Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2020/1337 E. 2022/2759 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1337
KARAR NO: 2022/2759
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2019
NUMARASI: 2019/427 Esas, 2019/1538 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/11/2022
Taraflar arasındaki tazminat davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve karşı davanın reddine yönelik verilen karara karşı davacı – karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda; GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı – karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının…’nın sahibi olduğunu ve manken ve fotomodellere ajanslık hizmeti verdiğini, müvekkili ile davalı … arasında 14.08.2007 tarihli sözleşme akdedildiğini, davalının bu sözleşme ile müvekkiline ait ajansa bağlı olarak çalışmaya başladığını, davalının işbu sözleşme tarihinde reşit olmadığından sözleşmenin davalının velisi annesi … tarafından imzalandığını, sözleşme süresinin 5 yıl olup süre sonunda kendiliğinden yenilenerek 5 yıl süre ile uzadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 2-3-5 ve 8.madde hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının mesleki faaliyetlerini müvekkilinin ajansı aracılığı ile sürdüreceği,ni 3.şahıslar ile yapacağı mesleki anlaşmalar ile ilgili olarak müvekkilinin yazılı onayını alması gerektiğini, müvekkilinin ajanslık hizmeti karşılığında davalının kazandığı net gelirin belli bir oranını müvekkile ödemekle yükümlü olduğunu, davacının sözleşme kapsamında reklam filmi, tanıtım ve diğer işlerde davalıya organizatörlük/ajans hizmeti verdiğini, davalının fotoğraflarının çekilerek ajans kayıtlarına alındığını, davalının davacı vasıtasıyla 3.şahısların tanıtım, fotoğraf çekimi, kokteyl gibi organizasyonlarında yer aldığını, yine davalının Miss Europe-Junior 2007 güzellik yarışmasına müvekkili ajansın aracılığı ile katıldığını, yarışma organizatörleri ile müvekkilinin iletişim kurduğunu ve davalının gerekli belgeleri düzenleyerek yarışmaya başvurusunun sağlandığını, davalının Çek Cumhuriyeti/Ostrava’da yapılan yarışmaya bizzat davacı tarafından gönderildiğini ve yarışmada jüri özel ödülünü aldığını, müvekkilinin ajansta çalışan diğer mankenler ile birlikte davalının çekimlere katılması için… yetkilisi … ile iletişime geçtiğini ve davalının “…” isimli sinema filminde oynamasına aracılık ettiğini, davacının sözleşme ile yükümlendiği tüm sorumlulukları yerine getirdiğini, ayrıca davalının Türkiye’de tanınan bir manken ve oyuncu olmasına çok ciddi emek ve katkı sunduğunu, ancak davalının “…” sinema filminin çekiminden sonra mesleki faaliyetlerine davacının yazılı muvafakatini almaksızın devam ettiğini, davalının müvekkilinin yazılı onayını almaksızın …San.ve Tic.Ltd.Şti.’nin yapımcılığını yaptığı … televizyonunda yayınlanan “…” adlı dizide ve … reklam filminde oynaması üzerine davacı tarafından davalıya Antalya … Noterliği’nin 18.06.2008 tarih ve … Yev.No’lu ihtarnamesi gönderildiğini, ihtarnamede 14.08.2007 tarihli sözleşmeye aykırılığın giderilerek, sözleşme ile hüküm altına alman alacakların ödenmesinin ihtar edildiğini, yine … San.Tic.Ltd.Şti.’ne de ihtar gönderildiğini, davalıya en son Beyoğlu … Noterliği’nin 16.01.2015 tarih ve … Yevmiye No’lu ihtarnamesi gönderildiğini, davalının sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ifa etmediği gibi sözleşmenin feshi talebinde veya geçersizliği iddiasında da bulunmadığını, davalının yer aldığı dizi film, sinema filmi, yarışma ve her türlü mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak sözleşmenin 3. ve 5. maddeleri kapsamında davacının doğan alacağının tespiti ile cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini asıl davada talep ve dava etmiş, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacının Çekoslovakya’da düzenlenen yarışmaya katılması için yarışma evraklarını imzalaması gerektiğini söylemesi üzerine müvekkilinin dava dilekçesi ekinde bulunan 28.07.2007 tarihli güzellik yarışması formlarını, evraklarını imzalamış olup dava konusu sözleşmeyi ise müvekkili ve annesinin görmediğini ve imzalamadığını, müvekkili tarafından yarışma formlarını boş olarak imzalandığını, sonradan davacı tarafından tarih atılarak doldurulduğunu, bu formların arasına başka belgeler konulmak suretiyle müvekkili ve annesine fark ettirmeden rızası dışında imzalatıldığını, güzellik yarışmasına ait belgeler incelendiğinde bazı sayfalarda tarih bulunmadığı, bazı sayfalarda imza bulunmadığı, bazı sayfaların ise çift ama farklı tarihler taşıdığının görüldüğünü, davacının müvekkiline boş evrakları imzalattırdığını, müvekkili ve annesinin söz konusu güzellik yarışmasına katılma düşüncesinin heyecanı ile söz konusu evrakları okumadan imzaladıklarını, 14.08.2007 tarihli ve iki sayfadan oluşan ve 1. sayfada imza ve paraf bulunmayan, içerisinde ağır koşullar ve cezai şartlar ile adeta köleliği andıran maddeler bulunan sözleşmeyi müvekkili ve annesi görmüş olsalardı imzalamayacaklarından sözleşmenin hukuken geçerli olmadığını, müvekkilinin ve annesinin imzaladığı iddia edilen fakat müvekkili ve annesi tarafından okunmayan, imzalanmayan ve dava konusu sözleşme tarihinde henüz 15 yaşında bir çocuk olan müvekkilinin ilk sayfasında imza bulunmayan adeta bir kölelik sözleşmesi olan sözleşme ile sorumlu tutulmaya çalışılmasının insan haklarına açıkça aykırı olduğunu, böyle bir sözleşmenin hukuken geçerli sayılamayacağını, kasım ayının sonlarında davacıya müvekkilinin artık davacı ile çalışmayacağının ve arada bir iş ilişkisi kalmadığının ve müvekkili temsil yetkisinin bulunmadığının bildirildiğini ve davacıya fesih bildiriminde bulunulduğunu, 2007 Kasım ayının son haftası itibariyle ortada müvekkili ile davacı arasında geçerli bir sözleşme bulunmadığını, davacının müvekkilinin 2008 Mart ayında …’de yayınlanan ‘…’ adlı dizide oynadığını bilmesine rağmen herhangi bir yasal işlemde bulunmamasının nedeninin müvekkili ile iş ilişkisinin bitmesinden kaynaklandığını, fiilen uygulanmayan bir sözleşmenin fiilen fesih edilmiş sayılması gerektiğini, sözleşmenin çalışma özgürlüğünü kısıtladığını, davacı lehine olduğunu ve geçerli bulunmadığını, davacının müvekkiline iş bağlaması gerekirken 2007 Kasım ayının ikinci haftasından itibaren yaklaşık 7,5 sene boyunca herhangi bir iş bağlamaması, 7,5 yıllık süre boyunca müvekkili ile hiçbir ilişkisi ve bağlantısı kalmamasına rağmen ajans komisyonu talebinde bulunmasının hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırı bulunduğunu, müvekkilinin kendi imkânları ile 2008 Mart ayında … film ile çalışmaya başladığını, dizinin sona ermesinden sonra ‘…’ adlı dizide rol aldığını, 2010 yılında … ‘nda çalışmaya başladığını, bu sırada Türkiye Güzellik Yarışmasına katıldığını ve Türkiye … olduğunu, 2012 yılında … dizisinde rol aldığını, güzellik yarışması sonrasında rol aldığı dizi ile popüler olduğunu ve tanınmaya başladığını, müvekkilinin 7 sene boyunca kendi imkânları ile bağlantılar kurarak, başka ajanslar sayesinde dizilerde oynadığı ve gelir elde ettiği göz önüne alındığında, davacının 7 yıl boyunca hiçbir iş bağlamaması, edimlerini yerine getirmemesinin müvekkilinin davacı ile hiçbir iş ilişkisi kalmadığını düşünmesine neden olduğunu, kaldı ki müvekkili ve annesinin 2007 yılı Kasım ayında davacıya iş ilişkisinin sona erdirildiğini bildirdiklerini, diğer yandan davacının müvekkilinin çalıştığı işlere ait bedelleri de müvekkiline ödemeyerek sözleşmeye aykırı davrandığını, ajans komisyonu talep etmesinin hukuki dayanağının olmadığını, sözleşmenin hukuken geçersiz bir sözleşme olduğunu, bu nedenle asıl davanın reddine karar verilmesine talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Asıl davanın REDDİNE, karşı davanın REDDİNE…” karar verilmiş olup, karar süresinde davacı – karşı davalı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı – karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında hukuken geçerli bir sözleşmenin bulunduğunu, yaşı küçük olan kişilerin velisi tarafından imzalanan sözleşmenin küçüğün reşit olması ile yeniden düzenlenmesi gerektiğine ilişkin hiçbir hukuki dayanak ve düzenlemenin bulunmadığını, anne ve babanın 3.kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisi konumunda olduğunu, dava konusu olayda çocuğun anne babasının boşanmış olması sebebi ile ve o dönemde 16 yaşında olan çocuğun velayet hakkının annesinde olduğu düşünüldüğünde sözleşmenin hukuken geçerli olduğunu, sözleşme serbestisi çerçevesinde irade özgürlüğünün esas olduğunu, belli konularda iradenin yok sayılabileceğini, bunların da TBK m.26 ve 27 ‘de düzenlendiğini, davalı karşı davacı …’nın henüz 15 yaşında bulunması sebebi ile fiil ehliyetinin sınırlı olduğunu, imza atabilecek durumda olmadığını, ilgili sektörde hayatın olağan akışındaki uygulamaya göre sözleşmenin velisi tarafından imzalanması prosedürünün sık sık uygulandığını, nitekim günümüzde de halen oyunculuğa devam edip kariyerini bu şekilde şekillendiren biri olması sebebi ile onayı ve iradesinin bulunduğunun açık olduğunu, küçüğün bu iradesinin de annesinin sözleşmeyi imzalaması ile resmiyet kazanıp hukuken geçerli bir sözleşme kurulduğunu, sözleşmenin küçüğün menfaatlerini koruduğu ve iyiniyet kuralları ile bağdaştığının ilgili şahsın kariyerinin geldiği nokta düşünüldüğünde bariz olarak ortada olduğunu, ATK’dan alınan rapora göre sözleşmedeki imzanın anne …’a ait olduğunun tespit edildiğini, sözleşmenin ilk sayfasında imza ve parafın bulunmamasının sözleşmeyi geçersiz kılmayacağını, Yargıtay uygulamalarında da belirtildiği üzere son sayfaya atılmış imzanın sözleşmenin geçerli olması için yeterli olduğunu, sözleşmenin iyiniyet kurallarına uygun olarak düzenlendiğini, cezai şartın hukuken geçerli olduğunu, sözleşme hükümleri gereğince ilgili sözleşmenin kendiliğinden yenilenebilen bir sözleşme olduğunu, davalının 2007 yılında 3, 2008 yılında 1 anlaşma ile iş yaptığının tespit edildiği davalı tarafça bu bağlantılar kullanılarak sözleşmenin ihlal edildiğini, bu nedenlerle davanın reddine dair verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava, manken fotomodel, ve moda organizasyon ajansı ile akdedilen 14.08.2007 tarihli menajerlik sözleşmesi gereğince davalının davacının onayı olmadan mesleki faaliyet yürüterek sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal ettiği iddiası ile davacının yazılı onayı olmaksızın oynadığı dizi film, sinema filmi ve her türlü mesleki faaliyet ile ilgili olarak sözleşme kapsamında doğan alacağın tespiti ve tahsili ile cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Karşı dava ise; 28.07.2007 tarihli güzellik yarışması formlarının boş olarak imzalatıldığı, sonradan tarih atılarak doldurulduğu, bu formların başka belgeler arasına konulmak sureti ile rızaları dışında imzalatıldığı, ağır koşullar ve cezai şartlar içeren sözleşmenin hukuken geçerli olmadığını, 2007 yılı kasım ayının üçüncü haftasında davcının annesinin onayı alınmadan çalıştırılması nedeni ile alacak talebine ilişkindir. İstanbul Fikri ve Sinai Haklar Mahkemesi’ne açılan davanın yapılan yargılaması sonucunda; davada ileri sürülen sebepler ve taleplerin FSEK 76.maddesinde düzenlenen hukuki ilişkilerden değil taraflar arasındaki sözleşmesel ilişki ve vekalet ilişkisinin ihlali iddialarına yani tamamen BK hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin kararlarının da bu yönde olduğu (2016/5561 E. 2018/164 K.) gerekçesi ile asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğuna dair karar verilmiştir. İstinaf edilen görevsizlik kararı İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi’nin 2018/3142 E. 2019/1494 K. Numaralı ilamı ile incelenmiş olup, yapılan inceleme sonucunda; taraflar arasındaki organizatörlük/ajans hizmet sözleşmesinin FSEK 1-a maddesinde düzenlenen kanun kapsamında kalan sözleşmelerden olmadığı gibi ileri sürülen taleplerin de 5846 Sayılı Yasada düzenlenen mali ya da manevi haklardan bulunmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözümleneceği, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının yerinde olduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin benzer uyuşmazlıklarındaki içtihatları ile de uyumlu olduğu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/852 E. 2017/3865 K.) kanaati ile istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi üzerine dosya İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmiştir. İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde yapılan yargılama sonucunda; davanın ve karşı davanın ayrı ayrı reddine dair verilen karar davacı- karşı davalı vekilince istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesince; taraf delilleri toplanmış, 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Alınan raporda; davalının mankenlik eğitiminden geçtiğine dair bir bilgiye rastlanmadığı, hiçbir bilgisi olmadan bu ticari hayatın içine sokulduğu, davacı ajansın 2008 yılından sonra davalı ile iş anlaşması yapmadığı, düzenlenen sözleşmede ödeme ve cezai şartları belirleyen maddelerde oranların boş bırakılarak sonradan doldurulmasına imkan verildiği, davalı – karşı davacının 2014 – 2015 yıllarında gösterdiği gelir beyanına göre ödediği verginin oldukça yüksek olduğu, buna karşılık davacı firmanın 2011 yılında ve sonrasında davalı tarafından gönderildiği, ancak 2010 yılında düzenlenen güzellik yarışması ile ilgili herhangi bir destekleyici evrakın görülmediği, davalının 2011 yılından itibaren elde ettiği gelirin davacının iddia ettiği gibi yaptığı tanıtım çalışmaları sonucu mu yoksa davalının kendi çalışmaları sonucu mu olduğunun tespit edilemediği, davalının 2007 yılında toplamda 3 anlaşmalı firma ile çalıştığının tespit edildiği anlaşılmıştır.Sözleşmenin yapıldığı tarihte davalı …’nın 15 yaşında olduğu, fiil ehliyetinin sınırlı olduğu, bu nedenle annesi tarafından imzalandığı, hukuki mahiyeti itibari ile sözleşmenin atipik iş görme sözleşmelerinden olduğu, sözleşmede ajansın borç altına sokacak bir yükümlülük bulunmadığı, davacının temel yükümlülüğünün davalıya gelir getiren iş bağlantıları temin etmek olduğu, ancak bu yönde sözleşmede herhangi bir hüküm bulunmadığı, davacı ile iş bağlantısı yaparsa bundan elde edilecek gelirden pay alacağı ancak bağlantı yapmaz ise herhangi bir sorumluluğunun olmayacağı, davalının temel edimleri ile cezai ve müeyyidelerinin sözleşmede açıkça gösterildiği, davalı aleyhine cezai şart hükümlerinin bulunduğu, sözleşme süresinin 5 yıl olarak kabul edildiği, 30 günlük yenileme süresi öngörüldüğü, yenileme bildirimi yapılmaması halinde ise cezaların davacı tarafından 3 kat arttırılması sureti ile 5 yıl daha uzayacağının öngörüldüğü, davacının bu sözleşme hükmüne dayanarak sözleşmenin bitiminden itibaren 14.08.2017 tarihine kadar uzadığını iddia ettiği, tüm sözleşme, cezai şart hükümleri ve sözleşmenin uzamasına ilişkin hüküm dikkate alındığında yükümlülükler dengesinin bozulduğu, bu hali ile sözleşmenin genel işlem koşullarından oluştuğu, dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığı, 6098 Sayılı Yasa m.21 gereğince; sözleşmenin ilk sayfasının imzasız olması en azından ilk sayfadaki hükümlerin içeriğinin davalı tarafından öğrenilme imkanı olmadığının göstergesi olduğunu, yine TBK m.23 ve m.25 gereğince genel işler koşullarında yer alan hükmün açık ve anlaşılır olmaması, birden çok anlama geliyor olması halinde düzenleyenin aleyhine, karşı tarafın lehine olacak şekilde yorumlanacağı, genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak karşı tarafın aleyhine onun durumunu ağırlaştıracak şekilde hükümler konamayacağı, TBK m.27 gereğince de; kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu, sözleşmenin tümünün genel işlem koşullarından oluştuğu, tamamının davacının menfaatini koruyup davalının lehine hiçbir hüküm içermediği, bu yönü ile dürüstlük kuralına aykırı olduğu, Anayasada teminat altına alınan çalışma özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesi ile TBK m.25 ve m.27 gereğince geçersiz ve batıl olduğu, yine sözleşmenin 1/a, 1/b, 3,5,6,7 ve 8. Maddelerinin davalı aleyhine ancak davacı lehine çok ağır hükümler içerdiğinden sözleşme serbest irade ile yapılmış olsa dahi davalının henüz fiil ehliyetine sahip olmadığı dönemde Veli’si olan Annesi ile yapılan sözleşme hükümleri uyarınca sözleşmedeki bu taahhütler altına girmesinin mümkün olmadığı, davalı ….’nın reşit olduktan sonra davalı ile yapılmış bir sözleşmenin sunulmadığı,TBK’da belirtilen amir hükümler gereğince imzalandığı dönemde henüz fiil ehliyeti bulunmayan davalı yönünden reşit olup fiil ehliyetini kazandığı 18.yaşını doldurduğu dönem sonrasını da kapsayacak şekilde bağlayıcı sözleşme hükümlerinin davalı yönünden bağlayıcılığı bulunmadığı,yok hükmünde olan sözleşme maddelerine dayanarak istenen alacak ve cezai şart taleplerinin yasal dayanağının bulunmadığı, karşılıklı taahhüt içeren sözleşmelerde ifayı güvence altına almak için cezai şart öngörülmesinin mümkün ve geçerli olduğu, ancak böyle bir düzenlemenin geçerliliği sözleşmede taraf dengesi gözetilerek her iki tarafa yükümlülükler getirmesi ve her iki taraf lehine cezai şart düzenlemesi ile mümkün olduğunu, davanın dayanağı olan sözleşmede çalışma özgürlüğü ve sözleşme serbestisi haklarının kısıtlandığı, taraflar arasında denge gözetilmediği, kamu düzenine aykırılık bulunduğu, bu nedenle sözleşmenin davacının reşit olduktan sonraki dönemi kapsayacak şekilde henüz reşit olmadığı dönemdeki sözleşme hükümlerinin hükümsüz olduğu, sözleşme tarihinde davalının 15 yaşında olup, davalıyı temsilen annesi tarafından imzalanan sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilse dahi davalının 18 yaşına gelmesi ile sözleşmenin hükümsüz hale geldiği,davalı reşit olduktan sonra davalı ile yeniden bir sözleşme yapılarak sözleşmenin uyarlanması ve canlandırılması gerektiği, buna karşı davacı tarafın sözleşmenin 5 senede bir kendiliğinden uzadığı iddiasının yerinde olmayıp esasen sözleşme davalının tam ehliyetli olduğu tarihten itibaren davanın dayanağı olan sözleşme hükümlerinin geçersizliği nedeni ile bu hükümlerine dayanılarak davalıdan talepte bulunulamayacağından davanın reddine dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olup yerinde olduğu anlaşıldığından davacı karşı davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesi gereklidir. Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda, tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre; davacı – karşı davalının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacı – karşı davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı – karşı davalı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin olarak yatırılan ‭54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye‭‭ 26,30‬‬ TL’nin davacı – karşı davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,‬‬‬‬‬‬4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 09/11/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi