Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2019/1945 E. 2022/146 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1945
KARAR NO: 2022/146
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/04/2019
NUMARASI: 2018/91 Esas, 2019/217 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 02/02/2022
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Ltd.Şti.ile müvekkili banka arasında imzalanan 23/02/2011 tarihli genel kredi sözleşmesinin davalı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, davalı … ve dava dışı asıl borçlu firma tarafından kredilerin ödenmediğini, davalıya ve asıl borçlu firmaya Beyoğlu …Noterliği’nin 07/11/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek hesap özeti gönderildiğini, ihtarnameye rağmen ödeme yapmayan davalı hakkında Kocaeli …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ilamsız icra takibine geçildiğini, davalı tarafından söz konusu icra takibine asıl alacak, faiz ve ferileri yönünden itiraz edilmesinin haksız olduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında Kocaeli …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasından başlatılan ilamsız icra takibine dayanak genel kredi sözleşmelerinde kefil konumunda atılan imzaların müvekkiline ait olmadığı belirtilerek icra takibine itiraz edildiğini, bu icra takibinde mahkemenin 2014/435 D.İş sayılı ihtiyati haciz kararına istinaden müvekkili aleyhinde menkul ve gayrimenkul malların haczinin talep edildiğini, bu sebeple icra takibine yaptığı itirazın davacı vekiline tebliğe gönderildiğini, davacı vekiline itirazın tebliğ edilmiş olmasına rağmen İİK 264/2 uyarınca öngörülen süre içinde itirazın iptali davası açılmadığını ve ihtiyati haciz kararının hükümsüz kaldığını, davaya esas icra takibindeki dayanak sözleşmelerde yer alan imzaların müvekkiline ait olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 02/03/2017 tarih, 2015/1107 Esas, 2017/130 Karar sayılı Kararı ile; “Açılan davanın reddine” yönelik verilen kararın istinaf edilmesi üzerine dosya Dairemize gönderilmiş, Dairenizin 17/01/2018 tarih, 2017/1750 Esas, 2018/5 Karar sayılı Kararı ile “Davalının kendisine ait olduğu belirtilen belgedeki imzayı inkar ettiği, imzası inkar edilen belgenin 23/02/2011 tarihli kredi genel sözleşmesi olduğu halde incelemeye esas alınan emsal imza örneklerinin bulunduğu belgelerin ise bu tarihten sonra düzenlenen belgeler olduğu, sadece iki belgenin bu tarihten önceki belgeler olup ancak bunlardan birinin de fotokopi olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda imza incelemesinin Adli Tıp Yönetmeliği’ne uygun yapılmadığı görülmüştür. Zira imza incelemesine esas alınacak önceki emsal imzaların bulunduğu belgelerin inkar edilen imzanın bulunduğu belgenin düzenlendiği 23/02/2011 tarihinden öncesine ait olması gerekmektedir. O halde bu tarihten önce davalı … ‘ın resmi kurumlarda atılmış emsal imzasının bulunup bulunmadığının sorulması ve varsa getirtilip, incelenip, değerlendirilmesi gerektiğinden, davanın esasını çözecek bu belgelerin toplanıp değerlendirilmemesi doğru olmamıştır. Bu itibarla, esas incelenmeden HMK m.353/1-a-6 uyarınca mahkeme kararının kaldırılmasına” yönelik karar tesis edilmiştir. Dairemizin kaldırma kararından sonra ilk derece mahkemesinde yargılamaya devam edilmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davanın REDDİNE, 95.369,27 TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine” yönelik karar tesis edilmiştir. Karar süresinde davacı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; karara dayanak olarak kabul edilen bilirkişi raporunun hukuken kabulünün mümkün olmadığını, raporun Adli Tıp Kurumundan emekli olan bilirkişi tarafından hazırlanmış olması ve ne tür teknik cihazlar kullanılarak inceleme yapılıp sonuca varıldığı belirtilmemiş olduğundan raporun kabul edilmesi ve bu rapora istinaden karar verilmesinin mümkün olmadığını, aksi halde verilecek kararın usul ve yasalara aykırı bir karar olacağını, bu durumun iyi niyetli 3. kişi olan müvekkili Banka açısından telafisinin mümkün olmayacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2001/12-436 E., 2001/467 K. Ve 30.05.2001 tarihli kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/12-382 E., 2009/415 K. Ve 07.10.2009 tarihli kararlarında belirtilen hükümlere aykırı hazırlanan raporun kabul edilmeyeceği gibi raporun Adli Tıp Kurumunca da hazırlatılmadığını, kurumdan emekli uzman tarafından hazırlanan raporun da kabulünün mümkün olmayacağını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, dava dışı şirket ile davacı arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine kefil olan davalıdan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. HMK 355.maddesi ve İstinaf nedenleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; Yapılan yargılamada Dairemizin 17/01/2018 tarih, 2017/1750 Esas, 2018/5 Karar sayılı Kararı sonrasında kararın kaldırılma gerekçesine göre mahkemece, dava konusu 23/02/2011 tarihli kredi genel sözleşmesi tarihinden önceki döneme ait olan davalının imzasını içeren belgeleri (23/06/2010 tarihli limited şirket hisse devri sözleşmesi ile 25/11/2006, 12/12/2008, 01/04/2010 tarihli GSM abonelik sözleşmelerini) celbederek ve davacı vekilinin istinaf dilekçesindeki itirazlarını da dikkate alarak farklı bir bilirkişiye (Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı) dosyayı tevdi ederek alınan raporla da inceleme konusu belgelerdeki imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyas alınarak yapılan değerlendirmede …’ın eli ürünü olmadığı değerlendirmesi yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde de belirttiği emsal YHGK kararları kapsamında da karara mesnet olan bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanlarınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapıldığı, dosya kapsamındaki her iki raporun da birbiri ile tutarlı olduğu dikkate alındığında mahkemece verilen kararın yerinde olduğu ve davacının istinaf nedenlerinin esastan reddi gerektiği kanaatine varılmıştır. Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda, tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre; davacının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davalı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 4.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 02/02/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.