Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2019/938 E. 2021/2122 K. 03.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/938
KARAR NO: 2021/2122
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2018
NUMARASI: 2017/299 Esas, 2018/1130 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 03/11/2021
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılardan …’dan 25.000,00 TL’lik alacağına karşılık … Bankası 0006 Kadıköy Şubesi, … nolu, keşidecisi diğer davalı … Ltd.Şti., lehtar 2 nolu davalı … olan 15.08.2016 tarihli çeki aldığını, müvekkilinin söz konusu çeki ödemeyeceğini, bankadan sordurulmamasını ve kendilerine süre verilmesini istediğini, iş bu isteğin müvekkili tarafından kabul edilerek ve 15/08/2016 ödeme tarihli çekin 30/09/2016 olarak değiştirilmesine izin verildiğini, ancak ödeme tarihi geldiğinde de davalılar tarafında ödeme yapılmadığını, bunun üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalıların kötü niyetli itirazı üzerine takibin durdurulduğunu belirterek, borçluların itirazının iptali ile takibin devamına her bir borçlu yönünden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkillerinden herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını, çekin 10 günlük ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmediğini, davacının keşideci dahil tüm cirantalara müracaat hakkını kaybettiğini, takibin dayanağı çekin kambiyo vasfını kaybettiğini ve hükümsüz kaldığını, söz konusu icra takibinde kambiyo senedi vasfının kaybeden çekin ne tür bir borç ilişkisine dayandığı, borcun sebebinin ne olduğu konusunda herhangi bir bilgi verilmediğini, alacağın diğer yan deliller ile ispatının gerektiğini, ancak davacının böyle bir delilinin mevcut olmadığı, taraflar arasında hukuki ve ticari bir ilişkinin bulunmadığını, çek karşılığında herhangi bir nakit, mal ve hizmetin verilmediğini, bu nedenle maddi karşılığının olmadığı belirterek haksız davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin davalılardan …’dan 25.000,00 TL’lik alacağına karşılık dava konusu çeki anılan davalıdan aldığını, söz konusu çekin tahsil edilmek istendiğini ancak borçluların borcu ödemeyeceklerini bildirdiklerini, söz konusu çekin bankaya sordurulması rica edilerek ödeme yapmak üzere süre talep edildiğini, müvekilinin borçlulara güvenerek isteklerini kabul ettiklerini, bunun üzerine söz konusu çekin 15.08.2016 olan ödeme gününün 30.09.2016 olarak değiştirilmesine izin verildiğini, ödeme tarihinde borçlular tarafından bir ödeme yapılmadığını, davalılar tarafından müvekkilin bu şekilde oyalandığını, bunun üzerine icra takibi başlatıldığını, davalıların kötü niyetli olarak borca itiraz ettiklerini, bilirkişi raporunda takip tarihi itibariyle 25.000,00 TL alacaklı olunduğu, alacak için 906,16 TL tutarında faiz talep edilebileceği yönünde mütalaa verildiğini, mahkemece bilirkişi raporu gözardı edilerek karar verildiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir. Dava, ibraz süresi geçirilmiş çek nedeniyle başlatılan ilamsız takipte borca yapılan itirazın iptali ile takibin devamı isteğine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, “…icra takibine konu … çekin ibraz tarihinin 30.09.2016 olduğu ve bankaya ibraz edilmediği anlaşılmaktadır. İbraz süresi geçen çek ile ilamsız icra takibi yapılmış ve davalılarca itiraz edilmiştir. Yukarıda değinilen Yargıtay kararında da değinildiği üzere ibraz süresi geçen çek kambiyo vasfını yitirmiş olup taraf vekillerine HMK 220 maddesi uyarınca ticari defterler incelenmek suretiyle söz konusu alacağın varlığının/yokluğunun tespiti amacıyla mahkemece ticari defter incelemesi ara kararı kurulmuş, bilirkişi raporu incelendiğinde davacı taraf alacağın borç para ilişkisinden kaynaklandığı bu nedenle defter incelemesine gerek olmadığını beyan etmekle, defterlerini sunmamış, davalı tarafça da defterler ibraz edilmemiştir. Defter ibraz edilmemesine rağmen mali müşavir bilirkişi görev sınırlarını aşarak davacının davalıdan alacağı olduğu yönünde yorumda bulunarak rapor ibraz etmiş, bilirkişi raporu denetime esas olmadığından ve bilgi ve belgeye dayanmadığından hükme esas alınmamıştır. MK md.6 gereğince kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraf hakkının dayandığı olguları ispat etmekle yükümlü olup; davacı tarafından kambiyo senedi vasfı taşımayan çekte belirtilen tutarda davalılardan alacağı olduğu herhangi bir delil ile ispat olunamamıştır. İcra takibine konu alacak miktarı davacı tarafça ispatlanamadığından …” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı/alacaklı 25.000,00 TL tutarlı 30.09.2016 düzenleme tarihli … Bankasına ait … numaralı çek nedeniyle davalılar aleyhine faiz dahil 25.906,16 TL’nin tahsili için 24.02.2017 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında ilamsız takip başlattığı, davalıların 08.03.2017 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, eldeki davanın ise 14.03.2017 tarihinde vaki itirazın iptali isteğine ilişkin olarak açıldığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan dava konusu çekin davalı … tarafından diğer davalı … Ltd. Şti. lehtar gösterilmek suretiyle keşide edildiği, çekin ciranta konumunda olan … imzası ile hamil konumunda olan davacı …’ın eline geçtiği, çek tutarının 25.000,00 TL olup, düzenlenme tarihinin 30.09.2016 olduğu ( çek üzerindeki 15.08 tarihi üzeri çizilerek 30.09 olarak düzeltildiği, tarafların buna itirazlarının olmadığı görülüyor. ), 6102 sayılı TTK’nın 796/1 maddesindeki ” Bir çek, düzenlendiği yerde ödenecekse on gün; düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.” şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, dava konusu çekin süresinde ibraz edilmediğinden çek vasfını kaybettiği, şu durumda davacının kambiyo senetlerine sağlanan haklardan yararlanamayacağı, davacının alacağını kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla değil de, genel haciz yoluyla tahsili için takip başlattığı görülmektedir. Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, dava konusu çek kambiyo vasfını yitirmiş olmakla, adi yazılı belge hükmünde olup, bu haliyle mutlak ticari davadan bahsedilmesine imkan bulunmadığı gibi gerçek kişi davacı iş bu hukuksal ilişkide tacir konumunda olduğu ileri sürülmediğine göre artık eldeki davanın ticari dava olarak nitelendirilmesi yasal olarak mümkün değildir. O halde, mahkemece uyuşmazlığın çözüm yeri genel mahkemeler olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, esas hakkında karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Bu itibarla; davacının istinaf talebinin esasa ilişkin hususları incelenmeksizin kabulü ile, HMK m.353/1-a-3 gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, takip çeke ilişkin olmadığından, davanın mutlak ticari dava olmaması, davacı ve cirantanın tacir vasfı dosyaya yansıtılmadığından görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesinin olması nedeniyle, mahkemenin görevsizliğine, dosyanın nöbetçi asliye hukuk mahkemesine gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-3 uyarınca İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 13/11/2018 Tarih, 2017/299 Esas, 2018/1130 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin GÖREVSİZLİĞİNE, 3.Görevli Mahkemenin İSTANBUL ANADOLU (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna, 4.Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren, taraflarca 6100 s.HMK’nın 20.maddesine göre 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesine DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN müracaat edilmesi halinde, davanın esastan görülmesi için DOSYANIN görevli İSTANBUL ANADOLU (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflarca DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE gönderilmesinin talep edilmemesi halinde, ilk derece mahkemesince dosya esasa kaydedilerek 6100 s.HMK’nın 20.maddesi gereğince işlem yapılmasına ve karar verilmesine, 5.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 6.Davacının yatırmış olduğu 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 7.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 03/11/2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.