Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2019/3339 E. 2022/1690 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3339
KARAR NO: 2022/1690
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2018/1120 Esas, 2019/467 Karar
DAVANIN KONUSU: Tanıma Ve Tenfiz
KARAR TARİHİ: 16/06/2022
Taraflar arasındaki tanıma ve tenfiz davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin merkezi İngiltere’de bulunan uluslararası bir hukuk firması olduğunu, davalının başka bir şirket ile gemi inşa sözleşmesi neticesinde yaşanan uyuşmazlık ve sonrasındaki tahkim sürecinde hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti sağladığını, buna ilişkin taraflar arasında Garanti Sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafın işbu sözleşme şartlarını ihlal ettiğini, müvekkilinin Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/549 esas sayılı dosyası tahtında dava açtığını ve 2012 tarihli hakem kararının tenfizini talep ettiğini, mahkemenin tenfiz talebini reddettiğini ve müvekkilinin de zaman kaybetmemek adına verilen kararı temyiz etmeyip yeniden Londra’da tahkim başlattığını, müvekkilinin İngiltere’de mahkemeye başvurarak tespit davası açtığını ve davanın karar altına alındığını, davalı tarafın İngiliz Ticaret Mahkemesinin kararıyla da ikinci tahkim yargılamasının yapıldığı süreçte de davalı daraf usule ve hukuka uygun şekilde haberdar edilmesine rağmen yine sessizliğini koruduğunu, yine tenfizlerini talep ettikleri 16/02/2017 tarihli kararın 2018 yılında kesinleştiğini, işbu kararın tenfizi için işbu davayı açmak mecburiyetini ortaya çıkardığını, izah edilen sebeplerden dolayı taraflar arasında bağlayıcı olan 16/02/2017 tarihli kesinleşmiş hakem kararının tenfizine ilişkin davalarının kabulü ile hakem kararının tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Türkiye’de mukim bir şirket olduğunu, İtalyan şirketi olan … ile aralarında doğan uyuşmazlık ile ilgili olarak İngiltere’de yürütülen tahkim prosedürleri öncesinde ve tahkim prosedürlerinde hak ve menfaatlerini korumak ve gerekli yasal girişimlerde bulunmak üzere İngiltere’de mukim davacıdan danışmanlık hizmeti aldığını, davacı tarafından verilen hizmetler ve yönlendirmeler neticesinde haklı olduğu zarar ziyanlara ilişkin davayı kaybetmiş ve birçok yargılama gideri ile masraflara maruz kaldığını, … tarafından yürütülen prosedür ve müvekkilinin dahli olmadan ittihaz edilen 2012 tarihli hakem kararının tenfizi talepli olarak açılan davanın red kararı ile birlikte 2015 yılında kesinleştiğini, bu kez davacı tarafın İngiltere’de mahkemeye de müracaat ederek 2018 tarihli kesin hüküm teşkil etmeyen özel ve seri bir yargılama sonucunda verilen tenfizi de mümkün olmayan karar almaya çalıştıklarını, ilk tahkim kararı iptal edilmeden yeni bir tahkim kararı ittihazının yasal olarak mümkün olmadığını, müvekkili bakımından Garanti Sözleşmesinin ve tahkim şartının bağlayıcı olmadığı ve verilen tahkim kararının tenfiz koşullarını taşımadığından tahkim kararı tenfizinin reddini, ilk karar iptal edilmeden ikicin tahkim kararı alınması mümkün olmadığından verilen tenfiz talebinin reddini ve tahkim kararına dayanak teşkil eden tahkim sözleşmesinin ne geçersiz olduğundan bahisle reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davanın kabulüne; Hakem Stephen Levinson’ ait 18/09/2018 tarihinde kesinleşen 16/02/2017 günlü yabancı hakem kararının 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanununun 50 vd maddeleri gereğince TANINMASINA ve TENFİZİNE, Yabancı mahkeme kararında hükmedilen bedelin tahsili ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, İngiliz Ticaret Mahkemesinin 20/04/2018 günlü, CL-2016-000808 sayılı yabancı mahkeme kararının 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanununun 50 vd maddeleri gereğince TANINMASINA ve TENFİZİNE, karar verilmiş olup, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin Türkiye’de muhkim bir şirket olup, İtalyan şirketi olan … ile aralarında doğan uyuşmazlık ile ilgili olarak İngiltere’de yürütülen Tahkim prosedürleri öncesinde ve Tahkim prosedürleri sırasında hak ve menfaatlerini koruma ve gerekli yasal girişimlerde bulunmak üzere davacıdan hukuki danışmanlık hizmetleri aldığını, davacı tarafından verilen hizmetler ve yapılan yönlendirmeler çerçevesinde müvekkilinin tümüyle haklı olduğu davayı kaybettiğini, yargılama giderine, masrafa maruz kaldığını ve ayrıca … şirketinin ödemiş olduğu yüzde onluk kısım olan 2.995.000 Euro‘nun geri ödenmesine mahkum edildiğini, müvekkilinin İtalyan … şirketi ile olan uyuşmazlığında haklı taraf olduğunu ve davanın kaybedilmesi neredeyse imkansız olduğunu, bu çerçevede karşı tarafın müvekkili şirketten iş alırken davayı kesin kazanacaklarını beyan ettiklerini, davacı tarafından yürütülen prosedür ve müvekkilinin davalı olmadan ihdas edilen hakem kararının tenfizi talepli olarak ikame edilen davanın İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/635 Esas 2015/254 Karar sayılı dosyasında ret kararı verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, davacının önceki Tahkim kararını bir kenara bırakarak yeni bir Tahkim prosedürü başlatarak, İngiltere’de mahkemeye müracaat edip Türk Mahkemesinin yargı yetkisine müdahale teşkil edecek nitelikte kesin hüküm teşkil etmeyen, özel ve seri bir yargılama sonucu verilen ve terfisi de mümkün olmayan kararı almaya çalıştıklarını, İngiltere’de müvekkilin katılımı olmaksızın yürütülen Tahkim prosedürü neticesinde 16 Şubat 2017 tarihli kararı ve 20.04.2018 tarihli kesin hüküm teşkil etmeyen özel ve seri bir yargılama sonucu verilen mahkeme kararının tenfizine karar verilmesinin mümkün olmadığını, MÖHUK 57. maddesi gereğince tenfizine karar verilen yabancı ilanların icraya konulabilmesi için temyiz incelemesinden geçmeleri şartının olduğunu, müvekkiline İngiltere’deki Tahkim yargılamasında temsil eden davalının bu hukuki süreçte müvekkili içine düşürdüğü durum değerlendirildiğinde müvekkili şirket ile İtalyan şirketi arasında gemi inşaası ve teslimine ilişkin sözleşmeler imzalandığını, başlangıçta sözleşme imzalanırken planlanan kârlılığını kaybetmiş olması nedeniyle gemide bir takım eksiklikler tespit edilip teslime hazır olmadığı iddiası ile bakiye borcun ödememe yolunu bulmaya çalıştıklarını, müvekkilinin … firmasının kötü niyetini fark etmesi sebebiyle Tuzla 1. Asliye Hukuk Mahkemesi‘nin 2010/4 Değişik İş nolu dosyasında gemi üzerinde tespit yaptırıldığını, müvekkili ile … arasındaki uyuşmazlığın hali bakımından Tahkim yargılamasında müvekkili aleyhine kararlar çıktığını, bu kararların tenfizinin Reddedildiğini, bilirkişi raporuna karşı itirazların karşılanması bakımından ek rapor ya da yeni rapor alınmamasının da tek başına bozma gerekçesi olduğunu, yerel mahkeme kararına konu Tahkim kararının dayanağı 08 Kasım 2010 tarihli garanti sözleşmesi ve işbu garanti sözleşmesinde yer alan Tahkim anlaşması kesin hükümsüz olmakla, ortada geçerli bağlayıcı bir tahkim anlaşması bulunmadığını, tahkim kararının tenfizinin mümkün olmadığını, garanti sözleşmesinin müvekkili tarafından davacı tarafından kurulan baskı sonucu imzalanmış bulunduğundan kesin hükümsüz olduğunu, davacı davanın kaybedildiğinde, kendi avukatlık ücretlerinin garanti altına alınmasını sağlamak saikiyle, Tahkim duruşmasından yaklaşık bir ay önce Tahkim yargılaması bakımından çok önem arz eden duruşmalara katılmadığını, garanti sözleşmesini imzalamaya zorladığını, garanti sözleşmesi içeriği itibari ile müvekkili aleyhine tanzim edilmiş sürekli müvekkiline yükümlülükler yükleyen ve sahip olduğu haklardan vazgeçmesine ilişkin hükümler içermekle, Borçlar Kanun’u 26-27 maddelerinde belirtilen genel ahlak aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz olduğunu, bu nedenle müvekkilini de bağlamadığını, esaslı yanılma aldatma veya korkutmanın varlığı halinde iradenin sakatlanmış olan tarafın sözleşmeyle bağlı bulunmadığını, davacı tarafından müvekkili ve … arasındaki Tahkim yargılaması bakımından önem arz eden duruşmalara katılmamaları dahil sair tehditler ile müvekkiline davacı şirket tarafından kaleme alınmış olan garanti sözleşmesinin imzalatılmasının Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiş bulunan korkutmanın tipik örneğini oluşturduğunu, diğer taraftan ittihaz edilen Tahkim kararının yanlış, yanıltıcı, tek taraflı beyan ve belgelere dayalı olarak tarafsız olmayan hakem tarafından hile ile ve karşı taraf iddia ve beyanları baz alınarak ittihaz edildiğini, tenfiz davalarında işin esansı ile ilgili inceleme yapılamayacağının genel prensip olmakla birlikte bunun istisnalarından olduğu aşikar olup, kamu düzenine aykırı olduğu ileri sürüldüğünde İngiliz Mahkemesi hakemlerince davada dayanılan belgeleri incelemek zorunda olduğunu, hakemin tarafsızlığından söz edilemeyeceğini, bu nedenlerle ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesine cevap dilekçesinde özetle; davalı ile dava dışı … arasında Tahkim yargılamasında müvekkilinin davalıya avukatlık hizmeti verdiğini, hakem heyetinin davalı aleyhine karar verildiğini, davalı tarafından inşa edilen geminin tam olarak tamamlanmadığını, teslime hazır olmadığına ve dolayısıyla …nın gemiyi teslim almakta haklı olduğuna karar verdiğini, davalı tarafça sadece müvekkiline olan borcunu ifadan kaçınmak adına itirazın ileri sürdüğünü, davalının itirazlarının herhangi bir dayanaktan yoksun olup delile dayanmadığını, tanıma ve tenfiz davalarında esasa dair inceleme yapılamayacağını, davalının tüm itirazlarının ilk derece mahkemesince bilirkişi olarak atanan bilirkişi raporunda incelendiğini, Tahkim şartının hükümsüzlük iddiasının herhangi bir delile dayanmadığını, garanti sözleşmesinin hali hazırda muaccel olan ve derhal ödenmesi gereken bir borcu ikrar niteliğinde olduğundan tek taraflı hükümler içerdiğinin iddia edilemeyeceğini, garanti sözleşmesi alt edilmekle birlikte ücret ve masrafları ödememesine rağmen tahkimde davalıyı temsile devam ettiğini, davalının hile ve ikrah iddialarının hiçbir koşulda Tenfiz aşamasında incelenmesinin mümkün olmadığını, Tahkim şartının yetkisiz temsilci tarafından imzalandığı iddiasının doğru olmadığını, sözleşmenin şirket yönetim kurulu başkanı tarafından imzalandığını, hakimin tarafsızlığına dair iddiaların yerinde olmadığını, İngiltere ve Galler Hukuk Cemiyeti, avukatların meslek kuruluşu yani baro olarak hareket eden tarafsız bir kuruluş olup, hakemin bu kuruluş tarafından atandığını, İngiliz hukukunda altı yıllık gözlem süresi olduğunu, davalının Tahkim yargılamasına katılmadığını ve zamanaşımı itirazında bulunmadığını, tenfiz aşamasında zamanaşımı iddiasında bulunamayacağını, derdestlik itirazını yerinde olmadığını, ilk Tahkim kararının tenfizinin Türk mahkemesi tarafından tebligat yetersizliği gerekçesiyle reddedildiğini, davalı itirazlarının bilirkişi tarafından incelenmediği iddiasının yerinde olmadığını, bu nedenlerle davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, Merkezi İngiltere’de bulunan uluslararası hukuk firması olan davacı ile davalı şirket arasındaki avukatlık hizmetinin sağlanmasına ilişkin taraflar arasındaki garanti sözleşmesi gereğince İngiliz Ticaret Mahkemesi kararıyla Tahkim yargılamasına ilişkin kararın tanıma ve tenfizine ilişkindir. Yabancı mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizinde görevli mahkemenin tespiti konusunda MÖHUK 51/1. Maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Yabancı mahkeme kararının tenfizini yapacak olan mahkeme ihtilafın Türkiye’de hangi mahkeme tarafından çözümlenmesi gerektiği dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. Asliye Hukuk Mahkemesi genel yetkili mahkeme olup, ihtilafın çözümünde özel belirlenmiş mahkeme olması durumunda o mahkemenin tanıma ve tenfiz kararına ilişkin hüküm vermesi gerekir. Somut olayda, taraflar arasındaki ihtilafın hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmetinden kaynaklandığı göz önüne alındığında, asliye hukuk mahkemesi görevli olup, ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Bu itibarla; diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin, davalının istinaf talebinin kabulüne, HMK m.353/1-a-3 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli nöbetçi İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davalı istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-3 uyarınca İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 26/06/2019 tarih, 2018/1120 Esas, 2019/467 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin GÖREVSİZLİĞİNE, 3.Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren, taraflarca 6100 sayılı HMK’nın 20.maddesine göre 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesine DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN müracaat edilmesi halinde, davanın esastan görülmesi için, görevli İSTANBUL ANADOLU (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Dairemiz kararının ilk derece Mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflarca DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE gönderilmesinin talep edilmemesi halinde, ilk derece mahkemesince dosya esasa kaydedilerek 6100 s.HMK’nın 20.maddesi gereğince işlem yapılmasına ve karar verilmesine, 4.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davalı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 5.Davalının yatırmış olduğu istinaf karar harcının talep halinde iadesine, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 16/06/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.