakem heyetine başvurmak zorundadır ve bu tip uyuşmazlıklarda hal hakem heyetine başvuru şartı dava şartıdır. Taraflar hal hakem heyetinin kararlarına karşı on beş gün içinde hal hakem heyetinin bulunduğu yerde ticarî davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine itiraz edebilir. Hakem heyetinin kararı ilam hükmündedir. Somut uyuşmazlıkta; davacı taraf Hal Hakem Heyeti Kararının iptalini istememiştir. Ayrıca taraflar arasındaki uyuşmazlık TTK 532.maddesinde tanımını bulan alım satım komisyonculuğundan kaynaklı bir uyuşmazlık olup olmadığı yönünde bulunmakta olup, dava ve cevap dilekçelerinin içeriğinden davalının davacının hesabına hareket eden bir işlemi olmadığı, ürünleri direkt olarak davacıdan satın aldığı, sektördeki adı ”komisyoncu” olsa da TBK 532.maddesinde tanımı yapılan alım satım komisyoncusu gibi hareket etmediği anlaşıldığından , buna göre açılan davanın mahiyeti 6102 sayılı Kanunun 4/1-c maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52 ile 545 maddeleri arasındaki düzenlemeler gereğince, mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı ve asliye ticaret mahkemesinin görevi alanına girmemektedir. Davacının verilen kararın usulen hatalı olduğu yönündeki itirazı yönünden ise; HMK 20, 114/1-c ve 115/2.maddeleri gereğince usule uygun olduğundan, davacı istinaf talebinde haklı değildir. Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda, tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre; davacının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davalı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınması gereken harçlar peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 07/10/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.